Gücümüzü birlikten alacağız

1999 yılı sonunda yapılan Tabip Odası Başkanlar Toplantısı kararları çerçevesinde Ocak ayının 3., 4. ve 5. haftalarında Güney, Ege ve Marmara illeri Bölge toplantıları düzenlendi. Üç bölge toplantısından ilk ikisi -hava koşullarının muhalefetine rağmen- bir toplantıdan çok bölgesel etkinliğe dönüştü.

4.gif (39633 bytes)            5.gif (44035 bytes)

Mersin SSK Hastanesinden Devlet Hastanesine, akşam tabip odası lokalinde yapılan toplantıdan ertesi gün Hatay da yapılan geniş katılımlı toplantıya, Söke Devlet hastanesinde yapılan toplantıdan Aydın Tabip Odası lokalinin açılışındaki sohbetlere, Aydın da Ege Tabip Odalarının katılımıyla düzenlenen açık hava etkinliğine ve son olarak Marmara Bölge toplantısında yapılan değerlendirmelere kadar hemen hepsi bir sürece işaret ediyordu: Tabip

Odalarının etkinliği giderek artacak.

Bu değerlendirmeye dayanak olan birden fazla gerekçe sayılabilir. Hekimlerin, sağlık alanındaki günlük politikalara ilişkin “daha yüksek sesle” konuşuyor olmaları bunlardan biri. Ama asıl önemli olanı hükümetlerin yaklaşık 20 yıldır değişmeyen politikalarının sonuçlarının sağlık alanında ve özellikle de hekimlik yaşamında fark edilir bir şekilde ortaya çıkmış olması. Hekimlik ortamına en doğrudan etkisi olan üç adımın ( tıp fakültelerinin sayısının arttırılması, bağlı olarak hekim sayısının artması ve niteliği tartışılır hekim yetiştirilmesi, hekim ücretlerinin kamuda düşük tutulması) sonuçları hekimlik ortamını bütün olumsuzluklarıyla kaplıyor. Bu tablo, en yetkili konumda bulunanlara “hareket serbestliği” sağlarken, aynı zamanda gerçekte bir değeri olmayan ama hekimlerin emeklerini daha da fazla sömürme anlamına gelen populist politikalar uygulama alanlarını genişletiyor. Bu karşımıza kimi zaman I. Ulusal Sağlık Taraması, kimi zaman vardiya, sıklıkla rotasyon/geçici görevler, angaryalar, keyfi tayinler, Sağlık Bakanlığı’nın tıp fakültesi açma kararları gibi biçimlerde çıkıyor.

1.gif (37026 bytes)                2.gif (44750 bytes)       

İşte hekimlik yaşamında “fark edilen” ve ağır biçimde hissedilen de bunların sonuçları. Her şeye rağmen hekimliği sevmekle, giderek daha az heyecan duyarak hekimlik yapmak ya da -daha da kötüsü- esas olarak hekimlik dışı alanlardan “geçimini” sağlayan, kafası ve ruhu hekimlik pratiğinden uzaklaşmış hekimler olarak sağlık alanında çalışıyor olmak. Sorumluları arandığında, kendimiz dışındaki bütün her şeyi suçlamakla, bir hekim olarak bizim de mevcut olumsuzluklardaki payımızı görebilmek. Bugüne kadar hekim olarak tek başımıza yaşadığımız duyguların ve bulduğumuz çözümlerin önümüzdeki süreçte yetemeyeceği de hepimiz tarafından “fark edilmeye” başlandı.

Hekimlerin, artan sorunlar karşısında birey olarak “çözüm” bulmalarının giderek olanaksızlaşması, ortak zemin arayışlarını kuvvetlendiren en önemli basıncı oluşturuyor. Bu noktada TTB/Tabip Odalarına görev düşüyor. Geçmişten bu yana söylenmekte olanların haklılığı ve artık herkesçe görünür sonuçlarının ortaya çıkıyor olması TTB’ne büyük bir kuvvet veriyor. Bir başka ifadeyle, en azından 20 yıldır yaşanan bir dönemin başından bu yana doğru bir şekilde tanısının konmuş olması değerli oluyor; ama yeterli değil. En az ilki kadar önemli olan ikinci adımla desteklenmesi, birleştirilmesi gerekiyor. Sorunların birlikte çözümü için tabip odası örgütlülüğünün var olması ve sunulması. Ocak ayı içerisinde yürütülen etkinlik ve toplantıların değeri burada yatıyor. Sorunların çözümünü bir arada olmak ve birlikte üretmekte görenler adına adres belli ve hazırdır:Tabip Odaları.

 

 

  mail9.gif (17469 bytes)                            buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)