Prof. Dr. M. Yavuz Aksu’yu yitirdik

11 Ağustos 1924'te Bursa'da doğdu. Babası İstiklal Savaşı gazilerinden Hasan Sezai bey idi. İlk ve orta okulu Bursa'da, liseyi İstanbul Taksim Lisesi'nde bitirdi.

1942 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girdi, 1947 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne geçti. 1948'de mezun oldu. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Kürsüsü'ne asistan olarak girdi. Uzman olduktan sonra aynı kürsüde çalışmaya devam etti, bu süre içinde ek görev olarak Numune Hastanesi Patoloji Laboratuarında çalıştı. 1957 yılında askerlik görevini Ankara Mevki Hastanesi'nde yerine getirdi, bu arada bu hastanenin Patoloji Laboratuarını kurdu. Terhis olduktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Patoloji doçenti oldu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin çağrısı üzerine 1959 yılında Patoloji Kürsüsünü kurmak üzere İzmir'e gitti.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çok sayıda öğrenci, patoloji uzmanı ve öğretim üyesinin yetişmesinde yoğun emek harcayan Dr. Aksu, profesör olduktan sonra E.Ü. Tıp Fakültesi yönetim kurulunda ve Üniversite Senatosu'nda görev yaptı.

1971 yılında, 12 Mart Muhtırası sonrasında, bir çok aydınla birlikte Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından göz altına alındı.

1974 yılında seçilerek, E.Ü Tıp Fakültesi Dekanlığını üstlendi. 1977 yılına dek bu görevi sürdürdü. 1980 darbesi sonrasında 1981 Eylül ayında, 1402 sayılı yasa uyarınca Üniversitedeki görevine son verilene dek, Patoloji Kürsüsü başkanlığı görevini sürdürdü. 12 Eylül sonrası dönemde, meslek örgütlerinin üzerindeki baskıların çok yoğun olduğu bir dönemde, İzmir Tabip Odası Başkanı seçildi. Aydınlar Dilekçesi ve Barış Derneği davalarından yargılandı.

1990 yılında dokuz yıllık bir dava sürecinden sonra, Danıştay kararı ile Üniversitedeki görevine geri döndü. 1991 yılında emekli oldu.

Yavuz hoca, evli ve üç çocuk babasıydı. Mesleki yaşamı dışında farklı ilgi alanları vardı. Sekiz milimetrelik film ve slayt çekmek, siyah beyaz fotoğraf çekmek ve basmak, fotoğrafçılığının uzantıları idi. Geride onlarca makara film, binlerce kare slayt arşivi bıraktı.

Gezgin bir ruhu vardı. Anadolu'nun her köşesini gezmeyi çok severdi. 1960'lı yıllarda, öğrencilerini Anadolu gezilerine götürmek onun için bir zevkti. Özellikle dağlık, virajlı yollarda araba kullanmaktan zevk alırdı.

Kendisini balıkçı olarak tanımlayacak kadar denize tutkundu. Yıllarca Foça'da paragatçılık yaptı. Yazın her gecesini denizde geçirecek, sabaha kadar kürek çekip paragat toplayacak kadar bir tutkuydu balıkçılık. Foça'daki balıkçılar, Karadenizli kaptanlar en yakın dostları oldu. Çocukları bu meclislerdeki sohbetlerin zenginliğini yaşama şansını yakaladılar.

Elleriyle bir şeyler yapmayı hep sevdi. Son yıllarında tahta oymacılığı ile yaptığı gemileri, kağnıları büyük bir paylaşımcılık anlayışıyla tüm sevdiklerine ulaştırırdı.

1995 yılından bu yana Foça'da yaşamını sürdürmekteydi. 1995 yılında mesane, 1999 yılında akciğer kanseri tanısını aldı. Çok sevdiği Foça'da toprağa verilmeyi istemişti, bir de Üniversite'de tören yapılmamasını. Ailesi, iki dileğini de yerine getirdi. Pırıl pırıl güneşli bir günde, dostları, sevenleri, onu Foça'da kırmızı karanfillerle sonsuzluğa uğurladılar.

 

mail9.gif (17469 bytes)                    buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)