Ana Sayfa | Eski Sayılar

TTB Marmara Depremi 1.Yıl Raporu, sorunların
çözülmediğini gösteriyor
Sağlık hizmeti özveriyle sürüyor,
yetkililerin duyarsızlığı da!

TTB, depremden bir yıl sonra bölgedeki yaşam koşulları, sağlığın belirleyicilerinde son durum, birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetleriyle, sağlık çalışanlarının koşullarının değerlendiren bir rapor hazırladı. Sonuç, onarım ve destek bekleyen sağlık ocakları, hastaneler; sosyal güvenceden yoksun bölge halkı; deprem günü olduğu gibi bugün de büyük özveriyle, az sayıda personelle çalışan ancak devletten destek görmediği gibi deprem tazminatı kesilen, konut sorunu çözülmeyen  sağlık çalışanları....

Raporda yapılması gerekenler bir kez daha sıralandı: Sağlık ocakları ve hastanelerin altyapı ve bina sorunları çözülmelidir. İkinci basamak sağlık hizmetlerinde personel açığı ciddi boyutlardadır ve bölgeye kalıcı sağlık personeli istihdam edilmelidir. Sağlık çalışanlarının konut sorunları çözülmeli, çalışma motivasyonlarının kazandırılması için gerekli önlemler alınmalıdır. Hükümet, 16 Ağustos itibariyle bölgede yaşayan bütün nüfusun sosyal güvenlik kapsamı altına alındığını derhal açıklamalıdır.

ANKARA- 17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım Düzce depremleri bölgedeki  sorunlu sağlık hizmetini daha da sorunlu hale getirdi. Yıkıntılarda meslektaşlarını, yakınlarını bırakarak depremden yaralı kurtulan sağlık personeli, dün olduğu gibi bugün de büyük özveriyle bölgede sağlık hizmeti vermeye çalışıyor. Ancak ortada olan bir gerçek var ki, sağlık personeli her geçen gün çalışma motivasyonunu biraz daha yitiriyor, çünkü devletin vermesi gereken destekten yoksun... Üstelik verilen 50 milyon liralık deprem tazminatı da kaldırıldı. Bölge halkı ise sosyal güvencesiz, işsizlik sorunuyla boğuşarak yıkık dökük binalarda sağlık hizmeti almaya çalışıyor. Depremle yerle bir olan bölgeyi, ihmalin, yalnızlığın artçılları sarsmaya devam ediyor.
TTB Marmara ve Düzce depremlerinin ardından bir yıllık süreci değenlendiren bir rapor hazırladı. İlgili tabip odalarından toplanan verilerle hazırlanan raporda, bir yılın ardından bir çok sorunun sürdüğü saptaması yapılıyor.
Raporun "Sonuç ve Öneriler" bölümünde şu saptamalar ve çözümlere yer verildi:
"1-Bölgede yaşam koşulları insani gereksinimleri karşılayabilecek duruma getirilmelidir. Gölcük'te nüfusun % 33'üne hala sağlıklı su sağlanamamış olması, Sakarya'da nüfusun % 70'inin kanalizasyon hizmetinden yararlanamaz durumda olması kabul edilemez gerçeklerdir. Adapazarı merkezde deprem öncesi varolan 700 kişilik içme suyu şebekesinin %70'i kullanılamaz durumdadır.
2-Bölgede yaşayanların barınma sorunları mutlaka çözümlenmelidir. Kocaeli örneğinde olduğu gibi, depremden bir yıl sonra hala çadırlarda insanların yaşıyor olmasını açıklamak olanaksızdır.
3-Deprem bölgesindeki sağlık ocaklarının en temel sorunu personel yetersizliğidir. Birinci basamak sağlık kurumları personel yetersizliklerine karşın hizmet vermeye çalışmaktadır. Gölcük, Adapazarı ve Kocaeli'nde az sayıda da olsa, hasta bakım hizmeti veremeyen Sağlık Ocağı bulunduğu saptanmıştır. Gölcük'te iki sağlık ocağında hiç hekim bulunmamaktadır. Adapazarı'nda  bağışıklama, aile planlaması ve ebe hizmetlerinin verilemediği sağlık ocakları olması düşündürücüdür. Adapazarı dışında veri elde edilebilen bölgelerdeki ocakların hemen tümünde bağışıklama, aile planlaması ve ebe hizmetlerinin yürütülmesi olumludur. Ancak bu hizmetlerin niteliğini bu verilerle tartışmak olanaksızdır. Birinci basamakta laboratuar hizmetleri yeterli değildir.
4-Rotasyon uygulaması sürmemektedir. Bölgeye taze kan sağlayacak yeni atamaların bölgeden ayrılan personel sayısını bile karşılamadığı saptanmıştır. Bölgede çalışmayı özendirecek bir önlem alınmamaktadır. Personele ödenen ek ödemeler kesilmiştir. Bölgedeki sağlık çalışanları kaderleri ile baş başa bırakılmıştır.
5-Bölgedeki sağlık ocaklarının yaklaşık olarak üçte birinin bina ve altyapı sorunları çözümlenmemiştir. Ülke genelinde ihmal edilen birinci basamak sağlık hizmetlerinin deprem bölgesinde de bu ihmalden payını aldığı izlenmektedir.
6-Bölgede hastane yatak kapasitesinde ciddi düzeyde bir azalma olmuştur. Kocaeli ilinde yatak kapasitesinin deprem öncesi döneme oranla % 28 oranında, Adapazarı'nda % 33 oranında azaldığı saptanmıştır.
7-İkinci basamak sağlık kurumlarının verdiği hizmetler irdelendiğinde bölgede, yoğun bakım, hemodiyaliz ve kan bankası hizmetlerinin yetersiz olduğu belirlenmiştir. Özel hastaneler de bu hizmet açığını kapamaktan uzaktır.
8-Bölgede ikinci basamak sağlık kurumlarında personel açığı ciddi boyutlardadır. Adapazarı'nda özellikle dört temel uzmanlık dalında açığı bulunan hastaneler bulunmaktadır.
9-Sağlık çalışanları çalışma motivasyonlarını yitirmişlerdir. Yeni atamaların yapılmaması, ek ücretlerin kesilmesi, Kocaeli'nde olduğu gibi geçici yerleşim yerlerine il içi görevlendirme yapılmaksızın deyim yerindeyse "gezici görevlendirmeler" yapılması olumsuzluk yaratmaktadır.
10-Rehabilitasyon hizmetleri yetersizdir ve düşük kalitelidir. Yaralananların %40'ının kalıcı sakatlığı olacağı düşünüldüğünde durum önem kazanmaktadır. Bu konuya bütünlüklü biçimde yaklaşmak gereklidir.
11-Deprem sonrası yeniden yapılanma dönemi yaşanmaktadır. Depremin sağlığa etkilerinin uzun yıllar süreceği ve bu etkilerin çok geniş bir yelpazede yer aldığı unutulmamalıdır. Bölgede önümüzdeki dönemde depreme ilişkin çeşitli etkilerle oluşacak sağlık sorunları olabileceği bilinmelidir.
12-Depremle birlikte resmi/sivil kuruluşların ayrıca toplumun hazırlıksız olduğu gözler önüne serilmiştir. Özellikle sağlık kuruluşlarının hazırlıksızlığı ve binalarının depreme dayanıksız oluşu ile deprem vb felaketlerde bir eylem planının olmaması  büyük bir eksiklik olarak göze çarpmıştır. Bu eksikliğe rağmen sağlık çalışanları olağanüstü bir çaba ve özveriyle görevlerinin başına koşmuş ve günlerce hiç durmadan ve uyumadan çalışmışlardır. İlerleyen dönemlerde ülkenin çeşitli yerlerinden geçici görevli gelen yüzlerce sağlık personeli aylar boyunca zor şartlarda bölgeye hizmet vermişlerdir.
13-Bölgede sağlık kurumları depremden bu yana aralıksız hizmet vermeye devam etmektedir. Ancak deprem sağlık kurumlarının hizmet kapasitelerini yoğun olarak etkilemiştir. Deprem öncesi varolan bina,personel,finansman sorunları ağırlaşmıştır. Özellikle birinci basamak sağlık kurumları(sağlık ocakları,dispanserler vb.) bu ağır sorunlardan en fazla etkilenen kurumlardır. Çoğu deprem öncesinde de bina ve personel sorunu yaşayan bu kurumlar hasarlanan ve onarım gerektiren binaları, prefabrik ve çadırlı yerleşim alanlarının oluşumu ile doğan yeni hizmet birimleri ihtiyacı ile yeni sorunlarla karşı karşıyadır.
14-Kullanılamaz duruma gelen hastanelerin bazıları prefabrik binalarda hizmet vermeye başlamıştır. Unutulmamalıdır ki altyapıları uzun süreli sağlık hizmeti yürütmeye yeterli olanak tanımayan bu yapılar "geçici" kullanım içindir. Bütün sağlık kurumlarının bina sorunları bir an önce giderilmelidir. Yeni hastane inşaatları konusunda henüz bir ilerleme olmayışı umutsuzluk vericidir. Bölgenin sağlık altyapısı ile ilgili olarak etkin bir çalışma yürütülmediği gözlenmektedir.
15-Çevre sağlığı çok olumsuz etkilenmiştir. Bölgedeki sanayi kuruluşları hazırlıksız olduklarından örneğin AKSA Akrilik Sanayi Fabrikası'ndan 6500 ton akrilonitrit suya ve toprağa karışmıştır. Yer altı sularında zehir etkisini sürdürebilir". 
   

Fotoğraf: Erdal Yazıcı