Ana Sayfa | Eski Sayılar

57. Hükümetten bir bütçe klasiği
Küçülerek büyüyoruz!


2002 ülkeyi ve ülke insanını unutan iktidarlardan kurtulup bağımsız, özgür, demokratik, emekten yana bir Türkiye için daha fazla çaba harcamamız gereken bir dönem.
TTB, "Ülkemizden, Sağlığımızdan, Özlük Haklarımızdan Vazgeçmeyeceğiz!" diyerek bütün çalışanların tutum almasıyla bu gidişin durdurulabileceğini vurguluyor.

"2002 Mali Yılı Genel Bütçesi'nden Bakanlığımıza 2 katrilyon 345 trilyon 447 milyar 691 milyon TL ayrılmıştır... Bakanlığımın bütçesinin ulaştığı bu rakam genel bütçe içerisinde yüzde 2.40'lık bir payı ifade etmektedir."
Sağlık Bakanı 5 Kasım 2001 günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki konuşmasının başında bu bilgiyi veriyordu. Kabaca 98 katrilyona bağlanan Türkiye Cumhuriyeti'nin 2002 yılı bütçesi içinde sağlık (geçmiş yıllardan farksız olarak) bu kadar pay alabiliyordu. Sağlık Bakanlığı bütçesinin "%78'i personel giderlerine, %9'u yatırım giderlerine, %8'i transfer giderlerine ve %6'sı da diğer cari giderlere" ayrılmıştı. Anlaşılan o ki bütçeyi (yine her yıl olduğu gibi) çalışanları yiyip bitiriyordu!
Hükümetler yıllardır o kriz benim bu kriz senin birilerini zengin ederken aynı zamanda çalışanlar ve halk içinde tedbirler düşünüyorlardı. IMF ile yapılan yeni anlaşmaların faturaları parça parça vatandaşa duyuruluyordu: İlaçta katkı paylarının maaştan kesilmesi, ilaçların taneyle verilmesi, Ocak 2002'de memur maaşlarına %10 zam yapılması, enflasyon farklarının verilemeyebileceği vd...
İşin doğrusu genel olarak bütçe ve özel olarak ta Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine söylenecek söz yok. Klasikleşmiş biçimiyle yatırımı olmayan, -bitmeyecek biçimde- borç  ödemeye dayalı, ülkede yaşamaya çalışan büyük çoğunluğun kaynakların aktarımı anlamında gözetilmediği, ancak doğrudan ve dolaylı vergilerle büyük çoğunluğu son kuruşunu kadar tüketmeye odaklanmış bir bütçe.   Peki ya sermaye, rantiye?
Herkesin ortak cümlesi 2002'nin zor geçeceği. Sağlık çalışanları döner sermayeden kazanacakları paraya yönlendirilmiş durumdalar. Birinci basamakta sağlık müdürlükleri kanalıyla döner sermaye umudu pompalanıyor. İkinci basamak, üniversiteler zaten uzun süredir döner sermayeden alabildikleriyle eksik kapatmaya çalışıyorlar. Emekli olunduğunda geçimin nasıl sağlandığını (resen emeklilik lafları ortalarda dolansa da) düşünebilecek zaman yok. Çünkü 1980'lerde tek işle 1000 doların üzerinde bir para alırken bugün üç işle bu rakama yaklaşamıyor. O işten buna koşarken ileriyi düşünmeye zaman kalmaması doğal. Bu arada akıbeti önceden gören ve Türk Tabipler Birliği'nin de içinde yer aldığı Emek Platformu'nun ülkedeki bütün çalışanlara seslenişi henüz yeterince yankılanmıyor. Türk Tabipleri Birliği ülkenin elden gidiyor olduğu saptamasıyla birlikte "Ülkemizden, Sağlığımızdan, Özlük Haklarımızdan Vazgeçmeyeceğiz!" diyerek bütün çalışanların tutum almasıyla bu gidişin durdurulabileceğini vurgulamıştı. 2002 ülkeyi ve ülke insanını unutan iktidarlardan kurtulup bağımsız, özgür, demokratik, emekten yana bir Türkiye için çaba harcanacak bir yıl olmaya aday. Sağlığın öncelenmesi, hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının layık oldukları bir ortamda çalışmaları ve yaşamaları bu çabalarla doğrudan ilişkili. Bu anlamda 1 Aralık'ta Emek Platformu tarafından bütün Türkiye'de yapılacak etkinlikler 2002'ye de işaret edecek.