Ana Sayfa | Eski Sayılar

Dr. Osman Öztürk:
"Özelleştirme öncesi direnci kırmaya çalışıyorlar"


Tıp Dünyası SSK 'da yaşanan olaylarla ilgili olarak Türk Tabipleri Birliği SSK Kolu Sekreteri ve İstanbul Tabip Odası Hastane Temsilcisi Dr. Osman Öztürk'le görüştü.

- SSK Okmeydanı Hastanesi'nde daha önceleri de basın açıklamaları ve toplantılar yapılırdı. Şimdiye kadar idari bir soruşturma, gözaltı ve ceza davasıyla karşılaştınız mı?

SSK Okmeydanı Hastanesi hekim ve diğer sağlık çalışanlarının yıllardır yürüttükleri mücadelede çok özel bir yere sahiptir. Hastane çalışanları gerek kendi haklarını, gerekse de SSK'yı savunmak konusunda yüksek bir duyarlılığa sahipler. Eski Çalışma Bakanlarından İmren Aykut'un "Hekimler aç gözlü. Ne kadar para versek de doymuyorlar" sözünü hatırlarsınız. İmren Aykut bu sözü söyledikten kısa bir süre sonra bir açılışa katılmak için hastaneye geldiğinde hekimlerin yoğun protestosuyla karşılaşmıştı. Daha sonra da hastane çalışanları gerek TTB'nin, gerek KESK'in, gerekse Emek Platformunun  eylemlerine  büyük katkılarda bulundular.

Şimdiye kadar onlarca kez  toplantılar, yürüyüşler ve basın açıklamaları yaptılar. Bu eylemleri sırasında hastaların, hasta yakınlarının ve hastanenin herhangi bir şekilde zarar görmemesi için de büyük bir özen  gösterdiler. Ve şimdiye kadar hiçbir idari ve adli soruşturmaya uğramadılar.

- Peki, şimdi ne değişti?

SSK'da 57.nci Hükümetle birlikte gerçekleşen değişiklikleri iki başlık altında ele almak gerekiyor. İlk olarak Bakanlık el değiştirdi. Çalışma Bakanlığı (Emin Kul ve Necati Çelik'in kısa dönemlerini saymazsak) 1983'ten bu yana CHP ve DSP'lilerce yönetiliyordu. 17 yıl sonra tekrar ANAP'ın eline geçti.

- Bu değişiklik SSK'ya nasıl yansıdı?

Yaşar Okuyan'ın Bakan olmasından sonra büyük bir kadrolaşma faaliyeti başladı. SSK Genel Müdürlüğü'nde yaşananlar kamuoyu tarafından da biliniyor. Genel Müdür 1,5 yıl içinde 5 kez değişti. Yaşar Okuyan kendisinin getirdiği Zekai Özcan'ı 3 ay sonra görevden aldı. Mahkeme kararıyla geri döndükten iki saat sonra tekrar SSK Genel Müdürlüğü'nden uzaklaştırdı.Şimdi SSK Genel Müdürlüğü görevini fiili olarak kendisi yürütüyor. SSK Bölge Müdürlükleri ve Hastane Başhekimliklerini de doğrudan kendisine bağladı. Bu görevleri bulunan kadroları aracılığıyla bütün SSK'yı denetimi altında tutuyor.

Aynı kadrolaşma faaliyeti kurumun taşra teşkilatlarında da yaşandı. Örneğin, İstanbul'daki  SSK Hastanelerinin beşinin Başhekimleri Yaşar Okuyan tarafından değiştirildi. ANAP'tan icazetli olmayan bütün yöneticiler mahkeme kararları bile dinlenmeden görevden uzaklaştırıldı.

- İkinci bir değişiklikten bahsediyordunuz?

SSK'da izlenen politikalar değişti. Kamu sosyal güvenlik kurumlarının emeklilik ve sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi aslında uzun süredir gündemdeydi. Son on yılda kurulan bütün hükümetlerin programları aynı doğrultudaydı. Fakat hükümetler bu konuda hızlı adımlar atmaya cesaret edemiyorlardı.

57.nci Hükümetin kurulması ve Yaşar Okuyan'ın Çalışma Bakanı olmasıyla birlikte SSK'daki özelleştirme hızlandı.

Geçen yıl çıkarılan "Mezarda Emeklilik Yasası"yla kamu sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik zorlaştırıldı. Şimdi de TBMM'nin gündeminde bekleyen 5 Yasa Tasarısı var. Yaşar Okuyan bu tasarılarının gecikebileceğini düşündüğü için aynı doğrultuda Kanun Hükmünde Kararnameler de hazırladı.

Bu KHK'ler iki hafta önce  Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in onayına  sunuldu. Emek platformunu oluşturan örgütler bu KHK'leri imzalamaması için Cumhurbaşkanına çağrıda bulundular ve 20 Eylül günü ülke çapında eylemler yaptılar.

Öte yandan SSK'nın hizmet satın almasında da benzer şekilde bir hızlanma gözleniyor. Örneğin İstanbul'da SSK Bölge Müdürü'nün Başkanlığı'nda kurulan bir komisyon var. İstanbul'daki bütün  SSK Hastaneleri ve Dispanserlerinin yemek, temizlik ve güvenlik hizmetlerinin özelleştirilmesi için çalışma yürütüyor. Benim tahminim sadece yemek ihalesinde yıllık 10 trilyonluk bir rant söz konusu. Çalışmalar bitip ihaleler gerçekleştiğinde bu rantın kime gideceğini hep birlikte göreceğiz.

Duyumlarımıza göre SSK Bölge Müdürlüğü SSK Nişantaşı Dispanseri ve Diyaliz Merkezi'ne ait 3 binanın Koç Holdinge bağlı Özel Amerikan Hastanesi'ne satılması konusunda da ayrı bir çalışma yürütüyor. Nişantaşı İstanbul'un konut fiyatları en pahalı semtlerinden ve Amerikan Hastanesi'nin bu çevrede sürekli olarak yeni binalar aradığı biliniyor. Umarım yeni bir SEKA vakasıyla karşılaşmayız.

Akıllı kart ve telefonla randevu ihalelerinde de ciddi yolsuzluk söylentileri var.

- Bu değişikliklerin SSK Okmeydanı Hastanesi'nde yaşananlarla nasıl bir ilişkisi var?

Son zamanlarda sadece bizim hastanede değil, diğer SSK Kurumlarında da baskılar artıyor. Bunları sıradan birer idari uygulama olarak görmemek gerekiyor.

Yaşar Okuyan  SSK'daki kadrolaşma faaliyetinde oldukça mesafe katetti. Kilit noktaları kontrol altına aldı. Şimdi sıra icraata geldi.



Bilindiği gibi Yaşar Okuyan'ın hazırladığı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarılarına SSK Hastanelerinin özelleştirilmesini getiriyor. Bu tasarılar yasallaşırsa SSK çalışanlarının büyük tepkiler göstereceğini tahmin ediyorlar. Bu tepkileri bastırmadan SSK Hastanelerini özel sağlık sektörüne devredemeyeceklerinin farkındalar. Bu nedenle çalışanlar üzerinde baskı ve yıldırma hedefli bir tutuma yöneldiler. Bir çeşit operasyon öncesi mayınlı arazi temizliği olarak tanımlanabilir.

- Bu süreci durdurmak için ne yapılabilir?

TTB olarak emekçilerin sağlık ve sosyal güvenlikleri için birleşik bir mücadele yürütmeleri gerektiğini yıllardır savunuyoruz. Aslında geçen yıl "Mezarda Emeklilik Yasası"na karşı mücadele sürecinde Emek Platformu'nun oluşumuyla bu gerçekleşmiş durumda.

Yalnız her türlü mücadeleyi Emek Platformu'na havale eden bir tarzla mesafe alamayız. Örgütlü bulunduğumuz bütün birimlerde sabırlı ve inatçı bir muhalif çizgiyi sürdürmemiz gerekiyor

Bugün Kamu Sosyal Güvenlik Kurumlarının savunulması mücadelesinin öncelikli hedefi 57.nci Hükümetin  uygulamalarına karşı çıkmak olmalıdır. Bugün, Yaşar Okuyan'ın politikalarına  karşı çıkmadan SSK savunulamaz.

- Polis tarafından gözaltına alındınız. Hakkınızda ceza davası açıldı. Ve şimdi de idari soruşturma geçiriyorsunuz. Son olarak kişisel duygularınızı öğrenmek istiyoruz. Neler hissediyorsunuz?

Bahsettiğiniz uygulamalara  maruz kalmak doğal olarak sıkıntılı bir durum. Fakat haklı bir mücadele yürütmenin verdiği vicdani rahatlık bu sıkıntıları siliyor. Sonunda kazanan tarafın Türkiye emekçi sınıfları ve SSK  çalışanları olacağına inanıyorum.

TTB değerleri on yıldır  yüzlerce aktivistin katkısıyla oluştu. Her zaman için bu değerleri savunmanın  gerektirdiği bedeller oldu. Şimdiye kadar birçok arkadaşımız bu bedelleri ödedi. Benim durumum bir ayrıcalık göstermiyor.