Ana Sayfa | Eski Sayılar

KESK Genel Başkanı Evren:
"DAHA KİTLESEL OLARAK MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ"


KESK Genel Başkanı Sami Evren,  siyasi iktidarın, kamu emekçilerinin tüm tepki ve taleplerine rağmen toplu sözleşme ve grev hakkı içermeyen 'sendika yasası'nın meclisten geçirdiğini belirterek, "Konfedarasyonumuz, mücadele hattının, kararlılığın ve kitleselliğin verdiği güçle, yasadaki toplu görüşmeyi,  fiilen toplu sözleşmeye çevirebilecek, grev gibi her türlü fiili ve meşru demokratik eylemini daha güçlü örgütlemeye devam edecektir.''dedi.

Önümüzdeki döneme bakış açısını Tıp Dünyası'na anlatan KESK Başkanı Evren'in değerlendirmeleri şöyle:

"Kamu emekçileri, sendikal hak ve özgürlükler mücadelesini yıllardır büyük bir özveriyle yürütmüşlerdir. Kamu emekçilerinin sendikalaşmasının "yasak" olduğunu savunan zihniyetin baskı ve engellemelerine rağmen, 12 yıl sonunda sendikalarımız ve konfederasyonumuz hem ulusal hem de uluslararası düzeyde saygın ve meşru bir yer edinmiştir.

KESK ve bağlı sendikalarımız, sendikal hak ve özgürlükler mücadelesini demokrasi mücadelesiyle birlikte yürütmüştür. Kamu emekçilerinin ücret, çalışma koşulları ve diğer sorunlarının çözümünde sadece sendikal hak ve özgürlükler değil, demokrasi mücadelesinin de önemli olduğu çok açıktır.

Verdiğimiz mücadele, kamu emekçileri ve toplumun önemli bir kesiminde, sendikalaşmanın önemini bilince çıkarmıştır. Tek yanlı ücret belirlemelerinin, olumsuz çalışma koşullarının önemli adımlarından biri olan toplu sözleşme ve ayrılmaz bir parçası olan grev hakkı, KESK'in yıllardır savunduğu iki temel sendikal haktır.  Ayrıca kimi işkollarında sendika üyeliğini yasaklayarak faaliyet yürüten iki sendikamızın kapatılmasını hedefleyen; 400 bini aşkın kamu emekçisinin üyeliğini engelleyen sınırlama ve yasaklar,  Konfederasyonumuz tarafından kabul edilebilir  olmaktan çok uzaktır. Bu nedenle yasanın gündeme gelmesi üzerine, "toplu sözleşmeli, grevli, özgürlükçü ve demokratik bir sendika yasası" talebiyle eylem ve etkinliklerimizi sürdürdük.

Ancak ne var ki, siyasi iktidar kamu emekçilerinin bütün tepki ve taleplerine rağmen, toplu sözleşme ve grev hakkı içermeyen "sendika" yasasını Meclis'ten geçirmiştir. Yasanın geçmesini, içinde bulunduğumuz siyasi konjonktürden ayrı değerlendiremeyiz. KESK'in kamusal alanda denetim altına alınmak istenmesi hevesi ve siyasi iktidarın olanaklarını da kullanarak büyümek isteyen "sendikaların" girişimleri de süreci hızlandırmıştır.

Gelinen noktada çok açıktır ki; fiili ve meşru bir süreçten gelen, büyük bir özveri ve kararlılıkla sendikalarını kuran ve devleti, kurduğumuz sendikaları "tanımak" zorunda bırakan kamu emekçileri ve onların örgütü KESK, yasanın sınırlamalarını aşabilecek bir deneyim ve birikime sahiptir. KESK'i sınırlandırma hevesinin gerçekçi olmadığı ve Konfederasyonumuzun "toplu sözleşmeli, grevli, özgürlükçü ve demokratik bir yasa mücadelesinin" sona ermeyeceği açıktır.  12 yıllık tarihimizin birikimleri/zenginlikleri ve mücadele hattımız, yasayla sınırlanamayacak bir kararlılığı içerisinde barındırmaktadır.

Yeni dönemin gereklerini örgütlülüğümüzü derinleştirip, yaygınlaştıracak bir çalışmayla birlikte yürüteceğiz. Prosedürün gerektirdiği pratik adımlar hızla atılırken; daha kitlesel bir KESK olarak mücadelemize devam edeceğiz. Konfederasyonumuz, mücadele hattının, kararlılığının ve kitleselliğinin verdiği güçle, yasadaki toplu görüşmeyi, fiilen "toplu sözleşmeye" çevirebilecek; grev gibi her türlü fiili ve meşru, demokratik eylemini daha güçlü örgütlemeye devam edecektir.

Konfederasyonumuz bir yandan sendikal kazanımlarımızı derinleştiren bir tasarımla yasanın getirdiği prosedürü yerine getirirken; diğer yandan kurumsallaşmanın ve daha da kitleselleşmenin gereklerini yerine getirecektir. Bu süreçte, işyerlerine dönük yoğunlaşmış çalışmalar örgütlenecek, tek bir kamu emekçisinin bile sendikasız kalmayacağı bir hedefle hareket edilecektir. Yasayla kapatılması öngörülen Asim-Sen ve T. Yargı-Sen sendikalarımızla ilgili olarak gerekli hukuksal girişimlerde bulunulacak, gerektiğinde AİHM'e başvurulacaktır. Toplu sözleşme ve grev hakkıyla birlikte sendikal hak ve özgürlükler mücadelemiz de bütün hızıyla sürecektir.

Kritik bir dönem yaşayan Türkiye'de, toplu sözleşmeli, grevli, özgürlükçü ve demokratik bir yasa talebi sadece ve sadece 2 milyonu aşkın kamu emekçisine ait bir sorun olarak değerlendirilemez. Sermayenin küreselleşen saldırısı, sadece kamu emekçilerini değil, işçileri, emeklileri, işsizleri, çiftçiyi, esnafı, kadınları ve gençleri hedef almaktadır. Son dönemde IMF patentli çıkarılan yasalar, yağma ve talana yasal kılıf hazırlarken; halkın yoksulluğunu daha da derinleştirmektedir. Bu süreçte bir kez daha açığa çıkmıştır ki, sağ liberal politikalar karşısında emekçilerin lehine politik bir hat oluşmaz ve kanallar yaratılmazsa, IMF aktörlerinin ve politikalarının daha da güçlenmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle emek ve demokrasiden yana dinamikler, toplumun ezilen, sömürülen, dışlanan kesimlerinin çıkarları doğrultusunda; küresel mücadele, dayanışma ve işbirliğini de hedefleyecek bir biçimde güçlerini birleştirecekleri bir zemin oluşturabilirler. Önümüzdeki aylarda yaşanacak Anayasa, 1 Eylül Dünya Barış Günü ve 2002 Yılı Bütçesi tartışmaları emekten ve demokrasiden yana çok geniş kesimlerle bunun bir adımı olarak değerlendirilebilir.

Yaratılacak güçbirliği, sermayenin küreselleşen saldırısı karşısında emekten, ezilenlerden, sürecin mağdurlarından yana siyasi kanalların güçlenmesini, sürecin kayıplarla değil, kazanımlarla işlemesini ve özgür ve demokratik bir Türkiye seçeneğini yaratabilecektir. KESK, böylesi bir görevde, üzerine düşeni yapmaya hazırdır."