Cinsiyetçilikten kadın cinayetlerine giden yol

Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretimde okutulan "Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi" dersi müfredatında yaptığı, cinsiyet ayrımcılığına yönelik değişikliklerle ilgili yazılı bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, değişikler "kaygı verici" olarak nitelenirken, cinsiyetçilikten kadın cinayetlerine giden yolun buralardan geçtiğine dikkat çekildi.

 

 

12.08.2011

BASIN AÇIKLAMASI 

Okul çağında çocukları olan anne babaların dikkatine: Cinsiyetçilikten  kadın cinayetlerine giden yol!

Kadına yönelik şiddetle mücadelenin arttırıldığının söylendiği bir dönemde, Milli Eğitim Bakanlığının ilköğretimde okutulan “Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi” dersi müfredatında dikkat çekici değişiklikler yaptığını öğreniyoruz!

MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, ilköğretim 8. sınıflarda okutulan “Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi” ders programını yeniliyor. 2010 yılında hazırlanan ve 14 Eylül 2010 tarihinde Bakan Nimet Çubukçu tarafından onaylanan program, Temmuz 2011’de yapılan toplantılarda değiştiriliyor. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in, 3 Ağustos 2011 tarihinde programda yapılan düzenlemeleri onayladığını, yürürlüğe giren yeni programa göre hazırlanacak yeni kitapların, yeni eğitim ve öğretim yılında öğrencilerin önünde olacağını öğreniyoruz.

Ders programında yapılan değişiklikler, kadına karşı ayırımcılıkla mücadele edeceğini söyleyen bir yönetim açısından çelişkili olduğu gibi, kadınlar açısından son derece kaygı verici özellikler taşıyor.

Eski ders programında atıfta bulunulan, Türkiye’nin 1985’te imzaladığı ve 1986’da parlamentoda onayladığı “BM – Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” (CEDAW) yeni programda yer almıyor. Türkiye’nin de taraf olduğu söz konusu sözleşmede; kadın-erkek eşitliği, evlilikte eşit olunduğu, kadın ve erkek algısıyla ilgili kalıplaşmış önyargıların aşılması, kız öğrencilerin okullaşması için çalışmalar yapılması, kadın istihdamı için çalışma yapılması hükme bağlanıyor.

Yapılan değişikliklerden biri de eski programda yer alan ve ikinci ünitedeki bir konuda işlenen “Haydi Kızlar Okula” kampanyasına ilişkin bilgilendirme içeren bölümün çıkarılması… Ayrıca, eski programdaki “Kişi dokunulmazlığı, özgürlüğü ve güvenliği, düşünce, inanç ve ifade özgürlüğü, yaşama, örgütlenme, çalışma, sağlık, eğitim, dilekçe, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, seçme ve seçilme hakkı gibi haklar üzerinde durulur” ifadesinde yer alan “örgütlenme”, “dilekçe”, “özel hayatın gizliliği”, “konut dokunulmazlığı” öğeleri çıkarılıyor.

Yapılan değişikliklere bir bütün olarak baktığımızda “demokrasi ve insan hakları” fikrinin ve “kadına yönelik ayırımcılık” algısı ve bilgisinin ortadan kaldırılma çabasını görmekteyiz. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili “çaba”ların samimiyetini sorgulatacak türden değişiklikler, sessizce sürdürülmektedir.

Şiddet, toplumdaki eşitsiz güç ilişkilerinin bir sonucudur. Kadınlara yönelik şiddet, kadınlara uygulanan tüm ayırımcılıkların sonucu ve yaşama hakkına kast edilen son noktadır.

Bugün Türkiye’de her gün sokak ortasında en az beş kadının öldürülmesiyle sürdürülen kadın katliamından, kadınları eşit vatandaşlar olarak görmeyen anlayış sorumludur. Bu anlayışın medyadaki ve yargıdaki uzantıları kadınların hayatını cehenneme çeviren şiddetin sürmesinden sorumludurlar.

Şimdi de yapılmak istenen, daha küçük yaştan itibaren kadınların eşit olduğu ve aynı derecede eğitim ve sağlık hakkından yararlanmaları gerektiği fikrini değiştirmek değil midir? Bilinmelidir ki eşitlik fikrinin olmadığı, kadın erkek rollerinin hiyerarşik bir egemenlik düzeninde yer aldığı ve ‘doğal’ olarak böyle algılandığı bir toplumda, şiddet kadınlar için hiç ortadan kaldırılamayacaktır.

“Örgütlenme”, “dilekçe”, “özel hayatın gizliliği”, “konut dokunulmazlığı” haklarının zihinlerden silinmesine yönelik bu girişim, demokrasi ve insan hakları açısından vahim gelişmelere gebe olunduğunun da göstergesidir.

Hiçbir şiddetin, sadece polisiye önlemler, elektronik kelepçe, hadım etme gibi ithal yöntemlerle önlenemeyeceğini, kadınlara yönelik şiddetin sonlandırılması için göstermelik çözümlere değil, kadın-erkek eşitliğinin ve kadınların vatandaşlık haklarının daha çok vurgulanmasına gerek olduğunu bir kez daha ifade ediyor, uygulamanın takipçisi olacağımızı duyuruyoruz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
KADIN HEKİMLİK VE KADIN SAĞLIĞI KOLU