e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Şubat 2002  Sayı: 86

Geçmiş olsun Mr And Mss Brovn

Avrupa ve Amerika’dan Türkiye için bir “övgü” geldiğinde “ardından ne çıkacak” diye kuşku ile bakarım. Tarihe özel merakım ve aldığımız tarih eğitiminin yol açtığı refleks bir tepki benimki, keşke bu ülkeyi yönetenlerde de olsa.

brovn.gif (5128 bytes)I. Dünya Savaşı’nda Almanların gösterdiği ilgi destek ve övgülerden başı dönen Enver Paşamız Osmanlıyı Almanların yanında savaşa soktu ve sonuçta savaştan en zararlı ülke olarak çıktık... Amerikalılar, “Türk askeri cesur ve disiplinli” dediler bir baktık Kore’deyiz... “Türkiye cennet, şiş kebap harika” dediler, cennet Akdeniz’i yirmi yılda yağmalayıp molozlaştırdık... “Türkiye ekonomisi iyi yolda” dediler, kriz üstüne kriz yaşadık... Hangisini söyleyeyim o kadar çok “övülme” sonrası “zarar görme” deneyimimiz var ki... Batının ‘aferinleri’ ve sırt sıvazlamaları karşısında neden hemen saflaşırız ve onlar için bir şeyler yapmaya koşarız? Batı’nın ezilmiş, çocuksu, gelişmemiş toplumlara uyguladıkları bu pedagojik yöntemi ne zaman anlayacağız?

Son günlerde gazetelerde “İngilizler Türk sağlık sistemini araştırdılar ve çok beğendiler; Türkiye’ye hasta gönderecekler” türünden haberlere bizim sağlık yöneticileri hafif kasılarak balıklama atlayınca şaştım, endişelendim ve düşünmeye başladım. Bu işte bir “Ali - İngiliz” oyunu olabilirdi. İngilizler Türkiye’nin sağlık sistemini bilmezler mi? İngilizlerin niyetlerini tam olarak bilemeyiz ama herhalde bizimkiler şöyle düşünmüştür,

“Fena mı olur ya, biraz döviz gelir”,

“Türk tıbbının gelişmişliğini dünyaya göstermiş oluruz”,

“Avrupa Birliği yolunda da bir katkı olur”,

“Kendi toplumumuza gurur ve moral vermiş oluruz”,

“Avrupa’daki güç durumdaki hastalara insani yardım yapmış oluruz”

“vs... vs”

Yetkililerimizin bu iyi niyetli(!) düşüncelerinden kuşku duymuyorum ama, Avrupalı hastalara hastanecilik ve bakım hizmeti verme projesinin Türkiye toplumuna bir yarar sağlamayacağını düşünüyorum.

Çünkü;

1-Avrupa’da, İngiltere’de sağlık sisteminin çökmesi diye bir sorun yoktur. Avrupa’da ortalama yaşam süresinin artması sonucu yaşlı nüfus çok artmıştır, dolayısı ile bu nüfusun sağlık harcamaları da çok artmıştır. Avrupa hükümetleri ve sigorta şirketleri değişen sağlık sorunları karşısında, cerrahi, rehabilitasyon vs. alanlarında yeni yatırımlar yapıp sorunlarını çözebilirler. Buna güçleri vardır ama bu durumu, bir çok sorunlarını çözmek için “koz” olarak kullanmayı düşünüyor olmalılar.

-Kendi ülkelerindeki işsizlerin, yoksulların, yaşlıların tedavi ve bakımlarını en ucuza hallederek bu kesimlerin yarattığı “yük” ten kurtulmak isteyebilirler.

-Avrupa’dan gelecek hastaların, dışarıdan aldığımız pahalı teknoloji, tıbbi malzeme ve ilaç gereksinen hasta grupları olduğu açıktır. Bu durum hasta başına aldığımız dövizin büyük kısmını yine dışarıya  iade edeceğimiz anlamına gelir. Sonuçta bu işten sadece bazı özel hastaneler ve döner sermayeler, sağlık çalışanlarının “emekleri” kadar kar ederler. Belki biraz da taksicilik, çarşaf yıkama ve yemek şirketleri için katma değer yaratır o kadar...

-“Size hasta gönderiyoruz”   oltası ile, “siz de bizden ilaç ve teknoloji satın alın” diyebilirler. (Dünya ölçeğindeki ekonomik durgunlukta kendi pazarlarını geliştirmeyi düşünüyor olabilirler). Hatta orta ve uzun vadede çeşitli teknoloji  ağırlıklı yatırımlar yapmamızı da isteyebilirler. 

2 - “Türk tıbbını dünyaya gösterelim” gibi çocukça bir duyguya kapılmayalım. Bu işte kullanacağımız bilim ve teknoloji yabancı kökenlidir. Sadece emeğimiz ve hizmetimizle övünebileceğimiz ortadadır. Belki iç politikada “ne kadar gelişmiş” olduğumuza dair hamaset nutukları atabiliriz, birileri de  inanıp bizi alkışlayabilir, ama toplumu kendi gerçeğinden bir süre için uzaklaştırma “illüzyonundan”  başka bir şey yapmış olmayız.

Sonuç olarak; sağlık hizmetlerini uluslararası bir ticaret malı/hizmeti yapmak isteyen sigorta şirketlerinin ve tıbbi teknoloji tekellerinin politikalarında “emek” ve “hizmet” satmaya aday olmak ülkemiz toplumuna bir şey kazandırmaz hatta kaybettirebilir.

1-Tıbbi teknoloji çöplüğümüz daha da büyüyebilir, ülke kaynakları israf edilebilir.

2-Tıpkı üzümün, incirin, tekstil ürünlerimizin “iyisini” dışarıya sattığımız gibi, bazı “iyi” hastanelerimiz “dışarıya” çalışır hale gelir ve kendi yurttaşlarımız buralardan yararlanamayabilir.

Biz en iyisi “titremeden”, aklımızla düşünerek kendimize dönelim; temel sağlık hizmetlerinden başlayıp birikmiş sağlık sorunlarımızı çözelim, biraz da tıp bilimine ve teknoloji üretimine yatırım yapalım, daha sonra diğer ülkelere “yardım” etmeyi düşünürüz.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön