V.
GÖRÜŞME İLE İLGİLİ GENEL DEĞERLENDİRMELER
A. Giriş
B.
İncelemenin, Muayenenin ve Belgelendirmenin Amacı
C.
Tutuklularla İlgili Usule Dair Önlemler
D.
Gözaltı Merkezlerine ve Cezaevlerine Yapılan Resmi Ziyaretler
E.
Soru Sorma Teknikleri
F.
Vaka Öyküsü Alma
1.
Tutuklama Öncesi Psiko-sosyal Öykü
2.
Tutuklama(ların) ve Kötü Muamele(ler)nin Özet Öyküsü
3.
Tutuklanma Koşulları
4.
Cezaevi/Tutukevi Koşulları
5.
İşkence ve Kötü Muamele Yöntemleri
G.
Vaka Öyküsünün Değerlendirilmesi
H.
İşkence Yöntemlerinin Gözden Geçirilmesi
I.
Görüşülen Kişinin Yeniden Travmatize Olma Riski
J.
Tercüman Kullanımı
K.
Cinsiyetle İlgili Konular
L.
Sevk Gerektiren Durumlar
M.
Bulguların ve Sonuçların Yorumlanması
V. GÖRÜŞME İLE
İLGİLİ GENEL DEĞERLENDİRMELER
A. Giriş
İşkence
gördüğünü iddia eden birisiyle görüşürken, dikkat edilmesi gereken konular ve
uygulamada özen gösterilmesi gereken hususlar vardır. Bu metindeki genel değerlendirmeler, avukat, tıp doktoru,
psikolog ya da psikiyatrist, insan hakları gözlemcileri ya da herhangi başka bir meslek
mensubu olup olmamasına bakılmaksızın görüşme yapan herkes için geçerlidir. Bir
sonraki bölümde bu “ortak temel” ele
alınmakta ve bu temelin, işkenceyi
araştırırken ve işkence mağduru ile görüşürken karşılaşılabilecek değişik
ortamlar göre değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
B. İncelemenin, Muayenenin ve
Belgelemenin Amacı
Araştırmanın
genel amacı, iddia edilen işkence olaylarına dair verileri saptamaktır (Ayrıca
bakınız Bölüm IV.D.2c ve V.I.B). İşkencenin tıbbi olarak değerlendirilmesi,
aşağıda sıralananlar gibi değişik yasal bağlamlarda yararlı olabilecek kanıtlar
sunabilir:
1) İşkence
yapan kişileri saptayıp, adalete teslim etmek;
2) Siyasi
sığınma başvurularını desteklemek;
3) Devlet
görevlileri tarafından doğru olmayan şeyleri itiraf etmeye zorlanan tutuklularının
itiraf etmelerine olanak veren koşulları
saptamak;
4) Bölgesel
işkence uygulamalarını saptamak. Tıbbi değerlendirmeler aynı zamanda mağdurun
tedavi ihtiyaçlarını saptamak için ve de insan hakları incelemelerinde tanıklık
amacıyla da kullanılabilirler.
Hekimin
yazılı ya da sözlü tanıklığının amacı, tıbbi bulguların hastanın kötü
muamele iddiasıyla ne derecede bağlantılı olduğunu saptamak ve hekimin tıbbi bulgu
ve yorumlarının, adli veya diğer uygun mercilere etkili bir şekilde iletilmesini
sağlamaktır. Tıbbi tanıklık ayrıca adli mercileri, diğer devlet görevlilerini,
yerel ve uluslararası toplulukları işkencenin bedensel ve ruhsal etkileri konusunda
eğitme amacına da hizmet eder. Muayeneyi yapan kişi, aşağıdakileri yapmaya
hazırlıklı olmalıdır:
1) Bireylerin,
güvenlik güçlerinin ve adli görevlilerin spesifik iddialarının olmadığı
durumlarda bile olası yaralanmaları ve
tacizi değerlendirmek;
2) Yaralanmaların
ve kötü muamelenin bedensel ve ruhsal kanıtlarını belgelemek;
3) Muayene
bulgularıyla hastanın spesifik taciz iddialarını tutarlılık derecesi açısından
karşılaştırmak;
4) İşkence
yöntemleri konusunda bilgisi olan biri olarak, muayene bulgularıyla belli bir bölgede
kullanılan işkence yöntemlerinin yol açtığı etkileri, tutarlılık derecesi
açısından karşılaştırmak;
5) Bulguların
uzman yorumlarını adli tıp değerlendirmelerinde kullanmak ve tacizin olası
nedenleriyle ilgili uzman görüşlerini sığınma başvurularında, ceza davalarında ve
medeni hukuk işlemlerinde değerlendirmek;
6) Elde edilen
bilgileri, işkence için veri toplama ve ileride belgelendirmeyi güçlendirmek için
uygun biçimde kullanmak.
C. Tutuklularla[1] İlgili Usüle Dair Önlemler
1) Tutukluların
adli tıp değerlendirmeleri, savcının veya diğer görevlilerin yazılı resmi
başvurularına yanıt olarak yapılmalıdır. Güvenlik güçlerinin tıbbi
değerlendirme istekleri, savcının yazılı emri üzerine hareket etmedikleri takdirde,
geçersiz olarak kabul edilmelidir. Tutukluların kendileri, avukatları veya akrabaları
da, işkence ve kötü muamele kanıtlarını saptamak için tıbbı değerlendirme talep
etme hakkına sahiptirler.
2) İşkence
asker ya da polis tarafından yapılmış olabileceği için, tutuklunun adli tıp
muayenesine asker ya da polis tarafından götürülmesi tutuklu ve/veya hekim üzerinde
işkence ve kötü muamelenin gereği gibi belgelenmesini engelleyebilecek kabul edilemez
bir baskı yaratacağından, tutuklunun adli tıp muayenesine asker ya da polis olmayan
görevlilerce götürülmesi gereklidir. Tutuklunun naklini gözeten görevliler kolluk
kuvvetlerine değil, savcıya karşı sorumlu olmalıdır. Tutuklunun avukatı, muayeneye
başvuru sırasında ve muayene sonrasında tutuklunun nakli esnasında hazır
bulunmalıdır.
3) Tutuklular,
tutukluluk süreleri boyunca ya da sonrasında, tıbbi yeterliliğe sahip bir doktordan
ikinci veya alternatif bir tıbbi değerlendirme raporu alma hakkına sahiptirler.
4) Her
tutuklu, mahremiyetine saygı gösteren bir ortamda muayene edilmelidir. Polis ya da
diğer güvenlik güçleri, hiç bir zaman muayene odasında bulunmamalıdırlar. Bu
usüle dair önlemden yalnızca, muayeneyi yapan hekim tutuklunun sağlık personeline
karşı ciddi bir güvenlik riski oluşturduğu yönünde net bir kanıt olduğunu
düşünüyorsa, vazgeçilebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda, muayene eden
hekimin talebi üzerine, muayene esnasında polis ya da diğer kolluk kuvvetleri yerine
sağlık kurumunun güvenlik personeli hazır bulunmalıdır. Bu durumlarda güvenlik
personeli hastaya göre işitme mesafesinin dışında (örneğin yalnızca görüş
mesafesinin içinde) kalmalıdır.
5) Tutukluların
tıbbi muayeneleri hekimin uygun gördüğü bir mekanda yapılmalıdır. Bazı vakalarda,
muayeneyi, cezaevi veya eklentilerinde değil de resmi sağlık kurumlarında yapmak
konusunda ısrarcı olmak en iyi çözüm olabilir. Diğer bazı vakalarda mahkumlar,
örneğin sağlık kurumlarının “dinlendiğini” düşünüyorlarsa, kendi
hücrelerinin görece emniyeti içerisinde muayene edilmeyi tercih edebilirler. Muayene
için en iyi mekan bir çok faktör tarafından belirlenecektir, ancak araştırmacılar
her koşulda, mahkumların kendilerini rahat hissetmedikleri bir mekanı kabul etmeleri
için zorlanmadıklarından emin olmak zorundadırlar.
6) Her ne
nedenle olursa olsun, polisin, askerin, cezaevi görevlisinin veya diğer kolluk kuvveti
görevlilerinin muayene odasındaki mevcudiyeti hekimin resmi tıbbi raporunda
belirtilmelidir. Muayene sırasında bu tür görevlilerin mevcudiyetinin kaydedilmesi
“olumsuz” bir tıbbi raporun itibar görmemesi için zemin teşkil edebilir. Muayene
sırasında odada bulunan diğer kişilerin kimlikleri ve ünvanları raporda
belirtilmelidir.
7) Tutukluların
adli tıp değerlendirmesinde standart tıbbi rapor formu kullanılmalıdır. Standart
tıbbi rapor formlarının geliştirilmesi için kullanılabilecek rehber için bakınız
EK IV.
8) Tamamlanmış
değerlendirme raporunun aslı, doğrudan raporu talep eden kişiye –ki genellikle
savcıdır- ulaştırılmalıdır. Tutuklunun ya da onun yerine hareket eden avukatının
tıbbi rapor talep ettiği durumlarda, rapor onlara verilir. Her raporun bir kopyası
muayene eden hekimde kalmalıdır. Ulusal Tabipler Birliği veya bir İnceleme Komisyonu,
usüle dair önlemleri ve belgeleme standartlarına uygunluğu denetlemek için,
özellikle devlet görevlisi hekimler tarafından verilen tıbbi raporları incelemek
isteyebilir. Böyle durumlarda bağımsızlık ve gizlilik konularına özen göstererek
raporlar ilgili kuruma gönderilmelidir. Tıbbi raporlar, hiç bir koşul altında kolluk
kuvvetlerine verilmemelidir.
9) Tutukluların
tutuklandıklarında tıbbi muayeneden ve salıverildiklerinde de muayene ve
değerlendirmeden geçmeleri zorunludur.[2] Tıbbi muayene sırasında avukat bulundurma hakkı
sağlanmalıdır. Cezaevi koşullarında, muayene sırasında avukat gibi dışarıdan
birinin bulunması mümkün olmayabilir. Böylesi durumlarda, mahkumlara bakan cezaevi
hekimlerinin tıbbi etiğe uygun çalıştıklarından ve mesleki görevlerini (kendileri
ve muayene ettikleri mahkumdan başka) bir üçüncü şahıs etkisinden bağımsız
olarak yürütebildiklerinden emin olunmalıdır.
10) Adli tıp muayenesinin işkence
iddialarını desteklediği durumlarda, tutuklu, tutukluluk
mahalline geri gönderilmemeli, onun yerine tutuklunun yasal durumunu belirlemek üzere
savcının ya da hakimin karşısına çıkarılmalıdır.[3]
D. Cezaevlerine ve Gözaltı
Merkezlerine Yapılan Resmi Ziyaretler
Mahkumları
ziyaret, hafife alınmaması gereken bir konudur. Bu ziyaretlerin nesnel ve profesyonel
bir tarzda gerçekleştirilmesi bazı durumlarda, özellikle işkencenin hâlâ
uygulandığı ülkelerde, oldukça zor olabilir. Ziyaretlerden sonra görüşülen
mahkumların güvenliğini temin etmek için yapılan devamlı takipler olmadan yapılan
“tek seferlik” ziyaretler tehlikeli olabilir. Bazı durumlarda, takip ziyareti olmadan
yapılan tek seferlik ziyaret, hiç ziyaret etmemekten daha kötü olabilir.
İyi niyetli
araştırmacılar, ne yaptıklarını tam olarak bilmeden, bir cezaevini ya da karakolu
“ziyaret etme” tuzağına düşebilirler. Gerçekliğin eksik ya da yanlış bir
resmiyle karşılaşabilirler. İstemeden bir daha hiç ziyaret etmeyecekleri mahkumları
tehlikeye atabilirler. İşkenceciler, bu dışarıdan gelip cezaevlerini ziyaret
edenlerin “bir şey bulamama” durumunu kullanıp kendilerini “temize
çıkarabilirler.”
Ziyaretler, bu
işi en profesyonel şekilde gerçekleştirebilecek, sonrasında takip edebilecek, usüle
dair önlemler konusunda belli bir donanıma sahip araştırmacılara bırakılmalıdır.
“Bir miktar kanıt, hiç kanıt olmamasından iyidir” düsturu, tanıklık etmeleri
durumunda tehlikeye atılabilecek mahkumlarla çalışırken geçerli değildir. Resmi
yada sivil toplum kuruluşlarını temsil eden iyi niyetli insanların tutukluların
kaldığı merkezleri ziyaret etmesi zor, daha kötüsü sakıncalı da olabilir. Burada
tartışılan konu açısından, inceleme için gerekli olan hakiki ziyaret ile bunun
ötesine geçen ve işkence uygulayan ülkelerde uzman olmayan kişiler tarafından
yapıldığında yarardan çok zarar getirebilen, elzem olmayan “ziyaret” arasında
ayrım yapılmalıdır.
Hukukçular ve
hekimlerden oluşan bağımsız komisyonlara tutukluluk mahallerini ve cezaevlerini belli
sürelerle bir şekilde ziyaret etme hakkı tanınmalıdır.
Halen tutuklu
ve hatta işkencecilerin gözetimi altında bulunması ihtimali olan insanlarla yapılan
görüşmeler kuşkusuz dışarıdaki, mahremiyet ve güvenlik koşullarına özen
gösteren, emniyetli bir sağlık kurumunda yapılan görüşmelerden farklı olacaktır.
Gözaltı ya da tutukluluk durumlarında görüşülecek kişinin güveninin kazanılması
çok önemlidir. Ancak, istemeden bile olsa, bu güvene ihanet etmemek daha da önemlidir.
Tutukluların kendilerini tehlikeye atmamaları için bütün önlemler alınmalıdır.
İşkence gören tutuklulara verdikleri bilgilerin kullanilıp kullanılamayacağı
sorulmalıdır. Misillemeden korktukları için, örneğin isimlerinin kullanılmasına
izin vermek istemeyebilirler. Araştırmacılar (klinik hekimler ve tercümanlar),
tutuklulara verdikleri sözleri tutmakla yükümlüdürler.
Örneğin,
belli bir yerde çok sayıda mahkumun işkence gördüğü sabit olmasına rağmen, bu
mahkumların hepsi korktukları için araştırmacıların kendi işkence öykülerini
kullanmalarına izin vermezse ciddi bir ikilemle karşılaşılacaktır . İşkenceyi
durdurmak uğruna mahkumların güvenine ihanet etmek ile bu güvene saygı duyup hiç bir
şey demeden çekilmek seçenekleriyle karşı karşıya gelindiğinde, bu ikilemden
çıkmak için bir yol bulunması gerekmektedir.
Bedenlerinde
net dayak, kamçı izleri, sopayla dövülmeye bağlı zedelenmeler ve bunlara benzer
diğer bulgular olan bir grup mahkumla karşılaşıldığında, mahkumların hepsi
misilleme korkusuyla kendi durumlarından bahsedilmesini bile reddediyorlarsa, açık bir
alanda bütün koğuşun katılacağı bir “sağlık teftişi” düzenlemek faydalı
olur. Bu yolla, ziyaret eden tıbbi araştırmacı sıra sıra dizilmiş mahkumların
arasında yürüyerek ve bedenlerindeki apaçık işkence izlerini doğrudan
gözlemleyerek, tek tek mahkumların işkence şikayetlerine dair bir ibareye yer vermeden
yalnızca gözlemlediklerini içeren bir rapor düzenleyebilir. Bu ilk adım, mahkumların
gelecekte yapılacak takip ziyaretleri için güven duymalarını sağlar.
Daha örtük diğer (örneğin psikolojik ya da cinsel) işkence
yöntemleri için aynı metodun kullanılamayacağı açıktır. Böylesi vakalarda
araştırmacıların bir ya da bir kaç ziyaret için yorumda bulunmaktan (rapor
yazmaktan) imtina etmeleri, tutukluların işkence öykülerinin kullanılmasına izin
vermeleri için koşulların daha elverişli veya cesaretlendici bir hale gelmesini
beklemeleri gerekebilir.
Hekim (ve tercüman) ismini belirtmeli
ve değerlendirmedeki rolünü açıklamalıdır. İşkencenin tıbbi kanıtlarının
belgelenmesi, uzman sağlık çalışanlarının spesifik bilgiler edinmesini
gerektirmektedir. İşkenceye ve fiziksel/psikolojik etkilerine dair bilgiler çeşitli
yayınlar, eğitim seminerleri, mesleki konferanslar ve deneyim aracılığıyla
edinilebilir. Ayrıca, bölgesel işkence ve kötü muamale uygulamalarına ilişkin
bilgiler de, mağdurun işkence ve/veya kötü muamele ifadelerini destekleyebilmesi
açısından önemlidir. İşkencenin fiziksel/psikolojik kanıtlarını saptamak için
mağdurlarla görüşme, onları muayene etme ve bulguları belgeleme konularındaki
deneyim, bu konularda tecrübeli klinik hekimlerin gözetiminde edinilmelidir.
Halen tutuklu olan mağdurlar bazen,
görüşmeci misilleme olmayacağına dair herhangi bir güvence veremediği (örneğin bir takip ziyaretinin yetkililer
tarafından tam olarak kabul edilmediği veya takibi güvence altına almak için
mağdurun kimliğinin not edilmediği) durumlarda bile görüşmeciye “aşırı
güven” duyabilirler. Mahkumların bazen, dışarıdan gelen araştırmacının
kendilerini koruyacağına safça güvenerek gereksiz yere riske atılmamaları için tüm
önlemler alınmalıdır.
İdeal koşullarda, halen gözaltında
bulunan kişiler ziyaret edildiğinde tercümanların yerel değil de “dışarıdan”
olmaları gerekir. Bu önlem asıl olarak, tercümanları ve ailelerini,
araştırmacılara ne tür bilgiler verildiğini öğrenmek isteyen meraklı yetkililerin
baskısından korumak içindir. Bu konu, tutuklular kendilerini "hapse atanlardan
başka bir etnik gruba mensup ise daha da karmaşık bir hal alabilir. Tutukluların
güvenini kazanmak için onlarla aynı etnik gruba mensup yerel bir tercüman
çalıştırılırsa, yetkililerin o tercümana güvenmemesi ve muhtemelen onu korkutmaya
çalışması gündeme gelebilir. Dahası, tercüman kendisini potansiyel olarak riske
atabilecek böylesi düşmanca bir ortamda çalışmak konusunda ikircikli olabilir. Öte
yandan, yetkililerin güvenini kazanmak adına onlarla aynı etnik gruba mensup bir
tercüman çalıştırılırsa, görüşülecek mahkumların güven duyması
zorlaşabileceği gibi tercüman bu durumda da yetkilerden gelen tehditlere maruz
kalabilir. Bu sorunun cevabı açık bir şekilde ve ideal durumlarda, yukarıdaki iki
seçenek de değildir. Tercümanlar bölge dışından olmalı ve bu sayede herkes
tarafından araştırmacılar gibi bağımsız olarak görülmelidirler.
Akşam saat 8’da görüşülen
kişiye, sabah 8’de görüşülen kadar özen gösterilmelidir. Araştırmacılar
görüşmeler için yeterince zaman ayırmalı ve kendilerini aşırı iş yükü altına
sokmamalıdırlar. Geç olması nedeniyle, bütün gün boyunca öyküsünü anlatmak
için beklemiş olan ve akşam 8’de görüşülen kişiye ayrılan zamanı kısa kesmek
haksız bir durum yaratır. Benzer biçimde, ondokuzuncu falaka öyküsüne birincisi kadar özen
gösterilmelidir. Dışarıdan gelenlerle sık sık temas edemeyen mahkumlar, daha önce
işkence yaşantılarıyla ilgili olarak her
hangi biriyle hiç konuşmamış olabilirler. Mahkumların kendi aralarında sürekli
işkenceden bahsettiklerini düşünmek hatalı bir varsayımdır. Araştırmayı
zenginleştirecek yeni hiç bir şey sunmayan mahkumlara da diğerleri kadar zaman
ayrılmalıdır.
E. Soru Sorma
Teknikleri
Bölüm IV.D.2g’ye de bakınız. Bu
konuda bir takım temel kurallara uyulmalıdır:
1) Bilgi
kesinlikle önemlidir, ama görüşülen kişi daha önemlidir.
2) Dinlemek,
soru sormaktan daha önemlidir. Yalnızca soru sorarsanız, yalnızca cevap alırsınız.
3) Tutuklu
için ailesi hakkında konuşmak, işkence hakkında konuşmaktan daha önemli olabilir.
Bu durum uygun bir şekilde dikkate alınmalı ve kişisel sorunların konuşulması için
zaman ayrılmalıdır.
4) İşkence,
özellikle de cinsel işkence, oldukça mahrem bir konudur ve bir takip ziyaretinden önce
(hatta daha da sonra) dile getirilmeyebilir. Görüşülen kişiler, eğer kendilerini
rahat hissetmiyorlarsa, işkence hakkında konuşmaya zorlanmamalıdırlar.
F. Vaka
Öyküsü Alma
1. Tutuklanma-öncesi Psiko-sosyal Öykü
Eğer görüşülen kişi halen tutuklu
değilse, araştırmacı, kişinin gündelik hayatını, arkadaşları ve ailesiyle
ilişkilerini, iş/okul durumunu, mesleğini, ilgi alanlarını, gelecek planlarını ve
madde kullanımını soruşturmalıdır. Benzer bilgiler, kişinin tutukluluk-sonrası
psiko-sosyal öyküsü için de edinilmelidir. Görüşülen kişinin halen tutuklu
olduğu durumda ise, meslek ve okuryazarlıkla ilgili daha sınırlı bir psiko-sosyal
öykü almak yeterlidir.
Hasta tarafından kullanılan reçeteli
ilaçları soruşturun. Kişiler tutuklu olduklarında böyle ilaçlarından mahrum
bırakılabilecekleri ve bu durum ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği için bu
konu özellikle önemlidir.
Politik faaliyetler, inançlar ve
görüşlerle ilgili sorular, kişinin neden tutuklandığını ve/veya işkence
gördüğünü açıklamaya yardım ettikleri oranda anlamlıdır. Ancak bu tür
bilgilerin, kişiye neyle suçlandığını, ne yüzden tutuklandığını ve işkence
gördüğünü sorarak, dolaylı bir şekilde edinilmesi en iyi yoldur.
2. Tutuklanmaların ve Kötü Muamelelerin
Özet Öyküsü
Olayların ayrıntılı bilgisini elde
etmeden önce özet bilgi (tarihler, yerler, tutukluluk süresi, işkence seanslarının
sıklığı ve süresi) edinin. Bu özet bilgi, görüşme zamanının etkili bir şekilde
kullanılmasına yardım edecektir. Mağdurların bir çok kere işkence gördüğü bazı
vakalarda, mağdurlar kendilerine neler yapıldığını hatırlayabilirler ancak
çoğunlukla her bir olayın tam olarak ne zaman ve nerede olduğunu hatırlayamazlar.
Böyle durumlarda öyküyü, belli tutuklanmalar sırasında gerçekleşmiş bir dizi olay
olarak değil de maruz kalınmış taciz yöntemleri olarak almak tavsiye edilebilir.
Aynı şekilde, öykü alırken
“neyin nerede olduğunun” olabildiğince çok belgelenmesi çoğunlukla yararlıdır.
“Gözaltı mekanları,” farklı güvenlik/polis/ordu kuvvetlerinin idaresi
altındadır ve hangi olayların hangi mekanlarda meydana geldiğine dair bilgiler,
işkence sisteminin tam bir resmini elde etmek açısından faydalı olabilir.
İşkencenin nerelerde yapıldığı konusunda bir harita çıkarmak, farklı insanlardan
alınan farklı öyküleri birleştirmede faydalı olabilir. Bu yöntem, araştırmanın
bütünü açısından çoğunlukla oldukça yararlı olacaktır.
3. Tutuklanma Koşulları
Şu soruların cevaplarına dikkat
edin: Saat kaçtı? Neredeydin? Ne yapıyordun? Orada kim vardı? Seni tutuklayanların
dış görünüşünü tasvir edebilir misin? Asker miydiler, sivil mi? Resmi giysili mi,
sivil giysili mi? Ne tür silahlar taşıyorlardı? Ne söylediler? Herhangi bir tanık
var mıydı? Bu resmi bir tutuklama mıydı, idari bir tutuklama mı, yoksa kaybetme
durumu mu? Şiddet kullanıldı mı? Tehdit edildin mi? Aile üyeleriyle her hangi bir
etkileşim var mıydı? Hareketlerin kısıtlanması veya gözlerin bağlanması gibi
durumları, ulaşım araçlarını, gidilen yeri ve biliniyorsa görevlilerin isimlerini
kaydedin.
4. Cezaevi/Tutukevi Koşulları
Yiyecek, içecek, tuvalet, ışık,
ısı ve havalandırma ile ilgili koşulları sorun. Ayrıca aile, avukatlar ve sağlık
görevlileri ile görüşme imkanlarını, koğuşların aşırı kalabalık olup
olmadığını, hücrede tutulma durumunun olup olmadığını, kalınan mekanın
boyutlarını ve tutukluluğunu doğrulayabilecek başka insanların olup olmadığını
kaydedin. Şu tür sorular düşünün: İlk önce ne oldu? Nereye götürüldün? Kimlik
saptama işlemleri (kişisel bilgilerin kaydedilmesi, parmak izleri, fotograf çekimi)
yapıldı mı? Her hangi bir şeyi imzalaman istendi mi? Hücrenin/odanın durumunu
(boyutlar, başkalarının varlığı, ışık, havalandırma, ısı, haşerat ve
fare/sıçan durumu, yatak koşulları ve yeme, içme, tuvalete gitme durumları) anlatır
mısın? Ne duydun, gördün, neyin kokusunu aldın? Dışarıdan insanlarla herhangi bir
temasın oldu mu? Tıbbi bakım alabildin mi? Tutuklandığın mekanın fiziksel planı
nasıldı?
5. İşkence ve kötü muamele
yöntemleri
İşkence ve kötü muamele öyküsüne
dair bilgi alırken, kişinin maruz kalmış olabileceği taciz yöntemlerini sorarken
dikkatli olunmalıdır. Dikkat etmek, gerçekten olmuş yaşantılarla potansiyel
abartıyı ayırmaya yardım edebilir. Ayrıca değişik işkence yöntemlerinin
uygulanmış olup olmadığına dair sorulara verilen olumsuz cevaplar, görüşülen
kişinin güvenilirliğinin tesbitine de yardım edebilir.
Sorular, ahenkli bir anlatı elde etmek
amacıyla tasarlanmalıdır. Şu tür sorular düşünebilirsiniz: Taciz, nerede, ne zaman
ve ne süreyle vuku buldu? Gözlerin bağlı mıydı? Taciz yöntemlerine geçmeden önce,
taciz mekanında kimlerin bulunduğunu kaydedin (isimler, rütbeler/ünvanlar).
Odayı/mekanı tasvir edin. Etrafta ne tür eşyalar/nesneler gördünüz? Mümkünse her
bir işkence aletini ayrıntılarıyla tasvir edin (örneğin elektrik işkencesi için,
akım, alet ve elektrotların sayısı ve şekli). Giyinme/soyunma/elbise değiştirme
durumlarını sorun. Sorgulama sırasında neler söylendiğini (örneğin, kişiliğe
yönelik hakaretler) kaydedin. İşkenceciler kendi aralarında neler konuşuyorlardı?
Her bir taciz biçimi için şunları
kaydedin: Beden pozisyonu/kısıtlanmışlığı, temas şekli, süresi, sıklığı,
tacizin uygulandığı anatomik bölge ve etkilenen beden alanı. Kanama, kafa travması
veya bilinç kaybı var mıydı? Biliç kaybı kafa travmasına mı, soluksuz bırakmaya
mı ya da acıya mı bağlıydı? Kişinin işkence “seansının” sonunda ne halde
olduğu da sorulmalıdır. Yürüyebiliyor muydu? Hücresine dönerken yardım edilmesi ya
da taşınması gerekmiş miydi? Ertesi gün ayağa kalkabildi mi? Ayakları ne kadar
süreyle şiş kaldı? Bütün bu sorular, işkencenin belli bir bütünsellik içinde
tasvir edilmesini sağlarlar. Yalnızca hangi işkence yöntemlerinin uygulanıp
uygulanmadığını belirleyen kontrol listeleri ise böyle bir tasvir sunmazlar.
Vaka öyküsü, fiili işkencenin
tarihlerini, kaç kez yapıldığını ve kaç gün sürdüğünü, her bir bölümün
süresini, askı (başaşağı, kalın bez/battaniye vb. ile örtülmüş olarak ya da
doğrudan bir iple bağlanmış olarak, ayaklara ağırlık asılarak veya aşağı doğru
çekilerek) ya da başka bir yöntemin tipini de içermelidir. Askı işkencesi için ne
tür malzemenin (ip, tel ve bez deri üzerinde farklı izler bırakırlar)
kullanıldığını sorun. Araştırmacı, işkence mağdurunun işkence seanslarının
süresi ile ilgili ifadelerinin öznel ve hatalı olabileceğini aklında tutmalıdır.
Çünkü işkence sırasında zaman ve mekan yöneliminin bozulması genellikle gözlenen
bir bulgudur.
Kişi her hangi bir şekilde cinsel
olarak taciz edilmiş midir? İşkence sırasında neler söylendiğini sorun. Örneğin,
cinsel organlara yönelik elektrik işkencesi sırasında işkenceciler mağdurlara
sıklıkla bir daha normal cinsel işlevlerinin olmayacağını ya da buna benzer şeyler
söylerler. Tecavüz dahil, cinsel işkence iddialarının değerlendirilmesi konusunda
ayrıntılı bir tartışma için bakınız Bölüm VI.E.8.
G. Vaka
Öyküsünün Değerlendirilmesi
Bir çok nedenden dolayı işkence
mağdurları, gördükleri işkencenin spesifik ayrıntılarını nakletme konusunda
zorluk çekebilirler. Bu nedenlerden bazıları şunlardır:
1) Göz
bağlama, ilaç verme, bilinç yitimi vb. gibi işkence süreciyle ilgili faktörler;
2) Kendisini
ya da başkalarını riske atma korkusu;
3) Kendisini
muayene eden klinik hekime ve/veya tercümana güven duymama;
4) İşkencenin
ve travmanın psikolojik etkileri: Aşırı duygusal tepki ve travmayla ilintili ruhsal
hastalıklar (depresyon ve travma-sonrası stres bozukluğu gibi) sonucu ortaya çıkan
bellek bozukluğu;
5) Kafaya
yönelik darbeler, soluksuz bırakma, boğma ve açlığa bağlı olarak gelişen
nöropsikiyatrik bellek bozukluğu;
6) İnkar
ve sakınma gibi koruyucu başa çıkma mekanizmaları; ve
7) Travmatik
yaşantıların yalnızca çok gizli/mahrem ortamlarda ifşa edilmesine izin veren
kültürel olarak belirlenmiş yaptırımlar.[4]
Mağdurun öyküsündeki
tutarsızlıklar bu faktörlerin herhangi biri ya da tümünden kaynaklanabilir.
Araştırmacı, mümkünse, açıklık getirici sorular sormalıdır. Bu mümkün
olmadığında araştırmacı, mağdurun öyküsünü destekleyen ya da yanlışlayan
diğer kanıtlara bakmalıdır. Tutarlı ve destekleyici bir ayrıntılar örüntüsü,
mağdurun öyküsünü doğrulayıp açıklığa kavuşturabilir. Görüşülen kişi,
tarihler, süreler, sıklıklar ve işkencecilerin kesin kimlikleri vb. gibi
araştırmacının elde etmek istediği ayrıntıları veremese bile, görüşme süresi
içinde travmatik olayların ve işkencenin genel temaları ortaya çıkıp görünür
hale gelecektir.
H. İşkence
Yöntemlerinin Gözden Geçirilmesi
Olayların ayrıntılı bir öyküsü
elde edildikten sonra, diğer olası işkence yöntemlerinin gözden geçirilmesi yerinde
olur. Bölgesel işkence uygulamalarını öğrenip yerel görüşme formlarını buna
göre uyarlamak gereklidir. Spesifik işkence yöntemlerini soruşturmak aşağıdaki
durumlarda yardımcı olur:
1)
Psikolojik belirtiler
hatırlamayı zorlaştırıyorsa;
2)
Travma, duyumsama
kapasitesini bozmuşsa;
3)
Organik beyin hasarı
olasılığında; ve
4)
Zorluk çıkaran eğitimsel
ve kültürel faktörlerin varlığında.
Fiziksel ve psikolojik işkence
arasındaki ayrım yapaydır. Örneğin, cinsel işkence, fiziksel bir saldırı
olmadığında bile genellikle hem fiziksel hem de psikolojik belirtilere yol
açmaktadır. Aşağıda verilen işkence yöntemleri listesi, olası bazı taciz
kategorilerini göstermek içindir. Araştırmacılar tarafından bir ölçek olarak veya
bir raporda işkence yöntemlerini sıralamak için bir model olarak kullanılması
önerilmemektedir. İşkencenin yarattığı klinik tablonun bütünü, bir listedeki
yöntemlerin her birinin yol açtığı lezyonların basitçe toplamından çok daha
fazlası olduğu için yöntem-sıralama yaklaşımı zararlı olabilir. Gerçekten de
deneyim göstermiştir ki, işkenceciler işkenceye yönelik böylesi bir “paket”
yaklaşımıyla yüzleşmek zorunda kaldıklarında, sıklıkla yöntemlerden biri
üzerine odaklanmakta ve o tekil yöntemin bir işkence yöntemi olup olmadığını
tartışmaktadırlar. Dikkate alınması gereken işkence yöntemlerine aşağıdakiler
dahildir, ama yöntemler bunlarla sınırlı değildir:
1) Künt
travma: Yumruk, tekme, tokat, kamçı, tel, jop, düşme
2) Pozisyon
işkencesi: Askı, kolların/bacakların çekilip gerilmesi, uzun süreli hareket
kısıtlanması, belli bir pozisyonda durmaya zorlanma
3) Yanıklar:
Sigara, ısıtılmış alet, kaynar sıvı, tahriş edici madde
4) Elektrik
şoku
5) Soluksuz
bırakma: Sulu ve kuru yöntemler, suyun altında, ağzı/burnu kapatarak, boğazı
sıkarak, kimyasal maddelerle
6) Ezilmeye
bağlı yaralanmalar: parmak ezme, kalçaya/sırta ağırlık yükleme
7) Delici
yaralanmalar: bıçak ve kurşun yaraları, tırnakların altına sokulan teller
8) Kimyasal
maddelere maruz bırakma: Tuz, biber, gazyağı vb. (yaralara ve beden boşluklarına)
9) Cinsel:
Cinsel organlara yönelik şiddet, sarkıntılık, alet kullanma, tecavüz
10) Ezilmeye bağlı
yaralanma veya parmakların ve kol/bacağın travmatik koparılması
11) Tıbbi: Parmakların
veya kol/bacağın kesilmesi, organların cerrahi olarak çıkarılması
12) Farmakolojik işkence:
Toksik dozda verilen uyuşturucular, nöroleptikler, felç edici/küntleştirici
(paralitik) ilaçlar
13) Tutukluluk koşulları,
örneğin:
·
Küçük ya da aşırı kalabalık
hücre
·
Tek kişilik hücre hapsi
·
Sağlıksız koşullar
·
Tuvalete gitme imkanının olmayışı
·
Düzensiz verilen ve/veya pisletilmiş
yemek ve su
·
Çok soğuk ya da çok sıcak ısıya
maruz bırakma
·
Mahremiyetin engellenmesi
·
Zorla giysilerin çıkarılması/soyma
14) Yoksunluklar:
· Normal duyumsal uyaranlardan
(örneğin, başı örterek, yalıtarak, hücredeki ışığın parlaklığı ile
oynayarak ses, ışık, zaman duyumundan) yoksun bırakma
· Fiziksel ihtiyaçlardan yoksun
bırakma: Uyku, yemek, su, tuvalet, banyo, hareket, tıbbi bakım
· Toplumsal temastan yoksun bırakma:
Cezaevi içinde yalıtım, dış dünya ile temasın kaybı. Mağdurların birbirlerine
bağlanmasını ve karşılıklı özdeşim kurmalarını engellemek ve işkenceciye
travmatik bağlanmalarını kuvvetlendirmek amacıyla yalıtma
15) Aşağılamalar: Sözel
taciz/hakaret, aşağılayıcı davranışlarda bulunma
16) Tehditler: Ölüm, aileye zarar,
daha çok işkence ve/veya hapis tehditleri, yalancı infaz
17) Mağdurun köpek, kedi, fare ve
akrep gibi hayvanlar tarafından saldırıya uğraması için koşulları hazırlama veya
mağduru bununla tehdit etme
18) Mağduru çözmek/direncini kırmak
için kullanılan psikolojik teknikler: “İhanet”e zorlama, öğrenilmiş çaresizlik,
müphem durumlara ve/veya çelişkili mesajlara vb. maruz bırakma
19) Tabuların ihlali
20) Davranışsal baskı
·
Mağduru dinine
aykırı davranışlara zorlama (örn. Müslümanları domuz yemeye zorlama)
·
Başkalarına zarar vermeye zorlama:
Örn. başkalarına işkence yapmaya veya diğer taciz yöntemlerine zorlama
·
Malı tahrip etmeye zorlama
·
Zarar görme riskine atarak birine
ihanet etmeye zorlama
21) Başkalarına yapılan işkenceye
veya zulüme tanık olmaya zorlama
I. Görüşülen
Kişinin Yeniden Travmatize Olma Riski
Bu konu için Bölüm VII.B.2a’ya da
bakınız. Değişik tiplerde ve derecelerdeki lezyonların uygulanan işkence
yöntemlerine bağlı olarak gelişebileceğini dikkate alarak, kapsamlı tıbbi öykü ve
fiziksel muayene sonrası edinilen veriler, uygun laboratuvar ve radyolojik tetkiklerle
birlikte değerlendirilmelidir. Tıbbi muayenede uygulanacak her bir işlem için mağdura
gerekli bilgileri vermek ve açıklama yapmak, mağdurun laboratuvar tetkikleri hakkında
bilgi sahibi olmasını sağlamak önemlidir.
İşkence mağdurlarında psikolojik
hasarın, özellikle travma-sonrası stres bozukluğunun çeşitli görünümlerinin
varlığı, mağdurun görüşme, fiziksel muayene veya laboratuvar tetkiklerinde işkence
deneyimini yeniden yaşantılama korkusu duymasına neden olabilir. Mağdura tıbbi
muayeneden önce neler olacağını açıklamak sürecin önemli bir parçasıdır.
İşkence görmüş olup da ülkesinde
kalmaya devam eden mağdurlar, yoğun bir şekilde, yeniden tutuklanma korkusu ve
şüphesi duyabilirler ve sık sık bu olasılıktan sakınmak için “yeraltına”
geçmeye zorlanırlar. Sürgündeki ya da mülteci mağdurlar ise ana dillerini,
kültürlerini, ailelerini, arkadaşlarını, işlerini ve aşina oldukları her şeyi
arkalarında bırakmışlardır.
İşkence mağdurunun görüşmeyi
yapana (ve kullanıldığı durumlarda tercümana) yönelik kişisel tepkisi görüşme
süreci ve dolayısıyla araştırma sonucu üzerinde etkili olabilir. Aynı şekilde,
araştırmacının mağdura yönelik kişisel tepkisi de görüşme sürecini ve
araştırmanın sonucunu etkileyebilir. Kişisel tepkilerin araştırma sürecine
katabileceği, etkili iletişimi ve anlamayı zorlaştırabilecek engelleri incelemek
önemlidir. Araştırmacı, işkence mağdurlarının psikolojik değerlendirilmesi ve
tedavisi konularında bilgili meslekdaşlarına danışarak ve onlarla tartışarak,
görüşme ve araştırma sürecini sürekli incelemelidir. Bu tür bir
meslekdaşlar-arası süpervizyon, görüşme ve araştırma sürecini hatalar ve etkili
iletişimi engelleyen faktörler açısından gözlemlemek ve doğru bilgi elde etmek
için etkili bir araç olabilir. Ayrıca Bölüm VII.C.2’ye de bakınız.
Bütün önlemlere rağmen fiziksel ve
psikolojik muayeneler doğaları gereği, acılı duygu ve anıları ortaya çıkarıp
travma sonrası stres belirtilerini uyararak ve/veya arttırarak hastayı yeniden
travmatize edebilir (Bölüm VII.B.2a’ya bakınız). Psikolojik zorlanmalar ve
özellikle cinsel konularla ilgili sorular çoğu geleneksel toplumda tabu olarak kabul
edilir ve bu tür soruların sorulması konu-dışı ya da aşağılayıcı olarak
değerlendirilir. Eğer cinsel işkence mevcut ihlallerin bir parçası ise, mağdur
kendisini ahlaki, dini, sosyal ve psikolojik bütünlüğü içinde geri dönülmez bir
şekilde damgalanmış ve kirletilmiş olarak hissedebilir. Bu yüzden görüşmecinin bu
koşulların farkında olduğunu saygılı bir şekilde ifade etmesi, görüşmenin
gizliliğinin ve bunun sınırlarının açıklığa kavuşturulması iyi bir görüşme
yapabilmek için çok önemlidir. Özellikle
mağdur görüşme sırasında açık gerginlik/sıkıntı belirtileri gösteriyorsa
araştırmacı, mahkemeye sunulacak raporun etkililiği açısından ayrıntılarda
ısrarcı olmanın ne kadar gerekli olduğu konusunda öznel bir değerlendirme
yapmalıdır.
J. Tercüman
Kullanımı
Bir çok nedenle görüşmeyi yapanın,
ne dendiğini anlaması için tercüman kullanması gereklidir. Görüşen ile
görüşülen bir miktar ortak bir dil kullanıyor olsalar bile, aranan bilgi çoğu zaman
birbirini eksik anlamanın yaratabileceği hataları kaldıramayacak kadar önemlidir.
Tercümanlar, görüşmelerde duydukları ve çevirdiklerinin tamamen gizli kalması
gerektiği konusunda bilgilendirilmelidirler. Bütün bilgiyi ilk elden ve sansürsüz
olarak alanlar tecümanlardır. Görüşülen kişilere verdikleri bilgilerin ne
araştırmacı ne de tercüman tarafından kötüye kullanılmayacağına dair güvence
verilmelidir. Bölüm VII.C.2’ye de bakınız.
Tercümanın profesyonel olmadığı
durumlarda, araştırmacı için her zaman görüşmenin denetimini kaybetme riski
vardır. Mağdurlar kendi dillerini bilen tercümanla konuşarak araştırmacıdan ve esas
konulardan uzaklaşabilirler. Yanlı bir tercümanın mağduru yönlendirme ya da
cevaplarını çarpıtma riski de vardır. Tercüme yoluyla çalışıldığında bazen
önemli bazen de önemsiz derecede bilgi kaybı kaçınılmazdır. Uç vakalarda,
araştırmacının görüşmeler sırasında not almayı bırakıp görüşmeleri bir kaç
kısa seans şeklinde yapması ve seans aralarında da görüşmeler sırasında söylenen
ana noktaları yazması bile gerekebilir.
Araştırmacılar, görüşülen kişi
tercümana yönelik konuşmak gibi doğal bir eğilim içinde olsa bile kişiye doğru
konuşmalı, onunla göz teması kurmalıdır. Tercüman aracılığıyla üçüncü
şahıs kipi (“sonra ne olduğunu sor”) yerine birinci şahıs (“sonra ne
yaptın?”) kullanılması görüşme açısından yararlı olur. Araştırmacılar
genellikle tercüman soruyu çevirirken ya da görüşülen kişi cevap verirken
notlarını yazarlar. Kimi araştırmacılar, görüşme anlamadıkları bir dilde
gittiği için dinlemiyormuş gibi görünürler. Araştırmacıların yalnızca
kelimeleri değil, bütünlüklü bir tablo elde etmek için aynı zamanda mağdurun beden
dilini, yüz ifadelerini, ses tonunu ve jestlerini de izlemeleri gerektiğinden,
araştırmacılar dinlemiyormuş görüntüsü vermekten kaçınılmalıdır.
Araştırmacılar, konuyu bildiklerini
göstermek için görüştükleri kişinin kullandığı işkenceyle ilgili
kelimelere/deyimlere aşina olmalıdırlar. “Submarino” ya da “darmashakra”[5] gibi işkenceyle ilgili
kelimeleri duyduklarında boş bir yüz ifadesiyle durmak yerine tepki vermek
araştırmacının güvenilirliğini arttırır.
Mahkumları ziyaret ederken,
görüşülecek kişilerin yerel tercümanı güvenilmez bulma gibi bir ihtimal varsa, en
iyisi hiç bir zaman yerel tercüman kullanmamaktır. Bu durum, örneğin politik
mahkumlarla ilişkili olabileceklerine dayanarak yerel yetkililerce ziyaret sonrasında
“sorgulanabilecek” ya da başka şekillerde baskı altına alınabilecek yerel
tercümanlar için de haksızlık olabilir. En iyisi, “başka bir yerden” olduğu
açıkça belli olan bağımsız tercüman kullanmaktır. Yerel dili akıcı bir şekilde
konuşmaktan sonra gelen en önemli özellik, işkence konusuna ve yerel kültüre
duyarlı olan, eğitilmiş ve akıllı bir tercümanla birlikte çalışmaktır. Kural
olarak, görüşülen kişi güvendiği için tercih etmedikçe diğer tutuklular çeviri
için kullanılmamalıdır. Tutuklu olmayan kişilerle yapılan görüşmelerde de bu
kuralların çoğu geçerlidir, ancak o zaman dışarıdan birini (yöreden biri)
tercüman olarak bulundurmak daha kolaydır. Cezaevi koşullarında ise bu nadiren
mümkündür.
K. Cinsiyetle
İlgili Konular
İdeal koşullarda, işkence
gördüğünü söyleyen kişiye, hangi cinsten araştırmacı ve tercümanla konuşmak
istediği konusunda tercih hakkı vermek için ekipte her iki cinsten de uzman
bulunmalıdır. Bu, henüz bir şikayette bulunmamış olsa bile tecavüze uğradığı
bilinen bir kadın tutukluyla görüşülmesi durumunda özellikle önemlidir. Cinsel bir
saldırı olmadığı durumlarda bile çoğu işkencenin cinsel bir boyutu da vardır
(Bölüm VI.E.8’e bakınız). Kadın mağdur, başına gelenleri fiziksel olarak
–kaçınılmaz biçimde çoğunlukla ya da tümüyle erkek olmaları anlamında- işkencecilerine benzeyen birine anlatmak zorunda
hissettiğinde yeniden travmatize olma riski artabilir. Bazı kültürlerde, erkek bir
araştırmacının kadın bir mağdurla görüşüp soru sorması mümkün değildir ve
buna saygı gösterilmelidir. Ancak çoğu kültürde, eğer ortamda yalnızca bir erkek
hekim varsa kadın mağdurların çoğu, hekim olmayan bir kadınla konuşacaklarına
istedikleri tıbbi bilgileri ve önerileri almak için erkek hekimle konuşmayı tercih
ederler. Böyle durumlarda, eğer kullanılıyorsa, tercümanın kadın olması
gereklidir. Görüşülen kişilerden bazıları, hem kendilerine yapılan işkenceyle
ilgili konuları hatırlatması hem de gizlilik ilkesine yönelik tehdit algısı
yüzünden, tercümanın kendi yörelerinden olmamasını da tercih edebilirler (Bölüm
V.J). Tercümanın gerekli olmadığı durumlarda, görüşmenin en azından fizik muayene
kısmında ve hasta isterse tümünde refakatçi olarak bir kadın uzman bulunmalıdır.
Mağdur erkekse ve cinsel olarak taciz
edilmişse, durum daha da karmaşıktır, çünkü o da çoğunlukla ya tümüyle erkekler
tarafından taciz edilmiş olacaktır. Bazı erkekler, diğer erkeklere yönelik
korkuları çok yoğun olduğu için başlarından geçenleri kadınlara anlatmayı tercih
edeceklerdir. Bazıları ise bu tür kişisel meseleleri bir kadının önünde
konuşmayı istemeyeceklerdir.
L. Sevk
Gerektiren Durumlar
Mümkün olduğu durumlarda tıbbi-hukuki nedenlerle işkenceyi saptamak için
yapılan tetkikler uzman bir doktor, psikolog, fizyoterapist veya mağdura sosyal tavsiye ve destek sağlayabilecek
kişilere sevk edip etmeme gibi diğer ihtiyaçları da değerlendirecek şekilde
birleştirilmelidir. Tetkiki yapan kişiler yerel rehabilitasyon ve destek hizmetleri
hakkında bilgi sahibi olmalıdırlar. Klinisyen, tıbbi değerlendirme için gerekli
gördüğü danışma ve tetkiklerde ısrarlı olmaktan çekinmemelidir.
İşkence ve kötü muamelenin tıbbi
olarak belgelenmesi sırasında, doktorlar etik yükümlülüklerinden muaf değildirler.
Daha fazla tıbbi veya psikolojik bakıma ihtiyaç duyuyor gibi gözükenler uygun
birimlere sevk edilmelidir.
M. Bulguların
ve Sonuçların Yorumlanması
İşkencenin fiziksel etkileri, tacizin
şiddeti, sıklığı ve süresine, mağdurun kendini koruyabilecek durumda olup
olmamasına ve gözaltındaki kişinin işkence öncesi fiziksel durumuna bağlı olarak
değişiklik gösterebilir. Bazı işkence yöntemleri fiziksel bulgu bırakmayabilir,
fakat başka durumlarla ilişkili olabilir. Örneğin, bilinç kaybı ile sonuçlanan
kafaya yönelik darbeler travma sonrası epilepsi ve/veya organik beyin işlev
bozukluğuna neden olabilir. Aynı zamanda, beslenme ve temizlik koşullarının
kötülüğü, vitamin eksikliğine bağlı sendromlara yol açabilir.
Belirli işkence yöntemleri, belirli
bazı bozukluklarla sıkı bir ilişki içindedir. Örneğin, bilinç kaybıyla
sonuçlanan kafaya yönelik darbeler, organik beyin işlev bozukluğunun klinik tanısı
açısından özellikle önemlidir. Cinsel organlara yönelik işkence genellikle bunu
takip eden cinsel islev bozukluğuyla bağlantılıdır.
İşkencecilerin yaptıklarını
gizlemeye kalkışabileceklerini de düşünmek gerekir. Dayak sonucu ortaya çıkan
fiziksel bulgulardan kaçınmak için işkence genellikle geniş ve kaba aletlerle
uygulanır. İşkence mağdurları kimi zaman teker teker indirilen darbelerin etkisini
dağıtmak için bir halıya sarılırlar ya da falakada
olduğu gibi mağdurun ayakkabıları çıkarılmaz. Germe, ezmeye bağlı yaralanmalar ve soluksuz bırakma da en az delil ile en fazla
acı verme amacı güden işkence yöntemlerindendir. Elektirik şoklarında aynı amaçla
ıslak havlular kullanılabilir.
Raporda araştırmacının nitelikleri ve
deneyimi de yer almalıdır. Mümkün olduğu durumlarda, tanığın/hastanın ismi
verilmelidir. Eğer bu, kişiyi ciddi bir risk altına sokacaksa, araştırma ekibinin
kişiyi raporla ilişkilendirmesini sağlayacak, fakat başka birinin o kişiyi
tanımasına olanak vermeyecek bir “rumuz” kullanılabilir. Raporda aynı zamanda görüşme esnasında ya da
bir bölümünde odada bulunan diğer kişilerin kim olduğu da belirtilmelidir. Rapor,
şaibelerden kaçınarak ilintili öyküyü ve mümkün olan durumlarda da bulguları
ayrıntılı bir şekilde vermelidir. Rapora tarih atılmalı, imzalanmalı ve
yazıldığı yerin hukukunun gerektirdiği diğer tebliğler eklenmelidir. Bunun için
ayrıca bakınız EK IV.
|