Ana Sayfa | Eski Sayılar

Bakan Durmuş'dan TTB'ye haddini aşan sözler…
TTB BAKAN DURMUŞ'U MAHKEMEYE VERDİ


Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un  bir TV programında TTB 'ye yönelik gerçekle ilgisi olmayan ve hadini aşan değerlendirmeleri dolayısıyla yargıya başvuruyor.

TTB Merkez Konseyi'nin konuya ilişkin açıklaması şöyle.

''13 Haziran 2001 günü TV 8'de yayınlanan "Bakış Programı"nda Sağlık Bakanı Osman Durmuş, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr.Füsun Sayek ile kurulan telefon bağlantısında, Türk Tabipleri Birliği'ne yönelik gerçekle ilgisi olmayan ve haddini aşan değerlendirmelerde bulunmuştur.

İki yılı aşan bir süredir Sağlık Bakanlığı görevinde bulunan Osman Durmuş'un icraatına ilişkin sorulan soruya; TTB Başkanı Dr.Füsun Sayek'in değerlendirmeleri sürerken, Bakan "TTB'nin ölüm oruçlarını desteklediğini, TTB'nin kendilerini tehdit ettiğini, vb." ifadeler  kullanmıştır. Yine aynı programda Bakan, "açlık grevcilerine şekerli su, tuz, vitamin vererek destekliyorsunuz" cümleleriyle iddiasını kuvvetlendirmeye çalışarak hekimlikten ne kadar uzak olduğunu göstermiştir.

1-Sağlık Bakanının iki yıllık icraatı ve bu icraatı sonucunda Türkiye sağlık ortamına ve özel olarak da hekim, eczacı, hemşire, vd. sağlık çalışanlarına ne gibi katkılar sağladığı bütün kamuoyunun bilgisi dahilindedir.  Kısacası; ortada olumlu bir şey yoktur.

2-Sağlık Bakanı özel bir başlık olarak açlık grevleri konusunda da Türk Tabipleri Birliği'ni "tabip odası bizim yanımızda değil" şeklinde eleştirmiştir. Bakan hekimlerin sorumlulukları, etik ve açlık grevlerindeki tutuma ilişkin doğru bir yaklaşıma sahip olmadığı gibi, tabip odalarını da "birilerinin yanında olması gereken" kurumlar olarak değerlendirmektedir. Bu değerlendirmesi de meslek örgütlerinin işlevlerine ilişkin kavrayışının sığlığının bir göstergesidir.

3-Sağlık Bakanı, 1989 yılındaki açlık grevleri sürecinde de dönemin Adalet Bakanı'nın açlık grevlerindekilere baskı yapmak için  genelge çıkararak "açlık grevinde olanlara tuz ve şeker verilmez" yaklaşımının sonucunu unutmuştur. Türk Tabipleri Birliği 1989'daki değerlendirmesinde bunun tıp yönünden anlamının, "bu kişileri öldürün" demek olduğunu, ancak öldürme yöntemi olarak asmak, tabanca veya bıçak yerine, elektrolit dengesini bozmanın yeğlendiğini ifade etmiştir. Bir süre sonra yönetenlerce, açlık grevindekilere tuz ve şeker verilmesinin gerekliliği kavranmıştır. Daha sonraki açlık grevlerinde ortaya çıkan tıbbi tablonun Wernicke-Korsakoff sendromu olduğunun anlaşılması ve bunu tetikleyenin B1 vitamininin eksikliği/yetersizliği olduğunun bilinmesi nedeniyle vitamin alınmasının gerekliliği bir uygulama olarak yaşama geçirilmiştir.

4-Açlık grevi tıbbi bir sorun olmayıp Sağlık Bakan'ın da dahil olduğu hükümetin çözmesi gereken, hemen bütünüyle tıp dışı bir sorundur. Hekimler bu süreçte açlık grevi yapanlara evrensel hekimlik ilkeleri ışığında (bu arada Sağlık Bakanlığı'nın yayınlamış olduğu Hasta Hakları Yönetmeliğine de uygun olarak) onları yaşatmak için çaba harcarlar. Bu çaba asla zor kavramını içermez, hasta-hekim ilişkisinin geçerli bütün özellikleri çerçevesinde yürütülür. İnsanların yaşaması için (eğer kabul ediyorlarsa) tuz, şeker, vb. vermekten vitamin vermeye kadar hepsi geçerlidir. Bunları sağlamak ve önermek açlık grevlerini desteklemek değildir, engellemenin anlamı ise, 1989'da söylendiği gibi "bu kişileri öldürün" demektir. Verilmesini önerenleri "destekliyorlar" diye ifade etmek ise tehdittir.

5-Tüm bunların yanı sıra bir tabip odamızın adını vererek, tabip odamızın ilgili sağlık müdürlüğünü tehdit ettiğini, bütünüyle gerçek dışı bir şekilde söylemek, programa katılan başkanımız Dr.Füsun Sayek'in de programda dile getirdiği gibi, "ağzından çıkanı kulağın duymaması" hadisesidir.

6-Türk Tabipleri Birliği bugüne kadar hekimlere açlık grevi sürecinde evrensel hekimlik değerleri çerçevesinde hasta-hekim ilişkisine özen gösterme çağrısı yapmıştır. Çabasının ana fikrini hekimliğin temel değeri olan yaşamı savunmak oluşturur. Türk Tabipleri Birliği tüm bu süreçte ölümlerin ve kalıcı sakatlıkların olmaması için çaba harcamıştır. Soru Sağlık Bakanının ne yaptığıdır.

Türk Tabipleri Birliği'nin daha iyi bir mezuniyet sonrası/uzmanlık eğitimi ve daha adil, şeffaf, bilimsel şef/şef yardımcılığı belirlenme süreci için gösterdiği çabaları meslektaşlarına karşı dava açmak olarak değerlendiren; kendisinin imza attığı Bakanlar Kurulu'ndan geçmiş olan Tütün Yasa Tasarısı için "Bunu tütün kartelleri istiyor" diyen, tasarının Bakanlar Kurulu'nda nihai şeklini almadığını söyleyebilen bir bakanın, başka konulardaki değerlendirmelerinin de sağlıklı olabileceğini beklemek zaten pek mümkün değildir...

Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanının ifadelerine yönelik gerekli yasal girişimlerde bulunacaktır.

Türkiye bu Sağlık Bakanına layık değildir. ''