Hizmet Sözleşmesi için Taleplerimiz

Aile Hekimleri ve ASM Sağlık Çalışanlarının 2015-2016 Yılı Aile Hekimliği Hizmet Sözleşmesi için Taleplerimiz

 

Aile Hekimlerinin ve diğer ASM sağlık çalışanlarının hizmet sözleşmesi 2014 yılı sonunda bitiyor.

Sağlık Bakanlığının,2015-2016 yılları için daha önceki yıllarda yaptığı gibi tek taraflı olarak belirlediği koşullarda yeni bir hizmet sözleşmesi yapmak istediğini biliyoruz.

TTB, 2015-2016 yılı Aile Hekimliği Hizmet Sözleşme öncesi, Aile Hekimliği yasasında yapılacak değişiklikle, TTB nin Aile Hekimleri adına Sağlık Bakanlığıyla karşılıklı olarak belirlenecek sözleşme koşulları çerçevesinde toplu sözleşme yapmasına olanak sağlanması için girişimlerde bulunmuştur.

Mevcut Aile Hekimliği Hizmet Sözleşmesi, Sağlık Bakanlığının tek taraflı belirlediği Aile Hekimliği Uygulama ve Ödeme/Sözleşme Yönetmeliğinde yer alan ve çalışanların temel haklarını kısıtlayan bir çok maddeye dayanmaktadır.

TTB Aile  Hekimliği Kolu olarak Sağlık Bakanlığının belirlediği tek taraflı sözleşme şartlarına karşılık Aile Hekimlerinin ve diğer ASM sağlık çalışanlarının temel taleplerini tüm kamuoyu ile paylaşmak, yukarıda belirttiğimiz gibi ilgili yasal düzenlemenin bir an evvel yapılmasını, sözleşme koşullarının içerisinde aşağıda sıraladığımız taleplerimizin yer almasını, amaçlarımızın yaşam bulması için her türlü demokratik mücadele yöntemlerini kullanacağımızı bildiriyoruz.

Saygılarımızla

Türk Tabipleri Birliği

Aile Hekimliği Kolu

TALEPLERİMİZ VE GEREKÇELERİ:

1- İş güvencesi içeren, mesleki bağımsızlığın korunduğu, statüsü kamu çalışanı olarak belirlendiği bir birinci basamak sağlık hizmet çalışanı olmak istiyoruz.

Bilindiği gibi sağlık hizmetleri, nitelikleri gereği diğer kamu hizmetlerinden farklı, ertelenemez, ikame edilemez, sürekli olarak herkese eşit ve nitelikli olarak verilmesi gereken bir kamu hizmetidir. Bu nedenle de, Anayasanın 2. maddesindeki sosyal hukuk devleti ilkesinden ve devletin bu alandaki sosyal ödevlerinden bağımsız düşünülemez. Bir başka ifadeyle, bu kamu hizmetinin devlet tarafından sunulması, ödevlerinin de bir gereği ve doğal sonucudur. Anayasa’nın 128. maddesinde de,

“Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmü düzenlenmiştir.

Bu nedenle temel kural, “asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle gördürülmesi” olduğundan, ASM’ lerde verilen kamu hizmetinin de kamu görevlisi statüsündeki çalışanlar eliyle yürütülmesini gerektirir.

2- ASM’ lerin kamu binalarında hizmet vermesi, demirbaş malzemelerinin sağlanması, bina ve demirbaşların her türlü bakım onarım ihtiyacının zamanında ve tam olarak Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanması için gerekli yasal düzenlenmelerin ivedilikle yapılmasını istiyoruz.

3- Birinci basamak sağlık hizmeti çeşitli nedenlerden dolayı kayıtlı olmayan (sığınmacı, mevsimlik işçi, kimliksizlere vs) nüfusa da çalışanların emeği karşılanmak  koşuluyla ayrımsız verilmesini talep ediyoruz.

4-Haftalık çalışma süresinin en fazla 40 saat olarak belirlenmeli ve bu süreyi aşmayacak şekilde düzenleme yapılmalı, esnek mesai uygulamalarına son verilmelidir. Gün içinde en fazla 8 saat çalışılmalı, hafta sonu dinlenme günlerinde, hastane nöbeti, defin ve adli nöbetler gibi ek görev ve sorumluk dayatan uygulamalardan vazgeçilmesini istiyoruz.

Zira bilindiği gibi 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 99. maddesinde; “Memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir” denilmektedir. Keza işvereni devlet ve özel sektör olsa dahi, ücretli olarak çalışanlara ilişkin uluslararası sözleşmeler düzenleyen Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün Türkiye tarafından da imzalanmış olan;

1935 tarihli 47 No.lu Sözleşme “40 Saatlik Çalışma Haftası Sözleşmesi” adını taşımakta ve çalışanların haftalık çalışma saatlerini 40 saat olarak belirlemektedir.

1977 tarihli ve 149 sayılı Sağlık Çalışanları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin referansına göre de sağlık çalışanları açısından haftalık çalışma saati 40 saat olarak belirlenmiştir.

Avrupa Birliği Parlamentosu 1993 yılında yayınladığı 104/EC sayılı direktif, hekimlerin haftalık çalışma süresinin 40 saat olduğunu saptamıştır. Adı geçen direktif 2003 senesinde 88/EC sayılı direktif ile revize edilmiştir. Bu direktife göre de, haftalık çalışma saati 40 saati aşmayacaktır. Hekimlerin günlük çalışma süresi de 8 saat ile sınırlanacak ve zorunlu durumlarda en çok 10 saate çıkarılabilecektir. Ancak bu durumda bile yılda en az 24 hafta ortalama 8 saatlik çalışma süresinin tutturulması zorunlu kılınmıştır.

Sayılan ulusal ve uluslararası mevzuat ışığında, sağlık hizmetinin sürdürüldüğü ASM’ lerde görev yapan çalışanların haftalık çalışma süresinin 40 saat olarak belirlenmesi gerekir.

5- Aile hekimlerinin kendi çalıştıkları ASM’ nin çalışma programını; tanımlanmış görev, yetki ve sorumluluklar çerçevesinde kendileri belirlemeli,ilgili idarece onaylanarak uygulanmasını istiyoruz.

6- Sağlık hizmetinin ertelenemez, ikame edilemez, sürekli olarak herkese eşit ve nitelikli olarak verilmesi gereken bir kamu hizmeti olduğu dikkate alınarak; ASM’ lerin sınıflandırılma uygulamalarından ve esnek mesai dayatmalarından vazgeçilerek, tüm ASM’ lerde verilen hizmetlerin aynı standartlara kavuşturulmasını istiyoruz.

7- ASM çalışanlarına her yıl 30 gün  ücretli izin ve yasal izinler ile sağlık izinlerinin ücrette herhangi bir kısıtlama yapılmaksızın ve vekalet görevi olmaksızın verilmeli, yıllık izinlerin ertesi yıla devredilebilmesi sağlanmalı ve yıllık izin tarihleri çalışanlarca belirlenmelidir.

Ayrıca yılda en az iki ayrı seferde kullanabilmek rahatlığıyla 8 gün (yaklaşık 2 kongreye denk gelen) kongre katılım izni verilmesini talep ediyoruz.

Bilindiği gibi yıllık izin; belirli bir süre çalışılmasının karşılığı olarak verilen dinlenme hakkıdır. Nitekim Anayasa’nın 50. maddesi ile bir hak olarak tanımlanmış ve güvenceye alınmıştır;

“MADDE 50- Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.

Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.

Dinlenmek, çalışanların hakkıdır.”

 57 sayılı Devlet Mamurları Kanunu’nun 102. ve 103. maddelerinde de “yıllık izin” ve “izinlerin kullanılışı”, 104. maddede “mazeret izni”, 105. maddede “hastalık ve refakat izni” düzenlenmiştir. Bu maddelerde; yıllık, mazeret veya hastalık izinleri sırasında memura, kendi yerine görev yapacak başka bir kişi bulması zorunluluğu getirilmemiştir.

Keza “Birbirini izleyen iki yılın izni bir arada verilebilir.” denilerek, hakkın belirli bir süreye kadar korunması amaçlanmıştır.

Yine, “Yıllık izin ve mazeret izinleri sırasında fiili çalışmaya bağlı her türlü ödemeler hariç malî haklar ile sosyal yardımlara dokunulmaz.” Cümlesi  ve “Memura, aylık ve özlük hakları korunarak, verilecek raporda gösterilecek lüzum üzerine, kanser, verem ve akıl hastalığı gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığı hâlinde onsekiz aya kadar, diğer hastalık hâllerinde ise on iki aya kadar izin verilir.” ibaresi ile memurun aylık ve özlük hakları saklı tutulmuştur. Maddede belirtilen sürelerde iyileşemeyen memur hakkında “emeklilik hükümlerinin uygulanacağı” belirtilerek, hastalığın devamı halinde güvence sağlanmaya çalışılmıştır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 53 ve devamı maddelerinde de yıllık ücretli izin hakkı ve uygulaması düzenlenmiş; yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemeyeceği, yıllık izin süresinde ücretin kesilemeyeceği, yıllık iznin işveren tarafından bölünemeyeceği… güvence altına alınmıştır.

Dolayısıyla aile hekimliği uygulamasında da çalışanın “dinlenme hakkı” nın güvenceye alınması, yıllık ve hastalık izinleri süresince ücret ve sosyal haklarda herhangi bir kesinti yapılmaması, çalışana kendi yerine çalışacak kişiyi bulma yükümlülüğü getirilmemesi ve yıllık izin tarihlerinin çalışanlar tarafından belirlenmesine olanak tanınması gerekir.

8- ASM çalışanlarına, (yasalarda tarif edilmiş olağanüstü durumlar hariç) kendisine bağlı nüfusa birinci basamak sağlık hizmet sunumunu içeren görev ve sorumluluklar dışında, nöbet ve benzeri isimler altında angarya niteliğinde ek görev ve sorumluklar verilmemesini istiyoruz.

Bilindiği gibi Anayasa’nın 18. maddesinde, “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” denilmiştir. Bu nedenle yalnızca aile hekimliği hizmetinin gerektirdiği, bu hizmetin getirilme amacına uygun nitelikte ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin sunulması çerçevesinde düzenlemeler yapılmalıdır.

Bu çerçevede aile hekimliği hizmetinin zorunlu bir unsuru olmayan hizmetlerin (defin nöbeti, acil nöbetleri vs gibi) talep edilmesini mevzuatın zorunlu kılmadığı, bu ve benzeri hizmetlerin “uygulama” adı altında dayatılmasını, hekim ihtiyacının olduğu her yere oldu bitti madde değişiklikleriyle aile hekimlerinin görevlendirilmek istenmesini kabul etmek mümkün değildir.

Burada yasal sorumluluğunu yerine getiremeyen yerel yönetimlerin açığını kapatmak,hizmet verdiği bölgenin koşullarına göre insan kaynaklarını iyi planlamamak sorunun önemli kaynaklarından sayılabilinir.

9- Yukarıdaki açıklama doğrultusunda; cezaevleri, kreş, bakımevleri gibi özel hizmet gerektiren gruplara sunulacak birinci basamak sağlık hizmetlerinin, ihtiyaca uygun düzenlenmiş kurum hekimlikleri tarafından verilmesini talep ediyoruz.

10- Aile hekimlerinden, yasal dayanağı ve belirli standartları olan raporlar dışında kalan rapor düzenlenme istemlerinin önüne geçilmesini istiyoruz.

11- Mobil hizmetlerde ulaşım ve sağlık hizmeti verilecek yer, hizmetin sürekliliğinin sağlanması ve niteliğinin arttırılabilmesi için, Sağlık Bakanlığı tarafından sağlanmasını talep ediyoruz.

12-Aile Hekimliği Birimi tarafından ulaşılabilen ve hizmet almayı talep eden kayıtlı kişilerin periyodik muayenesi; Türk Tabipleri Birliği ile ilgili mesleki dernekler tarafından hazırlanıp, belirli aralıklarla güncellenen periyodik muayene rehberine uyularak yapılmasını istiyoruz.

13- ASM’ lerde aile hekimleriyle birlikte hizmet veren hemşire, ebe, sağlık memuru, ATT gibi sağlık çalışanlarının, mesleki unvanları olmadan ‘eleman’ olarak adlandırılmasından vazgeçilmeli, mesleki itibarlarını koruyan unvanların kullanılmasını talep ediyoruz.

14- ASM’ de çalışan hekimlere sendikalar tarafından belirlenen yoksulluk sınırı rakamlarının en az 2 katı kadar emekliliğe yansıyacak net temel ücret ve bu ücrete ek olarak kayıtlı kişi sayısı oranında ve bölgesel koşullar gözetilerek ayrıca bir ek ücret ödenmelidir. Ödenen toplam ücretin en az % 80 i sabit ücret olmalı en fazla %20 si performansa dayalı olarak belirlenmesini talep ediyoruz.

Ödenen toplam ücret üzerinden SGK primlerinin ödenmeli ve ele geçen toplam ücretlerin emekliliğe tam olarak yansıtılmalıdır.

Bilindiği gibi Anayasa’nın 55. maddesinde “Ücrette adalet sağlanması” hükmü düzenlenmiş olup,

“MADDE 55. – Ücret emeğin karşılığıdır.

Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.” denilmiştir.

657 sayılı Kanun’un 146 ve devamı maddelerinde, devlet memurlarının mali hakları, 187 ve devamı maddelerinde ise sosyal hakları düzenlenmiş ve güvenceye alınmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 32 ve devamı maddelerinde de ücret ve ücretin ödenmesi usulü düzenlenmiştir.

Sayılan mevzuat çerçevesinde, ASM’ de görev yapan hekimlerin yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri, yine adaletli bir artış oranı belirlenmesi ve ücretin emekliliğe yansıyacak şekilde tümü üzerinden prim ödenmesi gereklidir.

15- Aile hekimliği hizmetine olumlu katkısı olmayan, keyfiliğe açık nitelikteki ceza puanları ve negatif performans uygulaması tamamen kaldırılmasını istiyoruz.

16- Denetim kriterlerinin belirlenmesinde ve uygulanmasında, Türk Tabipleri Birliği ile ilgili kurum ve kuruluşların görüş ve önerilerinin alınmalı, ayrıca denetleme mekanizmasında yer almalarının sağlanması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmasını talep ediyoruz.

17- Aile hekimlerinin, mevzuatta tanımlanan “hastayı reddetme” ve “tedaviyi bitirmeden bırakma” haklarını kullanabilmesinin önündeki engellerin kaldırılmalı ve bu konu hakkındaki hekim taleplerinin, Sağlık Bakanlığı tarafından ivedilikle yerine getirilmesini istiyoruz.

Bilindiği gibi Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 18. maddesinde, “Tabip ve diş tabibi, acil yardım, resmî veya insani vazifenin ifası halleri hariç olmak üzere, meslekî veya şahsi sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilir.” denilmiş, 19. maddesinde ise;

“Tabip ve diş tabibi meslekî veya şahsi sebeplerle, tedaviyi bitirmeden hastasını bırakabilir. Ancak, bu gibi hallerde, diğer bir meslektaşın tedavi veya müdahalesine imkân verecek zamanı evvelden hesaplayarak hastayı vaktinde haberdar etmesi şarttır. Hastanın bırakılması halinde hayatının tehlikeye düşmesi veya sıhhatinin zarara uğraması muhtemel ise, diğer bir meslektaş temin edilmedikçe, hastayı terk edemez. Hastayı bu suretle terk eden tabip veya diş tabibi, lüzum gördüğü veya hasta tarafından talep edildiği takdirde, tedavi zamanına ait müşahede notlarını verir.” denilmiştir.

Türk Tabipleri Birliği’nin 47. Genel Kurulu’nda kabul edilerek, 10-11 Ekim 1998 tarihinde yürürlüğe giren “Hekimlik Meslek Etiği Kuralları”nın 25. maddesinde de “Tedaviyi Üstlenmeme veya Yarıda Bırakma Hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre;

“Hekim, ancak tıbbi bilgisini gerektiği gibi uygulayamayacağına karar verdiğinde ve hastasının başvurabileceği başka bir hekim bulunduğu durumlarda, hastanın bakımını ve tedavisini üstlenmeyebilir veya tedaviyi yarım bırakabilir. Yukarıdaki koşullarda tedaviyi bırakacak hekim, bu durumu ve hastanın sağlığının tehlikeye düşmeyeceğini hastaya veya yakınlarına anlatır ve onları tıbbi yardımla ilgili başka olanaklar konusunda bilgilendirir. İkinci hekim bulunmadan hekim hastasını bırakamaz. Hekim, tedaviyi üstlenen meslektaşına hasta hakkındaki tüm bilgileri aktarmakla yükümlüdür”

Görüldüğü üzere, mevzuatta belirtilen şartlar çerçevesinde hekim hastayı reddedebilir veya tedaviyi yarıda bırakabilir.

18- Zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası primlerinin, diğer kamu görevlisi hekimlerde olduğu gibi, yarısı hekim, yarısı Bakanlık tarafından ödenecek şekilde yasal değişik yapılmasını talep ediyoruz.

19- Aile hekimliği sistemine ilişkin yeni düzenleyici işlemler ve/veya değişiklikler yapılması aşamalarında Türk Tabipleri Birliği ve sahada örgütlü dernek ve sendika temsilcilerinin görüşleri alınmalı, düzenlemeler/değişiklikler bu görüşler dikkate alınarak yapılmalı, bu işleyiş yasal güvenceye kavuşturulmasını istiyoruz.

20- Mesleki eğitimlerin planlamasında ve uygulamasında; Türk Tabipleri Birliği’nin belirleyici bir görev alabilmesi sağlanmalı ve bu eğitim süreçlerinde ilgili federasyon ve dernek temsilcileri ile ASM çalışanlarının aktif olarak yer alacağı çalışma gruplarının oluşturulabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmasını istiyoruz.

21- Sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarına karşı,Sağlık Bakanlığından  ASM düzeyinde önleyici, caydırıcı tedbirler almasını talep ediyoruz.

22- Hekimlik mesleğinin riskli meslek grubu içinde değerlendirilerek, mesleki yıpranma ve görev tazminatının ödenmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz.

23- Sözleşme fesihleri karşılıklı olmalı, fesih nedeni olarak yıllık 100 ceza puanı, 8 hafta  gibi uzun tutuklama,180 günü hastalık izini gibi temel haklara aykırı şartların geçerli olmaması, iş güvencesi içeren, tehdit içermeyen bir düzenleme yerine 657 sayılı yasanın bu konuda belirttiği hükümlerin geçerli olmasını talep ediyoruz.

24-Defin ruhsatları (yerinde ölü muayenesi) öncelikle belediyelerin görevidir. Belediyelerin, bu hizmeti sunmak için bünyelerinde iş güvencesine sahip, kadrolu hekim çalıştırarak yapmalarını talep ediyoruz.

25-Adli raporların düzenlenmesi, öncelikle bu işte yeterli eğitim ve birikime sahip hekimlerce yapılmalıdır ancak personel eksikliği nedeniyle aile hekimleri görevlendirilecekse uygun bir ücret karşılığı ve mutlaka gönüllülük esası ile gerçekleştirilmelidir. Söz konusu görevi gerçekleştirmesi sırasında Aile Hekimlerine ilgili kamu yetkilileri tarafından ulaşım,güvenlik gibi temel gereksinimler ile yardımcı eleman desteğinin sunulmasını talep ediyoruz.