e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Şubat 2003  Sayı: 98

gündem...

Dr. Füsun Sayek

 

Dirilen Balık

Ölü balık dirilir mi? Siz eğer akvaryumda iki gün ters yüzen, yüzemeyen, ölmeye çalışan, yalpalayan sonra da suyun yüzüne çıkıp saatlerce ölü gibi yatan balığımın şu anda capcanlı gezindiğine inanmıyorsanız bir şey diyemem (aslında derim ve ikna da ederim de)... Ama ben bu mucizeye tanık oldum. İşte bu nedenle bu dünyanın bu savaşı durduracağına da inanıyorum. Eğer mücadele etmişsek sevineceğiz. İşte başardık diye. Bu dünya bu savaşı (ya da daha doğru “terminoloji” ile “bu müdahaleyi”) yalpalamalara karşın durduracak. Buna inanıyorum. Neden mi?

İnanıyorum çünkü; bu müdahale vicdanları örseliyor. Bir ülke bir başkasına “sende silah var, silahsızlan yoksa silahlarımla seni yokederim” diyor. O ülke yani ABD yeryüzünde en çok silah üreten satan ülke. %47’lik bir payı var bu alanda. İkinci sıradaki Rusya ve Fransa toplam silah üretiminin %10’una sahip. İşte burada vicdan devreye giriyor. Siz insanları öldürme hedefiyle silah üretiyorsunuz sonra da o silahlar var diye silah savaşı açıyorsunuz. Böylece hem silah teknolojinizi canlı tutuyor (olası müdahalede ABD’nin olağanüstü teknolojik yeni bir silah kullanacağından sözediliyor) hem ekonominizi canlandırıyor hem de petrole konuyorsunuz. Bu “bir taşla üç kuş” olayı vicdanlar rahatsız etmez mi? Bu nedenle ben vicdanların bu müdahaleyi engelleyeceğine inanıyorum. 

İnanıyorum çünkü...

“DUVARA TEBEŞİRLE YAZILAN

            “savaş istiyoruz!”

            en önce vuruldu

            Bunu yazan”

diyor B. Brecht.

Kimse en önce vurulmaz istemez -o nedenle ben inanıyorum ki bu benim beklediğim mucize gerçekleşecek. Yani müdahale önlenecek. Yeter mi? Hayır yetmez, asla yetmemeli. Bizler sakin zamanlarda barışı konuşan, barış için ikna eden ve barışın altyapısını oluşturanlar olmalıyız. Sağlığın olmazsa olmaz önkoşulları arasında barış birinci sırada... Biz bunu anlatmalıyız. Bu nedenle her türlü şiddete karşı çıkmalıyız ki “savaşa yatkınlaştıran kültür” oluşmasın.

B. Brecht şöyle diyor:

“Düşmanlar kafalarda yürür

Söz etti mi bir insan insana düşmandan

Bil ki, düşmanın ta kendisidir o”

Düşman kavramının kafalardan silinmesiyle başlamalıyız işe ki düşman olmayalım. Bu nedenle silahlanmaya karşı çıkalım. Hem bireysel (Türkiye’de en az 4 milyon silahlı kişi olduğu bilgisiyle) hem toplumsal silahlanmaya. Savaşa değil sağlığa bütçeyi gerçekleştirmek için feryat edelim. Rakamlara bakar mısınız?

Türkiye dünyanın en büyük konvansiyonel silah alıcısı ülkeler arasında 3. sırada. Son beş yılda 5664 milyon dolarlık alış yapmış (2002 yılı) komşularının toplamı kadar ve ulusal geliri kendisine göre daha iyi olanlardan daha çok para harcıyor silaha. ABD’den alıyor, Almanya’dan, Rusya’dan, İtalya’dan alıyor.

Bu rakamlar kendi ülkemizin de ne denli silahlandığını gösteriyor. Silahlana silahlana giderken bu silahların halklara karşı nasıl kullanıldığı gerçeği her ülke için geçerli. Örnek mi? Komşu Irak’ın Halepçe ayıbı. O halde silahsızlanma çağrısını tüm ülkeler için yapalım. Kendi ülkemizde yönetmek üzere barışı savunanları seçelim-seçtiklerimizin sözde değil icraatta barış istediklerinden emin olalım. Bütçelere bakalım. Halk için yatırımların ne olduğuna bakalım. Bu yıl  10 katrilyonluk bir yatırım harcamasının üstelik sadece yarısının aralarında üniversiteler de dahil 185 kuruluş tarafından kullanılacağını ve Sağlık Bakanlığı’nın yatırım tavanının sadece 250 trilyon TL olduğunu unutmayalım. Bu kadar sınırlı kaynakların silah için, hoyratça kullanılmaması gerektiğini hatırlatalım.

Biliyorum; bunca haklılığa rağmen ne savaşa karşı çıkmak ne de, savaş kapıya dayandığında değil, sürekli olarak barışı istemek kolay değil... Ama biz bu zoru başaracağız, başarmalıyız. İşe Amerikan müdahaleciliğini engelleyerek başlayacağız. 

Gündemi bir kez daha ve Toplum Hekim Dergimizin Ocak 2002 sayısından alıntılar yaparak savaş karşıtlığına ayırdım. Asgari ücret belirlemesinden, iyi hekimlik uygulamalarına, özlük haklarımızdan eğitime, ev içi şiddetten, pratisyen hekimliğe, TTB’nin yirmidört saatinde yer alan bugünkü tüm gündemlerinin, bu önemli gündemle içiçe geçtiğini düşündüğümden...

“Çocuğun  gördüğü düştür barış” diyor şair. Onu hepimizin düşü ve gerçeği yapmak elimizde.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön