e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Şubat 2003  Sayı: 98

 

dışarıdangöz...

Prof. Dr. İzzettin Önder*

Sağlık hizmeti ihracı

Son aylarda İngiltere’den Türkiye’ye hasta gönderileceği söylentileri sağlık hizmeti sunan bazı kuruluşları olduğu kadar, dış ticaret hareketlerini izleyenleri de heyecanlandırdı. Bu süreci salt  ekonomik yönüyle irdelediğimizde, tartışmamızı şu alanlarda sürdürebiliriz.

Bir defa, sağlık ve eğitim gibi hizmetler, doğrudan meta üretimi olmayıp, sermaye üzerindeki yüklerin sosyalize edildiği ara hizmet niteliğindedir. İkinci olarak da, sağlık hizmetlerinde, tanı ve sağaltım aşamalarında, hekimin ve sağlık personelinin toplam üretim değeri içindeki katkı payının, hizmetin teknolojik boyutu ile ters orantılı olarak değiştiğidir. Hizmette teknik girdi oranı yükseldikçe, personel girdi oranı ve yaratılan değerdeki payı geriler.

Sağlık hizmeti sunumunda da sağlık elemanının kamu kesimi dışında bir örgüt içinde çalışması, meta üretimine analojik olarak, onun piyasa değişim değeri ile son kullanıcıya olan değeri arasında fark oluşumuna neden olmaktadır. Bu fark, personel kıtlığına ya da ücret ödeme sistemlerine göre farklılık gösterebilmekle beraber, meta üretim süreci ile özde aynıdır.

Bu saptamalardan sonra inceleme konumuza dönersek, Son aylarda İngiltere’den Türkiye’ye hasta gönderileceği söylentileri sağlık hizmeti sunan bazı kuruluşları olduğu kadar, dış ticaret hareketlerini izleyenleri de heyecanlandırdı. Kimi ağır hastalar şifa bulmak için yurt dışına giderken, İngiltere gibi gelişmiş bir sanayi ülkesinden Türkiye’ye hasta gönderilmesi bayağı göğsümüzü kabarttı. Bu süreci salt  ekonomik yönüyle irdelediğimizde, tartışmamızı şu alanlarda sürdürebiliriz.

Bu süreci bir tür “sevk” olarak ele almamızın gerekli olduğuna inanıyorum. Ancak, bu sevk işleminin temel dürtüsü, Türkiye’dekinden farklı olarak, tüm bileşenleri ile sağlık hizmetini en ucuz fiyattan satın almaktır. Bu bağlamda iki nokta önemlidir. Bunlardan birincisi personel hizmetinin, ikincisi ise diğer girdilerin en düşük fiyattan satın alınabileceği ülkenin belirlenmesidir. Gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru inildikçe, fiyatları ve döviz kurunu etkileyen çok çeşitli faktörlere bağlı olarak, fiyatlar gerileyeceğinden, gelişmiş ülkelerde pahalı olan nitelikli bazı mal ve hizmetlerin gelişmekte olan ekonomilerden temin edilmesi gelişmiş ülkelerin lehinedir. Bir bütün olarak ele alındığında, sağlık hizmetleri için gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere ödedikleri bedellerin önemli bir bölümü, teknik malzeme alımı nedeniyle yine gelişmiş yörelere dönmektedir. Ancak, bir dış ülkeden sağlık hizmeti alan gelişmiş bir ülkenin, özel ikili anlaşma yapmadıkça, hizmet için ödediği paranın belirli miktarının bizzat kendisine geri döneceğini garanti etmesi söz konusu olamaz.

Bu kısa tartışmayı İngiltere’nin hasta göndermesi olayına yoğunlaştırıp, somutlaştırdığımızda, şu saptamaları yapabiliriz. Birincisi, İngiltere sağlık hizmetlerinin personel bölümünü, kaliteden fazla fedakarlıkta bulunmadan en düşük maliyetle karşılamaya çalışmaktadır. Bunun anlamı, Türkiye’deki hekimlerin değişim değerinin dünya piyasasının altında olduğudur. Dünya fiyatı ile Türkiye’deki fiyatlar arasındaki fark İngiltere’nin Türkiye üzerindeki sömürüsüdür. İngiltere sağlık harcamalarını sosyalize ederken, Türkiye üzerinde oluşturduğu sömürü payı kadar tasarrufa yönelmektedir. Bu olumsuzluğu önleyebilmek için, kapitalist piyasa sürecinde, rekabet payı bırakılarak, dış servislerde hekim ücretleri farklı tarifeye tabi tutulabilir. Ancak böyle bir ikili tarife, haksızlıklara ve iç hizmete yönelen hekimlerin dış hizmete yönelmelerine yol açar. İkili tarife uygulanmasa da, hizmet ihracı zaten yüklü olan hekim başına hasta sayısını arttırır ve fiyatları yükseltir. Başka bir deyişle, bu süreç sonucunda dış talep iç talebi kovar. Sonuçta, içe yönelik sağlık hizmetlerinde nitelik kaybı ortaya çıkar. Diğer taraftan, tanı ve sağaltım aşamalarında koşul olarak ileri sürülen standartlar teknoloji-yoğun üretimi zorladıkça, dış kaynaklı malzeme ve alet kullanım oranını yükselerek, ödemeler dengesini olumsuz etkiler. Söz konusu hizmetlerde ana tanı yapıldıktan sonra belirli sağaltım dayatmalarının dahî yapılıyor olduğu durumlarda, ödemeler dengesi daha da büyük açık veriyor olabilir.

Sağlık hizmeti ulusal bir politika olarak ele alınarak, hizmetin ihraç politikası, ticari alanda değil, ulusal düzeyde belirlenmelidir.

*İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön