Kadının Bedeninde Söz Sahibi Kadındır!

Popüler televizyon dizilerinde “bekaret kontrolü” adı altında kadınların muayeneye götürüldüğüne, evlendikleri ilk gecede “kanamadığı” için olay çıkaran erkeklere veya başından geçen tecavüzü kocasından saklamak zorunda kalan kadın rollerine sık sık şahit oluyoruz. Oysa bekaretle bu kadar ilişkilendirilen himen denilen yapı 16. yüzyıla kadar bilinmiyordu bile.

Varlık değerini ataerkil sistemin kadın bedeni ve cinselliğini denetim altında tutma çabasından alan ve kadın bedeninde hiçbir fizyolojik görevi olmayan bu yapıya diziler aracılığıyla fantezi nesnesi şeklinde atıflar yapmak, kadınların verdiği tarihsel mücadeleyi hiçe saymaktır. Diziler, kadınlar ve kız çocuklarının beden ve ruh sağlığı için zararlı uygulamaların olağanlaşması ve yaygınlaşması için, açıkça ya da sinsice elverişli zemin hazırlamaktadır. Tüm bunlar her koşulda, ama özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmemek için birlikte direndiğimiz günümüz koşullarında, mevcut ataerkil sistemi güçlendirmektedir.  Medya bu politikalara destek vermekten bir an önce vazgeçmelidir.

Himen, embriyolojik dönemde vajenin kanallaşması sonucunda oluşan ve vajenin dışarıya açılan kesiminde kalan küçük, esnek bir mukoza parçasıdır. Bilinen hiçbir işlevi yoktur. Nadiren ortaya çıkan ve soruna yol açan bozuklukları dışında varlığı ya da yokluğu hissedilemez. Himenin ortasında adet kanının da akmasını sağlayan açıklık, ergenliğe kadar yaş ilerledikçe büyür ve bu açıklığın boyutu kadınlar arasında değişkenlik gösterir. Himenin şekli de değişkendir. Yarım ay, halka şeklinde, saçaklı ya da delikli olabilir. Bazı himenler esnek olabileceği gibi bazıları dayanıklıdır. Himenle ilgili tedavi gerektirecek tek durum adet görmeyi de engelleyen tamamen kapalı olması koşuludur. Kadınların yarıya yakınında ilk cinsel birleşmede himende bir değişiklik ve dolayısıyla da kanama olmaz; çünkü himen zedelenmeyecek kadar esnek ya da ortadaki açıklık bir penisin geçişine izin verecek kadar geniş olabilir.

Erkek egemen ve heteroseksist zihniyeti yansıtan “bekaret kontrolü” ya da “himen muayenesi” gibi adlandırmalarla zorla yapılan genital muayeneler, yüzyıllar boyunca kadınların bedenlerini baskı altına almanın, yaşamlarını sınırlamanın çok temel bir aracı olagelmiştir.

Türkiye’de 1980’li yıllarda kadın memurlara bekaret kontrolü uygulaması “baskının en çıplak ve hakaret içeren biçimi” olarak nitelendirildi ve kadınlar, bu aşağılayıcı ve anayasal haklarını ihlal eden uygulamayı yaygın olarak protesto etti. 1990’lı yıllarda üniversiteli kadınlar “Cinsel özgürlüğümüz alnımızın karası değildir!” dedi, “Zarlı namus anlayışına hayır!” eylemleri yaptılar. Okul müdürlerine kız öğrencilerin “iffeti”ni korumak için bekaret kontrolü yaptırma yetkisi veren Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Disiplin ve Ödül Yönetmeliği 1995’te “Bekaret kontrolüne hayır” kampanyasıyla protesto edildi ve “iffetsizlik” kelimesi disiplin tüzüğünden çıkarıldı. 1998’de bekaret kontrolünü savunup, “bekaret kontrolü” sonrasında gerçekleşen kadın intiharlarını önemsizleştiren, dönemin Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı istifaya çağrıldı. 2004’te hazırlanan TCK tasarısına itirazlarını dile getirmek için ülkenin her yerinden kadınlar Ankara’da buluşup Meclis’e yürüdü.

Tüm bu mücadelelerin sonucunda, cinsel saldırı suçları topluma karşı işlenen suçlar olmaktan çıkarılıp bireye karşı suçlar kapsamına alındı, tasarıda yer alan “ırz” kavramı yasa metninde yer almadı. Böylece 2005’te yürürlüğe giren TCK 287. maddesi ile zorla “bekaret kontrolü” kadınların cinsel bütünlüğüne yönelik şiddet eylemleri arasında sayılıp, suç olarak tanımlandı. Hakim ya da savcı kararı olmadan, “bekaret kontrolü” adı altında zorla genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan kişiler hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası getirildi.

Mücadeleler neticesinde kazanılmış haklara rağmen, günümüzde halen özel hastane ve muayenehanelerde yazılı rapor verilmeden himen muayenesi yapılmaya devam ediyor. Bu korkuyla kadınlar himenlerini evlilik öncesinde “tamir ettirmeye” çalışmak zorunda bırakılıyor. Piyasa ekonomisinin kurallarına göre talebin olduğu yerde arz oluşuyor ve himen tamiri pek çok kadın doğum uzmanının internet sayfalarında detaylı olarak anlatılıyor. Yetmiyor evlilik öncesi cinsel ilişkiyle beraber himen tamirinin de yasak olduğu çoğu Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelen kadınlara hizmet veren bir tür sağlık turizmine dönüşüyor. Sinirsel bir uyarıya sahip olmadığı için kadının cinsel ilişki sırasında aldığı zevkle hiçbir ilişkisi olmayan himen, kadınlara erkekler için bir fantezi nesnesi olarak pazarlanıyor, erkeklere eşlerine özel günlerde “kızlık zarı” hediye etmeleri öneriliyor.

Hekimler, mesleki etik ilkelere uymak zorundadır ve tüm tıbbi yaklaşımlarda olduğu gibi burada da hekimlik sorumluluğu ile davranmalı, aksinin suç teşkil ettiğini unutmamalıdır.

Kamuoyuna saygı ile duyururuz.

Bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizimdir!

 

TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu