BLUES

“deprem notları”

Dr. Necdet Tamamoğulları

1.Başında eşarp vardı annem gibi. Yüzünde gözlükler, en eski sevgilim gibi. Dudakları konuşurken çekiliyordu, kızım Ezgi gibi. Kız kardeşime dokunur gibi dokundum ona. Birden gözleri yaşardı dokununca.

“İşte böyle hep nedensiz ağlıyorum” dedi.

“Ölmek bir şey değil” dedi sonra, “Kefenimle gömülmek istiyorum.”

Yeryüzünde tek başına kalmış bir adam gibi.

2.Kadının ellerini aldım elime. Eller parmaksızdı, biçimsiz bir el. Parmaksız ellerini okşadım sevgiyle.

“Saatlerce enkaz altında kaldım” dedi, “hareketsiz. Kıpırdamıyordum. Görüyordum onları. Nedense hiç acımıyordu parmaklarım. Obur bir adam gibi kemiriyordu parmaklarımı koca koca fareler. Bağıramıyordum bile. Sadece içime doğru büyüyen çığlıklar... Nakışlar yapardım onlarla. Bayramlıklar dikerdim çocuklarıma. Erkeğimin bedenini severdim o parmaklarla. Bir fare parmaklarımı yerken neden hiç acı duymadım bilemedim.”

Kim terk etti bizi lağım farelerinin obur insaflarına?”

3.Gözleri uzaklarda, elleri kolları sürekli devinimde bir adam anlattı:

“Adam şişmişti enkaz altında. Dört gündür oradaydı. Tüm şehir ölü kokuyordu aslında. Ben önceden hiç ölü görmemiş biriydim. Dev enkazlara öfkemden saldım kendimi, ölü toplamaya. Ağzımı burnumu kapattım bez hiçbir işe yaramıyordu. Toz ve ölü kokusu ciğerlerimdeydi. Bir süre sonra yaklaştık adama. Birden adamın kolu oynayıverdi. Canlı mı? Dedim kendi kendime. Oysa mosmordu. Her halinden belliydi ölü olduğu. Bir anlık şaşkınlık yaşarken, kocaman fareler fırladı adamın koltuk altında. İnce, tiz sesleriyle kaçıştılar betonlar içine.”

“Ölülerimizi fareler yedi.”

4.Kentin ortasında kocaman bir oyuk vardı sanki. Enkaz yığınları altındaydı. Kasketli, sakalları uzamış yaşlı bir adam koca enkazın üzerinde, bir sandalyede oturuyordu, sürekli sallanarak. Sürekli, bir buçuk aydır kaldırılmamış enkaza bakıyordu. Her an karayağız bir delikanlı çıkacak gibi heyecanla.

Adamın adı, “Beklemek” miydi?

5.Önce sarsıntıyla fırlamış yatağından. Can havliyle atmış kendini dışarı. Az sonra yandaki bina büyük bir gürültüyle yıkılmış. Toz içinde kalmış bir an, soluksuz. Ardından eşinin, çocuklarının içeride kaldığını ayrımsamış acıyla. Birden bağırarak içeri doğru koşmaya başlamış. Çok kısa bir koşu yapmış. Yazgısını içerdekilerin yazgısına bağlayan bir koşu. Tam kapıdan içeri girerken, aniden çöken binalın altında kalmış.

Ölüm onu kapıda karşılamış.

6.Bir çocuğunu çıkarmışlar. Eşi ve bir çocuğu da enkaz altındaymış. Seslerini işitiyor, yerinde duramıyormuş. Pençeleriyle delmeye çalışıyormuş betonu. Bütün bir ekip onunla didiniyormuş. Az kalmış onları kurtarmaya. İçerdekilerin sesleri giderek netleşiyormuş. Açılan gediği desteklemek gerekiyormuş. Bir ağaç parçası, bir mobilya parçası bulmak için fırlamış çılgınca. Sağa sola bakınırken, birden yerin titrediğini hissetmiş. Çığlıkla geçen kamyonu durdurmak için bağırmış. O an arkasında büyük bir gürültüyle yıkılmış ev. Giderek büyüyen toz bulutunun içinde kalmış. Sessizlik bir an her yeri kaplamış.

Aşağıdan gelen ses kalmamış.

 

  mail9.gif (17469 bytes)                buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)