Ana Sayfa | Eski Sayılar

2000-2001 döneminde birlikte yaptıklarımızın ışığında
''DAHA İYİYE VE YİNE HEP BİRLİKTE''

Türk Tabipleri Birliği 50. Büyük Kongresi'nde bir yıl boyunca yürüttülen faaliyetler değerlendirilerek önümüzdeki dönem programını somutlanacaktır.
  Merkez Konseyi, 50. Büyük Kongre Çalışma Raporu sunuş yazısında,  ''Azımsanamayacak sayıda meslektaşımızın yine azımsanamayacak   sayıda etkinlikte (bizzat düzenlemesinden katılmaya kadar) bu süreçte yer aldığını gördük. Geniş bir etkinlik yelpazesiyle birçok alanda sorumluluklarımızın yerine getirilmiş olmasından mutluluk duyduk''  derken,  tüm hekimlere 50. Büyük Kongreye katılma çağrısında bulundu. 

Tıp Dünyası bu sayısında, TTB Merkez Konseyi'nin bir yılının  değerlendirildiği çalışma raporundan bazı bölümleri, bir yıllık etkinliklerden hafızalarda kalan  bazı görüntülerle birlikte okurlarının bilgisine sunuyor.

Mesut Yılmaz'ın açıkladığı, 57. Hükümet tarafından 2001 başında yayınlanan Ulusal Program'ın giriş kısmında şöyle denmektedir: "... Türkiye'nin özellikle son 20 yıldır Pazar ekonomisini uygulamada çok başarılı bir çizgi yakaladığı görülmektedir. Kamunun, rekabet kurallarının geçerli olması gereken piyasalardan özelleştirme yoluyla çekilmesi, ekonomik kaynakların daha etkin bir biçimde kullanılması yönünde  önemli aşamalar kaydedilmiştir..."
Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu durum, yukarıda alıntıladığımız "özellikle son 20 yıldır... çok başarılı" bir biçimde uygulanan politikaların sonucudur. 57. Hükümet'in çok başarılı bulduğu ve kendinden öncekilerin de hakkını yemeksizin ortak olduğu, kararlılıkla uygulanan ve "..özelleştirme yoluyla.. ekonomik kaynakların daha etkin bir biçimde kullanıldığı" bu politikalar sonucunda Türkiye'de, artık, toplanan vergiler borçların faizini ödemeye yetmemektedir. Halkın alım gücündeki gerileme, eşitsizlikler, işten çıkarmaların ve işsizliğin ulaştığı boyut ise herkesçe yaşanmaktadır.
20 yıl önceyi yaşayanlar "bu başarılı çizgiye" 24 Ocak 1980 kararlarıyla geçildiğini, ardından bunu topluma "kabul ettirebilmek için" 12 Eylül 1980 ile emir komuta zinciri içerisinde ortamın istikrara kavuşturulduğunu hatırlarlar. Bugün, bu çizginin bütünüyle iflasına rağmen 57. Hükümet'in her ne olursa olsun devamı konusundaki ısrarı, benzer biçimde gündelik yaşama, olduğu kadarıyla demokratik haklara, ezber dışı tutum alan kurum ve kişilere baskıyı beraberinde getirmektedir.
2000/2001 Türkiye'si, kendini dışarıya (IMF..vb.) teslim etmiş bir siyasi iradenin halinin, herkesçe, en azından farkedilmesi ve karşı durma, hakkını arama tutumuna baskıyla yönelinmesi süreci olarak yaşanmıştır, yaşanmakta dır.
TTB, yıllardır izlenen çizginin Türkiye adına olumsuzluğuna işaret etmiş ve bunun sağlığa yansımalarının olumsuz olacağını savunmuş ve yaşananlar üzerinden somutlayarak göstermiştir.
Bugün itibarıyla 57. Hükümet ve onun sağlık alanındaki politikalarının uygulayıcısı olan Sağlık Bakanı iki yıllık "istikrarlı" bir süreyi doldurmuştur. Bu süre içerisinde, Türkiye sağlık ve tıp ortamı adına, özel olarakta hekim ve diğer sağlık çalışanları adına bütünlük taşıyan olumlu bir icraatı anabilmek mümkün değildir.
Sağlık alanında politikaları belirleyip uygulayacak olan bakanlığın içinde bulunduğu durumu aktarmakta tek bir örnek yeterli açıklayıcılığı taşımaktadır: Ocak 2001'de bakanın kendi getirdiği SB Proje Koordinatörü, ardından üç ay geçmeksizin müsteşar, bazı müsteşar yardımcıları, hukuk müşaviri, Ankara'daki bir büyük hastanenin başhekimi açıklamalar yaparak istifa etmişlerdir. Sağlık Bakanlığı, -iddialardan da anlaşıldığı gibi- asli olarak sağlıkla bir ilgisi olmayıp bir rant kavgasının merkezi halindedir. TTB'nin iş yapacağı alandaki temel muhatabının hali ve kapasitesi, Türkiye adına en önemli talihsizliktir.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'nin, yukarıda çok kısaca tanımlanan ortamda, geçtiğimiz bir yıldaki çalışmalara ilişkin değerlendirmesi aşağıdadır:
ÖZLÜK HAKLARI
Merkez Konseyi 49. Büyük Kongre ile önümüzdeki dönemde yapılacak etkinliklere ilişkin bir değerlendirme yazısını 3 Ağustos 2000 tarihinde Tabip Odalarına gönderdi. Söz konusu yazıda, 57. Hükümetin geçmiş bir yıl içerisinde TBMM' den 204 yasa çıkartmasına rağmen sağlık alanına ilişkin somut tek bir yasanın olmaması da belirtilerek, Türk Tabipleri Birliği'nin mevcut Türkiye sağlık ve tıp ortamında etkin bir çaba içerisinde olmasının gerekliliği vurgulanıyordu. 49. Büyük Kongre'nin özlük hakları açısından (ücretlerimiz, çalışma ortamlarımız, sağlık ortamı, sağlık hakkı) vurguyu öne çıkartması, yürütülmesi gereken faaliyetin ekseni konusunda da bir belirlemeye işaret ediyordu. Bu anlamda dönem boyunca aşağıdaki etkinlikler gerçekleştirilmiştir.
Eylül 2000 sonunda Genel Yönetim Kurulu toplantısı yapılmış, hekimlerin öncelikli özlük haklarına yönelik 10 maddelik yasa tasarısı teklifi sunulmuştur.
9 Ekim 2000 tarihinde "Hekimlerin Mali Haklarının İyileştirilmesine Yönelik Öncelikli Yasa Tasarısı Önerileri" broşürü ve "Oyalanmayalım Oylayalım" afişleri tabip odalarına gönderilerek 1 Kasım 2000 tarihinde hekim oylaması için etkin bir sürecin başlatılması istenmiştir. Yapılan bölge toplantılarında konu tartışılmış ve tabip odalarımız bütün hekimlere ulaşmayı hedefleyen etkin bir süreci yürütmüşlerdir.
1 Kasım 2000 tarihinde oylama sonuçları ulaşmış ve 35.000 hekimin tek tek oylarının toplandığı ortaya çıkmıştır.
7 Kasım 2000 tarihli GYK toplantısında "Türk Tabipleri Birliği Uyarı Eylemlerine Başlıyor" deklarasyonu yapılmıştır. Bu deklarasyonda 15 Kasım'da basın açıklamaları, 22 Kasım'da toplanan oyların yetkililere iletileceği ve hekimlerin aynı gün bu etkinliği izlemek üzere "Uyarı Eylemlerinde Özen Gösterilecek Kurallar" çerçevesinde sağlık hizmeti sunamayacakları ve 29 Kasım'daki TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Sağlık Bakanlığı bütçesinin görüşülmesi öncesi 28 Kasım'da toplu nöbet tutulacağı belirtildi.
Deklarasyonla duyurulan etkinlikler hekimlerin ilgisi ve katılımıyla, basının da süreci yansıtmasıyla kamuoyunda önemli ölçüde duyuldu.
1 Aralık 2000 tarihinde, Emek Platformu'nun Türkiye ölçeğindeki etkinliklerine Türk Tabipleri Birliği ve hekimler, geçmişe göre daha fazla  katılarak çalışanlar olarak ortak taleplerini dile getirdiler.
9 Aralık 2000'de, süreç boyunca konuyla ilgili yürütülen etkinlikleri değerlendiren bir broşür (Bu Bordro Değişecek) hekimlere ulaştırılmak üzere tabip odalarına gönderildi. Aynı zamanda hazırlanan üç ayrı reçete formu da dağıtılmak için iletildi.
Sağlık Bakanlığı'nın, yürütülen çalışmalara karşın, taleplerimizle ilgisi olmayan bir Döner Sermaye Yasa Tasarısı hazırlığını gündeme getirmesi nedeniyle de, Sağlık Bakanı'ndan randevu istendi. Telefonla, bizzat kendisiyle yapılan görüşmede, olumlu yanıtı üzerine randevuya katılmak üzere tabip odaları temsilcilerinin 15 Aralık'ta Ankara'da olmaları belirtildi. Ancak Sağlık Bakanı'nın kendi verdiği randevunun gerçekleşmesini engelleyen nezaketsiz tutumu sonucu randevu gerçekleşmedi.
Ocak başında "Daha İyi Bir Hekimlik Ortamı, Daha İyi Bir Sağlık Hizmeti Verebilmek İçin, Daha İyi Bir Ücret İçin Hakkımızı İstiyoruz. /Reçetelerimi Kırmızı Kalemle Yazıyorum" etkinliği ile ilgili kalem ve afişler hekimlere ulaştırılmak üzere tabip odalarına iletildi.
2001 Şubat başında GYK toplantısı yapılarak süreç boyunca izlenen çizgi değerlendirildi. 15 Şubat'ta Merkez Konseyi ve Ankara Tabip Odası yöneticileri basına yönelik bir etkinlik ile birlikte Maliye Bakanı ile görüşmeye gittiler. Maliye Bakanı görüşmede, yetki yasası çerçevesinde hekim ve diğer sağlık çalışanları lehine bir arayış içerisinde olduklarını ifade etti. Şubat sonunda, İzmir Tabip Odası taleplerimizi içeren bir miting düzenledi. Bu mitinge bölge tabip odalarından da katılım sağlandı. 
Merkez Konseyi, 19 Şubat "krizinin" ve "krize çözüm için" gündeme getirilen arayışların bütün Türkiye'de yaşayan ve emeğiyle geçinenler için bir saldırı olacağı gerçeği karşısında Emek Platformu çalışmalarına güç vermeyi öncelendi. Emek Platformu'nca hazırlanan Alternatif Program ve 14 Nisan 2001 tarihinde Türkiye ölçeğinde yapılacak etkinlikler öne çıktı. Ne var ki Emek Plaftormu'nun  sürece yönelik yaklaşımlarındaki farklılıklar arzu edilen tutumun gelişmesini engelledi. Türk Tabipleri Birliği tabip odalarına bir değerlendirme genelgesi yollayarak "Şimdi Değilse Ne Zaman? Biz Değilsek Kim?" vurgusuyla, özlük haklarımız, sağlığımız ve ülkemiz konusunda daha duyarlı bir sürecin gereğini yerine getirmek durumunda olduğumuzu belirtti.   
25 Mayıs'ta toplanan GYK tarafından yapılan basın toplantısıyla "ülkemizden, sağlığımızdan, özlük haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz" teması ve bu tema çerçevesinde etkinliklerin yürütüleceği bir program somutlanarak açıklandı.
Merkez Konseyi, Mayıs sonu itibariyle bu alanda yürüttüğümüz faaliyetin ara sonuçlarının aşağıdaki gibi toparlanabileceği düşüncesindedir:
1-Hekimler, sürecin başında, "Hekimlerin Mali Haklarının İyileştirilmesine Yönelik Öncelikli Yasa Tasarısı Önerileri" broşüründeki talepleri incelemişler ve bunun gerçekleştirilebilir olduğunu ve gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünerek sürece  katılmışlardır.
2-Süreç boyunca hekimlerin yanı sıra, milletvekilleri, siyasi partiler, parti grup başkan vekilleri, bakanlar vd. kısacası bütün muhataplar bilgilendirilmiştir. Benzer bir çaba medya için de gösterilmiştir.
3-Bu çabaların sonucu olarak kamuoyu, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının talepleri konusunda  haklı olduğumuzu teslim etmiştir. Bu önemli bir aşamadır.
4-Etkinlikler, bütün tabip odalarımız üzerinden ve bütün hekimleri kapsamak üzere yürütülmüştür. Bugün Türkiye'de TTB ve tabip odalarının yürüttüğü bu faaliyetten haberdar olmayan bir hekim düşünülemez. Hekimler, kendileri bu sürece katılmak ve gereğini yapmak üzere bir duyarlılık içine girmişlerdir. Dolayısıyla bir diğer kazanım, hekimlerin birlikte olma ve davranma tutumlarında artıştır. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi ve tabip odaları yöneticileri, hekimlerin birinci gündem maddeleri olduğunu belirttikleri özlük hakları konusunda, onları da sürece katılmaya çağıran ve hep birlikte gereğini yapma konusunda istikrarlı ve ısrarlı bir tutum izlemişlerdir.
5-Bu süreçte, döner sermaye gibi taleplerimizle ilgili olmayan öneriler oyalama amacıyla Hükümet/Sağlık Bakanlığı'nca gündeme taşınmıştır. Oysa ki, taleplerimizin neler olduğu (maaşa ve emekliliğe yansıyan bir ücret iyileştirmesi gibi) bütün netliğiyle sürecin başında ifade edilmiştir. Döner sermaye uygulamasının keyfiliği başta olmak üzere, gerçek bir ücret iyileştirmesi olmadığı bütün hekimlerce bilinmektedir. Sağlık Bakanı'nın TTB'nce yürütülen etkinliklerin kuvvetiyle Döner Sermaye Yasasını Maliye Bakanı'na imzalatması ve TBMM'den geçirmiş olması etkinliklerimizin gücünü ortaya çıkartmıştır. Türkiye'de hekimlerin büyük bir çoğunluğu böyle bir oyalamaya ve kamuoyunda "Hekimler zam aldı" yanılsaması yaratılmasına aldanmamış olup,  TTB Merkez Konseyi'nin 3 Ağustos 2000 tarihli genelgesinde belirttiği bu tehlikeli oyunu fark etmiştir.
6-Sürecin özel bir vurgusu da, sonuç alma iddiasıdır. Gerçekten de, taleplerimizin gerçekleştirilmesinin önünde bir tek engel olabilir, o da bizlerin süreçten vazgeçmesi! Bu olmadığı takdirde, hükümetin haklı taleplerimizin önünde durması mümkün değildir. Bunu bütçe görüşmeleri sırasında bir milletvekili de ifade etmiştir:"Talepler halkın desteğini almıştır, ya biz verelim, yoksa zorla alacaklar". Türk Tabipleri Birliği'nin bütün hekimlerle birlikte yaşadığı ve yaşattığı süreç, "biz istersek gerçekleşir" kararlılık noktasına ulaşma ve elde etme sürecidir. Bu süreçte yöneticilerin ve aktif rol oynayanların ısrar ve kararlılığı temel öneme sahip görünmektedir. Unutulmamalıdır ki, hiçbir hak, herhangi bir ana özgü ısrarsız ve geçici uğraşlar sonucu elde edilmemiştir.
7-TTB ve tabip odaları, süreci tartışırken, herhangi bir eylem biçimi ya da herhangi bir zaman dilimiyle kendilerini sınırlamamışlardır. Elbette belli takvimleri gözetmişlerdir. Ancak temel hedef, taleplerimizin gerçekleştirilmesi ve bunun için gereken neyse onun yapılması olarak belirlenmiştir.
8-Gelinen nokta, Türk Tabipleri Birliği Büyük Kongresi'nin bir yıl boyunca yürüttüğü faaliyeti değerlendirerek bu başlıkta önümüzdeki dönem programını somutlamasıdır.