İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi için El Kılavuzu

(İstanbul Protokolü)

 

EK II

TEŞHIS VE TANI TESTLERİ

Ayrıca bakınız bölüm VI. F. Tanısal testler sürekli olarak geliştirilmekte ve sınanmaktadır. Bu el kılavuzu yazıldığı sırada, aşağıdaki tanı koyucu testlerin anlamlı olduğu düşünülmüştü. Ancak araştırmacılar, destekleyici ek delile  ihtiyaç  olduğunda güncel bilgi kaynaklarına ulaşmak için çaba göstermeli, örneğin işkencenin belgelendirilmesinde uzmanlaşmış örgütlerden biriyle irtibata geçmelidir.

1)Radyolojik Görüntüleme

Travmanın akut fazında çeşitli görüntüleme yöntemleri, iskelet ve yumuşak doku hasarlarının belgelendirilmesinde ciddi bir katkı yaratabilir. İşkencenin fiziki hasarları iyileştiğindeyse, aynı görüntüleme yöntemleri rezidüel sekeli hiç bir biçimde saptayamayabilir.

Hasta  muayenesi veya çeşitli işkence yöntemleri tartışılıken, çeşitli radyolojik çalışmalara atıfta bulunulmuştur. Daha  sonra sonra en sofistike (ve pahalı) teknolojilere dünyanın her yerinde erişilemiyeceği ya da bu yöntemlerin  en azından hapishanedeki insanlar için kullanılamıyacağı akılda tutularak, bu radyolojik yöntemlerin uygulanması hakkında özet bilgi verilmiştir.

Radyolojik görüntüleme tanısal incelemeleri arasında, rutin radyografi,radyoizotopik sintigrafi, bilgisayarlı tomografi (BT), nükleer manyetik rezonans görüntülemesini (MRI) ve ultrasonografi yer alır. Her yöntemin avantajları ve sakıncaları mevcuttur. X ışınları, sintigrafi ve bilgisayarlı tomografik görüntülemelerinde,  hamile kadın ve çocuklarda dikkat edilmesi gereken iyonize radyasyonu kullanılır. Manyetik rezonans tekniğinde manyetik alandan yararlanılmaktadır; teorik olarak minimal da olsa manyetik alanın fetus ve çocuklar üzerine etkileri vardır. Ultrason ses dalgalarını kullanır; ses dalgalarının  biyolojik bir riski bilinmemektedir

X ışını tetkiklerine kolaylıkla ulaşılabilir. İlk muayenede, kafatası hariç tüm hasarlı bölgeler rutin radyofgrafi ile incelenmelidir. Rutin radyografi yüzdeki kırıkları gösterebilir. Ancak  daha fazla kırık , fragmanların yer değiştirmesini ve ilişkili yumuşak doku hasarı ve komplikasyonları da gösterebileceği için BT daha üstün bir yöntemdir. Periost hasarı ya da minimal kırıklar olduğu düşünüldüğünde, rutin radyografiye ek olarak  sintigrafi de kullanılmalıdır.

Akut bir kırık olduğunda ya da erken dönem osteomyelitde bile x-ışını incelemelerinin bir kısmı negatif sonuç verecektir. Özellikle çoçuklarda bazı kırıkların radyolojik belirti vermeden iyileşmesi mümkündür. Yumuşak doku değerlendirmeleri için rutin radyografi uygun bir yöntem değildir.

Sintgirafi yüksek duyarlılığı olan ancak özgünlüğü kısıtlı bir yöntemdir. Sintigrafi tüm iskeleti ostemiyelit gibi hastalık süreçleri ve travma açısından görüntülemek için, ekonomik ve etkin bir yöntemdir. Sintigrafi ile testis torsiyonu da incelenebilir ancak ultrason incelemesi bu araştırma için daha uygun bir yöntemdir. Sintigrafi   yumuşak doku travmasını tanımlamak için kullanılmaz.

Sintigrafi ile akut bir kırık yirmidört saat sonunda saptanabilirse de, genellikle 2-3 gün içinde; özellikle yaşlılarda ise bir haftada kesin sonuç alınabilir. Görüntü genellikle 2 yıl sonra normale döner. Ancak bazen kırıklarda ve tedavi edilmiş osteomiyelitlerde yıllarca pozitif sonuç alınabilir.  Çocuklarda epifiz veya  metadiafizlerdeki (uzun kemiklerin uç kısımı)  kırıklarda,  epifizlerde radyofarmasötigin normal olarak da alınması yüzünden kemik sintigrafisinin kullanımı çok zordur. Rutin x ışını ile saptanamıyan kaburga kırıkları sintigrafi ile saptanabilir.

a)Falaka Tanısında Kemik Sintigrafisinin Kullanımı

Kemik sintigrafisi  3 saatlik geç faz yada üç faz incelemesi kullanılarak uygulanabilir.Üç faz 1)Radyonükleid anjiogramı (arteriyal faz), 2) kan havuzu (yumuşak doku-venöz faz) ve 3)Geç faz (kemik fazı).

Falaka uygulamasından kısa bir süre sonra incelenen hastalara, bir hafta arayla iki sintigrafi yapılmalıdır. Birinci sintigrafinin negatif, ikinci sintigrafinin pozitif olması birinci sintigrafiden birkaç gün önce falakaya maruz kalındığını gösterir. Akut olgularda bir hafta arayla uygulanan her iki sintigrafinin de negatif olması falakanın uygulanmadığı anlamına gelmez. Uygulanan falakanın şiddetinin sintigrafinin hassaslık düzeyinin altında olduğunu gösterir. Başlangıçta  3-faz görüntülemesi yapıldı ise, radyonüleitid anjiyogramında ve kan havuzu görüntülerinde artmış alım ve kemik fazında artma olmaması,  yumuşak doku hasarıyla uyumlu hiperemiyi gösterir. Ayak kemiklerindeki ve yumuşak dokudaki travma MRI ile de saptanabilir. [1]

b)Ultrason

Ultrason ucuz ve biolojik tehlikesi olmıyan bir yöntemdir. İncelemenin kalitesi, incelemeyi yapan uzmanın yeteneklerine bağlıdır. Dünyada BT'nin olmadığı yerlerde ultrason akut abdominal travmayı değerlendirmek için kullanılır. Tendonopatiler de ultrason ile değerlendirilebilir. Ultrason, testiküler anormaliklerin değerlendirilmesinde de tercih edilen metodlardan biridir.

Askı işkencesi sonrası akut ve kronik fazlarda omuz ultrasonografisi uygulanır. Ultrason incelemesiyle akut periodda  omuz eklemi üzerinde ve etrafında ödem ve sıvı toplanması, rotator cuff'da lazerasyon ve hematom gözlemlenebilir. Ultrasonun tekrar uygulanması ile saptanan bulguların zamanla kaybolması tanıyı güçlendirir.  Bu tür durumlarda EMG,sintigrafi ve diğer radyolojik incelemeler bir arada uygulanmalı ve aralarındaki korelasyon incelenmelidir. Diğer incelemelerde pozitif sonuç elde edilmese bile,  ultrason bulguları tek başına askı işkencesini ispatlamak için yeterlidir.

c) BT Görüntülemesi

Yumuşak doku ve kemiği görüntülemek için BT mükemmel bir yöntemdir MRI ise yumuşak dokuda kemikten daha iyidir. Ancak  gizli kırıklar MRI ile zaman olarak  rutin radyografi yada sintigrafi den daha önce saptanabilir. Açık skaner ve/veya sedasyon uygulaması, işkenceden sağ kalanlarda yaygın olan anksiyete ve klostrofobiyi hafifletebilir.

BT de kırıkları saptamak ve değerlendirmek için mükemmel bir yöntemdir. Özellikle temporal kemik ve yüz kemikleri değerlendirmesinde mükemmeldir. Özellikle spinal, pelvik, omuz ve acetebular kırıklarda fragmanlarının dizilimi ve yer değiştirmesinin değerlendirilmesinde avantajlı bir yöntemdir. BT kemik berelenmesini  ayırdedemez.

BT kontrast bir ajanın intravenöz infüzyonla uygulanmasıyla ya da intravenoz ajan uygulaması olmaksızın akut, subakut ve kronik merkezi sinir sistemi lezyonlarında ilk inceleme yöntemi olmalıdır. BT incelemesi negatif ya da şüpheli ise veya işkenceden sağ çıkan kişinin merkezi sinir sistemi şikayetlerini açıklamıyor ise o zaman ileri inceleme olarak MRI uygulanır.

Temporal kemik kırıklarında birincil inceleme yöntemi, kemik pencereli BT,  pre ve post kontrast inceleme olmalıdır. Kemik percereleri kırıkları ve ossiküler çatlakları gösterebilir.Pre kontrast inceleme sıvı ve kolestatomu gösterebilir. Bu bölgedeki vaskuler anomalilerden ötürü kontrast inceleme tavsiye edilir.Rinore'de spinal kanala enjekte edilen kontrast madde temporal kemiklerden birinden çıkmalıdır. MRI incelemesi de sıvı kaçağının nedeni olan yırtığı  gösterebilir.

Rinore şüphesi olduğunda yumuşak doku ve kemik pencereleri ile birlikte yüz BT si çekilmelidir.Spinal kanala kontrast madde enjekte edildikten sonra bir BT daha çekilir.

d)MRI

MRI merkezi sinir sistemi anormalliklerini saptamada daha hassas bir yöntemdir. Merkezi Sinir Sistemi,  kanamaları zaman içinde gelişimi açısından hemen, hiperakut, akut, subakut ve kronik fazlara ayrılır. Merkezi sinir sistemi kanamalarının zaman içindeki  gelişimi, hemorajinin görüntü özellikleri ile korelasyon gösteren bir dizge izler. Böylelikle  görüntüleme bulguları, kafa travmasının oluş zamanını tahmin etmeye ve iddia edilen olaylarla korelasyon kurmaya  yardımcı olur . SSS kanaması tamamiyle çözünebilir ya da BT görüntüsünün yıllar sonra bile pozitif olacağı yeterli hemosiderin  tortusu oluşturur.Yumuşak dokudaki ve özellikle kas içindeki kanama genellikle hiçbir iz bırakmadan yok olurken bazen osifiye olabilir. Bu oluşuma heterotrofik kemik oluşumu yada myosits ossifikans denir ve BT ile saptanabilir.

2)Elektrik Şoku Hasarının Biyopsisi

Elektrik şoku hasarlarında her zaman olması gerekmese de, elektrik akımı travmasına özgü ve yüksek derecede tanı koydurucu mikroskopik değişimler ortaya çıkabilir. Biyopsi materyalinde bu özgün değişikliklerin olmaması, elektrik şoku işkencesi tanısını zayıflatıcı bir neden olamaz ve adli mercilerin böylesi bir tahmin yapmalarına izin verilmemelidir.

Maalesef, bir mahkeme elektrik işkencesi iddiasında bulunan bir şikayetçiye iddiaların ispatlanması için  biyopsi teklif ederse, işleme razı olmamak ya da "negatif" sonuç alınması mahkeme üzerinde mutlaka ön yargı oluşturacaktır. Dahası işkence ile ilişkili elektrik hasarı ile ilgili biyopsi ile tanı koymaya dayalı klinik deneyim çok azdır. Dolayısı ile tanı sadece güvenilir bir öykü alma ve fizik muayene ile konulabilir.

Dolayısı ile bu süreç,  tanısal bir standart olarak desteklenmemeli  şu anda sadece klinik araştırma grubu içinde yapılmalıdır. Biyopsi için bilgilendirilmiş onam alınırken, kişi sonuçların belirsizliği konusunda bilgilendirilmeli, halihazırda travmatize edilmiş benliğe karşı etkileri, potansiyel kazançları değerlendirmesine izin verilmelidir.

a) Biyopsinin temelleri

Anestezi altındaki domuzların derilerine elektrik şokunun etkileri ile ilgili yapılmış  çok büyük sayıda laboratuvar araştırmaları vardır. [2],[3],[4],[5],[6],[7]  Bu çalışmalar lezyonların punç biyopsilerinin mikroskopik incelemesi ile elektrik hasarı için, spesifik olan histolojik bulguların saptanabildiğini göstermiştir. Ancak bu araştırmaların klinikte belirgin olarak uygulanabilecek  ileri tartışmaları, bu yayının alanı dışındadır. Okuyucu daha ileri bilgiler için yukarıda atıfta bulunan yayınları inceliyebilir.

İnsanlardaki elektrik şoku işkencesi ile ilgili az sayıda olgu incelenmiştir. [8],[9],[10],[11] 

Sadece elektrik uygulamasından 7 gün sonra biyopsi alınan olguda, elektrik hasarları için tanı koydurucu olduğu düşünülen bulgular saptanmıştır (Nekrotik doku etrafındaki canlı doku icindeki dermal liflere  lokalize kalsiyum tuzları çökeltileri). Elektrik işkencesi iddiasından bir kaç gün sonra biyopsi alınan diğer olgulardaki lezyonlarda segmantal değişimler ve hücresel yapılarda kalsiyum tuzları çökeltileri saptanmıştır. Bu bulgular elektrik akımı uygulaması ile yüksek derecede uyumlu olup tanı koydurucu değildir çünkü dermal lifler üzerinde kalsiyum tuzları çökeltileri gözlemlenmemiştir. Elektrik işkence iddiasından bir ay sonra alınan biyopside  1-2 mm genişliğinde konik skar görülmüş ve saptanan fibroblast artışı ve çok sık

 ve yüzeye paralel ince kollegen lifleri elektrik hasarı ile uyumlu olup tanı koydurucu değildir.

b) Yöntem 

Hastadan bilgilendirilmiş onam alındıktan sonra biyopsiden önce kabul gören adli tıp metodları uyarınca lezyonun fotoğrafı çekilmelidir. Lokal anestezi altında 3-4 mm'lik punç biyopsi alınmalı, tampone formalin fiksatifi veya benzeri bir fiksatif içine yerleştirilmelidir. Cilt biyopsisi elektrik hasarından sonra en kısa sürede alınmalıdır. Elektrik travması genellikle epidermisve superficial dermisde sınırlı olarak kaldığından lezyonlar çok çabuk kaybolabilir. Birden fazla lezyondan biyopsi alınabilir ancak hastanın maruz kalacağı potansiyel sıkıntı gözönüne alınmalıdır. [12] Biyopsi materyali dermatopatolojide uzmanlaşmış bir patolog tarafından incelenmelidir.

c)Elektrik hasarının tanı koydurucu bulguları

1)Epidermis,ter bezleri ve damar duvarlarında vesiküler nüklei

(Sadece bir tane ayırdedici tanı vardır: Bazik solusyanlarla oluşan hasarlar)

2)Açıkça kollejen ve elastik lifler üzerine yerleşmiş kalsiyumtuzu çökeltileri

(Ayırıcı tanıda calcinosis cutis düşünülmelidir ard arda yapılan 220 000 insan cildi  biopsisinden 75'inde görülmüştür, nadiren rastlanır. Kalsiyum çökeltileri genellikle kollejen ve elastik lifler arasında kesin bir lokalizasyon göstermiyecek biçimde massiftir.

d)Elektrik hasarının tipik ancak tanı koydurucu olmayan bulguları

1)Konikal segmentte ortaya çıkan 1-2 mm çapında lezyonlar

2)Epidermiste demir ve bakır çökeltileri (elektroda bağlı olarak)

3)Epidermis,ter bezleri ve damar duvarlarında homojen stoplazma

4)Segmental lezyonlarda hücre yapılarının üzerinde kalsiyum tuzu çökeltileri

5) Hiçbir anormal histolojik değişim olmaması



[1] Bakınız dipnotlar  81-83; daha fazla bilgi edinmek için standart radyoloji ve nükleer tıp makaleleri ve kitaplarına bakınız.

[2] H.K Thomsen, L. Danielsen, O. Nielsen, O.  Aalund, K.G.  Nielsen, T.  Karlsmark, I.K.  Genefke, "Early   epidermal changes in heat- and electrically injured pig skin I. A light microscopic study",  Forensic Sci Int. 1981;17:133-43.

 [3] [3] H.K Thomsen, L. Danielsen, O. Nielsen, O.  Aalund, K.G.  Nielsen, T.  Karlsmark, I.K.  Genefke, P. Christoffersen, The effect of direct current, sodium hydroxide, and hydrochloric acid on pig  epidermis. A light microscopic and electron microscopic study" Acta path microbiol. immunol. scand     Sect A 1983; 91:307-16.

[4] H.K. Thomsen, Electrically induced epidermal changes. A morphological study of porcine skin after   transfer of low-moderate amounts of electrical energy" (Tez), University of Copenhagen:  F.A.D.L. 1984, 1-78.

[5] T. Karlsmark, L.  Danielsen, H.K. Thomsen, O. Aalund, K.G.  Nielsen, E. Johnson, I.K. Genefke,  "Tracing the use of torture: Electrically induced calcification of collagen in pig skin": Nature 1983; 301:75-78.

[6] T.  Karlsmark,.L.  Danielsen, O. Aalund, H.K. Thomsen, O. Nielsen,  K.G. Nielsen, H. Lyon, T. Ammitsbøll, R.  Møller, I.K. Genefke, " Electrically-induced collagen calcification in pig skin. A  histopathologic and histochemical study", Forensic Science International 1988; 39: 163-74.

[7] T. Karlsmark, Electrically induced dermal changes. A morphological study of porcine skin after transfer of low to moderate amounts of electrical energy (Tez) University of Copenhagen, Dan. Med Bull 1990;37:507-20.

[8] L. Danielsen, T. Karlsmark, H.K. Thomsen, J.L. Thomsen, L.E.  Balding, " Diagnosis of electrical skin injuries. A review and a description of a case",  Am. J. Forensic Med Pathol 1991;12:222-6.

[9] F. Öztop,  V.  Lök, T.  Baykal, M. Tunca, "Signs of electrical torture on the skin", Human Rights Foundation of Turkey, Treatment and Rehabilitation Centers Report 1994, HRFT Publication 11:97-104.

[10]   L. Danielsen, T. Karlsmark, H.K. Thomsen, "Diagnosis of skin lesions following electrical torture", Rom J. Leg. Med. 1997; 5:15-20.

[11] H. Jacobsen, "Electrically induced deposition of metal on the human skin" Forensic Sci Int 1997; 90:85-92.

[12]  S. Gürpinar, Ş. Fincancı Korur, "İnsan Hakları İhlalleri ve Hekim Sorumluluğu", Birinci Basamak İçin Adli Tıp El Kitabı,  Türk Tabipleri Birliği, Ankara. 1999.

.

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI