|
Hükümet ve bakanlık vatandaşına sıcak tatili verdi ama kendisi "özveriyle" çalıştı
Hekim ücretlerine "yine" zam yapıldı!
Hükümet, sıcak tatili ile maaşlarına düşük zam verdiği kamu çalışanlarının tepkisinin önünü almak isterken, hekim ve diğer sağlık çalışanları ücretlerine yüzde 50 zam yapacağı açıklaması yaparak, kamuoyunu ve sağlık çalışanlarını aldattı. Yüzde 50 zam cümlesinin altında yatan sahte bir zamdı sadece. Döner sermaye gelirlerine göre yapılması öngörülen artış, "Hastanın cebinden ne kadar çekersen, o kadar kazanırsın" anlayışına dayanıyor.
Sağlık Bakanı Durmuş da, göreve geldiği günden bu yana, çalışmalarını ara vermeden sürdürüyor. Başhekim kovuyor, meslek örgütlerini denetlemeye kalkıyor, hekimlerin görev yerlerini değiştiriyor. Bakan Durmuş'un "icraatları" yalnız hekim ve diğer sağlık çalışanları tarafından değil, toplumun tüm kesimlerince tepki topluyor. TTB Merkez Konseyi, Durmuş'un son dönem uygulamalarına karşı tepkisini dile getirmeye devam ediyor.
ANKARA- Bakanlar Kurulu Sağlık Bakanlığı'nın önerisiyle 13-14 Temmuz tarihlerinde hava sıcaklığının mevsim normallerinin çok üzerinde seyredeceği ön bilgisiyle 2 günlük tatil ilan etti. Hatırlanabilen yakın tarih içerisinde ilk olan bu uygulama "memnuniyetle" karşılandı. Sözkonusu tatil kimilerince farklı gerekçelere bağlandı. Hükümetin, çalışanların 15 Temmuz ücret iyileştirme döneminde doğabilecek tepkilerin önünü kesmek amacıyla bu önlemi aldığı söylendi, yazıldı-çizildi. 15 Temmuz'dan sonra yaşanan sıcaklarda benzeri tatilin düşünülmemesi bunu destekliyordu. Kaldı ki sıcaklar nedeniyle tatil yerine çalışma saatlerinin düzenlenmesi ve belli bir süre boyunca devam edilmesi daha çağdaş bir uygulamaydı. Sonuçta yaygın kanı bu tatilin hükümetin bunalmasına önlem olduğuydu. Hekimler için ise farketmedi. Çünkü Temmuz başında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında hekimler, zam müjdesi haberini almışlardı. Bu müjde Anadolu Ajansı tarafından şöyle geçildi: "Sağlık Bakanlığı'na bağlı kurumlarda yoğun bakım, diyaliz ve acil servis ve ameliyathanede çalışan personelin maaşlarında yüzde 50'ye kadar varan oranlarda iyileştirme yapılacak" Haber şöyle devam ediyordu: "Sağlık Bakanı Osman Durmuş tarafından gündeme getirilen 209 sayılı Sağlık Bakanlığı Sağlık Kurumları Döner Sermaye Hakkındaki Kanun ve 190 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'de değişiklik yapılması da Bakanlar Kurulu'nca benimsendi. Buna göre yoğun bakım, acil servis, diyaliz ve ameliyathanede çalışan personelin maaşlarında yüzde 50'ye varan oranlarda iyileştirme yapılacak. Toplantıda Sağlık Bakanlığı'nın il düzeyindeki döner sermaye işletmelerinin birleştirilerek tüm tedavi edici hizmetleri kapsayacak şekilde her ilde bir döner sermaye işletmesi kurulması ve koruyucu hekimlik hizmetlerinin ücretsiz verilmesini öngören Kanun Hükmünde Kararname de imzaya açıldı". Tıp Dünyası'nın baskıya girdiği ana kadar, nasıl bir "zam" yapıldığına dair Sağlık Bakanlığı'ndan yazılı bir bilgi edinilemedi. Bu haber kamuoyunca hekimlere/sağlıkçılara %50 zam olarak anlaşıldı; tıpkı daha öncekiler gibi. Son 10-15 yıldır görev alan her hükümet döneminde sağlıkçılara ayrıca zam yapıldığı şeklinde anlaşılan haberler yer almıştı. Kamuoyu bunların hiçbirinin gerçek olmadığını -elbette- bilmiyordu. Akıllarda kalan sağlıkçıların zam aldığıydı. Anlaşıldığı kadarıyla bu kez zam bütçeden değil döner sermayeden gelecekti. Tıpkı vardiya uygulaması başlandığından bu yana vardiyaya kalanların "emeklerinin karşılığının verildiği" gibi! Yani hastanın cebinden ne kadar para çekersen, o kadar kazanacaktık. Kısacası para "peşin" hastanın cebinde duruyordu. Bu başarılı çalışmaları yürüten Sağlık Bakanlığı'nın içinde de aşırı çalışmadan yorulduklarından olsa gerek hızlı bir görev değiştirme koşturmacası yaşanıyordu. Genel müdür, genel müdür yardımcısı düzeyindeki değişikliklerin yanı sıra, müsteşarın bile değişeceği söyleniyordu. Bakan'ın Trabzon ziyaretinde, başhekime yeni görev yeri tebliği yapacak kadar çalışmalar "başarıyla" yürüyordu. Buna görev başında saldırıya uğrayan hekimini korumak yerine, görev yerini değiştiren hızlı bürokratik işleyiş örnekleri ekleniyordu. Sağlık Bakanlığı 3 Temmuz'dan bu yana Türk Eczacıları Birliği'ni denetlemeye başlamıştı. 12 Eylül'den sonra yapılan bir yasa maddesi değişikliğine dayanarak "rutin/olağan" denetim olduğu söyleniyordu. Başka bir deyişle Sağlık Bakanlığı yaz sıcağında, herkesi serinletmek için pervane olmuş elinden geleni ardına koymuyordu. Bu çabanın hükümetçe de yürütüldüğünü söylemek yanlış olmazdı. Her nasılsa, sendikaların toplu iş sözleşmesi yapabilmek için asgari sayının altına düştükleri farkedilerek DİSK, Türk-İş ve Hak-İş'e bağlı kimi sendikaların toplu iş sözleşmesi yetkisi kaldırıldı. Sıcak yaz aylarında 57. Hükümet'in bütünüyle görev başında olduğu anlaşılıyor. Genel olarak bu ülkede yaşayan büyük çoğunluğun, özelde de hekim/sağlık çalışanlarının lehine iş yapmama konusunda kararlılıklarını sürdürüyorlar. Gelişebilecek toplumsal ve örgütlü muhalefeti, hak arama çabalarına karşı kimi zaman tatille, kimi zaman örgütlere yönelik baskılarla sindirmek istiyorlar. Bütün bir toplumun sağlığıyla/ruh sağlığıyla oynuyorlar. İşsizliğin arttığı, nüfusun %20'sinin günde 1 doların altında bir para ile geçinmeye çalıştığı bu ülkede bankaları kurtararak nereye gidilebileceği belli. Başbakan'ın "ekonomik istikrarın siyasi istikrardan olumlu olarak etkilendiğini, çalışanların enflasyona ezdirilmemesi için hükümet olarak üzerlerine düşeni yapmaya devam edecekleri"ni anlatması gündelik yaşamda karşılığı mümkün olmayan bir "stabil" durumu hedeflediklerini gösteriyor. En stabil durumun ölüm hali olduğu hatırlandığında, bilinmesi gereken hiç kimsenin buna razı olmayacağıdır.
|
|