Ana Sayfa | Son Sayı | Eski Sayılar

"TTB değerleri giderek güçlenecek"


-TTB'nin 49. Büyük Kongresi'ne çok az bir zaman kala, geçen döneme kısaca bakabilir miyiz?

-TTB'nin geçmişine bakalım deyince, kronolojik olarak ikiye ayırmak mümkün görünüyor. TTB'nin yasal olarak kurulduğu 1953'den 1980'e kadar bir dönem, 1980'de kapatılıyor TTB 1984'den bugünlere gelen dönem. Böyle bir söyleşinin sınırları içinde, 1984'den sonrasına bakmanın bizim için çok daha uygun olduğunu düşünüyorum. Bir kongre öncesinde iki yılla sınırlanmak durumunda olan değerlendirmeler ister istemez öznellik içerir. Ayrıca Türkiye'de iki senelik dönemler üzerinden yapılan değerlendirmeler hem çok yavaş bir gelişmeyi gösterebilir, hem de değerlendirmenin nesnelliği açısından tartışmayı beraberinde getirebilir.

-1984 yılı, Türkiye tarihi içinde baktığımızda kritik bir dönemi işaret ediyor. Ülkenin ağır baskı altında bulunduğu koşullarda TTB yeniden doğrulma refleksi gösteren örgütlerden biri olarak görünüyor. Bu koşullardan söz eder misiniz?

-Kuşku duyarak da olsa, o dönemin atmosferinin herkesin hafızasında olduğunu düşünüyorum. TTB'nin merkezi 1980 öncesi İstanbul'da, 1984'te ekonomik olarak durumu iyi değil ve Ankara'da kiralık bir dairede Merkez Konseyi faaliyetine yeniden başlıyor. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi bir Memorandum yapıyor. Bu Memorandum, "Türkiye'de hekimlik Sorunları" başlığını taşıyor. Bu başlık altında, zorunlu hizmet, ücretler, nöbet hizmetleri, sosyal olanaklar, yer değiştirme, hekimler ve diş hekimleri için kadro kıstasları- o zaman Diş Hekimleri Birliği ile beraberiz-, adli hekimlik, diş teknisyenleri, serbest çalışan hekimlerin kredi sorunları, Bağkur ile ilgili sorunlar, yıpranma sorunları, mezuniyet öncesi eğitim sorunları, uzmanlık eğitimi sorunları, görev öncesi eğitim sorunlar7ı, sürekli eğitim, yasalarla ilgili sorunlar, sağlık yönetimi sorunları, finansman sorunu diye devam eden bir bütünlük dile getiriliyor. Bunları niye aynen geçerli. Niye 16 yıllık süre içinde TTB doğrudan hekimleri ilgilendiren, Türkiye sağlık ortamını ilgilendiren bu başlıklarla ilgili olmuş mu, ilgililerce TTB'nin sorunlarıyla ilgili olmadığı iddia ediliyor. Görüldüğü kadarıyla başlıklar tümüyle hekimlik ve sağlık ortamıyla ilgili sorunlardır. İkincisi, ne kadar ilerleme sağladığımızı görmek açısından bu başlıklar önemlidir.

-TTB'nin bugüne kadar gelen gündemini bu memorandum belirledi diyebiliriz o zaman?

-1984-86 döneminde dile getirilen bu başlıklar, son 16 yılın TTB için gündemini oluşturmuştur. TTB, Türkiye'de sağlık ve hekimlikle ilgili konuları toplumsal ve mesleki bir duyarlılıkla gündemine almaya çalışmıştır, ama temel olarak 16 yıl boyunca değişmeyen bu başlıklar üzerinden mücadele yürütmüştür. Ve başlıklarla ilgili sunduğu önermelerde TTB, istikrarlı bir çizgi izlemiş, geliştirici ve ilerleyen bir birikim göstermiştir.

-TTB'nin ısrar ettiği gündem maddeleri, muhataplarının da tutumuna ilişkin işaretler vermiyor mu?

-Türkiye sağlık ortamı ve hekimlik sorunlarına ilişkin iktidarların izlediği çizgi de, son 20 yılda, çok istikrarlı olmuştur ve kendi cephesinde taş üstüne taş koyan bir tarz izlenmiştir. İktidarların izlediği çizgi, Türkiye sağlık ortamı, hekimlerin özlük haklarından, hekimlik pratiğine kadar hemen hemen her alanda olumsuzluğa yol açan kararları içermiştir. Bu mezuniyet öncesi tıp eğitiminden, altyapısız tıp fakülteleri açılmasına, mezuniyet sonrası tıp eğitimine kadar bir çizgidir. Olumlu her ne var ise, TTB'nin savunduğu değerlere paraleldir. TTB hekimlerin tüm sorunlarıyla ilgili düzeltme ve düzenlemenin yapılması için Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere ilgililer ve yetkililer nezdinde girişimlerde bulunmuştur. Bu son 16 yıllık sürenin tarza ilişkin özelliklerinden biridir. Yani bir özellik müzakeredir. Bir ikincisi; mücadeledir. TTB, bu başlıklarda müzakere yapmanın yanısıra, mücadeleci bir tarzı hakim kılmaya çalışmıştır. Çünkü bilindiği gibi müzakere her düzeyde muhataplarınızla ilişki içerisinde olmak ve gerekçeler üzerinden bir ikna sürecini yaşamaktır. Türkiye'de sıklıkla taleplerimizin yerinde olduğu söylenmekle birlikte ya tam aksi yapılmakta ya da yerine getirilmemektedir. Bu durumda mücadeleci olmayan bir örgütün eksiklik taşıyacağı ortadadır. TTB'de hekimlerle ilgili olmayı gözeten ve herhangi bir formla sınırlı olmayan mücadeleci bir tarzı gerçekleştirmeye çaba harcamaktadır. Mücadeleci tarz doğal olarak müdahale etmeyi içerir. TTB'nin son 16 yıllık geçmişinde alanına yönelik müdahaleler içeren bütünlüklü girişimleri görmek mümkündür. (İşçi sağlığı, işyeri hekimliği, kredilendirme vb.). Bir üçüncü özelliği, TTB'nin muhalif bir örgüt olmasıdır. Muhaliflik, TTB'nin olmazsa olmazlarından değildir ama daha önce de söylediğim gibi iktidarlar genelde izledikleri politikalarla hekimlere, halka karşı bir çizgi izledikleri için, TTB'de bu süreçte muhalif bir örgüt karakteri kazanmıştır. TTB de bu süreçte muhalif bir örgüt karakterini korumuştur. Muhalif olmak gündeme gelen bir öneri, tutum ve düzenlemeye karşı olmak gibi bir sığlıkta olmamıştır. TTB değerleri süzgecinde tartışılan tek tek olayların ene temelde "sağlık bir insan hakkıdır" çerçevesiyle çatışması düzleminde ele alınmıştır. Sağlıksızlığın temel etmeninin üretim, bölüşüm ve paylaşım ilişkilerinde yattığını bilen bir donanımla sağlığın bir insan hakkı olarak kabul edildiği ortamda hekimlik değerlerini rehber edinmiştir. TTB,seçkinci, hekimci bir örgüt olmamıştır. Hekimlik değerlerini koruyup, öne çıkartmaya çalışan  ve bunu halkın sağlığı ve onların sorunlarıyla birleştirmeye çalışan bir örgüt olmuştur.

-TTB'nin bu 16 yıllık süre içinde özel alanlara ilişkin projeleri de oldu değil mi?

-Evet, TTB kendi gücüne dayalı projeler geliştiren bir örgüt olmuştur. 1988-89 yıllarında başlayan işçi sağlığı ve işyeri hekimliği sertifika programları, Türkiye'de bir benzeri olmayan sürekli eğitim programı olarak son 12 yılda başarıyla yürütülmektedir. 25 bin civarında hekime A tipi sertifika ve devamlılığı anlamında da B tipi sertifika kursları düzenlenmiş, hatta özel alanlara yönelik C tipi sertifika kursları da gündeme getirilmiştir. Sürekli eğitim etkinlikleri de düzenlenmiştir ve bunlar özgün projelerdir. Adli tıp, spor hekimliği, turizm hekimliği gibi. Ayrıca 1990'lı yılların başında geliştirilen kredilendirme projesi, 2000'li yıllara gelindiğinde hekim kamuoyu tarafından önemli bir kabül görmüştür.

Bir diğer proje, olağandışı durumlarda sağlık hizmeti alanındaki kurs, eğitim faaliyetleri ve sürece müdahil olma çabalarıdır. TTB, toplumsal sorumluları konusunda da duyarlı bir profil çizmiştir. 80 sonrası Türkiye'nin gündemini oluşturan insan hakları ve hekimlik alanıyla ilişkili olarak işkenceye tanıklık etme anlamında tek tek hekimleri, mağdurları destekleyen, onların haklarını koruyan bir örgüt olarak biçimlenmiştir. TTB, sermayeye karşı ezilenden yana bir tarzı izlemiştir.

Devletin 80 sonrasında sosyal sorumluluklarından arındırılma sürecinde sosyal güvenlik konusunda direngen olunmasını ve bu hakların savunulmasını önüne hedef olarak koymuştur.

89'lardan başlayarak, pratisyen hekimlik alanına ilişkin özel bir faaliyet içinde olmuştur. Son 10 yıl içinde beş tane kongre düzenlemiş ve Enstitü projesine yönelmiştir. Enstitü sadece bir eğitim projesi değildir. Birinci basamak sağlık hizmetlerine olumlu anlamda müdahale etmenin aracı olarak görüyoruz. Bu gün Türkiye'nin sağlıklılık durumunun iyileştirilmesinde kritik role sahip olan birinci basamaktır. Burada çalışan binlerce pratisyen hekimi işlevsel kılacak olan ve neyi niçin yaptığını, yapması gerektiğini sorgulatacak bir eğitim kollektifidir. Pratisyen Hekim Enstitüsü, kendisini "pratisyen hekim Tıp Fakültesinde yetişmeli" vb. tartışmalara hapsetmeden, alana ve sorunlara müdahil olmak için akacak yol bulan bir akarsudur. İç sürecini tamamlayıp, olduğu kadarıyla dışa yöneldiğinde etkisi hissedilecektir.

Alanın ihtiyacı olan, eksik duyulan başlıklarda sürdürülen yayın faaliyetleri de son 10 yılda artan bir ivme göstermiştir. Türkiye'de sıtma savaşının tarihini anlatan yayınlardan sağlık politikalarını irdeleyen çalışmalara kadar geniş bir yelpazede yayın faaliyeti vardır. STED 9 yıllık bir geçmişe sahiptir ve her ay ciddiyetle yayınını sürdürmektedir. Toplum ve Hekim Dergisi iki aylık periyodlarla çıkmaktadır. Haber Bülteni olarak başlayan ve Tıp Dünyası adıyla 1990'lardan bu yana değişik periyodlarla çıkan merkezi yayın, son 1.5 yıldır ise 15 günlük gazete formunda, 30 bine yakın hekime ulaşmaktadır. Son altı aydır da, işçi sağlığı alanına özgü Mesleki Sağlık ve Güvenlik adında yeni bir dergi yayınlanmaya başlanmıştır. Sağlık çalışanlarının sağlığı alanında da yıllardır değişik biçimlerde harcanan çabaların yanı sıra, geçtiğimiz yıl kongre düzenlenmiştir.

-Geleceğe bakarsak, neler söyleyebilirsiniz?

-16 yıllık sürecin birikimi geleceğin ana renkleri konusunda ipuçları vermektedir. TTB, sorunları değerlendirirken toplumsal değer yargısını bırakmayacaktır. Önce hekim değil, içinde yaşadığı toplumla birlikte hekimlerin sorunları diyen bir tarzdır TTB'nin anlayışı. Projelerini önümüzdeki no yılda daha da geliştirecektir. TTB sahip olduğu iletişim olanaklarıyla kendi medyasını belli bir aşamaya sıçratacak bir noktaya gelmiştir. Önümüzdeki yıllarda Türkiye tıp ortamının temel haber girdilerinin, yorumlarının ve çıktılarının TTB katkısıyla yapılabileceğini düşünüyorum.

16 yıllık sürecin dinamikleri giderek artan dozda, mücadeleci bir tarzı dayatmak durumunda olduğunu gösteriyor. TTB, umudu örgütlemek adına baskı dönemlerinde varlığını korumuştur, bundan sonraki süreç yeniden mücadeleci tarzda örgütlenme adına önümüzdeki on yılda önemli adımlara tanıklık edecektir. Kısacası, TTB değerleri giderek güçlenecektir.