07.02.2001
CEZAEVLERİNDEKİ AÇLIK GREVLERİ İÇİN
ACİL ÇAĞRI METNİ
(7 Şubat 2001)
Türk Tabipleri Birliği üç ayı aşan bir süredir devam eden açlık
grevlerinin ulaştığı noktada aşağıdaki değerlendirmesini kamuoyuna iletir:
Türkiye koşulsuz ve önyargısız olarak insanı merkeze alan bir değerler
bütününe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğu günleri yaşamaktadır.
Türk Tabipleri Birliği bir hekim örgütü olarak bu anlamda daha doğrudan bir
sorumluluk ve duyarlılık içindedir. Çünkü hekimlik; sağlığın korunması kadar
aynı zamanda hastaların acı ve sıkıntılarını birebir yaşayan, gözlemleyen ve
çare bulmaya çalışan bir meslektir. Bu duyarlılığın da bir gereği olarak
yaşamın değeri, bireysel ve toplumsal acıların azaltılmasını ısrarla talep eder,
çaba harcar.
Ne yazık ki, ülkenin hemen bir çok sorununun yanı sıra son üç-dört aydır
cezaevlerinde yapılan açlık grevleri özel bir gündem oluşturmuştur. Bu gündemin
Türkiye’yi sınayan bir yanı da sözkonusudur:Önce insan diyerek yaşamdan yana
çözümler üretebilmek becerisiyle, diğer bütün seçenek(sizlik)ler arasında
tercihte bulunmak!
Türk Tabipleri Birliği başından bu yana bu özel sorunda da herkese yaşamın
dışında bir seçeneğin olmaması gerektiğini söylemeye çalışmış ve bu yönde
tutum alarak çaba harcamıştır. Bu amaçla, 19 Aralık 2000 Cezaevleri Operasyonu
öncesi yaptıklarımız kamuoyunun bilgisinde olup, Adalet Bakanı tarafından da 15
Aralık 2000 tarihli Basın Toplantısında “TTB, sürecin çözümü konusunda
olağanüstü çabalar sarfetmiştir” ifadesiyle belirtilmiştir.
Türk Tabipleri Birliği doğası gereği 19 Aralık sonrası da aynı yaklaşımla
hem hekimlik adına, hem toplumsal duyarlılık adına çaba harcamıştır.
1-Türk Tabipleri Birliği’ne kurumsal olarak talepte bulunulması üzerine,
hekimlik sorumluluğu çerçevesinde Adalet Bakanlığı’na başvurularak görev
üstlenilebileceği bildirilmiştir.
2-Bu talebin yerinde bulunması üzerine 10 Ocak 2001 tarihinden başlayarak
Ankara(Sincan), Edirne, Kocaeli(Kandıra) F Tipi Cezaevleri ile İstanbul Kartal Özel Tip
ve Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi ile Bursa Özel Tip Cezaevi’nde açlık grevi
yapan tutuklu ve hükümlülerden oluşan toplam 242 kişilik bir grubun tıbbi
değerlendirmesi yapılmıştır. Bu izlemlere yönelik belgeler ilgili tabip odalarınca
muhafaza edilmektedir.
3-Bu izlemlere ilişkin iki saptamanın yapılması yerinde olacaktır:
-Hekimlik mesleğinin gerek cezaevi, gerek hastanelerde bütünlüklü
uygulanabilmesi için ortam, gereğince sağlıklı değildir. Tıp dışı saiklerin
baskın olduğu bu süreçte iyi hekimlik uygulaması için olmazsa olmaz koşul olan
bağımsız mesleki uygulama önemli ölçüde sınırlandırılmıştır.
-19 Aralık sonrası fiilen açılan F Tipi Cezaevleri(9 Aralık Adalet
Bakanı’nın söylediği gibi çok sayıda insanın eleştirisine neden olan ve
hemfikirlik sağlanmadan açılmayacağı belirtilen) Türk Tabipleri Birliği’nin
önceden raporunda da dile getirdiği gibi izolasyon koşulları ve bunun sağlığa
olumsuz etkilerini taşımaktadır.
4-Bugün için sağlık durumları kritik olan ve heyetlerimizce bizzat görülen
12 kişi bulunmaktadır.
5-Türk Tabipleri Birliği adına görevli olan meslektaşlarımızın son derece
özverili çabalarına karşın;
-Operasyon öncesi Ümraniye Cezaevi çıkışında heyetimizin gözaltına
alınması,
-Yine operasyon öncesi hazırlık yapıldığı anlaşılan ancak operasyon
sonrası elimize ulaşan Bursa’daki heyetimiz hakkında çelişkili tutanaklar
tutulması,
-Ve son olarak Ankara Tabip Odamızın Sincan F Tipi Cezaevi, Ankara Numune
Hastanesi ve Ankara Hastanesi’nde yaptığı tıbbi değerlendirmeleri içeren
açıklaması üzerine Adalet Bakanlığı Basın Müşavirliği’nin 30.01.2001
tarihinde yaptığı açıklama anlaşıldığı kadarıyla Türk Tabipleri Birliği’nin
izlediği çizginin ilgililer tarafından en iyimser ifadeyle yeterince
kavranamadığını göstermektedir. Bütünüyle evrensel değerler ışığında ve
hekimlik sorumluluğu çerçevesinde yürütülen çalışmaların ve hasta ifadelerine de
yer veren metinlere yönelik “terör örgütleri gibi” nitelemesi cezaevleri
dışının koşullarını da göstermektedir. Böyle bir tutumu kabul etmemiz
düşünülemez.
Türk Tabipleri Birliği ne yazık ki, 1989’larda da tutuklu ve hükümlülere
su, tuz ve şeker verilmesini önerdiğinde dönemin Adalet Bakanı tarafından da benzer
bir ifadeye maruz kalmıştı. Geçen 11 yılın üzerine anılan Adalet Bakanı
değişmiş, tutuklu ve hükümlülere su, tuz ve şeker verilmesi kabul edilmiş olup,
Türk Tabipleri Birliği’nin evrensel değerleri konusundaki ısrarının yerindeliği
ortaya çıkmıştır.
6-SONUÇ OLARAK;
Önce sağlık yaklaşımı gereği hekimlerin bağımsız mesleki uygulama
ortamları sağlanmalıdır. Bu çerçevede, sağlık
ile ilgili süreçlerde karar mercii hekimler/sağlıkçılar olmak durumundadır.
Özellikle hekimlere ulaşma hakkını caydırabilecek şekilde güvenlik
önlemleri uygulaması olmamak durumundadır(hastanelerde yatağa kelepçelenme, sevkler
sırasında aşağılayıcı ya da kötü muamele vb.)
Mesleğimizin gereği insan yaşamını korumak için bu süreçte yer alan
hekimler ve kurumu Türk Tabipleri Birliği, sürmekte olan açlık grevlerinin izleyicisi
durumunda bırakılmaktadır.
Özgür tartışma ortamlarının kapatılmaya çalışıldığı, düşünce ve
ifade özgürlüğünün önemli ölçüde kısıtlandığı derin sessizlik ortamında,
klinik tabloların ağırlaştığı bugün, biz izleyici olmaya mahkum olmadığımız
inancındayız. Ölümlere tanıklık yapmak istemiyoruz.
Türk Tabipleri Birliği bir değerler örgütü olmanın sorumluluğuyla davranmak
durumunda olup, beklentisi ve umudu bunun paylaşılması ve çoğalmasıdır. Bu umudun
bir sonucu olarak da önce insan diyen çözümleri yaratmak üzere; başta hükümet ve
ilgili bakanlıkların esas çabayı göstermesi gerekenler olduğunu belirterek tüm
kurumları, kuruluşları, açlık grevindeki tutuklu ve hükümlüleri çözüm için
çaba harcamaya çağırır.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ
|