Ana Sayfa | Eski Sayılar

Helsinki Deklarasyonu değişti*


Dünya Tabipler Birliği (DTB) Genel Sekreteri Dr.Human Delon ile Araştırma Etiği konusunda İyi Klinik Uygulamalar Dergisi tarafından yapılan söyleşi, önemli noktalara vurgu yapıyor. Dr. Delon, araştırmacılar için önemli bir rehber ve araştırmaya katılan hastaların korunmasını sağlayan bir kaynak olan deklarasyonda yapılacak değişikliklerin metni güçlendireceğini belirtti. DTB görüşünü yansıttığı için World Medical Journal (DTB Dergisi) Vol 46, No:2/Mart, Nisan, Mayıs, Haziran 2000 sayısından TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek'in çevirisiyle, sizlerle paylaşmak istedik.

İnsana hürmet, adalet, iyilik, yarar duygularında ve temel ilkelerinde hiçbir zaman değişiklik olmamasını umuyorum. "DTB Cenevre Bildirgesi" herşeyi tek bir cümleyle öylesine güzel özetlemiş ki: "hastanın sağlığı en öncelikli işimdir". Eğer, çok büyük olan araştırma toplumu bu ilkeyi hep aklında tutarsa, tartışacak daha az etik sorun buluruz

DTB özgün, alanında tek, ulusal Tabip Birliklerinin uluslararası kuruluşudur DTB'nin tanımladığı hedefi; tıp eğitimi, tıp bilimi, tıp sanatı ve tıp etiğinde en yüksek uluslararası standartları saptayacak insanlığa hizmet etmek ve tüm dünyadaki insanların sağlık hizmeti almalarına katkıda bulunmaktır. Bunlar yalnızca amaç değil, ancak gerçekten uzlaşmamız gereken hedeftir.

Helsinki Deklarasyonu, büyük araştırma topluluğuna, önemli bir rehber ve araştırmaya katılan hastaların korunmasını sağlayan bir kaynak doküman olarak kendini kabul ettirmiştir. Bu anlamda, araştırmacılar Helsinki Bildirgesi'nin sahipleridir. Helsinki Deklarasyonunun değişme sürecinde de, DTB, değişikliklerin onu zayıflatmak yerine güçlendireceğinden emin olmak üzere bir sorumluluk taşımaktadır.

- Dr. Delon, Helsinki Deklarasyonu, son 3 yılda biyomedikal araştırmalar alanının temel taşı olmuştur. Bu dönemde araştırma ve etik alanlarında neler değişti?
Temel araştırma teknikleri aynı kalmakla birlikte; araştırma ortamında önemli değişiklikler oldu. Küreselleşmenin itici gücü olan; global ekonomik büyüme, teknolojik gelişmeler, gücün el değiştirmesi ve artan rekabet elbette "araştırma" üzerinde etki yaptı. Daha çok para, daha çok rekabet, araştırma alanında da gündeme geldi, insan genomu gibi yeni konularda daha iyi teknikler uygulandı. Dahası; gücün bölgesel ya da uluslararası kurumlara yönlenmesi araştırma projelerinin etik boyutunun sürecini değiştirdi. Gelecekte; uluslararası düzenleyici kuruluşlara daha çok görev düşeceğine ve geleneksel ulusal düzenleyici kurulların işlevinin azalacağına inanıyorum.
Etik konusuna gelince, insana hürmet, adalet, iyilik, yarar duygularında ve temel ilkelerinde hiçbir zaman değişiklik olmamasını umuyorum. "DTB Cenevre Bildirgesi" herşeyi tek bir cümleyle öylesine güzel özetlemiş ki: "hastanın sağlığı en öncelikli işimdir". Eğer, çok büyük olan araştırma toplumu bu ilkeyi hep aklında tutarsa, tartışacak daha az etik sorun buluruz.
Gerçekte; giderek otorite ve varolan etik rehberlerin geçerliliği zayıflamaktadır. Bugün araştırma alanında karşılaştığımız, etik sorunlar net, çelişki yaratmayan rehberlere ihtiyaç göstermektedir. Bu değişimlere pozitif bakılmalı. Araştırmaların kalpleri, alanları ve sınırları sarsıldı ve umuyorum ki bu durum yıllardır kullandığımız, yerine hiçbir şey konulamaz Helsinki Bildirgesi de dahil tüm rehberlerin dikkatli ve sistematik bir değerlendirmesi ile sonuçlanır.

-DTB (WMA) nedir? Ne Yapar ve Neyi Hedefler?
DTB özgün, alanında tek, ulusal Tabip Birliklerinin uluslararası kuruluşudur. DTB'nin tanımladığı hedefi; tıp eğitimi, tıp bilimi, tıp sanatı ve tıp etiğinde en yüksek uluslararası standartları saptayacak insanlığa hizmet etmek ve tüm dünyadaki insanların sağlık hizmeti almalarına katkıda bulunmaktır. Bunlar yalnızca amaç değil, ancak gerçekten uzlaşmamız gereken hedeftir.
-Son 35 yılda DTB nasıl bir değişim yaşadı? Yeni milenyumunun ilk yıllarında DTB'nin görevinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
DTB, 50 yıl önce 2. Dünya Savaşında suç işlemiş bazı hekimlere yanıt olarak kurulmuştur. Örgütün ilk 50 yılı meslek için temelde hastayı korumak üzere bazı etik rehberler oluşturmakla geçmiştir.
DTB örgütünün, etik merkezli, dokümana dayalı yapısı, bilgiye dayalı hizmet örgütü olma yolunda önemli bir değişime uğramaktadır, ancak "etik" tüm çalışmaların temelini oluşturmaktadır.
Yeni milenyumda; DTB hekimler ve ulusal tabip birlikleri için digital bir ağ oluşturacaktır. Daha iyiye giden bir iletişim ve erişim, önemsediğimiz etik ilkelerin yaşama geçirilmesini kolaylaştıracaktır.

-DTB'nin yayınladığı metinler arasında Helsinki Deklarasyonu'nun yeri nedir? En tanınmışı olması, DTB'inin de bu deklarasyonu en çok önemsediği şeklinde yorumlanmasına neden olur mu?
Bir önceki Başkanımız Dr. Daniel Johnson, Helsinki Deklarasyonu'nu DTB'nin en değerli mücevheri olarak adlandırır. Bu doğru bir tanımdır. Yine de Helsinki Bildirgesi için en önemli bildirge demek uygun olmayabilir. Eğer DTB'nin değişik politikalarına yakından bakarsanız, olağanüstü nitelik ve önemde dokümanlara rastlarsınız. Helsinki Deklarasyonu, hekimlerin önemsediği etik ilkeleri içeren bir bildirge olarak önemlidir.

-Helsinki Deklarasoynunun sahibi kimdir? Açıkçası, 1964'de DTB'nin görevi dünyaya, böylesine otoriter bir doküman sağlamaktı. Bu amaç değişti mi?
Helsinki Bildirgesi, büyük araştırma topluluğuna, önemli bir rehber ve araştırmaya katılan hastaların korunmasını sağlayan bir kaynak doküman olarak kendini kabul ettirmiştir.
Bu anlamda, araştırmacılar Helsinki Bildirgesi'nin sahipleridir.
Helsinki deklarasyonunun değişme sürecinde de, DTB, değişikliklerin onu zayıflatmak yerine güçlendireceğinden emin olmak üzere bir sorumluluk taşımaktadır.

-Helsinki Deklarasyonunun biyo-medikal araştırmalarda yol gösterici olması konumunda olağanüstü bir basınç vardır. Bu basınç abartılmakta mıdır? Yoksa doküman gerçekten çok ağırlığı olan bir metin midir?
Hayır basıncın abartılı olmadığını düşünüyorum ve dokümanda yapılacak muhtemel değişikliklerle ilgili global reaksiyon da bildirgenin otoritesi ve değerini kanıtlamaktadır.

-Helsinki Deklarasyonunu değiştirme sürecinde neler olacak?
DTB, dikkatli, katılımcı ve sistematik bir süreç izleyecek ve konuya en önemli şeyin hastanın çıkarı olduğu önceliğiyle yaklaşacaktır.

-Öyle görülüyor ki, "terapötik müdahalelerle", "terapötik olmayan müdahaleler" arasındaki ayırımı korumaya çalışanlar arasında güçlü bir ayrışma olacak.  DTB bu tartışmayı nasıl çözecek?
Deklarasyonda herhangi bir değişiklik için ideal ölçütün ne olduğuna yoğunlaşarak. Doküman; çok açık, çelişkisiz ve mümkün olduğunca uygun olmalıdır. Ayrıca, global düzeyde uygulanabilirliği önemlidir. Bazı başlıkların açıklık getirmek yerine daha karışıklık yaratacağı görülürse sorunu çözmek için ortak bir çaba gösterilmeli. Benim değişim programının bu sorunlara başarılı çözümler getireceğine güvenim tamdır.

-Helsinki Deklarasyonunun değiştirme süreci nasıl oluyor? DTB üyeleri ve DTB dışındaki sesleri de değişiklik konusunda katmak için neler yapıyorsunuz?
Bir çalışma grubu atandı. Bu grup öneriler değişikliklerin taslağını hazırlama, koordine etme görevi taşıyor ve Dr. Nancy Dickley (Bakan, ABD) Dr.Judith Kazimurski (Kanada) ve Dr.Kati Myllymaki (Finlandiya) dan oluşmaktadır. Danışmaların derinlemesine yapılabilmesi için bir yıllık bir süre tanıdı. DTB web sayfasının tüm tarafların görüşlerini toplayacak şekilde hazırlanması kararlaştırıldı. Web sayfa adresi: www.wma.net dir ve tüm ilgililerin araştırmacıların, hastaların temsilcilerinin yorumlarını bu sayfaya koymalarını bekliyoruz. Yorumlar mümkün olduğunca spesifik olmalıdır. Öneriler ve değişikliklerin muhtemelen tartışılacağı ilk platform 52. DTB Genel Kurulu'dur. (Ekim 2000, Edinburg)
Elbette bu rehberlerin çok benzeşmemesi idealdir ancak hepsinde de temel ilkeler en azından uyumlu olmalı. "Uyum" pratikte mümkün mü? Tartışılabilir, bu ancak ilgili tüm kurumların birbirini dinlemesi ve birbirlerinin görüşlerine saygı duymaları ile mümkün olur. DTB, herkesle işbirliği yapma konusundaki görüşünü ifade etti.

-Son olarak, sizin araştırma etiği ve biyomedikal araştırmaların giderek küreselleşmesi ile ilgili kişisel görüşlerimizi öğrenmek istiyoruz. Özellikle araştırmaya şiddetle gereksinimi olan yerlerde hem bireyleri ve toplumun haklarını korumak hem de araştırma yapmak nasıl mümkün olacak?
Araştırma etiğinin değişik seviyelerde daha fazla entegrasyonu gerekli. Herşeyden önce, araştırma etiği rehberlerinin oluşturulması/paketlenmesi gerekli. Pek çok araştırmacı ve kurum; varolan rehberleri bilmiyor, farkında değil ve ulaşamıyor. DTB, DSÖ, CIOMS gibi kuruluştan varolan rehberlerin daha çok "kullanıcı dostu" olmasını sağlayabilir".
Ayrıca; araştırma etiği eğitimi zayıf. Mezuniyet öncesi dönemde bu konular çok iyi öğretilmiyor. Bu değişmeli. DTB ilk adım attı ve 1999 yılında Tıp Etiği ve İnsan Haklarını tüm dünyada tıp eğitimi müfredatı içine almaları ile ilgili bir karar çıkardı. Son olarak; araştırma yapan herkesin bu konulardaki duyarlılıklarının artırılması gerekir, bu alanda da dergilerin sorumlulukları büyüktür.

* Bu söyleşiyi izleyen günlerde, 7 Ekim 2000 tarihinde yapılan Dünya Tabipler Birliği 52. Genel Kurulu'nda Helsinki Deklarasyonu değişikliği kabul edildi.