Ana Sayfa | Son Sayı | Eski Sayılar
Süren bir tartışma: hekim, ilaç, etik... 

ANKARA- Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan, bir ilaç firmasının "reçete karşılığı yurtdışına gezi düzenlediği" haberi, hekimler arasında konunun diğer boyutlarıyla tartışılmasına yol açtı. Hekimlerin yüksek maliyetlerle hazırlanan kongrelere kendi olanakları ile katılamaması nedeniyle, ilaç firmalarının sponsorluğunda katılınması ne kadar ahlakiydi? Bilimsel açıdan değil, ticari nedenlerle ilaç seçimi yapıldığı biliniyor, bunun önüne nasıl geçilebilirdi? İnternet ortamında da süren tartışmaya, Tıp Dünyası, bu konudaki etik kuralları hatırlatarak katkıda bulunmayı amaçladı.
TTB  Etik Kurulu tarafından hazırlanan Tıp Meslek Etiği Kurallarının 15. maddesine göre, "Hekimler tıbbi endüstri kuruluşları ile hiçbir çıkar ilişkisi kuramazlar. Bilimsel araştırmalar ve eğitime yönelik ilişkiler ise, şeffaf ve kurumsal olmalıdır.Bu ilişkilerde TTB'nin hazırladığı "Hekim ve İlaç Tanıtım İlkeleri" geçerlidir". 
Dr.Semih Şemin imzasını taşıyan ve TTB yayınlarından çıkan "Sosyal ve Ekonomik Yönleriyle İlaç" kitabında da ilaç şirketlerinin promosyon çalışmalarının etik boyutuna önemli bir yer ayrılıyor. Hekimlerin ilaç satışındaki potansiyel güçlerine göre promosyonun da derecesi ve değerinin farklılaştığına dikkat çeken Dr.Şemin, promosyonun karakterine ilişkin şu saptamaları yapıyor: 
" İlaç şirketlerinin tavrını asıl olarak belirleyen, işin doğası gereği kârdır. İlacı üretenlerin ve satanların en önemli amacının kâr olması, ilaç tüketimine gereksinimlerden öte bir anlam kazandırmakta ve bu konuda ortaya çıkan rekabetin fiyat rekabetinden çok hekimleri etkileme yönünde bir rekabet olması, promosyonun ticari işlevini ortaya koymaktadır. Ülkemizde bir devlet hastanesinde günde ortalama 30 reçete yazan bir hekimin ayda maaşının yaklaşık 25 katı ilaç satışına,  2.5 katı  ilaç şirketlerinin ve eczanelerin  kâr etmesinde  rol oynadığı  rahatlıkla söylenebilir. 
Hekimlerin tercihlerinin etkisiyle kazançları artan ilaç şirketleri öncelikli olarak hekimlerin tercihlerini kazanmaya yönelmektedir. İlaç şirketlerinin hekimlere yönelik promosyon çalışmalarını, aslında sağladıkları kârlardan hekimlere verilen gizli bir komisyon olarak algılamak çok da yanlış olmasa gerekir. Kuşkusuz bu komisyonun, bedelini, ilaç şirketleri değil, promosyonun maliyetinin ilaç fiyatlarına yansımasıyla toplum ödemektedir .

Özünde toplumun sağlık hizmetlerini ilerletme amacı taşımayan ve bu niyetle gündeme gelmeyen promosyon çalışmaları için "kabul edilebilirlik" sınırını bulmak çok zordur ve belki de yoktur. Açıkça ifade etmek gerekirse, günümüz sağlık hizmetleri pratiği içersinde gündeme getirilen "promosyon savaşlarında" olumlu ya da zararsız gözüken bazı yönleri kabul etmek, buzdağının görünmeyen kısmında kalan bir çok olumsuz yöne destek olunmasa bile en azından bunları görmezden gelmek anlamını taşıyabilmektedir. Promosyon sistemi özünde ilaç şirketlerinin "verdiklerinin" katlarca fazlasını alabilmeleri üzerine kurulmuş bir sistemdir. Bu  anlamda promosyon çalışmalarında esas kazananın ne toplum ne de genel olarak hekimler değil, ilaç şirketleri olduğu hiç bir zaman unutulmaması gereken bir  gerçektir."

Kitapta, ilaç alanında yaşanan sorunlara ilişkin somut öneriler de şöyle: "Sağlık herkes için doğuştan ve vazgeçilmez bir haktır. Bu anlamda sağlık hizmetlerinde ve buna bağlı olarak  ilaç alanında " serbest piyasa" ve "kar"  anlayışının  egemenliği kırılmalı  ve sağlık hizmetlerinin özünde "kamusal bir görev olarak " yeniden örgütlenmesi gerçekleştirilmelidir; İlaç sektörü  üretimi ve tüketimi, fiyatları doğrudan sağlık hizmetlerine bağlı olarak ele alınmalıdır. İlaç endüstrisinin   organizasyonunda  toplumsal gereksinimleri ön planda tutan politikalar tespit edilmeli ve bu konularda belirleyicilik  ilaç şirketlerinde değil, sağlık alanında tüm örgüt ve kuruluşların kararları şeklinde gündeme gelebilmelidir; İlaç şirketlerinin ulusal ve uluslararası faaliyetlerini girişimlerini satışlarını ve kârlarını izleme, değerlendirme, denetleme ve bu konularda alternatif politikalar üretmede girişim ve örgütlenmeler geliştirilmelidir; Sağlık hizmetlerinde tedavi edici değil, koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık verilmesi, gereksiz ilaç tüketimini ve savurganlığını önlemede temel yöntemdir. Ülkemizde koruyucu sağlık hizmetlerine gereken önem verilmelidir; İlaç tüketiminde gereksiz savurganlığı ve tüketimi önleyecek bir sağlık hizmeti anlayışı içerisinde bu konuda toplumun eğitimine ve bilgilendirilmesine ağırlık verilmelidir; TTB tarafından hazırlanan Temel İlaçlar Listesi'nin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Listenin geliştirilmesi tüm tarafların katılımı ile yapılmalı ve ilaç üretiminde ve tüketiminde bu listenin kullanılmasına ağırlık verilmelidir; Reçetesiz ilaç satışına ve ilaçların reklamının yapılmasına izin verilmemelidir; İlaçta yeni bir fiyatlandırma sistemi ile denetim ve kontrol sağlanmalıdır; Ucuz eşdeğer ilaç uygulamasının sağlık hizmetlerinde tüm kesimleri  kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması ve kamu hastaneleri eczanelerinden poliklinik hastaları içinde ilaç verilmesi gündeme getirilmelidir; İlaç alanında patent uygulamasına geçilmesinin iptal edilmesi mümkün görünmemektedir. Bu konudaki uğraşlar yeterli olmamıştır, yine de uygulamanın başlangıcını pek çok diğer ülkede olduğu gibi daha ileri bir tarihe alınması için çalışılmaktadır. İspanya gibi AB ülkelerinde bile 10 yıl olarak tanınan bu sürenin Türkiye için baskın bir yasa ile birkaç yılla sınırlı tutulması yerli ilaç sanayi ve halk sağlığı açısından zararlı olmuştur. Bu konuda gereken yapılmalıdır; Hekimlerin ilaçla ilgili sürekli eğitimlerinde, ilaç şirketlerinden bağımsız bilgi kaynakları oluşturulmalıdır. İlaç şirketlerinin doğrudan eğitim  faaliyetleri düzenlemeleri veya maddi katkıda bulunmaları yerine hekimlerin bu konuda eğitimine katkıda bulunmak üzere bir genel fona kaynak aktarmaları sağlanmalıdır; İlaç şirketlerinin promosyon çalışmaları yeni çıkan ilaçların tanıtılması ile sınırlandırılmalı ve bu konudaki harcamaları disiplin ve kontrol altına alınmalıdır; Promosyon harcamaları ilaç fiyatlarına eklenmemeli ve vergiden düşülmemelidir. Konuyla ilgili tüm kuruluşların katıldığı bağımsız bir komisyon bu faaliyetleri denetlemeli, net yaptırımlar getirilmeli, bu konuda ortaya çıkan ihlallerin  kamuoyuna açıkça duyurularak teşhiri yapılmalıdır; TTB ilaç alanındaki sorunların çözümüne yönelik somut politikaların üretilmesine katkılarını arttırmalı ve konuya ilişkin diğer kuruluş ve örgütlerle işbirliğini geliştirmelidir. TTB Promosyon konusundaki etik ilkelerini paylaşmak, duyarlılık gelişmesini sağlamak uygulanabilirliği izlemek için çalışmalıdır. Bu etik ilkeleri uygulamayanlarla ilgili gereken yasal işlemler de yapılmalıdır".
İleç Endüstrisi İşverenler Sendikası'nın hazırladığı "Tıbbi İlaç Tanıtım İlkeleri"nde de, konu ilaç endüstirisi bakışıyla şöyle ifadelendiriliyor: "İlaç endüstirisinin, tanıtım bağlamında birinci görevinin, hekimlerin en doğru ilacı seçebilmelerine yönelik bilgileri, gerçeğe titizlikle sadık kalınarak tarafsız ve ayrıntılı bir şekilde, tam olarak aktarmak olduğu daima gözönünde tutulur. Tanıtımda ilaç endüstirisinin saygınlığını zedeleyecek veya kamuoyunun güvenini sarsabilecek yöntemler kullanılmaz. Bu nedenle numune dağıtımı, tıbbi temsilcilerin tüm etkinlikleri, bir bilimsel toplantıda gösterilen konukseverlik ve tanıtıma yönelik diğer etkinlikler tanıtıcı bilgi aktarmaya yönelik ana amacı ikinci plana itecek nitelikte olmamalıdır. Ayrıca hekim, diş hekimi ve eczacılara çekiliş, piyango vb. şansa dayalı yöntemlerle ya da dinlentisel hizmet (turistik seyahat vb.) sağlayan etkinliklerle tanıtım yapılamaz". (TD) 
 

Rakamlarla dünyada promosyon
 

Arjantin'de satışların %25'i, Brezilya'da %22'si kadar promosyon harcaması yapılmaktadır. Yalnızca ABD'de 1992 yılında promosyona ayrılan kaynak 10 milyar dolar civarındadır. Karşılaştırma açısından ülkemizin toplam sağlık harcamalarının yaklaşık 6 milyar dolar olduğu göz önüne alınmalıdır .
Japonya'da 50 bin tıbbi temsilci vardır  ve her 4 doktora 1 tıbbi temsilci düşmektedir.  Bu ülkede ilaç  tıbbi temsilcilerinin yıllık maaş tutarı, ilaç araştırmalarına ayrılan payın yaklaşık iki katıdır. ABD'de yalnızca   bir tıbbi temsilcinin  bir hekime ziyaretinin maliyeti 110 dolara çıkmıştır. 1980'li yılların başında yapılan bir araştırmaya göre, hekim sayısına göre tıbbi temsilci oranı gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yüksekti. Örneğin ABD'de 1 tıbbi temsilciye 10 hekim düşerken, Ekvator'da bir tıbbi temsilciye 5, Guetamala, Meksika ve Brezilya'da 3 hekim düşmektedir. Şirket bazında örnek vermek gerekirse Smith-Kline-Beecham'ın ABD'de 3,000, Avrupa'da 2,000, Japonya'da 500 ve uluslararası faaliyetlerde 1,400 tıbbi temsilcisi vardır. 130 ülkede faaliyet gösteren şirketin  53 bin çalışanın %10'undan fazlasını bu ülkelerdeki tıbbi temsilciler yapmaktadır. 
Bir hekimin mesleki yaşamı boyunca o hekime yönelik promosyon çalışmaları için  ilaç şirketlerinin ayırdıkları parasal kaynak, o hekimin tıp eğitimi masrafından daha fazla olabilmektedir. İlaç şirketleri bir hekim için yılda  İngiltere'de 2,500 sterlin, ABD de 5,000 dolar kadar tanıtım harcaması yapmaktadır . 

Ülkemizde ise promosyon harcamaları ilaç satışlarının %5'ini geçmeyecek diye bir sınırlama olmasına karşın, bu konuda denetimin neredeyse hiç olmaması ve var olan somut gerçekler nedeniyle bu harcamaların %5'in çok üstünde, %15 civarında olduğunu söylemek yanlış olmasa gerekir. Ülkemiz ilaç endüstrisinde çalışanların sayısı yaklaşık 14 bin kişi iken, bu sektörde 5 bin civarında yani ilaç sektöründe çalışanların %35'i kadar tıbbi temsilci çalışmaktadır. Yalnızca tıbbi temsilcilerin yıllık ücret tutarlarının  ve çalışmalarının maliyeti göz önüne alındığında bile, ilaç tanıtım çalışmalarının maliyetinin bahsedilen %5  oranını geçtiği rahatlıkla söylenebilir. 1995 yılında 1.7 milyar dolarlık ilaç harcaması olduğu ve bunun en az  %10'u kadar promosyon harcaması yapıldığı göz önüne alınsa bile, yılda hekim başına yaklaşık en az  2,500 dolarlık promosyon harcaması olduğu söylenebilir. Günümüz koşullarına göre resmi devlet memuru bir hekimin yıllık maaşının toplam tutarının yaklaşık 5,000 dolar olduğu hesaplanırsa, promosyon harcamalarının  maddi boyutlarının büyüklüğü daha iyi görülecektir.