Koronavirüs salgınına karşı önlemler sıklaştırılmalı, hazırlıklar hızlandırılmalı

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi’nin Koronavirüs ile ilgili son gelişmeleri ve Türkiye’deki durumu değerlendirdiği basın toplantısı 16 Mart 2020 günü, TTB’de gerçekleştirildi. Basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB COVID-19 İzleme Grubu üyeleri Prof. Dr. Özlem Azap ve Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz katıldılar. Basın açıklamasını Prof. Dr. Sinan Adıyaman okudu.

Önümüzdeki 1-2 hafta çok kritik

Türkiye’de, biri Umre’den gelen olmak üzere 18 yurttaşımızda Yeni Koronavirüs (SARS-CoV2) enfeksiyonunun saptanmış bulunduğunu bildiren Adıyaman, hastalığın diğer ülkelerdeki yayılma hızına bakıldığında önümüzdeki 1-2 haftanın çok kritik olduğuna dikkat çekti. Adıyaman, “Hasta sayısının hızla artabileceğini öngörerek, planlamaları ivedilikle yapmak ve gerekli önlemleri zamanında alarak uygulamak yaşamsal önemdedir” dedi.

Dünya deneyimleri dikkate alınmalı

Dünya deneyimlerinin;

  1. Hastalık şüphesi taşıyanlara yeterince test yaparak hastaları ve temas ettiklerini saptayıp izole etme,
  2. Yeteri kadar yapılan test sayesinde hastalığın toplum içinde yaygınlık derecesini doğru olarak belirleyerek uygun zamanlarda “sosyal mesafe”yi artıran önlemler almak suretiyle bulaş hızını azaltma,
  3. Sağlık sistemini hızla artan hasta sayılarına yanıt verecek biçimde organize edebilmenin

önemini ortaya koyduğunu belirten Adıyaman, TTB olarak, henüz Türkiye’de pozitif hasta saptanmadan çok önce, Ocak ayından itibaren hem kamuoyunu bilgilendirdiklerini, hem de sağlık idaresini uyardıklarını hatırlattı.  

Yeterince test yapılmadı

Güncel durum sahadan elde edilen gözlemlerin, belirtilen koşulların hayata geçirilmesinde eksiklikler olduğu şüphesini doğurduğunu belirten Adıyaman, Öncelikle hastaların ve temas ettiklerinin saptanması ve Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi olarak kabul ettiği bu salgının ülkemizdeki yaygınlığının belirlenmesi için ulaşılmış olması gereken test sayısının çok gerisinde olduğunu belirtmek durumundayız” diye konuştu. Bugüne kadar yaklaşık 7000 hastada test yapıldığının bilindiğini aktaran Adıyaman, “Oysa salgınla mücadelede başarılı olan ülkelerin deneyimleri bu sayının çok daha üzerinde olmamız gerektiğini göstermektedir. Ayrıca tanı için gereken test kitinin üretim kapasitesinin haftada 2000 testin üzerine çıkarılması gerektiği de açıktır. Bakanlığın uygulanan test sayıları ile pozitif ve negatif çıkan test sayılarını günlük olarak kamuoyu ile paylaşmasını gerekli buluyoruz” dedi.

Test merkezleri artırılmalıdır

Adıyaman, testlerin sınırlı sayıda merkezde yapılıyor olmasının da önemi giderek daha fazla anlaşılacak bir eksik olduğunu belirterek, test merkezlerinin hızla artırılması ve alt yapısı yeterli üniversite laboratuarlarının da sürece dâhil edilmesi gerekliliğinin altını çizdi.

Kişisel temizlik vurgusu

Kişisel temizlik konusunda kamuoyu bilgilendirilmesinin yapılmakta olduğunu belirten Adıyaman, ellerin sık sık en az 20 saniye boyunca su ve sabunla yıkanması, ellerin yüz ve ağıza götürülmemesi, kamusal alanlarda da olmak üzere, sık kullanılan yüzeylerin temizliği, kapı kolları, masalar, elektrik ve asansör düğmelerinin kullanılmasındaki davranışsal değişiklikler konusunda halkın bilgilendirilmesinin sürdürülmesi gerektiğini kaydetti.

1 metre mesafesi

Kişilerin birbiriyle temasını azaltan (“sosyal mesafe”yi artıran) önlemlerin yaygınlaştırılması gerektiğine de dikkat çeken Sinan Adıyaman, sosyal mesafe önlemleri insanların birbirlerinden daha uzak durmaları (en az 1 metre mesafe, öksüren/hapşıran kişilerden en az 2 metre mesafe), enfeksiyon şüphesi olanların evde kalmaları,  hastalığın toplum içinde yaygınlaşmaya başladığı aşamada toplu bulunmayı gerektiren her türlü etkinlikten (spor müsabakaları, okullar, alışveriş mekanları, kafe ve restoranlar ) uzak durmayı içerdiğini anlattı.

Önlemler radikalleşebilir

Adıyaman, durumun kötüleşmesi ölçüsünde sosyal mesafeyi artıran önlemlerin daha radikal olması da gerekebileceğine dikkat çekerek, şöyle konuştu:

“Üretim yerlerini, ofisleri ve işyerlerini kapatarak çalışanların evden çalışmasının veya ücretli olarak dinlenmelerinin olanaklarını yaratmak, iş toplantılarını ertelemek, işçi servislerinde ve toplu ulaşımda kalabalıkları önlemek, spor müsabakalarını iptal etmek, spor salonlarını, havuzları, müze ve tiyatroları, kültür ve sosyal merkezlerini, tiyatroları ve sinemaları kapatmak, bar, kahvehane ve restoranları kapatmak, alışveriş  vb nedenlerle zorunlu gidilen mekanlarda insanlar arasında en az 1 metre mesafe olacak şekilde düzenlemeler yapmak, büyük toplantıları ertelemek, ibadetleri topludan bireysele çevirmek, hatta bu önlemler yeterli olmazsa ulaşım, eczane ve bakkallar dışında bütün ticari aktiviteleri, ofisleri, kafe ve dükkanları bir süreliğine kapatmak yoluna gidilmelidir. Elbette bu önlemlerin zamanlaması ve sırası hastalığın toplum içinde yaygınlığına bağlı olarak planlanmalıdır. Öte yandan, önlemlerin zamanında alınmaması durmunda salgının yaratacağı sağlık bilançosunun katlanarak büyüyeceği unutulmamalıdır.”

Hekimleri ve sağlık çalışanlarını korumadan toplumu  koruyamazsınız!

Hastalığın yayılmasını azaltmak için sadece bu hastaların izleneceği merkezler oluşturulması konusunda bir hazırlığa gereksinim bulunduğunu belirten Adıyaman, yurtdışından gelenler ile vaka temaslıların tümü kayıt altına alınmalı 14 gün süreyle tecrit edilmesi ve izlenmesi gerektiğini vurguladı. Adıyaman, acillerdeki ve Koronavirüs ile ilgili branşlardaki hekimlerin ve sağlık çalışanlarının koşulları ve ihtiyaçları  özel bir hassasiyetle değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Hastane acillerindeki hekimler ve sağlık çalışanları ile ve Korona hastalığı tanı ve tedavisi sürecinde aktif rolü olan branş poliklinik, laboratuar ve radyoloji bölüm hekim ve sağlık çalışanlarının  her türlü korunma gereksiniminin sağlanması, maske vb. ihtiyaçlarının eksiksiz olarak giderilmesi, çalışma saat ve koşullarının kendileri ve yakınlarının sağlığını da dikkate alacak biçimde düzenlenmesi ve bu sürecin orta uzun vade planlamasının yapılmasında hekimlerin ve sağlık çalışanlarının da dikkate alınması zorunludur.

Elektif ameliyatlar ve işlemler ertelenmelidir

Adıyaman, elektif ameliyat ve işlemler ile kontrol hastalarının randevularının ertelenmesi, salgın süresince Genel Sağlık Sigortası kapsamı dışında kalanlar kapsama alınması, her türden katkı/katılım payı uygulamalarının kaldırılması gerektiğini vurguladı. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin de durumun gerektirdiği şekilde düzenlenmesi gerektiğini belirten Adıyaman, aşılama, gebe ve bebek takipleri normal muayenelerden ayrılması, aile hekimlerinin yaptığı yıllık öğrenci periyodik izlem ve muayene, sporcu raporu, ehliyet raporu gibi hizmetlerin ertelenmesi, Aile sağlığı merkezlerinde uzatılmış mesai uygulamasına son verilmesi, Kronik hastalık raporu bulunan (diyabet, KOAH, kalp hastalığı, malignite gibi) veya hamile olan sağlık çalışanlarına geçici bir süre idari izin verilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi. Adıyaman, “Salgında en fazla risk altında olan grup sağlık çalışanlarıdır. Sağlık çalışanlarının hastalıktan korunması için gereken önlemler bir an önce alınmalıdır” diye konuştu.

Adıyaman, Azap ve Yavuz’un, gazetecilerin sorularına verdikleri yanıtlar da şöyle:

  • Sağlık Bakanı’nın açıklaması dışında size ulaşan vaka var mı? Sokağa çıkma yasağı öneriyor musunuz?

Sinan Adıyaman: Sokağa çıkma yasağı önermiyoruz, saydığımız tedbirler alınırsa buna gerek olmaz. Sosyal mesafe korunduğu zaman bu bulaş gecikecektir, sönümlenecektir diye düşünüyoruz. İlk sorunuza gelirsek; Sağlık Bakanlığı bugün 18 vaka dedi ama bizim aldığımız duyumlar hasta sayısının daha fazla olduğu yönünde. Test sonucu pozitif gelen fakat 18 kişilik grupta yer almadığı, negatif test sonuçları bir kez daha yollandığında “pozitif” ya da “negatif” değil de, “yüksek riskli” diye tuhaf cevabın oluşturulduğu ve bir şekilde bunların genel toplam hasta sayısına ilave edilmediği şeklinde duyumlar alıyoruz. Bu sağlık çalışanları açısından büyük risk taşıyor. Yapılan testlerin negatifliği ile şüphe edilen hasta sayısı arasında fark varsa, bu ciddi problemdir. Bu şeffaflıkla ilgisi olmayan bir durumdur. Sağlık çalışanları ve toplum sağlığı açısından büyük sakıncaları vardır. Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunuyoruz; gelin, TTB, uzmanlık dernekleri ve Sağlık Bakanılğı bu krizi beraber yönetelim. Çünkü Türkiye’de toplumun yüzü bize dönük. Başından beri söyledik, Türkiye’ye gelecek diye, geldi de… Pozitif vaka gelmeden önce söyledik. Yine artacak, biz söylemiyoruz bunu, felaket tellallığı yapmıyoruz, bilim böyle söylüyor. Bilim bunu söylediğine göre bunu dikkate almamız lazım.

Ekipman eksikliği var. Bakanla olan görüşmemizde bunu kendisine söyledik. Maske yok sağlık kurumlarında. Urfa devlet hastanesinde, her doktora 1 tane cerrahi maske vermişler, bir paket değil, 1 tane, 2 saattir ömrü, 2 saat sonra faydasından çok zararı olur. Sağlık Bakanlığı önce sağlık çalışanlarını koruyacak ki, hep beraber toplumu koruyalım.

  • Tanı testleri yeterli mi?

Özlem Azap: Ankara İstanbul ve Erzurum’da yapılıyor.

Cavit Işık Yavuz: Adana ve Samsun eklendi, İzmir ve Antalya’da hazırlanıyor.

Özlem Azap: İstanbul’u tek bir il olarak kabul edebilir miyiz bilmiyorum. Bu çok tartışılır bir mesele. Ayrıca belirtmek isterim, referans hastaneler test çalışılan merkezler değil. O hastaneler, şüpheli hastaların başvuracakları hastaneler. Bu hastanelerdeki testler, sözünü ettiğimiz illerdeki laboratuvarlara gönderiliyor.  Hem merkez sayısının hem de test sayısının artırılması gerekiyor. Üniversite hastanelerindeki laboratuvarların artırılması gerekiyor. Tanı koyamadığımızı düşünüyoruz bizler, veriler de böyle gösteriyor.

Sinan Adıyaman: İtalya’da da böyle oldu, sonra hastalık kontrol edilemez duruma geldi. İstanbul’da 1’den fazla yerde test yapıldığını biliyoruz. Kaçak değil ama bazı özel hastanelerin yaptığını biliyoruz. Bir hastadan şüpheleniliyor diyelim; negatif geliyor, bildiği başka yere gönderiyor, pozitif geliyor, Bakanlığa gönderiyor tekrar, bu sefer “yüksek riskli” geliyor. Böyle bir şey olmaz. Burada bir problem var. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nda çok saygıdeğer arkadaşlarımız var, hepsinin arkasındayız, bir takım siyasi-politik hassasiyetler dolayısıyla bazı konuların Bilim Kuruluyla paylaşılmadığı yönünde hissimiz var TTB olarak, bunun doğru olmadığına inanmak istiyoruz. Böyle bir şey varsa bunun bir an önce düzeltilmesi lazım. TTB ve uzmanlık dernekleri bilim kurulunda temsil edilmelidir. Türkiye’deki son 2-3 günlük görüntü bu salgının gerçekten ciddi boyutlara ulaşacağını gösteriyor gibi. Olmamasını temin etmek için biz sağlık çalışanları olarak elimizden geleni yapmak istiyoruz. Bunun için toplumun da bize destek olmazı gerekiyor. Bu yalnızca sağlık çalışanlarının çabasıyla olmaz. Kendini değil, toplumu koruması gerekiyor insanların; 2-3 hafta 65 yaş üstünün evde kalmasını istiyoruz. Gençler çıkabilirler ama sosyal mesafeye dikkat etmeleri gerektiğini söylüyoruz. El hijyenini tekrarlıyoruz. Halka tekrar söylemek istiyiorum, acil olmayan tedaviler için hastanelere gitmemelerini istiyoruz. Bu salgın artacak, yataklara, hekimlere salğık çalışanlarına çok daha fazla ihtiyaç olacak. Bunun için sağlık sisteminin kilitlenmemesi gerekiyor.

  • Uluslararası örgütler ile ilişkiniz var mı? Hükümete bu konuda baskı yapabilirler mi?

Sinan Adıyaman: Tabii ki var, ama bu baskı yapılacak bir şey değil. Zaten tespit edilen vakalar Dünya Sağlık Örgütü’ne bildiriliyor. Ben bakana başından beri söylüyorum, hastanın bulunduğu ilin açıklanması lazım. DSÖ bunun haritasını çıkarıyor çünkü, ama bakan söylemiyor. Biz zaten hastanın mahremiyetine saygılıyız, adını, adresini, kimlik numaraısını istemiyoruz, sadece il açıklanmalıdır. Bulaşın önlenmesi için oraya gidişin azaltılması lazım. İtalya sakladı, şimdi bütün İtalya karantinada, bunu baştan yapmazsanız, kayıp vererek yapmak zorunda bırakır hayat sizi.

  • Türkiye’de tedaviye yönelik çalışma var mı? Aşı veya ilaç çalışması yapılıyor mu?

Özlem Azap: Türkiye’de ayrıca yürütülen bir aşı ya da ilaç çalışması yok ama dünyada 80’i aşkın ilaç çalışması, onlarca aşı çalışması var, nisan ayında da uygulamalarına başlanacağını biliyoruz.  Tedavide kullanılan bazı ilaçlar var. Ama tabii hastanede yatan ve genel durumu ağır olan ilaçlar bunlar. Hastalıktan korunmak için kullanacağımız bir ilaç da yok. Aşı için de yaklaşık 18 ay telafuz ediliyor, 15 ay kaldı diye düşünebiliriz. Kamu yararına kuruluşlar destekliyor aşı çalışmalarını, firmalar bu sürece girmek istemiyorlar. DSÖ ve bazı kamu yararına kuruluşlar da bu süreci destekliyor.

Cavit Işık Yavuz: Daha yolun başındayız gibi görünüyor. Önümüzdeki aylar içerisinde bu bilgiler değişirse rota değişebilir, o virüse özgü bir ilaç ya da aşı geliştirmek kolay değil. 1’den fazla ve çok sayıda çalışma yapılması gerekiyor. O nedenle aşıya bel bağlayamıyoruz, korunmak çok önemli. Biz bu hastalığın aşısı bulunsa da rahat edemeyiz, hastalık çok fazla insana yayıldığı sürece, aşı da bir yerden sonra sınırlı etkide bulunacaktır. Bu nedenle korunmak çok önemli. DSÖ şunları söylüyor:

  1. Hazırlıklı olun
  2. Vakayı bulun, izole edin, tedavi edin, en azından kötüleşmesini önleyin
  3. Bulaş hızını düşürün

Bunun için iki yol öne çıkıyor, el hijyeni, kalabalıkların bir şekilde engellenmesi. Bulaş hızını düşürürsek, temel strateji olarak hastalıkla mücadelede başarı kazanmış oluruz. Okulların tatil edilmesi, kamusal alanlardaki toplantıların ertelenmesi, Kalabalık ortamlardan uzak durulması iki temel strateji. Ölüm oranını genellikle yüzde 2-3 diye ifade ediyoruz; hastalık 100 kişiye bulaşırsa 2-3 kişi ölecek. 100 bin kişiye bulaşırsa 2 bin kişi, 1 milyon kişiye bulaşırsa 20 bin ölüm demek bu. Biz bulaş hızını azaltırsak, çok sayıda insana bulaşmasını ve ölüm sayısının artmasını önlemiş oluruz. Bu yüzden ne tedaviye, ne aşıya bel bağlayalım, korunalım. Çünkü şu anda o aşamadayız. Bu stratejiyi yaşama geçirebilirsek, başarılı olabiliriz.

  • Hastaların kaynağı hakkında bir şey söyleyebilir misiniz?

Sinan Adıyaman: Yurt dışı geçmişi olan hastalar, yerli hastalar olduğu söyleniyor. Sağlık Bakanlığı’nın bizi bilgilendirmesi şart. Sağlık çalışanlarının kendi sağlığı açısından çok daha ciddi tedbirler almak zorundayız.

Kendinde bir sıkıntı hisseden hastalar için Alo 184 bunun için ayrıldı, bu iyi bir çalışma, buraya ulaşamayan hastalar için hastanelerde Covid-19 ile ilgili ayrı poliklinikler yapılmasını öneriyoruz, mümkün olduğunca diğer hastalardan ayrılmasını ve ASM’lerde çalışma sisteminin değiştirilmesini öneriyoruz.

Cavit Işık Yavuz: Dünyada da böyle; hastaneye gelmeyin bizi arayın, biz sizi yönlendirelim deniyor. Belirtileri olan 184’ü arasın, hastaneye gitmeden önce arasın ki, hem de bu hat onları yönlendirsin, hem de bulaşın önüne geçilebilsin.

Özlem Azap: Hastalığın ağırlığı yaşla beraber artıyor, 40’lı yaşlardan sonra biraz artıyor ama 85 yaş üzerinde ölüm riski yüzde 15’lerin üzerine çıkıyor. Genç kişilerin yüzde 80’i ya da daha fazlası sadece istirahat ederek geçirecek bu süreci, tıbbi olarak başvurmasına gerek yok. Bu sadece bu hastalık için geçerli değil. Başka birçok hastalık için benzer yolu izliyoruz.  

Cavit Işık Yavuz: Hafif ve orta geçirenler bulaştırıcılıklta çok büyük rol oynuyorlar. Genç yaş gruplarının da kalabalıklardan uzak durması çok önemli. Halk sağlığı uzmanlarının daha etkin bir şekilde kullanılmasını bekliyoruz.

  • Düğünler, sınavlar, elektif ameliyatlar ertelenmeli mi?

Sinan Adıyaman: Sosyal mesafe vurgusunu tekrarlıyoruz. İlkokullar, liseler tatil edildi, amacı bulaşın artmasının önlenmesiyidi. İçişleri Bakanlığı da barların, gece kulüplerinin kapatıldığını bildirdi. Düğünler yaklaşıyor, sosyal bir olaydır ve çok iç içedir, şahıslara bırakılırsa engellenemez, en azından Nisan sonuna kadar düğünler ertelenmelidir. Alışveriş merkezleri, kafeler, nargile kafeler bunlar mutlaka kapatılmalıdır. Kafelerde çok sigara içiliyor, sigara içenler 14 misli etkileniyorlar. Toplu yapılan ibadetlerin kişiselleştirilmesi lazım, Diyanet’in bunu tavsiye olarak değil resmen açıklaması lazım, sosyal mesafeyi sağlamak, bunun için kalabalık olan neresi varsa kapatılması gerekiyor. Biz bütün toplantılarımızı erteledik, Nisan ayında oda seçimlerimiz var, Mayıs’a ertelenmesini istedik, bu dönemde bütün siyasi partilerin toplantılarının mutlaka iptal edilmesi gerektiğini söylüyoruz.

YDS, ÜDS, ALES, bu sınavlar mutlaka ertelenmeli, bir kısmını iptal edip, diğerlerini serbest bırakarak olmaz, bunların hepsi ertelenmelidir. Yalnız kendimiz için değil, toplumumuz, dünya için savaşıyoruz, Bakanlığı göreve davet ediyorum.

Açıklamanın tam metni için tıklayınız.