Ana Sayfa | Eski Sayılar

Toplum Sağlığına Bir Köprü:
Tıp Eğitimi*
Prof. Dr. Şükrü Hatun
Kocaeli Ü. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hast. AD

Hepimiz ülkemizi saran "güvensizlik sarmalının" etkisinde yaşarken, yakınlarda gündemin çok uzağındaki bir konuyu işleyen bir kitap yayınlandı. "Toplum Sağlığına Bir Köprü: Tıp Eğitimi" isimli bu kitap, Dokuz Eylül Tıp Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Cem Terzi tarafından yazılmış. Cem Terzi'nin bu kitabı yazmasında temel etken son yıllarda tıp eğitiminde "aktif eğitim" adıyla bilinen bir modeli başarıyla uygulayan Dokuz Eylül Tıp Fakültesi'nde çalışıyor olması ama kendisinin de belirttiği gibi kitabının arka planında Türk Tabipleri Birliği'nde yaptığı çalışmalar var. Bu nedenle de kitap "Türk Tabipleri Birliği'ne adanmış". Ülkemizde kaç kişi farkında bilmiyorum ama bu ülkede tıp eğitiminden, ölüm oruçlarına; hekimlerin özlük haklarından, Bergamalı köylülerin sorunlarına; Sağlık Bakanı'nın hukuk dışı sınavlarından, işçi sağlığına uzanan bir yelpazede oradan oraya koşuşturmak zorunda kalan ve bazen kamuoyu oluşturucu odaklarca "hor görülen" bir hekim örgütü var. Bu nedenle de Türk Tabipleri Birliği, Cem Terzi'nin kitabının adından ödünç alarak söylersek, Toplum Sağlığına uzanan köprülerin başında geliyor. Türk Tabiplerinin etkin bir toplum sağlığı odağı olmasında "1980'lerin sonundan itibaren en hareketli ve canlı meslek örgütü olarak öne çıkması" kadar, sağlık hizmetleriyle ilgili entelektüel üretimin merkezi olması da rol oynamaktadır. Türk Tabipleri Birliği, hem toplum sorunlarına hem de hekimlerin eğitimine yönelik süreli yayınları ve kitaplarıyla bir çok genç araştırmacıya görüşlerini paylaşma imkanı vermektedir. Türk Tabipleri Birliği içinde yetişmiş bir bilim adamı olarak Cem Terzi, tıp eğitimini çeşitli yönleriyle inceleyen bu kitabıyla öncelikle Türk Tabipleri Birliği ile Toplum Sağlığı arasındaki köprüyü güçlendirmiştir.

Tıp Eğitimi ve Toplum Sağlığı
Bundan 20 yıl önce lise öğrencilerinin üniversite tercihlerinde birinci sırayı tıp fakülteleri alıyordu, çünkü anne ve babalar çocuklarının doktor olmasını istiyordu. Bu isteğin kökeninde ise hekimliğin toplum nazarındaki prestijli yeri kadar, iyi bir gelir getiren meslek olması yatıyordu. Bu düşler uzun sürmedi. Türkiye tıp eğitimi ile sorunları önce Tıp Fakültesi sayısındaki hızlı artış ve hekim sayısını hızla arttıran politikalar nedeniyle tartışmaya başladı. Türkiye bilinen ve şimdilerde "populist" olarak nitelenen politikalar sonucunda 1989'dan, 1998'e Tıp Fakültesi sayısını 24'den 47'ye çıkararak kırılması güç bir rekora imza atmıştır. Bu dönemde Türk Tabipleri Birliği bütün gücüyle yeni tıp fakültesi açılmaması ve tıp fakültesi kontenjanlarının sınırlandırılması için mücadele etmiş fakat başarılı olamadığını 2000 yılında yayınladığı "Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Raporu"nda şu cümlelerle itiraf etmiştir: "Türkiye'de tıp fakültesi açılmasında hangi otoritenin söz sahibi olduğu açık değildir. Ancak görünen odur ki, konuyla ilgili yeterli bilgisi olmayan, olaya halk sağlığı açısından değil seçim yatırımı olarak bakan politikacılar en etkin olan gruptur. Politik yaklaşımlarla ve bilimsel olmayan çeşitli gerekçelerle tıp fakülteleri açılmaktadır. Bu yanlış yaklaşımla önce tıp fakültesinin açılması sağlanmakta, diğer olanakların sağlanması ise "istim arkadan gelir" mantığı ile sonraya bırakılmaktadır". Ülkemizde bunlar olurken, gelişmiş ülkeler Tıp eğitimini bütünüyle sorgulayan komisyonlar kurarak 100 yıllık geleneksel uygulamaları değiştirmeye yönelmişlerdir. Cem Terzi'nin kitabı tıp eğitiminde son 20 yılda yapılan tartışmaları ve başarılı reform uygulamalarını inceleyerek ülkemizde de başlayan tıp eğitimi değişim dalgasına katkıda bulunmaktadır. Kitap, esas olarak tıp eğitimine eğilmekle birlikte yazarın esas kaygısının toplum sağlığının her düzeyde güçlendirilmesi olduğu bütün satırlarından anlaşılmaktadır. Zaten kendisi de kitabı yazmaya iten asıl nedenin "Tıp bilimi, tıp eğitimi ve toplumsal sağlık sorunları arasındaki ilişkilerin artık seyirci kalınamayacak derecede bozulmuş olması" olduğunu belirtmekte ve eklemektedir: "Tıp bilimi olağanüstü bir hızla ilerlemekte ama aşırı derecede teknikleşerek ve pahalılaşarak insancıl özünü yitirmektedir. Tıp biliminin sunduğu olanaklar insanlara eşitçe ulaşamamaktadır. Tıp eğitimi, tıp biliminin biyomedikal perspektifine teslim olmuştur. Tıp fakültelerinden öğrenciler bilgi yükü altında ezilmiş, genel yeterlilikten yoksun, içinde yaşadıkları toplumun öncelikli sağlık sorunlarından habersiz ve topluma yabancılaşmış olarak mezun edilmektedir." Cem Terzi'nin bu saptamaları ilk bakışta ülkemizin sorunları gibi görünse de aslında bütün ülkeleri ilgilendiren saptamalardır, bu nedenle de başta Kuzey Amerika olmak üzere bir çok ülkede "Tıp eğitimi reformu" çalışmaları öncelikli hale gelmiştir.
Probleme Dayalı Öğrenim
Son yıllarda eğitim metodolojisinde önem kazanan "probleme dayalı öğrenim", tıp eğitiminde değişiklik yapan fakültelerin de yola çıkış projesi olmaktadır. Probleme dayalı öğrenimin tarihinin 1920'lere uzandığını ve savaş yaraları nedeniyle yüksek sesle konuşamaz hale gelen bir Fransız köy öğretmeni Celestine Freinet'in sınıftaki kontrolü öğrencilere bırakmasıyla ilk adımların atıldığını kitaptan öğreniyoruz. Bu şekilde öğrenmenin merkezine öğrencileri koyan, onları "bağımsız, birlikte öğrenmeye ve öğrendiklerini birbirlerine öğretmeye yönlendiren" bir yöntem geliştirilmiş oldu. Büyük bir kısmı probleme dayalı öğrenimin ilkelerinin ve uygulandığı tıp fakültelerinin deneyimlerinin tartışılmasına ayrılmış olan kitapta, bu yöntemin ilk kez Kanada McMaster Tıp Fakültesinde uygulandığını, daha sonra Avustralya Newcastle, ABD New Mexico ve Connecticut gibi tıp fakültelerinin müfredatlarını probleme dayalı hale getirdiklerin anlatılıyor. Bu konudaki son örnek olan ve Amerika'daki tıp eğitimine 100 yıldır model olan John Hopkins Tıp Fakültesi de 1990 yılında tıp eğitiminde köklü bir değişim gerçekleştiriyor. Cem Terzi'ye göre John Hopkins Tıp Fakültesi Dekanı Micheal M.E. Johns'un sözleri tıp eğitimindeki değişimin yönünü en iyi ifadesi olarak okunmalıdır: "Yeni tıp eğitiminin amacı bir beyin cerrahı, bir aile hekimi, bir kardiyalog veya bir pratisyen yetiştirmek değildir; tıp öğrencisi mezun olduktan sonra hangi kariyer basmağını seçerse seçsin, hangi sağlık ortamında çalışırsa çalışsın, çok iyi hazırlanmış ve her görevi yerine getirmeye yetkinleşmiş bir andiferansiye kök hücresi olarak yetiştirilmelidir".
Sonuç
Aslında tıp eğitimindeki bu çabaların amacı "daha iyi bir hekim" olarak tanımlanan; kapsamlı ve uygun bilgiyi edinmiş, insancıl, mesleğine tutkun, yaşam boyu öğrenmeye istekli, içinde yaşadığı toplumun sağlık sorunlarını bilen ve bunları çözmeye hazır olan hekimler yetiştirmektir. Cem Terzi,"Tıp eğitiminin, tıp bilimi ve toplumun sağlık gereksinmeleri arasında köprü olması gerektiğinin" üzerinde önemle duran bu kitabıyla hem "daha iyi hekimlik" çabalarına destek olmakta hem de ve daha önemlisi ülkemizdeki tıp eğitiminde değişim çalışmaları için bir bakış açısı sunmaktadır.
* Toplum Sağlığına Bir Köprü: Tıp Eğitimi, Cem Terzi, İletişim Yayınları, 183 sayfa