Ana Sayfa | Eski Sayılar

TTB Genel Sekreteri Dr. Bilaloğlu, oylama sonuçlarını değerlendirdi
"Artık tahammüle gerek yok"


Bu bildiğimiz kadarıyla bir meslek örgütünün Türkiye'de ilk kez başvurduğu bir yöntem olarak da özgünlük taşıyor.  Hekimlerin ilgisinin ise üst düzeyde olduğunu söylemek yanlış olmaz. 25 ile yaklaşık 60 yaş arasındaki bir topluluğun günlük mesaileri arasında oy kullanmalarını istiyorsunuz. "Ne olacak, basit bir iş" dememek gerekir. Bir etkinliğe eğer bir anlam yüklemiyorsanız ne kadar basit olursa olsun yapmazsınız.

Herkes haklı ve asgari talepler olduğunda birleşiyor ve yine herkes hükümetin bunu vermek istemeyeceği öngörüsüne sahip. "istikrar programı"vb. gerekçelerin içtenlik taşımadığını da söylüyorlar. Kısacası haklı taleplerin karşısında haksız konumunda ısrar eden bir hükümet tablosu çıkıyor. Bu durumda ise hekimler giderek ortaklaşan bir yanıtı dile getiriyorlar:"Artık tahammüle gerek yok, hakkımızı alalım!"

Sağlık Bakanı da "kabul ediyorum" diye oy veriyor. Bir başka ifadeyle iktidarda olmasına rağmen bir şey yapacağını düşünmüyor ve ben de istiyorum diyor; kimden istiyor onu bilmiyoruz. Çünkü biz kendisinin de yer aldığı hükümetten istiyoruz ve bildiğimiz kadarıyla karar verecek olan da onlar.

Ne yapacaksınızın yanıtı hep birlikte sonuç almak için gereken ne ise onun yapılacağıdır. Bütün hekimlerin gözü ve kulağı TTB/TO'da olursa ve dayanışma içerisinde demokratik ve meşru bir zeminde ilerlersek sonuç almamak için hiçbir gerekçe olamaz.


- TTB olarak Türkiye ölçeğinde oylama yaptınız; hekimlerin yaklaşımı ve katılım nasıl oldu?
Evet, kabaca 15 Ekim'de başlayan ve yaklaşık on beş gün süren bir çaba ile "hekimlerin mali haklarıyla ilgili öncelikli yasa önerileri" hekimlere iletildi ve değerlendirmeleri istendi. Tabip odası yönetici ve aktivistlerinin de normal mesaileri yanı sıra vakit ayırabildikleri düşünülürse, kısa süre içerisinde en az 50 bin hekimin haberdar edilebilmesi büyük bir başarı olarak görülmelidir.. Bunun en somut göstergesi ise toplanan oy sayısının 35 bine yaklaşmış olması. Kısacası 35 bin hekim bizzat oy kullanarak, hazırlanan tasarıyı onayladıklarını belirtmiş oldular. Bu bildiğimiz kadarıyla bir meslek örgütünün Türkiye'de ilk kez başvurduğu bir yöntem olarak da özgünlük taşıyor.  Hekimlerin ilgisinin ise üst düzeyde olduğunu söylemek yanlış olmaz. 25 ile yaklaşık 60 yaş arasındaki bir topluluğun günlük mesaileri arasında oy kullanmalarını istiyorsunuz. "Ne olacak, basit bir iş" dememek gerekir. Bir etkinliğe eğer bir anlam yüklemiyorsanız ne kadar basit olursa olsun yapmazsınız. Dolayısıyla hekimler tutumlarını  göstermek ve arkasında olduklarını iletmek istediler; bu bir yanı. Diğeri ise paketin içeriğine yönelik. Daha doğrusu gerçekleştirilebilirliğine. Herkes haklı ve asgari talepler olduğunda birleşiyor ve yine herkes hükümetin bunu vermek istemeyeceği öngörüsüne sahip. "istikrar programı"vb. gerekçelerin içtenlik taşımadığını da söylüyorlar. Kısacası haklı taleplerin karşısında haksız konumunda ısrar eden bir hükümet tablosu çıkıyor. Bu durumda ise hekimler giderek ortaklaşan bir yanıtı dile getiriyorlar:"Artık tahammüle gerek yok, hakkımızı alalım!"
- Oy, bu ülke insanları için kerhen yapılan bir görev olarak görülür ama siz,  hekim oylamasına özel bir önem yükleyerek, oylayanı seyircilikten aktif katılımcılığa doğru götüren bir sürecin ilk adımı olarak değerlendiriyorsunuz diyebilir miyiz?
TTB bir meslek örgütü, hekimler de belli bir eğitim almış insanlar. TTB olarak hekimleri ilgilendiren konularda görüş bildirmekle birlikte çözüm konusunda ilerleme kaydetmek Türkiye'de çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Bu nedenle tutumun hep birlikte geliştiriliyor olması çok özel bir değer taşımaktadır. Seyirci olmaktan çıkıp, kendi sorunlarına, hayatına müdahale eden, dışardan yapılan müdahalelere de tepki gösteren özne olmaya başlamanın yolu da gerçekten bu birliktelikten geçiyor. Bir başka ifadeyle hekimler şu ya da bu rakamı oylamadılar bizzat taraf olduklarını göstermiş oldular.
- Yetkililerin yaklaşımı nasıl oldu?

Hastaneler, il sağlık müdürlükleri vb. ni kastediyorsanız bize ulaşan bilgiler çok olumlu.. Hekim milletvekilleri ile diğer vekiller olumlu baktıklarını söyleyerek ülkenin zor şartlarını utangaç bir şekilde hatırlattılar. Herhangi birisi söze girmeden hemen eklediler: "Gerçi bankalar kurtarılıyor ama!". Ayrıca zamanının uygun olmadığı ya da daha önce hazırlansaydı, öyle değil de böyle olsaydı vb. görüşlerde var. Ancak net olan söz konusu taleplerin (ücret, izin, nöbetlerin karşılıklandırılması, sürekli eğitim için düzenleme vb.) haklı olduğu. Öyle ki Sağlık Bakanı da "kabul ediyorum" diye oy veriyor. Bir başka ifadeyle iktidarda olmasına rağmen bir şey yapacağını düşünmüyor ve ben de istiyorum diyor; kimden istiyor onu bilmiyoruz. Çünkü biz kendisinin de yer aldığı hükümetten istiyoruz ve bildiğimiz kadarıyla karar verecek olan da onlar.
- Süreç bundan sonra nasıl gelişecek?

İlk olarak söylenmesi gereken hekimlerin isteklerini ortaya koyduklarıdır. Yetkililer bir şey yapacaklar mı? Bunun net olarak öğrenileceği muhataplar var. Dolayısıyla vakit yitirmeksizin yarın değil, bugün ne yapacaklarını öğrenmek gerekiyor. Eş zamanlı olarak uyarı eylemlerinin başlayacağını duyuracak etkinlikler düzenlenecek ve hekimler sonuç almak üzere kararlı bir sürece ilk adımlarını atacaklar. Ne yapacaksınızın yanıtı hep birlikte sonuç almak için gereken ne ise onun yapılacağıdır. Bütün hekimlerin gözü ve kulağı TTB/TO'da olursa ve dayanışma içerisinde demokratik ve meşru bir zeminde ilerlersek sonuç almamak için hiçbir gerekçe olamaz.