NÜKLEER SİLAHLARIN ETKİLERİ
(Haluk Gerger’in Nükleer Tehlike Kitabından)
Kısa bir süre içinde aniden ve sınırlı bir alanda yüksek enerjinin açığa
çıkması, daha önce de belirtildiği gibi, patlamayla sonuçlanır. Enerjinin böyle
bir ani biçimde ortaya çıkması basınç ve ısıyı artırır ve eldeki materyal,
bomba muhafazası ile birlikte basınçlı, sıcak gaza dönüşür. Bu gaz hızla
genişleyince de bir “şok dalgası” ya da “çarpma dalgası” meydana getirir. Bu
çarpma-yıkma etkisi nükleer silahların etkilerinden bir tanesidir. İkinci olarak, bir
nükleer patlama sonucu çok yüksek bir sıcaklık oluşur. Bir başka deyişle,
enerjinin bir bölümü ısı olarak açığa çıkar. Ayrıca, çok parlak bir ışık
oluşur. Termal radyasyon adı verilen bu ikinci tür etki çok uzak mesafelerde bile deri
yanıklarına ve yangınlara neden olur. Bir nükleer patlamada, ayrıca, radyoaktif
ışınlar meydana çıkar. Buna ani radyasyon etkisi denir ve ölümcül sonuçlar
doğurur... Son olarak da, nükleer patlama sonucu radyoaktif kalıntılar oluşur. Bunlar
uzun bir süre radyoaktif ışınlar yaparlar ve rüzgar etkisiyle geniş alanlara
yayılırlar. İşte bu sonraki radyoaktif etkilere de radyoaktif serpinti etkisi denir.
Bunların tümü birden nükleer patlamanın nükleer silahların sonuç ve etkilerini
meydana getirirler.[1]
Bir fisyon bombasında enerjinin %50’si çarpma, %35’i termal radyasyon (ısı),
%5’i ani radyasyon ve %10’u da serpinti biçiminde ortaya çıkar. Füzyonda ise
serpinti daha azdır ve %5 kadardır. Bununla birlikte, bir nükleer bombanın etkileri
çok çeşitli unsurlara bağlıdır ve kesin gerçeklikte sonuçlar vermek olanaklı
değildir. Bombanın türü ve yapılış biçimi, patlamanın türü (çok yükseklerde,
havada, yerde vs.) hava koşulları, hedefin savunma durumu (önceden haber alınması,
binaların ve tesislerin sağlamlığı, vs.) hedef bölgenin yerleşim durumu (örneğin,
nüfus yoğunluğu) gibi unsurlar hep birlikte etkileri belirlerler. Örneğin, bir
nükleer bomba yükseklikte patlatılırsa, çarpma-yıkma etkisi yerdeki hedefler
üzerinde daha az olur buna karşılık çarpmanın etki alanı genişler. Bu nedenle de,
sağlam ve küçük hedefler için
yüzeyde
ya da az yükseklikteki patlamalar tercih edilirken, şehirler gibi savunmasız ve
“yumuşak hedefler” için, etki alanını genişleten yüksekliklerdeki patlamalar
yeğ tutulur.
Patlamadan saniyenin milyonda bir’i kadar bir süre sonra, ortaya çıkan daha çok X
ışınları halindeki enerji, onlarca milyon derece sıcaklığında ve çok parlak bir
hava kütlesi ve gaz oluşumu meydana getirir. Buna “ateş topu” (fireball) denir. 1
megatonluk nükleer bombanın meydana getirdiği ateş topu 90 km. öteden bile,
güneşten 30 kat daha parlak görünür. 100 kilotondan küçük bombaların ateş
topları bile 600-700 km. uzaklıklardan görülebilir. Oluşur oluşmaz ateş topu
büyümeye ve yükselmeye başlar. Bir dakika sonra da 7 km kadar yükselir. Soğumaya
başlar ve artık görünmez.
Ateş topu genişledikten ve soğuduktan sonra, buharlaşmış bulunan bomba materyali ve
havadan emilmiş olan su damlacıkları katılaşarak bir radyoaktif bulut meydana
getirirler. Kızıl-kahverengi olan bu bulut zamanla beyaz bir renk alır. Bu arada,
buluta doğru oluşan rüzgarlar patlamanın yüksekliğine göre, yeryüzeyinden de
toprak ve çeşitli maddeleri buluta emer. Böylece, bu toprak ve kalıntılara da
radyoaktif maddeler etki yapar. Bu bulut, zamanla yerçekiminin etkisiyle yere doğru iner
ve etrafa yayılmaya başlar. Mantar biçimindeki bulut rüzgar etkisiyle de
yayılmasını sürdürür ve 1-2 saat sonra öteki doğal bulutlarla birleşerek
kaybolur. Bomba patladığı zaman önce ışık ve ısı görülüp hissedilir, çarpma
etkisi sonra gelir. Bu aynen gök gürültüsünden önce şimşeğin görülmesi gibidir.
A.ÇARPMA (BLAST) ETKİSİ
Nükleer patlamadan bir saniyeden çok daha kısa bir süre sonra, bir yüksek basınç
dalgası oluşur ve harekete geçer. Buna statik, ek basınç (normal atmosfer
basıncının üstünde) denir. Bu şok dalgalarından sonra da, oluşan çok güçlü
rüzgarların yarattığı basınç gelişir. Buna da dinamik basınç denir. İlk şok
dalgası, yüksek ek basınçlı bir hava duvarı biçimindedir ve örneğin 1
megaton’luk bombada, 10 saniye sonra ateş topundan 4,5 km uzaklıktadır. 30 saniye
sonra ise, ateş topuna uzaklığı 20 km.’dir. Daha sonra da ses hızından daha
süratli hareket eder. Şok dalgaları yere çarptığı zaman bir yansıma olur ve
basınç gücü daha da artar. Bundan sonra da, hızları yüzlerce km.’ye ulaşan
rüzgarlar gelir. Örneğin, 1 megaton’luk bir bombanın patlama noktasından 5 km.
ötede rüzgarın hızı saatte yaklaşık 500 km.’ye ulaşır. Nükleer bombaların
yıkıma etkisi bu çarpmadan (şok dalgası ve rüzgarlar, yani ek basınç ile dinamik
basınçtan) meydana gelir.
Statik ek basınç hedefleri (örneğin, bina ve tesisleri) yıkmakta, onu izleyen
güçlü rüzgarlar da (dinamik basınç) ayrıca büyük zararlara neden olmaktadır.
Çarpmaya hedef olan nesnenin iki tür etkilenişi olmaktadır. Örneğin, 1 megaton’luk
bir hava patlaması 7 km. uzaklıkta 5 psi (inç kareye 5 pound=352 gr/cm2’lik)
ek basınç etkisinde bulunmaktadır. Bu ise, iki katlı bir yapının duvarlarına 180
ton’luk bir etki demektir. Bu sırada, buradaki dinamik basınç, yani rüzgar hızı
saatte 250 km.’den fazla olacaktır. İnsan vücudu çok yüksek ek basınca direnç
gösterebilmektedir. Ama, oluşan dinamik basınç, nesneleri ve insanları havaya
uçuracak, bu da, özellikle uçuşan maddelerin çarpmasından dolayı ölümlere yol
açacaktır. Bu arada, patlama noktasından büyük bir krater açılacaktır. Örneğin,
yer yüzeyinde patlatılan 1 megaton’luk bir bomba, çapı 300 m, derinliği 60-100 olan
bir krater açar. Ayrıca, ulaştırma, elektrik, su, havagazı, kanalizasyon sistemleri
de büyük zararlar görür, yangınlar oluşur. Otomobil, otobüs, kamyon gibi
ulaştırma araçları da çarpma, yangın ve uçuşan maddeler yüzünden zarar
görürler. Örneğin, yapılan bir denemede 30 psi’lik (2 kg/cm2) bir
basınca maruz bırakılan bir kamyon tamamen kullanılamaz hale gelmiştir. Buna
karşılık 5 psi’lik (353/gr/cm2) bir basınç etkisinde kalan benzer bir
kamyon, devrilmiş ve hasar görmüştür, ama motoru çalışır durumda kalabilmiştir.
Hiroşima’da, patlama noktasından 1 km.uzaklıktaki bir Amerikan modeli otomobil
kullanılamaz halde bulunurken, 2 km. ötedeki benzer bir arabanın az hasarlı ve
çalışır durumda olduğu görülmüştür.
Çarpma (blast) sonucu insan ölümleri aşağıdaki dolaylı ve dolaysız biçimlerde
olmaktadır:
a)Yıkılan yapıların en kazı altında kalarak;
b)Yüksek basınçtan –ani basınç ve içeri doğru oluşan hareket özellikle hava
içeren organlarda etkili olmaktadır. Örneğin, ciğerlere hava dolar, hemoraji ve ödem
görülür, birkaç dakika içinde de ölüm meydana gelir;
c)Dinamik basınç sonucu binalardan dışarı fırlamalar, uçuşan maddelerin sadmeleri,
toz bulutlarından boğulma, vs..
Yapılan hesaplara göre yerden yaklaşık 2,5 km. havada patlatılan 1 megaton’luk
bombanın çarpma etkileri şöyledir:
Patlama
noktasından uzaklık (km.) |
Ek
basınç (psi) |
Rüzgar
hızı (km/saat) |
Sonuç |
1,3 |
20 |
670 |
Herşey yerle bir olur |
4,8 |
10 |
465 |
Fabrika, tesis ve binalar yıkılır.
Küçük evlerin kiremit ve tahtaları uçuşur. |
7 |
5 |
260 |
Normal yapılar yıkılır, çelik
konstrüksiyonlar büyük hasar görür. |
9,5 |
3 |
160 |
Duvarlar yıkılır, evler büyük hasar
görür. Açıktaki insanlar ölür. |
18,6 |
1 |
60 |
Binalar hasar görür, uçuşan maddeler
insanlara zarar verir. |
B.TERMAL
RADYASYON (ISI)
Patlama olur olmaz ateş topu termal radyasyon yaymaya başlar. İlk aşamada,
kısa süreli ve kısa erimli X ışınları yayılır. Daha sonra ise, birkaç saniye
süren, uzun dalga enfraruj ya da görünebilen ışınlar neşredilir. Bu ikinci tür
ışınlar, deri yanıklarına, yangınlara ve körlüğe neden olur.
Oluşan güçlü ve parlak ışık geçici körlüklere neden olur. Örneğin, 1
megaton’luk bir patlamanın ışığı, gündüz 21 km, gece ise 85 km. ötede
bulunanlarda geçici körlük yapar. Daha küçük olasılıkla gözde retina yanıkları
görülür. İnsanlar için deri yanıkları daha da büyük bir tehlike oluşturur. Deri
yanığı, derinin sıcaklığında, termal enerjinin emilmesi sonunda, artışlarla
ortaya çıkar. Bu yanıklar, yanığın şiddetine göre, 1.,2.ve 3.derece yanıklar
olarak ayrılırlar. 1.derece yanık, güneş yanığı gibi, acı ve kızarıklık
biçiminde ortaya çıkar. 1 megaton’luk bir patlama 11 km. uzaklıktaki insanlarda
1.derece yanıklara neden olur. 2.derece yanıklarda, kalıcı izler, deride şişikler ve
kabartılar oluşur. Bu tür yanıklar hemen tedavi edilmezse enfeksiyon oluşur. 1
megaton’luk bir bomba bu tür yanıkları 10 km. uzaklıktaki insanlarda meydana
getirebilir. 3.derece yanıklar ise, deri hücrelerinin ölümüne neden olur ve en
şiddetli yanık türüdür. Patlamadan 8 km. uzaklıktaki insanlarda görülür. 2.derece
yanıklar vücudun %30’unda 3.derece yanıklar ise %24’ünde etkili olursa, şok ve
ölüm kaçınılmazdır. Bu arada, bir başka ölümcül sonuç derinin ve elbiselerin
tutuşmasıyla ortaya çıkar.
Termal
radyasyon (ısı), ayrıca, büyük orman yangınlarına neden olur. Yaprak, gazete
kağıdı, yatak, içi doldurulmuş mefruşat da tutuşur. Bu arada, özellikle elektrik,
havagazı santrallerinde yangınlar çıkar, ölüm oranı artar.
C.ANİ RADYASYON
X ışınları, gama ışınları, alfa ve beta parçacıkları, yani radyasyon
canlı organizmalarda büyük zararlara neden olurlar. Bunlara maruz kalan hücrelerin
normal işlevleri değişikliğe uğrar ya da hücreler yok olurlar. Ayrıca, organizmada
zehirli ürünler ortaya çıkar, kromozomlar parçalanır, hücreler şişer, vs.
Radyasyon etkisi “rad” birimi ile ölçülür. Rad 100 erg’lik bir radyasyon
enerjisinin 1 gram materyalde emilmesini gösterir. 450 rem’lik bir radyasyon dozu,
maruz kalanların en az yarısını öldürür. 50 rem’lik bir doz bile, kısa sürede
önemli bir etki yapmazken, uzun sürede çok ciddi sorunlar yaratabilir. Göreceli olarak
küçük radyasyon dozlarına (200 rad) maruz kalan şehirlerde kan kanseri, genetik
bozukluklar, uzun sürede görülür. Bazı bilim adamları, örneğin Hiroşima’da
kuşaklar sonra radyasyonun asıl etkilerinin görüleceğini öne sürmektedirler. Bu
tür uzun dönemde etkilere örnek olarak kan kanseri, öteki kanser türleri, katarakt,
yaşam süresinin kısalması, çocukların doğal gelişiminin yavaşlaması, vs.
gösterilebilir.
Nükleer patlamadan hemen sonra, nötronlar, gama ışınları, alfa ve beta
parçacıkları neşredilir. Fisyon süreci içinde nötronlar ve gama ışınları
açığa çıkar. Patlamayla birlikte açığa çıktıkları için bunlara “ani
radyasyon” denir. Bu ani radyasyon etkisi, ilk bir dakika içinde oluşan radyasyon
türüdür. Bu sırada açığa çıkan alfa ve beta parçacıkları hemen emildikleri
için ani radyasyon parçacıkları içinde sayılmazlar.
D.SERPİNTİ
Bazı radyoaktif maddeler, bir süre mantar biçimindeki bulutla yukarı yükselip,
birkaç dakika sonra yere inerler. Bunların etkisi pek fazla olmaz, çünkü insanların
büyük bölümünün zaten öldüğü bir alana inerler.
Daha yukarılara çıkan ve rüzgarla savrulan radyoaktif parçacıklar ise, çok
uzaklara giderek ölüm tehlikesini buralara da taşırlar. Hatta, bazı parçacıklar
stratosfere girip yıllar sonra yeryüzüne inerler ve patlama bölgesinin çok çok
uzağındaki yerleri tehdit ederler. Bu arada, oluşan stronsiyum-90 ve sezyum-157 gibi
maddeler yıllarca radyoaktivite neşrederler.
Radyasyon insanlarda korkunç ve ölümcül sonuçlar verir. İlk belirtiler kusma,
bulantı, baş ağrısı, mikroplara dirençsizlik biçiminde olur. Radyoaktivite
yalnızca insanları etkilemez. Ayrıca, su, yiyecekler, hayvanlar ve bitkilerde de
büyük zararlara neden olurlar ve radyasyonun bu tür etkileri de, kaçınılmaz olarak,
insan yaşamını derinden etkiler.
E.ÖTEKİ ETKİLER
Nükleer patlamaların, ayrıca başka tür etkileri de vardır. Elektromagnetik
dalgalar (eletromagnetic pulse) gibi radyo ve radar sinyalleri üzerinde iletişimi
engelleyen etkiler ve nihai sonuçlarının boyutları henüz tam olarak kestirilmeyen
atmosferdeki (örneğin, ozon tabakası
üzerinde) etkileri gibi çeşitli ek etkiler de hesaba katılmalıdır. Ayrıca, nükleer
silahların etkilerini bir bütün olarak, birleşik etkileriyle birlikte düşünmek
gerekir. Örneğin, tek başına öldürücü olmayan bir radyasyon dozu, yanıklarla
birlikte ölüme neden olabilir. Bunların genel sonuçlarını ve nükleer silahların
çok miktarlarda kullanıldığında yaratacakları toplam etkilerini, yeryüzünde
yaşamın nasıl tehdit edildiğini aşağıda inceleyeceğiz.
II.NÜKLEER SAVAŞ
Nükleer silahlar, şimdiye dek
“düşman”a karşı iki kez kullanıldı. Bugünkü bombalara göre küçük yalnızca
(12-13 kiloton gücünde) ve ilkel bir atom bombası 6 Ağustos Pazartesi günü saat
8:15’te Hiroşima’ya atıldı. Bombayı atan B-29’da görevli Amerikalı havacı
Robert Lewis seyir defterine şu notu düştü, bombanın patlayışını ve
Hiroşima’nın yokoluşunu görünce: “Aman Tanrım, Biz Ne Yaptık?” üç
gün sonra, saat 11.02’de bir başka atom bombası (20 kiloton gücünde) Nagazaki’ye
atıldı.
Bu iki kentte önce gözleri kör eden bir ışık, eşyaların, insan derisini
tutuşturan bir sıcaklık, sonra korkunç bir gürültü ile yapılan yerle bir eden
sesten hızlı hareket eden bir şok dalgası ve arkadan da ağaçları söken,
eşyaları, insanları uçuran kasırgalar, küçük ve ilkel iki atom bombasının
hissedilen ilk belirtileri oluyordu.[2]
Radyoaktivite ise, bu iki kentte hala insan yaşamını etkiliyor. Örneğin, başta kan
kanseri olmak üzere çeşitli kanser türlerinde önemli artışlar kaydediliyor. Gelecek
kuşaklardaki olası genetik bozukluklar ise, henüz bilinemiyor; yalnızca, bombalar
patlatıldığında bu iki kentte bulunanların yaşamlarını ve geleceğe ilişkin
umutlarını karartıyor.
Nükleer felaketi yaşamış olmanın psikolojik etkileri ise, hala sürmekte.
Olayın, evlenmeden, iş bulmaya dek uzanan “korku”su, kendini günlük yaşamın her
anında hissettiriyor. Bomba atıldığında Hiroşima’da bulunan bir doktor şunları
anlatıyor: “Evet, tabii, insanlar tedirgin. Benim durumumu ele alın. Sabah traş
olurken şayet yüzümü azıcık kesersem, kanı bir parça kağıtla siliyorum. Ve
sonra, kanın durduğunu görünce, kendi kendime düşünüyorum: ‘Eh, herhalde
iyiyim’”[3]
9 Ağustos 1945’te Nagazaki’de bulunan Yoshiaki Fukahori ise dramını şöyle
dile getiriyor: “Bazıları kurtulanların ölenlerden daha şanlı olduğunu
söylüyor ama gerçekten öyle mi?... Radyasyona maruz kaldığımda küçük olduğum
için sağlığımın geleceği konusunda büyük bir kuşku içindeyim. Karım da
kurbanlardan biri ve hasta... Ebeveynler olarak, ikinci kuşak kurbanlardan olan
çocuklarımızın geleceğinden kuşkuluyuz... Benim çocuklarım, sağlıklı
çocukların anne ve babası olabilecekler mi?... Ailemin üçüncü kuşağı yaşayacak
mı?[4]
Hiroşima ve Nagazaki’de bombanın
etkisiyle kaç kişinin öldüğü, bugün hala tam olarak bilinmiyor. Bombanın
atılışından sonraki 5 yıl içinde ölenlerin sayısının 1945 yılı sonunda
Hiroşima’da 200-250 bin’e, Nagazaki’de ise 150 bin’e ulaştığı tahmin
edilmekte.[5]
İnsanlık, Hiroşima ve Nagazaki’ye küçük atom bombalarının etkilerini
görmüştür, ama nükleer savaş felaketini henüz yaşamamıştır. Bir nükleer
savaşın etkilerini ve sonuçlarını tam olarak anlamak ve anlatmak olanaksızdır.
Unutmamak gerekir ki, yalnızca bir adet 10 megaton gücünde nükleer bomba tipik bir
kent merkezinde patlatıldığında, a)bombanın patladığı yöne bakmakta olan 320 km.
uzaklıktaki insanlarda bile göz yanıkları meydana gelecektir; b)patlamanın merkezinde
2,5 km. genişliğinde bir krater açılacaktır; c)11 km. yarıçaplık bir daire
içindeki tüm binalar, köprüler, fabrikalar vs.tamamen yıkılacaktır, buradan 10-15
km. ötedekiler de çok ağır hasar göreceklerdir; d) 35 km. ötedeki insanlar dahil
birçok şey yanıp tutuşacak, eriyecektir; e)hızı saatte 250 km.’yi aşan
kasırgalar esecektir; f) merkezden itibaren 40 km.içindeki hızla seyreden yangın
herşeyi kül haline dönüştürebilecektir; ve g) rüzgarlarla yayılan radyoaktif
serpinti yüzlerce kilometre uzaklıktaki insanları öldürecektir.[6]
Ve bu yalnızca bir tek ve nükleer güçlerin elinde bulunan orta büyüklükteki bir
bombanın etkileridir. Bir nükleer savaşta tek bir nükleer bomba kullanılmayacak,
yeryüzündeki irili ufaklı binlerce kentin payına bir’den çok fazla sayıda bomba
düşecektir. Örneğin, New York’a atılacak 1 megaton gücündeki 18 bomba bu kentte
yaşayan 16 milyon kadar insandan yaklaşık 13 milyonun ölümüne, 3 milyonun da
yaralanmasına yol açacaktır.[7]
Detroit üzerinde patlatılacak 25 megaton’luk tek bir bomba, bu kentte yaşayan
4 milyon insandan 3,2 milyonunun ölmesi ya da yaralanmasıyla sonuçlanacaktır.
Leningrad’a atılacak 9 megaton gücünde bir bomba ise, 2,5 milyon insanın ölmesine,
1 milyonun üzerinde insanın da yaralanmasına neden olacaktır.[8]
Amerikalıların Detroit ve Leningrad için kullandıkları verilerden kalkarak,
bir nükleer bombanın İstanbul üzerindeki etkisi de hesaplanabilir. “Bir somut örnek
olarak, İstanbul’da Taksim meydanının yaklaşık 2 km. üzerinde yalnızca 1
megaton’luk bir nükleer bombanın patlatıldığını düşünelim. Bombanın ilk
etkisiyle sınırları Harem, Üsküdar, Ortaköy, Mecidiyeköy, Eyüp İskelesi,
Atikali, Fatih, Belediye Sarayı, Hipodrum, Sultanahmet Cammi’nden geçen daire
içinde kalan bölgede hiçbir şey kalmaz. Bölgede bulunan tüm insanlar ölür. Bu
bölgede bulunan semtlerin bazıları şunlardır: Taksim, Harbiye, Osmanbey, Bomonti,
Kurtuluş, Piyalepaşa, Kabataş, Beyoğlu, Şişhane, Okmeydanı, Hasköy, Pangaltı,
Tepebaşı, Eminönü, Şemsipaşa...
Sınırları, Kadıköy, Acıbadem, Bulgurlu, Çengelköy, Vaniköy, Bebek,
Gümüşsuyu Caddesi, Koca Mustafapaşa Camii, İmrahor Camii’nden geçen daire
içinde bulunan bölgedeki çok büyük binaların iskeletleri ayakta kalır. Öteki tüm
yapılar yerle bir olur. İlk anda bölgedeki insanların en az yarısı ölür, öteki
yarısı yaralanır. İlk ölümlerin çoğunluğu yıkıntı altında kalmaktan olur.
Ayrıca, radyasyon ve ısı etkisiyle onbinlerce insan daha ölür. Bölgede yangınlar
çıkar. Bu bölgedeki bazı semtler şunlardır:Karagümrük, Şehremini, Haseki,
Aksaray, Laleli, Validebağı, Kısıklı, Bağlarbaşı, Kuzguncuk, Beylerbeyi,
Kuruçeşme, Arnavutköy...
Daha dışarıdaki 3.5 km.’lik üçüncü daire içinde yapılar çok büyük
zarar görür. İlk anda bölgede yaşayanların %10’u ölür, yarıdan fazlası
yaralanır. İlk anda yapıların %5’inde yangın çıkar. Yangın etrafa sıçramayı
24 saat sürdürür ve sonunda yapıların yarıdan fazlası yanar. Isı etkisiyle oluşan
yanıklardan, ayrıca onbinlerce insan ölür. Bu bölgedeki bazı semtler de şunlar: Moda,
Fikirtepe, Kızıltoprak, Kalamış, Fenerbahçe, Göztepe, Erenköy, Küçüksu, Anadolu
Hisarı, Ataköy...”[9]
Tehlike payı daraltılmış
sayılabilecek olan yukarıdaki verilere ek olarak, bir kaynak,[10]
nükleer bombaların “ölüm çemberleri”ni şöyle vermektedir. (Yüzeyde patlatılan
1 megaton’luk bomba)
1.Daire (merkez): 120 m. Genişliğinde, 360 m. Derinliğinde bir krater
açılır ve herşey yok olur.
2.Daire (1,3 km):Saniyenin onda birinde herşey, insanlar, yapılar,
araçlar, binlerce ton toprak, moloz yığını ateş topu içinde yok olur.
ŞEKİL VAR.(TARANACAK Sayfa:183)
(Taksim Meydanı üzerindeki 1 megaton’luk patlamanın en
etkili ve ölümcül ilk beş derecesini gösteren “ölüm çemberleri”)
3.Daire (1,3 km-3,2 km):İnsanların %98’i ölür. Saatte hızı 800 km
olan kasırgalar oluşur, betonarme binalar bile yanar.
4.Daire (3,2 km-4,8 km):Elbiseler, tahtalar, kağıtlar uçuşur.
İnsanların %50’si hemen, geriye kalanların da %40’ı sonra ölür.
5.Daire (4,8 km-9 km): İnsanların %50’si ölür veya yaralanır, evler
yıkılır, sığınaklar birer fırına dönüşür.
6.Daire (9 km-24 km): Açıktaki insanlar yanar ya da kör olur. 500 km2’lik
bir alan harap olur.
Ayrıca radyoaktif serpinti, ilk anda, 1000 km2’lik bir alanı
insanlar için öldürücü yapar. Daha sonra, rüzgarla zehirlenen alan –ki insanlarda
kanser, genetik bozukluklar, vs. yaratır- 50000 km2’yi bulur.
Topyekün bir nükleer savaş sonunda ise, ilk anda, ABD’de 150-160 milyon,
Sovyetler Birliği’nde 100-125 milyon ve tüm dünyada yaklaşık 1 milyar insan
ölecektir. Yaralıların da ölmesi ve radyoaktif serpinti sonucu bu sayılar daha da
artacaktır.
Nükleer savaşın, etkileri, ne denli korkunç görünürse görünsün, bununla
kalmayacaktır.[11]
Savaş sonunda [12]
“kurtulanlar” yaygın bir deyişle, ölülerden daha şanssız olduklarını anlayacak
ve ölenlere gıpta edeceklerdir.
1 Megaton’luk hava patlamasının etkileri
Yeryüzünün irili ufaklı tüm kentleri harabeye dönecektir. Kurtarma
çalışmaları da olanaksız hale gelecektir. Çünkü kurtarma işlemini yapacak olan
doktorlar, hemşireler, itfaiyeciler, vb. de ölmüş ya da yaralanmış olacaklardır.[13]
Elektrik, su şebekeleri yollar, köprüler, hastaneler işlemez hale gelecektir.
Radyoaktivite, mümkün olsa bile, dışarıdan gelecek yardımı engelleyecektir.
Ekonomi tamamen duracak, üretim olanaksız olacaktır. Su ve yiyeceklere
radyoaktivite bulaşacak, hastalık ve açlık kol gezecektir. Yaralılar ölüme
terkedilecek, panik, korku, çaresizlik egemen olacaktır. Kentler, kokuşan milyonlarca
cesetle yavaş yavaş ölen yaralılarla ve çaresiz insanlarla, sonsuz bir karanlığa ve
sessizliğe bürünecektir. Soğuktan korunma, barınma, temel gereksinmeler, her biri,
aşılmaz engellerle karşılaşacaktır.
Savaşın ve getirdiği felaketin insanlar üzerinde çeşitli psikolojik etkileri
olacaktır. Oluşacak olan panik, toplum düzenini ortadan kaldıracaktır. Yakınlarını
ve sevdiklerini yitirmiş olmak, açlık, korku ve çaresizlik saldırganlık
yaratabilecek, toplumsal dayanışma, siyasal otorite gibi kurumlar yok olacaktır.
Hiroşima ve Nagazaki’de ise, daha değişik bir davranış biçimi gözlenmiştir.
Buralarda insanlarda bir “mental anestezi”, bir “mental felç” durumu
saptanmıştır. İnsanlar en yakınlarını gömmeyi bile yapamaz hale gelmişlerdir.
Bunun sonucu oluşan suçluluk ve kendini aşağılama duygusu ise, kurtulanları büyük
ölçüde etkilemiştir.[14]
Savaş sonunda, yeniden örgütlü, düzenli bir yaşam biçimine geçmek,
üretmek, beslenmek, barınmak, sağlık ve eğitim hizmetlerini sürdürmek, kısaca
insanca bir yaşam tarzı yaratmak, aşılmaz engellerle karşılaşacaktır. Bir başka
deyişle, nükleer savaş bildiğimiz anlamıyla insan yaşamının ve uygarlığın sonu
demek olacaktır. İlk çağların ilkelliğinde, eski becerilerini ya unutmuş ya da
bunlara güvenlerini yitirmiş insan yığınları, nitelikleri bugünden görülmesi
olanaksız yeni bir çağa gireceklerdir.
Bu arada, iklimlerdeki, atmosferdeki ve topraktaki olumsuz etkiler ekolojik
değişmeler, şimdiden bilinemeyecek sonuçlar doğuracaktır. Sonuç olarak, topyekün
bir nükleer savaş*
etkileri ve sonuçları açısından tam olarak bilinemeyecek, anlatılamayacak bir
felaket olacaktır. İnsanlık tarihindeki hiçbir savaş, hiçbir doğal afet, hiçbir
“hayal gücü” ya da teknik bilgi ve araştırma, bu olayı ve sonuçlarını tüm
boyutlarıyla kavrayamaz, aktaramaz. Mümkün olabilen tek şey, nükleer savaşın
sonrasına ilişkin eksik ipuçları getirebilmektir. Kesin olan ise, bir nükleer
savaşın yaşamın sonu olacağıdır.
Buradan hareketle, nükleer savaşın sonuçlarının bilinmezliğinden bir başka
gerçek daha ortaya çıkmaktadır:Nükleer silahlara karşı çıkmak, insanı sevmekle
eş anlamlıdır ve kendimize, yakınlarımıza, sevdiklerimize, gelecek kuşaklara sahip
çıkma duygusunun, yaşam sevgisinin doğal bir uzantısıdır.
|