Ana Sayfa | Eski Sayılar

Hekimler arası dayanışma ve sağlığı gündem yapmak için
14 MART TÖRENLERİNE KATILALIM!


Türk Tabipleri Birliği, Türkiye'de yaşayan insanların sağlığı ve hekimlik ortamı adına yürüttüğü mücadelede, başarıya ulaşmanın ''olmazsa olmaz'' koşulunun hekimler arasındaki dayanışma olduğunu belirterek, tüm hekimleri 14 Mart'ta yapılacak törenlere katılmaya çağırıyor.

Hekimlerin ücret ve özlük haklarına ilişkin yürüttükleri mücadele, geçtiğimiz ay yapılan ve geniş katılımların sağlandığı eylemlerle,  hekimlere 14 Mart öncesi oldukça önemli bir moral destek sağladı.

MALİYE BAKANI İLE GÖRÜŞÜLDÜ

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi ve  Ankara Tabip Odası Yöneticileri 15 Şubat 2001 tarihinde Maliye Bakanlığına gittiler. "Bu Bordro Değişecek" önlükleriyle Kızılay'a kadar yürüyüp ardından Maliye Bakanlığı'na geçen gruptan  20 kişilik heyet Maliye Bakanı ile görüştü. Görüşmede Maliye Bakanı Sümer Oral, Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulları aktararak kaynak sıkıntısını dile getirdi. Bakan Oral, hükümetin aldığı yetki yasasını hatırlatarak bir hazırlık içerisinde olunduğunu belirtti.

Görüşmeden çıkıldığında basının  "Bir sinyal aldınız mı?" sorusuna yanıt olarak, Türk Tabipleri Birliğinin sinyallerle değil, somut adımlarla ilgisi olduğu belirtilerek, Bakana, hekimlerin uzun süredir yürüttüğü etkinliklerin "Türkiye'de kaynak yok" cümlesini kabul etmediğini, çalışanlara, sağlık çalışanlarına ve hekimlere kaynak ayırmayan bir hükümetin sağlığa kaynak ayırmamak tutumunun bir ifadesi olduğu aktarıldı.

Antalya'da Faks Eylemİ, Samsun ve İzmİr'de Yürüyüş

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi ve Ankara Tabip Odası  15 Şubat'ta Maliye Bakanı ile görüşürken, Tabip Odaları da basın açıklamaları yapıp, Maliye Bakanlığı'na faks çekerek bu sürece katıldılar. 17 Şubat'ta toplanan Antalya Hekim Meclisi, döner sermaye sistemine yarattığı ve yaratacağı olumsuzlukları gözönüne alarak özünde karşı olduğunu, ne hekimlere ne sağlık çalışanlarına ne de halka yararı olmadığını, var olan eşitsizlikleri daha da arttıracağını vurgulayarak çözümünün döner sermaye sistemi olmadığını belirtiyordu. Maaşa ve emekliliğe yansıyan taleplerin ve tam süre uygulamasının hayata geçirilmesinİ isteyerek hükümetin yetki yasasını hekimler ve sağlık çalışanları lehine kullanmaya çağırıyordu. 23 Şubat'ta Antalyalı hekimler postaneden bütün bakanlara faks çekerken, Samsun Tabip Odası döner sermayenin bir aldatmaca olduğunu belirterek "Bu Bordro Değişecek" önlükleriyle yürüyüş yapıyordu. Samsun Tabip Odası Başkanı Dr. Ferhan Hamarat yaptığı konuşmada " Bizler iyi sağlık ortamlarında iyi hekimlik yapmak istiyoruz. Koruyucu hekimliğin etkinleştirilmesini sağlık ocaklarının güçlendirilmesini istiyoruz. Biz iyi hekimlik için hakkımızı istiyoruz" diyordu.

25 Şubat'ta İzmir'de bölge tabip odalarının katılımıyla gerçekleşen mitingte de benzeri temalar işlenerek, ısrar ve inatla çalışanlardan, halk sağlığından, iyi hekimlikten yana bir itiraz ve sonuç alana kadar devam etme kararlılığı vurgulanıyordu.

Dikkat; "krize" gelmeyelim ya da kriz adı altında çalışanlara, haklarımıza yeni bir saldırı
19 Şubat 2001 günü öğleye doğru Türkiye nurtopu gibi bir kriz sahibi oldu. İlginçtir kriz hissedilmedi, kriz olduğunu bizzat Başbakan söyledi, hem de ertesi gün yani 20 Şubat'ta ihaleler olduğunu bile bile! Kriz olduğunu Başbakan söyledikten sonra "piyasaların bunu hissetmemesi" mümkün değildi; hislerini hemen yansıttılar. Borsa çöktü(!), döviz yükseldi (!) Bu "duygu" yoğunluğu reaksiyonlara rağmen, duygusuz halkımız hiç etkilenmedi(!) Çünkü uzun bir süredir izlenen politikalara bağlı olarak halk zaten yoksullaştırılarak çökertilmiş, baskılarla duygularını ifade etmesi engellenmişti. Koca Türkiye'de krizden etkilenen ve duygularını ifade eden tek alan borsa ve dövize bir başka ifadeyle "piyasalara" kalmıştı. 

Artık herkes tarafından bilinen IMF politikaları, onun uygulayıcısı hükümet ve benzeri laflar eskidi. Bu politikalara makyaj için doğrudan ABD'ye bağlı düzenlemelerin de Türkiye'de yaşayanlara katkı sunmayacağı tartışılmaz bir gerçek.

14 Mart 2001

Türk Tabipleri Birliği uzun süredir izlediği çizgiyle umudun ve çözümün kendi çabalarımıza bağlı olduğunu pratik olarak da göstermeye çalışıyor. Türkiye'de yaşayanların sağlığı adına, hekimlik ortamı adına, olumlu bir gelişme olacak ise bu bütünüyle hepimizin çabalarına bağlı. Bu nedenle 14 Mart'ta birarada oluşumuzun ve olumlu adımlar atılmazsa ortak tutum geliştirme iddiamızın bir kez daha ifade edilmesi, hem Türkiye'de yaşayanlar hem de hekimler adına bir umut olacaktır. Umudu tüketmemek ve yeşerterek geliştirmek adına devam.