e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Ağustos 2002  Sayı: 90

 

Malpraktis yasa tasarısı TBMM’de

·            "Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Yasa Tasarısı"  Bakanlar Kurulu'nda imzalanarak TBMM'ye iletildi.

Anadolu Ajansı 25.07.2002 tarihinde “Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Yasa Tasarısı”nın   Bakanlar Kurulu’nda imzalanarak TBMM’ye iletildiği haberini geçti.

Bir süredir TTB Merkez Konseyi ve  tabip odaları, yasanın neler getireceğini, olası  gelişmeleri hekimlerle toplantılar yaparak hekimlerin görüş ve önerilerini alarak gündem yapmıştı.

Ajansın haberi odalarla paylaşıldıktan sonra odalardan tepkiler gelmeye başladı. Kimi odalar il (hekim) milletvekilleriyle doğrudan görüşerek yasanın hazırlanma sürecinde konunun gerçek sahiplerinin görüşlerinin alınmadığını, yasanın olumsuzluklarını dile getirdiler. Bu konuda daha önce hazırlanmış belgeleri paylaştılar.

İzmir Tabip Odası yaptığı basın açıklamasında “Türkiye’nin Temel Sorunu Tıbbi Kötü Uygulama Değil, Kötü Yönetimdir!”  başlığında aşağıdaki görüşlere yer verildi: Erken seçim kararıyla ilgili  politik ortamın  toz duman olduğu bir atmosferde bir yasa taslağı yangından mal kaçırırcasına Bakanlar Kurulunda imzalanarak TBMM gündemine gelmiştir. Hem de Avrupa Birliği’ne uyum adı altında demokrasi, katılım, uluslararası standart ve  çağdaşlık kavramlarının sıkça kullanıldığı bir ortamda bu kavramlar hiçe sayılarak meslek örgütlerinin, üniversitelerin, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun  yani ilgili tarafların hiçbirinin görüşü alınmadan Sağlık Bakanlığı tarafından  hazırlanarak  bakanlar kuruluna sunulan ve imzalanarak meclise gönderilen  “Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulamalarından Doğan Sorumluluk  Kanunu Tasarısı” bu toz duman arasında -tartışmaya gerek duymadan.-bir gece ansızın meclisten geçebilir.

En belirgin  değişikliğin hekimlere ve sağlık personeline tıbbi hatalardan doğan tazminatların ödenebilmesi için zorunlu sigorta getirilmesi olan bu yasa   ile özel sigorta şirketlerine pazar yaratılmaya çalışılmaktadır.  

Hekimlerin bilimsel gelişmeleri için katılacakları kongrelere idari izinli sayılmalarını dahi engelleyen   Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı      bu yasa ile   sigorta işleminin her şeyini her türlü politik müdahaleye açık bir ortam ve ilişkilerle   belirlenecek bir poliçe  ve ihale sistemi ile.

Sağlık Bakanlığı önce sorumluluklarını yerine getirmelidir.

Sağlık Bakanlığı’nın öncelikli görevi, kamu sağlık kurum ve kuruluşları başta olmak üzere, tüm sağlık hizmeti verilen yerlerin, tasarıda söz edilen koşullarda çalışmasını sağlayarak, tıbbi hizmetlerin kötü uygulanmasına engel olmaktır. Sağlık Bakanlığı    gerek kamu, gerek özel sağlık kurum ve kuruluşlarının denetimi ile kamusal nitelikteki sağlık hizmetlerinin iyi verilmesini sağlamakla yükümlüdür.

Ayrıntılı olarak incelendiğinde görülecektir ki bu yasa tasarısında yer alan ceza hükümlerinin bir çoğu, yine hukukumuzda Tıbbi Deontoloji Tüzüğünden, Hasta Hakları Yönetmeliğine  ve Türk Ceza Kanunu’na, bir çok yasa ve mevzuat ile zaten düzenlenmiştir. Sağlık hizmetlerinin iyi ve yeterli olarak verilmesi için gereken önlemler alındığında, buna rağmen kötü uygulama halinde, yeterli ve gerekli düzenleme bulunduğundan, ayrıca belirsiz ve tartışmaya açık yönleri bulunan suç kalıpları oluşturulması yersiz olduğu gibi, hukuka aykırıdır. Temel amaç, hekimi cezalandırmak değil, sistemi kötü uygulama olmayacak hale getirmek olmalıdır.

Çağdaş ceza hukuku anlayışı ve hasta-hekim ilişkisinin niteliği bunu gerektirmektedir. Zor koşullarda, hekimi hastayı tedaviden kaçınacak hale getirmek, ülke koşulları da düşünüldüğünde, hastalara yarar sağlamayacak, zarar verecektir.

Sağlık hizmeti esas olarak hasta-hekim arasında güvene dayalı bir ilişki olup, bir çok ülkede bu tarz bir yasa bulunmamakta, A.B.D. gibi var olduğu yerlerde ise uygulamada korumacı tıp gibi, hekimlerin riskli vakalara müdahale etmede çekinmesi ile gereksiz ve pahalı teknoloji kullanımı hallerine yol açtığı ve suistimal edildiği gerekçesi ile eleştirilmektedir.

Gelişmiş ülkelerin tamamında hekimlerin eğitimi konusunda gerek meslek birlikleri gerekse uzmanlık dernekleri söz sahibidir. TTB yıllardır uzmanlık dernekleri ile birlikte geliştirdiği sürekli tıp eğitimi kredilendirme sistemi ile hekimlerin bilimsel gelişmelerini özendirmeye çalışarak sağlık bakanlığını göreve çağırmışken bu yasa ile sürekli tıp eğitiminin kredilendirilmesi işlemini Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlemeye almak çağdaşlaşma yolunda geriye doğru atılmış bir adım olacağı açıktır.

Bu yasa tasarısı ile Sağlık Bakanlığı bir itirafta bulunmaktadır ve şunu demektedir: Herkesin ulaşabileceği iyi bir sağlık hizmeti sunmak gibi bir hedefim yok. Eğer bu kötü sağlık politikasından zarar görürseniz alacağınız  tazminat garanti.

Hasta-hekim ilişkisini, piyasa kurallarına tabi bir ticari alış-veriş gibi ele almanın, diğer ülke deneyimleri de göz önüne alındığında, hastalara yarar sağlamayacağı, aksine aleyhe durum oluşturacağının gözetilmemesi bir eksikliktir. Daha da önemlisi, sosyal devlet ilkesi temelinde, sağlığın devletin sorumluluğunda bir sosyal hak olduğunun göz ardı edilerek, sağlık hizmetleri ile ilgili tüm sorumluluğu haksız olarak hekimlere yükleyen bir anlayışın, tasarıya hakim olmasıdır. Temelindeki anlayış ve düşüncenin eksik olduğu, bir düzenlemenin, yinelersek sadece hekimlere değil, hastalara da katkı sağlamayacağı, güveni zedeleyip, hasta-hekim ilişkisini piyasa kural ve koşullarına teslim edeceği bellidir.

Hiçbir hekimin, -iyi bir tıp fakültesi ya da uzmanlık eğitimi almış, sürekli eğitimi sağlanmış ise, çalıştığı sağlık kurumunda her hastaya yeterli zaman ayırabiliyor, birlikte çalıştığı sağlık personeli de aynı durumda ve ekipmanı yeterli ise, sürekli eğitimi, kendisi ve ailesinin geçimi ve gelecek güvencesine yeterli düzeyde ücret alabiliyor ise-ki bu koşulların tamamı Sağlık Bakanlığı’na ait görev ve yükümlülüklerdir-, özetle iyi hekimlik için maddi ve manevi koşullar sağlanmış iken, kasıt, taksir veya ihmal ile hastaya tıbbi kötü uygulama sonucu zarar vermesi beklenen bir durum olmayacağından, Sağlık Bakanlığı’nın riski yaratan tehlikeleri ortadan kaldırma sorumluluğunu öncelikle yerine getirmesi, getiremiyorsa -bu yasa tasarısı bir anlamda getiremediğinin kabulüdür- sorumluluğu üstlenerek, sigortayı gerekli görüyorsa primlerini bizzat ödemesi, adil olan tek çözümdür.

Hekimler ve sağlık personeli, bu zor koşullarda yapılabileceklerin en iyisini kendi beden ve ruh sağlıklarını dahi tehlikeye atarak, özveri ile yapmaktadırlar. Olası ve müstesna hallerde, tıbbi kötü uygulama sorumluluğu zaten hukukumuzda mevcut olup, hekim ve hasta ilişkileri ile sağlık hizmeti, adalet duygusunu incitici ve hukuka aykırı düzenlemelerle, piyasa koşullarına terk edilmemelidir.

Yasa İlgili Tüm Tarafların Tartışmasına açılmalıdır!

 Ülkemizde, hasta haklarının tanımlanması, tanınması ve yaşama geçirilmesi sürecinde hekimler, sağlığın temel bir hak olduğu bilinci ve iyi hekimlik anlayışı ile, bu amaçlara her zaman sahip çıkmışlar ve ulaşılması için çaba göstermişlerdir.

Sağlığı bir kar kaynağı olarak değil en temel insan hakkı olarak gören biz hekimler olarak hastalarımızın iyi sağlık hizmeti almalarının garanti altına alınacağı yasaları hastalar başta olmak üzere ilgili tüm taraflarla birlikte hazırlamak konusunda hazırız.”

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön