Ana Sayfa | Eski Sayılar

Hekim oylamasının 15 günlük öyküsü
Hep birlikte yürümek için...


"Dalga mı geçiyorsunuz?; biraz ciddiyet lütfen!" bu cümleler ya da benzerleri,  öncelikli talepleri içeren yazılı materyallerin hekimlere iletilmesinin yeterli olmadığı, aynı zamanda bir de hekim oylaması yapılması önerisi getirildiğinde yüksek sesle sarfedildi. "Olacak iş miydi yani, işte talepler ortadaydı". Elbette hekimlere ulaştıracaktık, aslında bu da gerekmeyebilirdi. Bizler de hekimdik, oda seçimlerinde görev almıştık/görev verilmişti bizlere. Bu talepleri yetkililere iletmemiz yeterli olacaktı. Yerine getirilmez ise bizde bütün hekimlere bunu duyururduk! Ne var ki on yılı aşkın bir süredir bunu yapmış olmamıza rağmen hekimlerin bundan haberi yoktu (bunu daha sonra oylama sırasında hekimlerin ilk defa bunu yapıyorsunuz cümlelerinden de anladık). Evet ağırlık noktası kaymaya başlamıştı. İzmir Tabip Odası'nın ve onun adına öneriyi ifade eden Dr. Mustafa Vatansever'in içimizdeki imajıyla şakacılığı da ortada yoktu; kısacası ciddiydi! Şakacı birisi ciddi ise iş gerçekten ciddidir. Bunu deneyimlerimizden biliyorduk, tıpkı pek ses çıkartmayan hekimler ses çıkartıyorsa durumun gerçekten ciddi olduğu gibi.

24 Eylül'de MYK kararı vermiş ve odaları bilgilendirmek ve hazırlıkları yürütmek üzere Ankara'daki merkez konseyini görevlendirerek bölgelerine dönmüştü. Bundan sonrası bütün örgüt için bir teyakkuz haliydi: Oylamanın ciddi olduğuna herkesi inandırmak ve ardından bütün hekimlere 15 gün içerisinde ulaşarak oylamaya katılmaya çağırmak. 9 Ekim'de MK  yazısı odalara ulaştı, 13 Ekim'de afişler gitti, 18'inde oylama yönergesi, sandık tutanağı ve il/bölge tutanak örneği ile oy pusulaları gönderildi. MK üyeleri iller ile görüşmelerini sıklaştırarak bilgi aktarmaya ve bilgi almaya, bu bilgileri de paylaşmaya çaba gösterirken işin zor kısmını gerçekleştirmek üzere odalar sürece ağırlıklarını koyuyorlardı. Senelik izin alan oda yöneticisi, aktivistlerinin yanısıra bütün odalarda sandık yapmak için fikirler geliştiriliyor, kimi odalar il seçim kurulları ile ilişki kuruyor, kimisi acaba yasal mı endişesini bir an aklından geçiriyor, kimisi hızlıca oyları toplama çalışmasına girişiyor, kimisi önce aktivistlere eğitim çalışması düzenliyor ve ardından slaytlı vs. hazırlıklarla hastane toplantıları düzenliyordu. Oylama tahmin edilenin üzerinde ciddiydi ama önemli bir hekim gurubu mesajlarını iletiyordu: "Oyla moyla bu iş olmaz, iş bırakalım!"

Tabip odaları sandık kurar ve oy pusulası mühürlerken bir yandan da milletvekilleri ile ilişki kuruyor, siyasi partileri ziyaret programları yapıyor, yerel basına aktarımda bulunuyordu.

MK hekim milletvekillerine paketi iletip ardından 1 Kasım'da toplantıya çağırıyordu. Sağlık Bakanı ve Maliye Bakanı'na randevu talebi iletiliyordu. Muhtemeldir ki söylenecek söz olmadığından hala yanıt yokken Sağlık Bakanlığı'nın da hekim ve diğer sağlık çalışanlarının durumunun farkında olduğu yapılan açıklamalardan anlaşılıyordu. Sağlık Bakanlığı'nın bir teklif ile ücret artışı istediği kamuoyuna yansıyor ve yine bir yanılsama ile "gerçekleşti" bilgisi yayılıyordu. Ne var ki gerçekleştirecek hükümetin Sağlık Bakanı'da oy kullanıyor ve "O" da istiyordu. Hekimler iktidardan istiyordu bu açıktı da "iktidar" kimden istiyordu bu belli değildi!

Ama hekimler bu kez kararlıydılar. Oyalamaya gelmeyecek, önce oylayacak sonra da gereğini yapacaklardı. Sonuçta Türkiye ölçeğinde büyük bir enerji ile hekimler oylamaya katılarak 35 bine yakın oy kullanılmıştı. Daha önce yazıldığı gibi "şimdi onlar düşüneceklerdi" Rize, Ordu tabip odasından Tekirdağ'a, Diyarbakır, Mardin'den Hatay'a Ankara'dan İstanbul'a İzmir'e, Bursa, Antalya, Çanakkale'den Uşak, Giresun tabip odasına  kısacası bütün odalarda bir sürecin ilk adımları atılmıştı. Hep birlikte yürünecekti artık.

TTB MK hekim milletvekillerini de
bilgilendirdi.

Oy sayım işleri geç saatlere kadar
sürdü