İstanbul Protokol'ü üzerine birkaç
söz...
Uluslararası
insan hakları belgeleri ve insancıl hukuk, işkence ve kötü muameleyi istisnasız
olarak yasaklamasına rağmen, dünya ülkelerinin yarısından fazlasında işkence ve
kötü muamele uygulamasına sıklıkla rastlanıyor. Süregelen işkence
uygulamalarından ötürü pek çok insan acı çekiyor. Bu yazıda işkence ve kötü
muameleye karşı etkin mücadele amacıyla oluşturulan ve 1999 yılı sonunda
Birleşmiş Milletler'e sunulan İşkence ve Diğer Zalimane İnsanlık Dışı
Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve
Belgelendirilmesi için EI Kılavuzu, “İstanbul Protokolü''nün (Manual on the
Effective Investigation and Documentation of Torture and Other Cruel, Inhuman or Degrading
Treatment or Punishment, ''The Istanbul Protocol'') öyküsü anlatılmaktadır.
Tarihçe
Adana'da 1996
yılı Mart ayında Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından düzenlenen ''İnsan
Hakları ve Tıp Mesleği'' isimli bir toplantının sonrasında, Çukurova Universitesi
Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı salonlarında iki konuda çalışma grubu
toplantıları düzenlendi. Çalışma gruplarından bir tanesinin konusu ''Yasadışı
Yargısız Infazlarla İlgili BM Otopsi Protokolü'' (Minnesota Otopsi Protokolü) idi.
Diğeri katılımcı örgütlerden Center for Victims of Torture, Minnesota'nın önerisi
olan, ABD'de uygulanabilecek ve göçmenlerde işkence izlerini saptama doğrultusunda
kullanılabilecek bir muayene protokolü idi. Çalışma grubunda Birleşmiş Milletler
tarafından onaylanıp üye ülkeler tarafından kullanılabilecek canlılarda işkence
izlerinin saptanması için bir işkence muayene protokolünun hazırlanması fikri ortaya
atıldı. Bu fikir benimsenerek, protokol çalışmasının nihai toplantısının
İstanbul'da yapılması ve bir anlamda ölülerde işkence muayene protokolü olarak
anılan ''Minnesota Protokolü'' gibi canlılarda işkence muayene protokolünün adının
da İstanbul Protokolü olması kararlaştırıldı.
Bu toplantıyı
takip eden günlerde ilk taslak Physicians for Human Rights örgütünden Vincent Iacopino
tarafından Mayıs 1996 tarihinde hazırlandı.
Bu taslak
metnin ikinci versiyonu çok sayıda toplantı ve yazışma yapılan iki yıllık bir
çalışma sonunda Haziran 1998 tarihinde Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye İnsan
Hakları Vakfı (TİHV) ve Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) işbirliği ile bu
örgütlere mensup hekimlerle diğer Türkiye'li insan hakları savunucuları tarafından
tamamlandı. Daha sonra hızlı bir iletişim trafiği ile dünyanın 15 ülkesinden (ABD,
Almanya, Danimarka, Fransa, Filistin, Güney Afrika, Hindistan, Hollanda, İngiltere,
İsrail, İsviçre, Şili, Kosta Rika, Sri Lanka, Türkiye) 40 örgüte mensup 75 kişiden
oluşan adli tıp uzmanı, hekim, psikolog ve psikiyatrist, avukat ve insan hakları
gözlemcisi ile yazışılarak 3,4, ve 5 nolu taslaklar hazırlandı. 2 nolu taslak 100
sayfa iken, ek 100 sayfalık katkı önerisi daha oluştu.
Bu
çalışmanın Türkiye ayağında 2 nolu taslağın Türkçesi ATUD aracılığı ile
ATUD üyesi adli tabiplerin tamamına (120 kişi), TİHV ve TTB işbirliği ile konuyla
ilgili yaklaşık 100 hekimle pek çok hukukçu ve felsefeciye gönderildi. Gelen
eleştiriler Türkiye dışından katılımcıların tümüne ve Türkiye'den İstanbul
toplantısına katılabilecek katılımcılara tekrar gönderildi. Çalışmaların
Türkiye koordinasyonu Okan Akhan, Metin Bakkalcı, Türkcan Baykal, Şebnem Korur
Fincancı ve Önder Özkalıpçı tarafından yürütüldü. Bu çalışmalar sırasında
5 nolu taslağa ulaşılmıştı.
Oluşturulan 5.
taslak 15 ülkeden toplam 50 uzman tarafından 3 gün süreyle İstanbul'da
tartışıldı. Katılımcılar, 5 Mart 1999'da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde
TTB başkanı Dr. Füsun Sayek, İstanbul Universitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Faruk Erzengin, TİHV Temsilcisi Dr. Metin Bakkalcı, BM İşkence Özel Raportörü Nigel
Rodley'in açılış konuşmaları yaptığı iki saatlik açılış programından sonra
Adli Tıp Anabilim Dalı salonlarında 3 gün sürecek workshoplara geçtiler. İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalının tüm hekim ve
çalışanlarının olağanüstü özveriyle teknik yardımla destekleyip ev sahipliği
yaptıkları 3 gün süren çalışmalar sonunda editörler seçilerek protokolün ana
hatları tespit edildi ve editörlere metni tamamlamaları için yetki verildi.
9 Ağustos
1999'da Cenevre'de Birleşmiş Milletler'e ait Palais Wilson Binasında Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Mary Robinson'un ve Birleşmiş Milletlere
danışman statüsünde hizmet veren 10 örgütün temsilcisi 10 kişi, Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Uzmanları, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 7 ülke
temsilcisi ve İslanbul Protokolünün editörlerinin de (Türkiye'den 3 kişi) bulunduğu
toplam 50 kişilik bir grup, editörler tarafından İstanbul toplantısındaki öneriler
doğrultusunda düzenlenen 8 no'lu taslağı tartışmak üzere toplandı. İlk
konuşmaları sırasıyla BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Mary Robinson, Türkiye
İnsan Hakları Vakfı adına İzmir Temsilcisi Prof. Dr. Veli Lök, Physicians for Human
Rights örgütünden Vincent Iacopino'nun yaptığı bir gün süren toplantıda metnin
genel içeriği ve metnin BM tarafından kullanımı stratejileri tartışıldı.
Toplantıya Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına katılan BM Cenevre Daimi Temsilcisi Murat
Sungar ve Elçilik İnsan Hakları Danışmanı Bülent Meriç İstanbul Protokolü'ne
yönelik övgü dolu konuşmalar yaptılar. Dışişleri Bakanlığımızın temsilcileri
İstanbul Protokolü'nün Türkiye'den gelen ekibine sıcak davranarak çalışmaları
övdüler .
Aynı gün
İstanbul Protokolü küçük bir törenle BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Mary
Robinson'a teslim edildi. Daha sonra Cenevre toplantısı sırasında yapılan öneriler
doğrultusunda metinde ek değişiklikler yapıldı. Ve 4 Kasım 1999'da İstanbul
Protokolü BM İşkence Özel Raportörü Sir Nigel Rodley tarafından BM'ye sunularak
resmen BM belgesi oldu.
8 Ağustos 1999
tarihinde Cenevre BM'de yapılan toplantı sırasında kararlaştırılan strateji gereği
İstanbul Protokolünün içinde ekler kısmında yer alan işkence ile mücadele
prensipleri önce BM İnsan Hakları Komisyonuna sunuldu. 20 Nisan 2000 tarihinde BM
İnsan Hakları Komisyonu üyesi 52 devlet tarafından İstanbul Protokolü'nde yer
aldığı biçimiyle değiştirilmeden onaylanan işkence ile mücadele prensipleri
bugünlerde BM Ekonomik ve Sosyal Konseyin onayına sunulup 2001 yılının Eylül-Ekim
aylarında New York'ta toplanacak olan BM Genel Kurulunda üye 187 ülkenin onayına
sunulacak. Bu yolla tüm dünya devletlerinin tartışmalarına katıldığı bir metni
daha çok benimseyeceği ve bu metnin de içinde yer aldığı İstanbul Protokolü'nü
hızla ve yaygın kullanıma sokabileceği umuluyor.
İstanbul
Protokolü'nün tüm metni web sayfalarına kondu. Bu orijinal İngilizce metni,
www.hrft.org.tr
www.tihv.org.tr
www.phrusa.org adreslerinden de okuyabilirsiniz.
4 Kasım
1999'da Birleşmiş Milletler İşkence Özel Raportörü Sir Nigel Rodley'in yıllık
faaliyet raporu kapsamında sunulan İstanbul Protokolü'nün onaylanması ile resmen BM
belgesi haline gelen İstanbul Protokolünün İngilizce aslına uygun olarak Türkçe'ye
çevirisi için girişimler bu tarihten hemen sonra başladı. OSCE'nin Office for
Democratic Institutions and Human Rights bölümü ve Physicians For Human
Rights-Boston'un destekleri ile TİHV, 2000 yılı bitmeden bu metnin Türkçe'ye
çevrilmesini başardı. 2001 yılının ilk ayında bu metnin dağıtımına
başlıyoruz.
İstanbul
Protokolü'nun BM'e sunulup Türkçe kitap halinde elinize gelene kadar “o olmasaydı
İstanbul Protokolü olmazdı” ya da “o olmasaydı İstanbul Protokolü BM'de bu kadar
hızlı kabul görmezdi”, “o olmasaydı filan toplantı bu kadar başarılı
olmazdıl”, “o olmasaydı kitabın filan bölümü böyle iyi olmazdı” tarzında
konuşabileceğimiz o kadar çok kişi ve olay var ki... Bu kadar uzun cümlenin özeti
şu; İstanbul Protokolü, 4 yıl boyunca çok sayıda kişinin çok yoğun özveri ve
çalışmasının ürünüdür.
Amaç
Daha önce de
belirtildiği gibi, bu el kılavuzunun birincil amacı, işkence ve kötü muamelenin
etkin araştırması ve dokümantasyonu için uluslararası standartları oluşturmaktı.
Bu el kılavuzu devletlerin bireyleri işkence ve kötü muameleden daha etkin biçimde
koruyabilmelerini ve suçluları eylemlerinden ötürü sorumlu tutabilmelerini sağlamak
için oluşturuldu. Diğer yandan bu kılavuzda yer alan prensiplerin amacı ise
devletlerin, işkence ve kötü muamelenin etkin dokümantasyonu ve araştırmasını
sağlaması için uyması gereken minimum standartları belirlemektir.
Her ne kadar bu
el kılavuzu öncelikle devletler için yazıldıysa da, onun içeriği birçok koşulda
örneğin insan hakları araştırmaları ve gözlemi, politik sığınma talepleri,
işkence sırasında suçlarını itiraf eden bireylerin savunması ve işkence
kurbanlarının tedavisinde yapılması gerekenleri saptayabilmek için de uygulanabilir.
Ayrıca,
işkence izlerini görmezden gelmeye, yanlış yazmaya ya da tamamen sahte rapor vermeye
zorlanan sağlık çalışanları ya da benzer biçimde karar verme durumunda olanlar
için bu el kılavuzu uluslararası referans veya dayanak noktası sağlar.
Prensipler
Devletlerin
işkenceyi etkin biçimde araştırması ve dokümante etmesinin prensipleri ya da
“minimum standardları” kılavuzun Ekler 1 kısmındadır.
Aslında bu
kitaptaki kılavuz kurallar bu prensiplerin detaylı olarak işlenmesinden ibarettir. BM
Özel Raportörü Sir Nigel Rodley, 4 Kasım 1999'da BM Genel Kurulunda sunduğu raporunda
bu prensipleri de eklemiştir. İşkence konusunda işkencenin engellenmesi ve
yasaklanması için birçok uluslararası hukuki standart mevcuttur. Bu yüzden işkence
ve kötü muamele ile ilgili prensipler taslağını hazırlarken işkenceyi önleme ve
yasaklama konularından çok, sadece işkencenin araştırılması ve dokümantasyonu ile
ilgili şartları koyduk. Özet olarak bu prensiplerin önerdiği şartlar şunlardır:
· Konularında yetkin bireyler
tarafından hiç vakit kaybetmeden etkin ve bağımsız araştırmaların yapılması
· Araştırmacı otoritenin
yetkilendirilmesi
· İşkence kurbanı olduğu iddia
edilenlerin ve araştırmacıların (soruşturmacıların) kendilerinin ve ailelerinin
güvenliğinin sağlanması
· İşkence kurbanı olduğu iddia edilen
kişiler ve onların yasal temsilcilerinin tüm duruşmaları izlemesinin ve ilgili
bilgilere ulaşmasının sağlanması
· Varolan soruşturma prosedürleri
yetersiz olduğunda bağımsız soruşturma komisyonları tarafından tarafsız
soruşturmaların yapılması
· Vakit geçirmeden, doğru ve halk
diliyle gerçeğin bulgularını içeren ve uygulanabilir kanunlar temelinde devletlerin
cevaplaması gereken raporların hazırlanması
· Kişiye özel ve tıbbi uzmanın
kontrolünde olan klinik değerlendirmelerin yüksek etik standartlarda oimasının
sağlanması
· Tıbbi raporun tam manasıyla
gizliliğinin sağlanması
· En azından aşağıdakileri içeren
hızlı ve doğru raporların hazırlanması
-Görüşme
koşulları
-
Başvurucunun anlattığı öykünün detaylı kaydı
- Klinik
muayenedeki tüm fiziki ve psikolojik bulguların kaydı
- Saptanan
fiziki ve psikolojik bulguların olası işkence ve kötü muamele ile meydana gelme
olasılığı hakkında yorum
-
Muayeneyi yapanların kimlik bilgileri
İşkence ve Kötü Muamelenin Tıbbi
Değerlendirmeleri için Kılavuz Kurallar
El kılavuzu,
İşkence ve Kötü Muamelenin Tıbbi Değerlendirmeleri için Kılavuz Kuralların
aşağıda özetlenerek sunulan detaylı bir toplamının gerekliliğini öngörür .
- Olgu bilgisi
-
Mahkemedeki şahitlik için klinisyenin
mesleki özellikleri/vasıfları
-
Mahkemedeki şahitlik için kanaatin
doğruluğu hakkında beyan
-
Arka plan bilgisi
-
İşkence ve kötü muamele iddiaları
-
Fiziki semptom ve kısıtlılıklar
-
Fizik muayene
-
Psikolojik öykü ve muayene
-
Fotoğraflar
-
Tanısal testlerin sonuçları
-
Konsültasyonlar
-
Bulguların yorumu
1. Fiziki
deliller
2. Psikolojik
deliller
Nihai yorum ve
öneriler
Gerçeklik
konusunda beyan
Tıbbi inceleme
ve değerlendirmenin kısıtlılıkları konusunda beyan
Hekimin
imzası, tarih, yer.
İlgili Ekler
Bu kılavuz
kurallar da, el kitabının içeriğine paraleldir. Sabit değişmez bir protokol olarak
tasarlanmamıştır. Daha doğrusu, bireysel değerlendirme amacı ve ulaşılabilen
kaynakların uygun değerlendirmesi göz önüne alınarak uygulanmalıdır.
Önem
İstanbul
Protokolü, işkence ve kötü muamelenin soruşturması ve dokümantasyonu amacıyla
oluşturulmuş ilk uluslararası tüzük veya kılavuzdur. El kılavuzu ve prensiplerin,
varolan işkence ve kötü muamele konusundaki kesin yasaklar ile işkencecilerin
suçlarından ötürü sorumlu tutulmaları arasındaki boşluğu kapatmada yararlı
olacağını düşünüyoruz. İşkence ve diğer zalimane, gayri insani veya
aşağılayıcı davranış ve cezalardan kurtulmanın yolunun, diğer hakların
korunması ve desteklenmesinden geçtiğini biliyoruz. Hiçbir hukuk kuralı
olmadığında, özgür konuşma suç olduğunda, çeşitli kutsal muazeretlere işkence
ve kötü muamele uygulamalarını haklı çıkarmak için başvurulduğunda, hiç bir
elkitabı ya da prensip bireyleri koruyamaz.
Biz bu el
kitabının işkence ve kötü muamelenin soruşturma ve dokümantasyonu için sadece
enstrumantal değerinin olmadığını, öneminin daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Bu
el kılavuzu sağlık çalışanlarının, hukukçuların, karar verme konumunda
olanların, işkence ve kötü muamelenin etkin ya da etkin olmayan biçimde
soruşturulması ve dokümantasyonu konusunda eğitilmelerine yarayacak. Daha önemlisi,
el kılavuzu ve prensiplerde yer alan kılavuz kuralIar ve minimum standartlar cebri
baskılara maruz kalan sağlık çalışanları, hukukçular ve karar verme konumunda olan
kişileri desteklemek için objektif bir destek noktası olacaktır.
Sözlerimi,
İstanbul Protokolü çalışmalarını başından itibaren destekleyen, TİHV, TTB ve
ATUD yönetim kurullarına, Vincent Iacopino şahsında bu eseri birlikte yarattığımız
ve isimlerini ileriki sayfalarda okuyacağınız yurt dışındaki tüm dostlara ve
dostlarımızın çalıştığı örgütlerin yöneticilerine yaklaşık dört yıllık
süre boyunca elinizdeki metnin her kelimesini yapılan küçük dar grup
çalışmalarında onlarca kez tartışıp eleştirerek daha iyiyi bulmaya çabalayan
TİHV gönüllüsü hekim ve sağlık çalışanlarına, yine 2 nolu taslak üzerinde
görüş ve önerilerini sunan ATUD ve TTB üyesi değerli hekimlere, ki bu kişilerin
çoğunun ismi ''teknik'' nedenlerle katkı sunanlar bölümünde yazılamamıştır;
İstanbul Protokolü çalışmalarına tüm yüreğini koyarak destek veren, sürecin
bütün "angaryalarını'' tevekkül içinde sabırla gerçekleştiren tüm TİHV
çalışanlarına, Mart 1999'da olağanüstü ev sahipliği yapan İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının tüm mensuplarına, TİHV
İstanbul Temsilciliği gönüllülerine, bu eserin redaksiyonunu büyük bir titizlikle
gerçekleştiren İdil Eser'e, Türkçe çevirisini yapan Hale Eryılmaz, Şebnem Korur
Fincancı, Önder Özkalıpçı, Murat Paker'e ve bu pırıl pırıl eserin basımını
gerçekleştiren sevgili Çiviyazıları yayınevine ve Özcan Sapan'a teşekkür ederek
bitirmek istiyorum.
Dr. Metin
Bakkalcı
TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon
Merkezleri Koordinatörü
|