Ana Sayfa | Eski Sayılar

TİFÜS, BİT  VE  DR. AHMET  FİKRİ'NİN 
BUĞU  SANDIĞI

Dr. H. Zafer KARS

Doktor Ahmet Fikri'nin buğu sandığı size garip, gereksiz, hatta arkaik bir tıbbi cihazı veya şarlatanların  kullandığı türden uydurma bir tedavi aletini çağrıştırabilir. Oysa gerçek bambaşkadır. Dr. Tevfik Salim (Sağlam)'ın raporlarından alıntılarla başlayalım:
"…Lekeli tifo (tifüs) eskiden beri şark vilayetlerimizde hemen her vakit münferit bir halde görülmekte ve bazen, bilhassa kışın, küçük ve büyük salgınlar yapmakta idi… Erzurum'da evvelki seneler büyük salgın halinde hüküm sürerek yüzlerce efradın helakine sebep olan lekeli hummanın münferit bir surette görülmekte olduğu…" 1914 yılında İstanbul'a  bildirilir.
"Seferberlikle birlikte en büyük yığınak Erzurum ve civarına yapılır… Asker de halk da bitlidir… Harp başlangıcında ordu bitle geçen hastalıkların, lekeli tifo ile hummai racianın (Borreliosis) büyük bir salgın yapması için azami müsait şartlar altında bulunuyordu… Dezenfeksiyon vasıtaları hemen yok denecek kadar azdı… Erzurum ve Trabzon'da birer sabit etüv, Trabzon'da da ancak iki seyyar etüv vardı… Lekeli tifo bu müsait şartlar içinde süratle bir salgın halini alır… Asıl facia Sarıkamış Muharebesi'nden sonra kopar… Hastaneler hastaları alamaz hale gelir… Ordu komutanı Ocak 1915'te lekeli tifodan ölür… Sahra sıhhıye müfettişi umumisi Süleyman Numan da lekeli tifodan yatmaktadır… Hastalık ahali arasında da tam bir salgın halini alır… Erzurum'da ahaliden günde 20-30 kişi lekeli tifodan ölmektedir."
Salgın, batıda Erzincan, güneyde Elazığ ve Diyarbakır'a yayılır. Bir  çözüm bulunmak zorundadır. "Lekeli tifo mücadelesi  bit mücadelesi demektir… Müessir bir bit mücadelesi  için gerek kıtalarda ve gerek bütün sıhhi müeseselerde  kafi ve müessir bir dezenfeksiyon teşkilatı vücude getirmek lazımdır. Memleketimizde her yerde yüksek tazyik ile işler sabit ve seyyar etüvlerle bu işi başarmağa teşebbüs etmek hayal peşinde koşmaktan başka bir şey değildir… Erzurum'da mevcut bir iki seyyar etüv yolda birçok defalar kırılmış ve hiçbir zaman cepheye kadar gidememişti. O zaman hüküm süren büyük salgın ortasında bu etüvlere bağlanan ümitler tamamen boşa çıkmıştı.
Orduda her tarafta yapılabilir, kolay kullanılır, kolay tamir olunur, ucuz bir dezenfeksiyon cihazına ihtiyacımız vardı…
3. orduda dezenfeksiyon meselesinde en büyük ve kati inkılabı yapan Sivas menzil mıntıka sertabibi Dr. Ahmet Fikri'dir. Bu arkadaşımız 1916 senesinde ordu sihhiye reisliğine verdiği bir takrirde (resmi yazıda) pratik bir nevi etüv tarif ve buğu sandığı adını verdiği bu cihazın orduda kullanılmasını teklif etmişti."
Buğu sandığı bir kazan ile bir sandıktan ibarettir. Kazan, mutfaklarda kullanılan yemek kazanıdır. Bir ocağa gömme olarak yerleştirilir. Üzerine bir yüzü kazanın ağzı genişliğinde dairesel olarak delinmiş tahta sandık ters olarak konur. Kazan ile sandık arasından buhar kaçmaması  için keçe kullanılır. Kazan su ile doldurulup ocak yakılır. Sandığın içindeki ızgaralara elbise ve eşyalar yerleştirilir. Kazanla sandık arasından buhar çıkmaya başlayınca çengellerle sıkıştırılır. Yarım saat beklendikten sonra eşya çıkarılır. Dezenfeksiyon tamamlanmıştır.
"Buğu sandığı fevkalade bir buluştu. Bu her yerde kolaylıkla yapılabilirdi… Buğu sandıklarının tecrübesi yapıldıktan ve maksadı temin ettiği anlaşıldıktan sonra bu cihaz her tarafa yayıldı ve kısa bir zaman zarfında kıtalarda, sıhhi müesseselerde, sivil ahali arasında yapılan salgın hastalıklar mücadelesinde kullanılmağa başladı. Ancak buğu sandığı bulunduktan sonradır ki 3. Ordu'yu tamamen bitten kurtarmak mümkün olabilmiştir…
Esasını buğu sandıkları teşkil eden temizleme evlerinin ne büyük iş gördüğünü anlatmak için istatistiğini  toplayabildiğim 1917/18 senelerine ait 13 ay zarfında bu evlerde 2.225.262 kişinin elbisesinin dezenfekte edildiğini ve 2.283.095 kişinin yıkandığını zikretmek kafidir."
Tevfik Salim'in raporlarında buğu sandığının basit bir çizimi de vardır; hatta fotoğrafı sıhhiye müdüriyeti umumiliğine gönderilmiştir. Savaş, yokluk, sefalet, açlık ve salgın hastalıkların hüküm sürdüğü o yıllarda Ankara'nın doğusundaki bölgede tifüs salgınının denetim altına alınmasında en büyük  katkıyı yapan buğu sandığı, yerli tasarım bu basit etüv o zor yılların sağlık alanında belki de en yaratıcı çözümüydü (diğerlerinden daha sonra söz edeceğim). On üç ayda iki milyon küsür kişinin elbisesinin bitten arındırıldığı düşünülürse kullanıldığı yıllar boyunca binlerce insanımızın hayatını kurtardığını tahmin etmek zor olmaz.
Bu öykü bana Dr. Kürşat Yıldız'ın "Sağlıkta Ulusal Program" yazısını anımsattı. Ülkemizde  sağlık hizmetinin birçok yönden (ilaç, serum, aşı, malzeme, tıbbi cihaz ve alet) dışa bağımlı oldugunu tespit eden Dr. Yıldız, olumsuzluklarla dolu karamsar bir tablo çizdikten sonra şöyle devam ediyor: "…Bu tablo, kendi gücüne dayanmak yerine yabancı reçeteleri rehber kabul etme kolaycılığını seçmenin sonucudur… Bu tablo kader değildir… Kaldı ki batılı devletlerin Türkiye'ye dayattıkları siyasal programların bir ambargoyla devam etmesi güçlü bir olasılıktır… Sağlıkta ambargo, devletlere karşı uygulanan etkili baskı yöntemlerinin başında gelmektedir…
Kriz dönemleri, insanların ve ulusların kendi güçlerinin sınırlarını zorlayacakları, kullanılmayan potansiyellerini harekete geçirerek başarıya ulaşabilecekleri ve sonuçta özgüvenlerini artıracakları fırsatlar da sunmaktadır. Cumhuriyet tarihimiz bu konuda örneklerle doludur."
Doktor Ahmet Fikri'nin buğu sandığı Dr. Yıldız'ın bu tespitlerini doğrulayan birçok örnekten biridir.
ABD ile internet bağlantılı sağlık merkezlerinin, özel hastanelerde yapılan masraflı tedavi ve ameliyatların, ithal aşılarla yürütülen aşı kampanyalarının, ancak dolara bağlı fiyatlarla sağlanabilen pahalı ithal ilaç, malzeme ve cihazların hüküm sürdüğü, özel televizyon kanalları ve baştan çıkarıcı reklam kampanyalarının etkisi altındaki bu "sağlık piyasası"nın gün gelip çökeceğini farz edelim. İşte o zaman biz de bu tür yaratıcı çözümleri halk sağlığının hizmetine sunabilecek miyiz?
KAYNAKLAR
Tevfik Sağlam, Büyük Harpte 3. Ordu'da Sıhhi Hizmet, Askeri Matbaa, İstanbul 1941.
Kürşat Yıldız, Sağlıkta Ulusal Program, Tıp Dünyası, sayı 77, 1 Haziran 2001.