Ana Sayfa | Eski Sayılar

SES GENEL ÖRGÜTLENME SEKRETERİ TOMBUL:
''SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN TARAF OLMAK VE ÖRGÜTLENMEK GEREKİYOR''


SES Genel Örgütlenme Sekreteri Dr. İsmail Hakkı Tombul, sağlık ortamı ve sağlık emekçilerinin sorunlarını ve çözüm yollarını geniş platformlarda tartışmak gerektiğini belirterek, "Sorunların çözümü için taraf olmak ve örgütlenmek gerekiyor" dedi.
Tombul,  Tıp Dünyası'nın, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununu ve sağlık emekçilerinin sorunlarına ilişkin sorularını yanıtladı.   SES'i kısaca tanımlayabilir misiniz?
İsmail H. TOMBUL: SES (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) 1996 yılında kuruldu. Ancak SES'in tarihi daha eskidir. 80'li yılların sonunda, TTB üyesi hekimlerin de içlerinde bulunduğu sendikalaşma çabaları 1991 yılından itibaren tüzel kişilik kazanmaya başlamıştır. 1991 yılından sonra Sağlık-Sen, Genel Sağlık Sen, Tüm Sağlık Sen ve Sosyal Hizmet Sen kuruldu. Bu sendikalar işkolunda en güçlü sendikal örgütlülüğü yaratmak için bir araya gelip, SES'i olusturdular.
SES aynı zamanda sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ve meslek örgütlerinin tarihsel birikimlerinin de bir ürünüdür. 71 ilde 74 Şube temsilciliği ile iş kolumuzun en büyük sendikasıdır.
Sendikamız, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)'e ve Uluslararası Kamu Çalışanları Sendikası (PSI)'a üyedir.
SES; işverenden siyasi parti ve oluşumlardan bağımsız, üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyup geliştirmenin yanı sıra; herkese eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sunumunu amaçlayan bir sendikadır.
SES; varlığının gereği, grevli-toplu sözleşmeli sendikal haklar mücadelesinin de bir öznesidir.
12 Temmuz tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsmail H. TOMBUL: Bu yasadan önce yasanın çıkış sürecindeki Türkiye'yi değerlendirmek gerekir: Küreselleşme son yılların moda sözcüğü haline geldi. Dünyadaki siyasal değişimler ekonomik değişimleri de hızlandırmıştır. Son 10 yıldır sermaye küreselleşiyor, bu küreselleşme toplumun emeğiyle geçinen kesimlerini, isçiyi, kamu emekçisini, köylüyü, küçük üreticileri, emeklileri yoksullaştırıyor, işsizliği artırıyor. Toplumlarda yoğun bir dışlanma, asağılanma duygusu yaratıyor. Ülkemizde de bu fırtınanın etkileri olanca ağırlığıyla yaşanıyor. Küreselleşen sermayenin ihtiyaçları hızla karşılanmaya çalışılıyor.
Türkiye krizleri kanıksar hale geldi. 1995, 2000 Kasımı ve en son 2001 Şubat krizi. Kriz, ülkemizin sermayenin küreselleşme sürecinde siyasi, idari, ekonomik ve yasal uyum sağlanması düzleminde gelişiyor.
Ekonomik alanda geniş toplum kesimlerini ilgilendiren değişiklikler yaşanırken, gelişen bu duruma karşı çıkan toplumsal muhalefet güçleri susturulmak isteniyor.
12 yıldır sürdürdüğü mücadele ile toplumsal muhalefetin en etkin güçlerinden biri haline gelen KESK'i susturma isteği ile, bu yasa gündeme getirilmiştir.
Sendika; üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyup geliştirmek için mücadele eden bir örgüttür. Toplu iş sözleşmesi de bu konuda sendikaların en temel işlevi ve görevidir. Sendikaları daha işlevsel ve güçlü kılacak olan silah da grevdir. Toplu iş sözleşmesi, grev hakkı olmayan bir sendika, temel işlevlerini yerine getiremez, adeta bir dernek gibi olur.
Bu yasa; grev, toplu iş sözleşmesi hakkı içermeyen, yaklaşık 500 bine yakın kamu emekçisinin örgütlenmesini yasaklayan ve bugüne kadar kullandığız hakların da gerisinde özellikler taşıyan bir içeriğe sahiptir.
Bu yasanın çiıkış sürecinde SES/KESK bu olumsuzluklara dikkat çekmiş, grevli, toplu iş sözleşmeli, demokratik, özgürlükçü bir yasa isteğini dile getirmiştir.
Bir önceki sayınızda TTB'nin sendikal haklar ve özgürlükler konusundaki genel kurul kararları yayınlandı. Bu kararlar ve TTB'nin yaptığı çalışmalarla bizim sendikal taleplerimiz birbiriyle örtüşmektedir.
Kamu emekçilerinin grevli - toplu iş sözleşmeli sendikal haklar mücadelesi bu yasaya sığmayacaktır. İş kolumuzun en büyük sendikası olan SES, hızla örgütlülüğü geliştirecek, alandaki ağırlığını hissettirecektir. Hukuk yaşayan dinamik bir kavramdır. Yasalar toplumsal gelişmeleri karşılayamaz hale gelince değişmek zorunda kalır. Biz bu mücadele kararlılığını taşıyoruz.
Saglık ortamı ve sağlık emekçilerinin durumu konusunda ne düşünüyorsunuz?
İsmail H. TOMBUL: Ülkemizdeki yaşanan siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmeler işkolumuzu da derinden etkilemektedir. Genel bütçeden Sağlık Bakanlığı'na ayrılan pay her geçen gün azalırken, nüfus artmakta, sorunlar büyümektedir. Özellikle 80'li yıllardan sonra hız kazanan özelleştirme uygulamaları ile kaynakların önemli bir kısmı da teşvik, hizmet alımı ve benzeri yollarla özel sektöre aktarılmaktadır. Bu ekonomik yetersizlikle birlikte kamu sağlık kuruluşları, fiziki koşullar teknik donanım ve eleman açısından desteklenmemiştir:
1961 yılında çıkarılan 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi ile İlgili Yasanın temel örgütlenme gerekleri yerine getirilmeyerek koruyucu sağlık hizmetleri göz ardı edilmiş, sağlık ocakları işlevsizleştirilmiş, sevk zincirine uyulmadığı için yataklı tedavi kurumlarında yığılmalar olmuştur. T.C. Anayasası'nda "Türkiye ...sosyal bir hukuk devletidir" denilmesine karşı son 20 yıllık uygulamalarla sosyal devlet olma özelliğinden hızla uzaklaşılmıştır. Döner sermaye ve benzer uygulamalarla sağlık hizmeti alınıp satılabilen bir meta haline getirilmiştir.
Sağlık emekçilerinin durumu da sağlık ortamından farklı değil. Sağlık Bakanlığı'nın kendi verilerine göre yaklaşık 60 bin eleman açığı bulunmaktadır. Nöbet ve yoğun mesai ile adeta insanüstü efor harcıyoruz. Uygulanan ekonomik politikalar ve yaşanan krizlerle hızla, reel ücret kaybına uğruyoruz (2001 Ocak ayından bugüne reel olarak %40 yoksullaştık. Ocak ayında bir pratisyen hekim 498 $ maaş alırken, Ağustos ayında 328 $'a inmistir).
Plansız ve yetersiz koşullarda açılan tıp fakülteleri ile eğitimin kalitesi düşüyor, işsiz hekimler ordusu yaratılmaya çalışılıyor. Ekonomik yetersizlik ve zor koşullarda hizmet üretmeye çalışan başta hekimler olmak üzere sağlık emekçileri meslek etik değerlerine yabancılaştırılıyor.
Sağlık ortamı ve sağlı emekçilerinin sorunlarını ve çözüm önerilerini daha geniş platformlarda tartışabiliriz.
Bu konuda sendikamız bugüne kadar çeşitli çalışmalar yapmış, bu çalışmalarımız zaman zaman TTB'nin eylem ve etkinlikleri ile ortaklaşmıştır. Ancak bu sorunların çözümü için taraf olmak, örgütlenmek gerekiyor. Meslektaşlarımızın sendikamıza olan ilgisi her geçen gün artmasına karşın, yeterli düzeyde değildir. Oysa ki, sorunların çözümü için taraf olmak ve örgütlenmek gerekiyor.
Bu yasa sonrasında da hekimleri sendikal sürece sahip çıkmaya ve sendikamıza üye olmaya davet ediyoruz.
Bugüne kadar oldugu gibi bundan sonra da sorunların çözümü için TTB ile ortak etkinlikler ve çalışmalar yapacağımızı umuyoruz.