Ana Sayfa | Eski Sayılar

TIP DOKTORLARI İÇİN DOÇENTLİK SINAV YÖNETMELİĞİ VE
DOÇENT ATAMALARI KONULARINDA TTB GÖRÜŞLERİ


İlk kez 1946 yılında  yürürlüğe giren 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu ile belirlenen doçentlik sınavına yönelik düzenlemeler günümüze kadar dört kez çeşitli değişikliklere uğramasına karşın, hala istenen düzeye ulaşamamıştır.

Son olarak 1 Eylül 2000 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan yeni düzenleme  ile bazı olumlu gelişmeler beklenmekteyse de, TTB olarak ülkemiz gerçeklerine uygun, nesnel, yanlışları en az olan düzenlemelerle ilgili bir çalışma grubu ile geçmişe yönelik değerlendirme yaparak, diğer ülke örneklerini de gözden geçirerek bu konudaki görüşlerimizi bu dökümanda topladık.

Geniş platformlarda, (tıp fakülteleri ve akademik ortamlarda da) tartıştıktan ve tıp fakültelerinde halen uygulanmakta olan atama kriterlerini de anket soruları ile öğrendikten sonra  genişletilmiş raporu meslektaşlarımıza sunmayı planladık.

Doçentlik Sınav Sistemi ve Yönetmeliğinin Günümüze Kadar Olan Değişimleri:

13.6.1946 tarihinde kabul edilen 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu, 18.6.1946 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanunun 18. ve 19. maddeleri uyarınca doçentlik bilim sınavına başvurabilmek için;

-Adayın bilim kolu ile ilgili bir yüksekokul diploması almış olması;

-Doktora ünvanını veya tıpta uzmanlık  yetkisini aldıktan sonra kendi bilim kolu ile ilgili bir işte en az iki yıl eylemli olarak çalışmış olması, şartı getirilmiştir. Bu maddeler ile;

-Başvurunun yılda bir kez yapılabileceği,

-Yabancı dille ilgili sınavın jüri tarafından yapılacağı, belirtilmektedir.Yabancı dil ve bilim aşamalarında ayrı ayrı başarılı olma halinde  Doçentlik ünvanı alınabilmekteydi. Aynı kanunda jüriler Üniversitelerarası Kurul tarafından ordinaryüs profesör veya profesörler arasından seçilir hükmü yer almaktaydı.

20.6.1973 tarihinde kabul edilen ve (1750 sayılı Üniversiteler Kanunu), 7.7.1973 tarihinde yürürlüğe giren ikinci düzenleme 19. maddede belirtilen başvuru koşullarına ilave olarak en az dört yıl sınava gireceği bilim kolunda çalışma zorunluluğu getirilmiştir. Başvuru sayısı yılda ikiye çıkarılmış, sınav aşamalarına tez, kollokyum ve deneme dersi ilave edilmiştir. Jürilerin Üniversitelerarası Kurul tarafından torbadan ad çekerek belirlenmesi koşulu getirilmiştir.

4.11.1981 tarihinde kabul edilen, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, 6.11.1981 tarihinde yürürlüğe girmiş olup,eskilerinde belirtilen belirli bir süre sınava gireceği bilim kolunda çalışma zorunluluğu bu yasada kaldırılmıştır.

Başvuru sayısı yeniden yılda bire indirilmiş,"Yabancı Dil" sınavı ise merkezi olarak yapılır hükmü getirilmiştir. Sınav aşamalarından olan tez ve deneme dersi kaldırılmış olup yabancı dil, yayın ve sözlü sınav olarak değiştirilmiştir. Jüri belirlenmesi konusunda da Üniversitelerarası Kurul tarafından profesörler arasından  bilgisayar yardımı ile belirlenmesi yolu seçilmiştir. Üç sınavda başarısızlık halinde başvuru hakkının ortadan kalktığı hükmü getirilmiştir.

1 Eylül 2000 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan Doçentlik Sınav Yönetmeliği ile yapılan ana değişiklikler sınav komisyonunun belirlenmesi yöntemi, sınava başvuru hakkının sonsuz olmasıdır. Başvuruların yılda bir kez, en geç 31 Mart günü çalışma saati bitimine kadar yapılması hükmü getirilmiştir.

Yabancı dil basamağını aşmak için  adayların Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı'na (ÜDS) girmeleri ve en az 65 puan almaları şartı getirilmiştir. ÜDS alanında belirlenen Sağlık Bilimleri temel alanı sınav alanı olarak belirtilmiştir.

Doçentlik Sınav Komisyonu ve Temel Alan Danışma Komisyonları  yeni yönetmelikte yer almış olup görev alanı tanımları yapılmıştır. Adayların doçentlik jürilerinin belirlenmesinden sorumlu olan  bu komisyonlar daha önceki yönetmeliklerde  bulunmamaktadır.

Günümüze Kadar Doçentlik Sınavı  ile İlgili Bilinen Sorunlar Şunlardır:

1-Adayın sınava girdiği alanda belirli bir süre deneyiminin  gerekli görülmemesi,

2- Sınav jürilerinin belirlenmesinde nesnel olmayan yöntemlerin kullanılması,

3-Adayın yayınlarının değerlendirilmesinde nesnel ölçütlerin belirlenmemesi,

4-Yayın değerlendirme kararının sözlü sınav  günü adaya bildirilmesi sonucu olumsuz olması halinde ortaya çıkan zaman, ekonomik ve iş gücü kaybı,

5-Sözlü sınav öncesi adayın genel bilgi sınavına girmemiş olması,

6-Adayı değerlendirecek jürinin yayın değerlendirme de dahil objektif kriterlerle belirlenmemiş olması,

7- Kazanılan tüm akademik ünvanların Üniversite dışında kullanılabilir olması.

1 Eylül 2000 Tarihli Doçentlik Sınav Yönetmeliği ile  ilgili  Görüşlerimiz:

Günümüze kadar olan aksaklıkları düzeltmeye yönelik iyi niyetli bir girişimin ürünü olduğunu düşündüğümüz bu yönetmeliğin, bütünü içinde değerlendirildiğinde desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ancak uygulamanın kaliteyi daha ön plana çıkarabilmesi ve nesnel ölçütlere dayalı bir sınav için aşağıda belirtilen konuların yeniden gözden geçirilip; önerilerimizin dikkate alınması halinde  olumlu gelişmeler olabileceğine inanıyoruz.

Adaylarla İlgili Önerilerimiz:

1-Doçentlik yabancı dil sınavı başarı puanının düşürülmesi bilimsel gelişmeleri izleyecek, üretecek ve öğrenci yetiştirecek olan kişilerin seçiminde olumsuz bir uygulama olarak öne çıkmaktadır.

Önerimiz yabancı dil başarı puanının tekrar eskisi gibi en az 70 puan olarak belirlenmesidir.(Madde 5 'le ilgili)

2-Adayların mezuniyet öncesi ve sonrası eğitim veren bir kurumda en az iki yıl çalışmış olması -eğitime katkı açısından- önemli bir gerekliliktir. Ayrıca Eğiticilerin Eğitimi kursundan -Eğitim Becerileri Geliştirme Kursundan- sertifika almak  doçenlik atamaları açısından özendirici bir katkı olarak kabul görmelidir. Sürekli Tıp Eğitimi konusundaki etkinlikleri açısından TTB Kredilendirme Puanlarının da  doçent atamalarında dikkate alınmasının gerekli olabileceği görüşündeyiz.

3-Doçentlik sınavına başvuru sayısındaki kısıtlamanın kaldırılması önemli bir değişikliktir.(Madde 4) Kısa dönemde nesnel olmayan sebeplere bağlı başarısızlıklarda aday lehine gibi görünse de, uzun vadede  hem zaman kaybı, hem de kalite düşüşüne neden olabilir.

4-Adayın iki kez aynı jüriden başarısız olması halinde üçüncü sınavında jüri üyelerinin 3/5'inin değiştirilmesi nesnel olmayan nedenlerle olan başarısızlıkların önlenmesine katkıda bulunabilir.

(Madde 11).
5-"Sözlü sınava giriş hakkı-bilimsel eserlerin değerlendirilmesinin sonucu,sözlü sınavdan en az 3 ay önce adaya bildirilmelidir" cümlesi Madde 13'e ilave edilmelidir.
6-Adayın eserlerinin incelenme aşamasında bir tanesi SCI (science citation index) kapsamındaki bir dergide yayımlanmış  en az iki araştırma makalesi; yabancı dilde hakemli dergilerde yayımlanmış toplam beş makalenin minimum şart olarak belirlenmesi, başlangıç olarak adayların çalışmalarının daha objektif olarak değerlendirilmesine olanak sağlayacaktır.
7-Eserlerinin inceleme aşamasının tamamlanmasını takip eden beş yıl sonra tekrar sözlü sınava başvuran adayın, başvurudaki yayınlarına en az bir araştırma çalışmasını ilave etmiş olması akademik çalışmaların sürekliliğini belgelemek için güvence oluşturacaktır.(Madde 13)
8-İlgili Tıp Ana Bilim Dalı ile ilgili uzmanlık sonu yeterlilik sınavı konması halinde bu sınavın geçilmiş olması şartı getirilmelidir.
Jüri ve Komisyonlarda Görev Alacak Profesörler İçin Önerilerimiz:
1-Madde 7'de "Temel Alan Danışma Komisyonu" alt başlığı "c" bendinde değinilen akademik koşulların belirlenmesinde önerilen puanlama sistemi öneri olmaktan çıkarılıp kesinlik kazandırılmalıdır. Jürilerde görev alacak profesörler için minumum kriterler aşağıda belirtildiği gibi olmalıdır.
a)Akademik faaliyetleri-yayınları için en az 20 atıf almış,                                             
b)Akademik faaliyetlerinin sürekliliği için son beş yılda en az beş makale veya yabancı dilde yazılmış bir  kitap veya  kitapta bölüm yazmış olmak,                                         
c)Eğitim faaliyetleri için  çalışma hayatının son beş yılını  mezuniyet öncesi eğitim veren fakülte veya enstitüde   aktif olarak  geçirmiş olmak zorunluluğu aranmalıdır.
"Doçentlik sınav komisyonu" ve "Temel Alan Danışma Komisyonu"nda  görev alacak profesörler için de Jüride yer alacak profesörlerde aranacak minumum kriterleri taşımaları ve eğitim veren kurumlarda aktif olarak çalışmaları esası getirilmelidir. Emekli öğretim üyeleri bu komisyonlara danışman olarak katkıda bulunabilirler. Bu iki komisyonda görev alacak kişilerin üst üste iki dönem seçilmemesinin yararlı olacağını düşünmekteyiz.
Uzun vadede, kazanılan tüm Akademik ünvanların Üniversiteler dışında kullanılmaması için yasal düzenlemelerin yapılması gerekliliğine  inanmaktayız