Biyolojik
savaşın tarihçesi:
Biyolojik savaşın
bilinen en eski örneklerini, düşmanların içme suyu elde etmek için kullandıkları
kuyu ve rezervuarların insan ve hayvan ölüleri ile “kirletilmesi” teşkil eder. 14.
yüzyılda şimdiki Ukrayna sınırları içinde kalan Kaffa’yı kuşatan Tatarlar,
vebadan ölmüş insan cesetlerini mancınıkla şehrin surlarından içeri atarak salgın
oluşturmaya çalışmışlardı (1). 18. yüzyılda Kuzey Amerika’daki İngiliz
kuvvetlerinin komutanı olan Sir Jeffrey Amherst, çiçek virüsü ile kontamine olmuş
battaniyeleri kızılderililere vererek çiçek salgınına neden olmuştu (3).
2. Dünya Savaşı
sırasında 1939-1942 yılları arasında Japon kuvvetleri Maçurya’da şarbon, veba,
çiçek, tularemi, ruam, kolera, kızıl, menenjit, tüberküloz, salmonellozis, tetatnus,
hemorajik ateş ve difteri gibi çeşitli infeksiyon hastalıklarını esirler üzerinde
deneyip, çok sayıda ölüme neden olmuşlardı (4). Aynı yıllarda İngilizler
İskoçya açıklarındaki Gruinard adasında şarbonla çok sayıda deneme yapmışlar ve
ada topraklarının takibeden 36 yıl boyunca şarbon sporları ile kontamine kalmasına
neden olmuşlardı. Adanın dekontamine edilmesine 1979 yılında başlanmış ve 280 ton
formaldehit kullanıldıktan sonra ancak 1987 yılında tam anlamıyla temizlenebilmişti
(5).
1950’li yılların
başında Amerikan ordusu biyolojik bir silahı taklit amacıyla San Fransisco kentine Serratia
marcescens isimli bir bakteriyi yaydı. Normalde bu bakterinin solunum yoluyla
bulaşarak hastalık yapması söz konusu değildi. Bu denemenin amacı gerçek bir
biyolojik silahın kullanılması halinde meteorolojik koşulların etkisini
araştırmaktı. Bu deneme 1970 yılında The Washington Post gazetesi tarafından
yayımlanıncaya kadar halktan gizlendi. Ordunun yaptığı denemeden hemen sonra
şehirdeki Stanfor Üniversitesi hastanesinde S. marcescens’e bağlı bir
nozokomiyal üriner sistem infeksiyonu salgını oldu ve bir hasta endokardit nedeniyle
yaşamını yitirdi. Salgının ordunun yaptığı denemeyle olan ilgisi hala
bilinmemektedir (1,2).
1972 yılında
100’den fazla ülkenin katılımı ile imzalanan “Bakteriyolojik ve Toksin
Silahlarının Geliştirilmesi, Üretimi ve Depolanması ve İmhası”na dair anlaşma
yürürlüğe girdi. Buna karşın başta eski Sovyetler Birliği olmak üzere bu
silahların üretimi günümüze kadar süregeldi. Sovyet Savunma Bakanlığına bağlı
bir kuruluş olan “Biopreparat”ın biyolojik silah üretimi amacıyla 1980-1990
yılları arasında 55.000 bilim adamı ve teknisyeni istihdam ettiği bilinmekteydi. Bu
kişilerin bugünkü Rusya sınırları içinde yaşadıkları bilinmektedir (1,2). 1979
yılında, şimdiye dek biline en büyük akciğer (inhalasyon) şarbonu salgını eski
Sovyetler Birliği sınırları içindeki Sverdlovsk şehrinde saptandı (6). Devlete ait
bir biyolojik silah fabrikasının filtresindeki bir bozukluk nedeniyle havaya karışan
şarbon sporları 79 kişide hastalığın ortaya çıkmasına ve bunların en az 68’nin
ölümüne neden oldu. Gerçek hasta ve ölüm sayısının resmi olarak açıklanan bu
sayıdan çok daha yüksek olduğu da iddia edildi.
Tokyo’da 1995
yılında bir metro istasyonuna sarin gazı ile saldırı düzenleyerek çok sayıda
kişinin ölümüne neden olan terörist örgüt Aum Shinrikyo’nun, aynı şehirde en az
8 defa şarbon ve botulismus ile saldırı düzenlediği ancak bilinmeyen nedenlerle
başarılı olamadığı saptandı (7).
1970 yılında
Dünya Sağlık Örgütü’nün bir uzmanlar kurulunun yaptığı tahmine göre, 5 milyon
nüfusa sahip bir şehir üzerine uçakla 50 kg şarbon basili aerosol halinde
atıldığı takdirde 250.000 kişide şarbon görüleceği ve bunlardan 100.000 kişinin
tedavisiz bırakıldığı takdirde öleceği hesaplandı. ABD’deki Hastalık Kontrol ve
Önleme Merkezleri’inin (CDC) tahminine göre hastalıkla temas eden 100.000 kişi için
toplam maliyet 26.2 milyar USD olacaktı (8).
11 Eylül 2001
tarihinde ABD’nin çeşitli şehirlerindeki terörist saldırılar sonrası değişik
kuruluşlara gönderileren mektuplar içinde toz halinde şarbon sporları saptanmış ve
24 Ekim itibariyle yedisi inhalasyon, kalanı deri şarbonu olmak üzere toplam 15 kişide
hastalık tspit edilmiştir. Bu tarih itibariyle ABD dışından şimdiye kadar şarbona
yaklanan kişi bildirilmemiştir. |