Sınırlı bir araştırmanın sonuçları

Etik kurullar ne kadar yeterli?

TTB Etik Kurulu ve TTB Eğitim Kolu'ndan bir grup hekimin etik kurullar üzerinde yaptığı araştırma, etik kurulların çalışmalarının değerlendirilmesi açısından bir ön çalışma niteliği taşıyor. Etik Kurulu bulunan 49 hastaneden 33'ünün katıldığı araştırma, etik kurulların üye oluşumları yürütülen çalışmaların değerlendirilmesi konusunda önemli ipuçları taşıyor.

Araştırma sonuçlarına göre, etik kurulların hemen hemen tümü klinisyen ağırlıklı bir görünüm sergiliyor ve tıbbi deontolog/tıp etikçisi ancak üçte birinde bulunuyor. Konuyla ilgili araştırmanın saptaması şöyle: "İlaç Araştırmaları Yönetmeliği'inde, Sağlık Bakanlığı Merkezi Etik Kurulu için tıbbi deontolog/tıp etikçisi gerekli görülmemekte, bununla beraber yerel etik kurullar için 'mümkünse' bu meslek grubundan bir kişinin yer alması gerektiği öngörülmektedir. Hemşire, hukukçu gibi farklı meslek gruplarından üyelerin bulunmayışı, etik kurulların disiplinler arası bir yapıya özen gösterilmeksizin kurulduğunu ortaya koymaktadır. Gelişmiş ülke etik kurullarında önemli bir yeri olan 'hasta temsilcisi'nin, çalışmaya katılan etik kurulların hiçbirinde olmayışı son derece ilginçtir".

Araştırmada, önemli bir noktaya da vurgu yapılarak, şu ifadelere yer veriliyor: "Türkiye'de etik kurul oluşturması gereken hastane ya da kurum sayısı, eğitim ve araştırma yapılan kurumlar gözönüne alındığında en az 77'dir. Ancak bunların sadece 49 tanesinde etik kurulun varolması, yürütülmekte olan çalışmaların bir bölümünün etik açıdan hiçbir biçimde değerlendirilmeksizin yapıldığı anlamına gelmektedir".

Araştırmada yer alan diğer sonuç ve öneriler ise şöyle: "Etik kurul üyelerinin rollerinin ve sorumluluklarının, çalışmaya katılan üniversite etik kurulların dörtte birinde, diğerlerinin yarısında hiçbir şekilde belirlenmemiş olması da dikkat çekicidir.

Değerlendirilmek üzere sunulan projelerin bilimsel nitelikleri, çalışmaya katılan etik kurulların üçte birinden fazlasında hiç dikkate alınmamaktadır. Geriye kalanlar için 'bilimsel niteliğe önem verildiği' gibi bir izlenim doğsa da, bunun ölçütlerinin açıkça ortaya konulmamış olması, bu çalışmanın sonuçlarının tam anlamıyla bilimsel olarak değerlendirilmesi sürecinde önemli bir engel olarak çıkmaktadır.

TC Sağlık Bakanlığı'nın 1995'de yayınladığı İyi Klinik Uygulamalar Kılavuzu'nda araştırmanın izlenmesi sürecinde varlığı öngörülmüş olan sözleşmeli araştırma kuruluşları, etik kurulların bu işlevlerini karşılamak üzere kurulmuş gibi görünmekle birlikte, bunun yeterli olmadığı açıktır.

Etik kurulların üçte birinde dosyaların üyeler tarafından önceden incelenmeden ve dörtte üçünde de üyelerin yazılı görüşleri alınmadan karar verilmekte oluşu, karar verme sürecinin işleyişi açısından, bütün etik kurullarca görüş birliğine varılmış bir yöntemin olmadığını göstermektedir. Bu da, aynı proje önerisinin, nasıl olup da iki ayrı etik kurulda bambaşka şekilde değerlendirilip sonuç alındığına ilişkin ipuçları vermektedir.

Üniversite ve diğer hastanelerin etik kurulları arasında, çalışmanın başlangıcında düşünülen bazı farklılıkların ters çıkması da ilginçtir.

Bütün bu sonuç ve tartışmalardan yola çıkarak, ülkemizdeki etik kurulların daha bilimsel, çağdaş ve hakça oluşturulabilmeleri ve çalışabilmeleri için şu önerilerin geliştirilebilmesi mümkün olmaktadır:

Çok iyi bir yönergesi olmalı (üyelerin özellikleri ve rolleri belirlenmeli, bilimsel değerlendirme kriterleri dikkate alınmalıdır); etik kurulların izleme/değerlendirme ve doğrulama faaliyetleri olmalı ve belli, yani önceden tanımlanmış, koşulların dışına çıkıldığında, çalışmayı durdurabilmelidir; iyi planlanmış ve soruları iyi ifade edilmiş ve birbiri ile tutarlı soruların olduğu araştırma yapılmalı, sonraki çalışmalar analitik açıdan çok daha sistematik ve daha derin bilgi toplamaya yönelik olmalıdır". (TD)

 

mail9.gif (17469 bytes)                            buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)