![]() |
(21 Nisan 2003) SARS (‘Severe Acute
Respiratory Syndrome’) Konusunda Yeni Gelişmeler Dr. Murat Akova
Tanımlar: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) SARS
için iki farklı hasta grubu tanımlamaktadır: 1) Şüpheli olgu tanımı: A) 38 ºC üzerinde ateş ve öksürük veya solunum zorluğu olan ve
Semptomların başlangıcından önceki 10 gün içinde SARS olduğu bilinen ya da şüphelenilen bir kişiyle
yakın teması olan veya hastalığın bulaştığı bilinen ülkelerden
birisine seyahat öyküsü olan veya bu ülkelerden birinde yaşayan hasta kişi
B) 1 Kasım 2002’den sonra nedeni bilinemeyen akut solunum yolu hastalığı
nedeniyle ölen, ancak ölüm nedenini ortaya koymak amacıyla otopsi yapılmayan ve
semptomların başlangıcından 10 gün öncesine kadar aşağıdaki temas şekillerinden
bir ya da daha fazlasına maruz kalan olgu
Şüpheli veya olası SARS hastası ile yakın temas*
Hastalığın bulunduğu bölgelerden birine seyahat**
Hastalığın bulunduğu bölgelerden birinde yaşıyor olma**. * WHO yakın teması şüpheli veya olası SARS’lı
hastanın bakıcısı olma, birlikte yaşama, hasta vücut sıvıları veya sekresyonları
ile temas etme olarak tanımlamaktadır. ** Hastalık bölgesi olarak, SARS’ın lokal
yayılım gösterdiği ülkeler kastedilmektedir 2) Olası olgu tanımı: Şüpheli hastalardan birinde akciğer grafisinde pnömoni veya ARDS ile uyumlu infiltrasyon
saptanması veya otopside nedeni açıklanamayan ‘respiratuar distres sendromu’
bulunması olgunun olası SARS sınıfına girmesini sağlamaktadır. Yeni epidemiyolojik veriler: DSÖ’nün 18
Nisan tarihli raporunda Hong Kong’ta SARS salgının en yoğun şekilde yaşandığı
“Amoy Gardens” isimli apartman komplekslerinin bulunduğu bölgede salgının
şiddetine yönelik yapılan epidemiyolojik araştırmanın ilk verileri
yayınlanmıştır. Daha önceden yapılan spekülasyonlarda bu bölgede hastalığın
hamamböcekleri aracılığı ile yayılabileceği söylenmekteydi. Araştırıcıların bulgularına göre, hastalık
kanalizasyon sistemindeki defektler aracılığı ile yayılmıştır. Epidemiyolojik araştırma sonucunda, 14 Mart’ta
hastalanan ve 14 ve 19 Mart’ta E Blokta yaşayan akrabalarını ziyaret eden 33
yaşında bir erkek hastanın bu sırada ishali olduğu
saptanmıştır. Hastanın
ziyareti sonrasında apartman kompleksinde, özellikle de E Blok’ta hızla yayılan bir
salgın başlamış ve 15 Nisan itibariyle burada oturan 315 kişi hastalığa
yakalanmıştır. Epidemiyologlar E Blok’ta
kanalizasyon havalandırma sistemlerinde çatlaklar, banyolar içinde suyun direne olduğu
borularda defektler olduğunu ve banyo pencerelerinin açıldığı apatman boşluğundaki
aerodinamik etkilerle birlikte banyolardaki havalandırma fanlarının salgının bu denli
yaygın olmasından sorumlu olduğunu düşünmüşlerdir.
SARS’lı hastalardan birinin tuvaletinin içinden SARS virüsü izole
edilmiştir. Ancak başka yüzeylerden virüsü saptamak mümkün olmamıştır. DSÖ yetkilileri araştırma sonucunda
hastalığın hava, su veya infekte toz aerosolleri ile yayıldığına dair veri
bulunmadığını bildirmişlerdir.. Hindistan 17 Nisan’da ilk SARS bildirimini yapmıştır. Batı sahilindeki eyaletlerden biri olan Goa
bölgesinde saptanan hastanın iyileştiği, ancak halen evinde izolasyonda tutulduğu
bildirilmiştir. Hastanın bulguları ortaya
çıkmadan önce Singapur, Hong Kong ve Mumbai’yi ziyaret ettiği saptanmıştır. DSÖ yetkilileri bir süredir korkulanın
gerçekleştiğini ve hastalığın Hindistan anakarasına ulaştığını ifade etmekte,
bu ülkedeki nüfusun kalabalıklığı ve çevre sanitasyon koşullarının
yetersizliğinin hastalığın hızlı yayılımına yol açabileceği endişesini
taşıdıklarını belirtmektedirler. Ancak
bir hastanın saptanarak bildirimi yapılmasının, sağlık otoriteleri tarafından
gerekli önlemlerin alındığına işaret ettiğini ve bu durumun sevindirici olduğunu
söylemektedirler. 18 Nisan itibariyle DSÖ, toplam 5 kıtada 25 ülkeden 3461
SARS olgusu bildirildiğini ve 170 ölüm meydana geldiğini duyurmuştur. SARS etkeni Coronavirüs’e ilişkin gelişmeler: Dünya Sağlık Örgütü 16 Nisan 2003’te
SARS etkeninin daha önceden bilinmeyen yeni bir Coronavirüs olduğunu ve bu yeni virüse
‘SARS virüsü’ adı verildiğini açıklamıştır. Yeni virüsün genetik şifresi
de çözülmüş ve bilinen Coronavirüs türleriyle sadce %50-60 oranında genetik
benzerliği olduğu saptanmıştır. New
England Journal of Medicine’ın web sayfasında 15 Mayıs 2003 tarihinde bu konuda
yayınlanan iki elektronik
1) Moleküler testler
(PCR): Bu tetsle çeşitli örnekler (kan,
gaita, solunum sekresyonları ve dokular) içinde SARS virüsüne ilişkin genetik
materyal araştırılmaktadır. Test için
gerekli primerleri “WHO network” laboratuarları sağlamakta olup, halen dünyada pek
çok ülkede kullanılmaktadır. Ülkemizde
başta Hıfzısıhha olmak üzere çeşitli laboraturalar bu primerleri sağlamak üzere
girişimde bulunmuş olup, kısa süre içinde bu testin ülkemizde de yapılabilir hale
gelmesi beklenmektedir. Hamburg’da bir Alman
biyoteknoloji firması kullanıma hazır PCR test kiti geliştirmiş olup, kit pozitif ve
negatif kontrolleri de içermektedir. Halen
testin performansını saptamak için çeşitli laboratuarlarda deneyler
sürüdürülmektedir. Kullanılmakta
olan PCR testleri yüksek özgüllüğe sahip olmakla birlikte, duyarlılıklarının
düşük olduğu bildirilmiştir. Dolayısıyla
testin negatif bulunduğu kişilerde hala SARS olma olasılığı söz konusudur.
3) Hücre kültürü:
SARS virüsü başta solunum sekresyonları olmak üzere çeşitli vücut salgı veya
çıkartılarının hücre kültürüne ekilmesi sonucu elde edilebilmektedir. Bu yöntem
canlı virus varlığına işaret eden tek testtir. Ancak deneyimli viroloji uzmanı ve
yeterli altyapı varlığını gerektirmektedir. Tedavi: SARS’lı hastalarda gelişen pnömoni ve/veya ARDS için spesifik tedavi yöntemi henüz tanımlanmamıştır. İn vitro koşullarda etkisiz olduğu gösterilmesine karşın Hong Kong’daki hastanelerde tedavi edilen SARS’lı hastalarda ribavirin, ARDS varlığında steroidle beraber yaygın olarak kullanılmaktadır. Uygulanan diğer tedavi yöntemleri semptomatik ve destekleyici niteliktedir. Hastalıktan korunmaya ilişkin daha önce tanımlanan yöntemler halen geçerlidir.
Kaynaklar DSÖ ve CDC sayfalarında (1,2) günlük olarak elde edilen veriler yayımlanmaktadır. 3) www.nejm.org
|