Ölümle birlik olanları lanetlemek için*

Yılmaz Gruda

Sayın konuklar, sevgili dostlar,

Konuşmama, hepinizin yürekten katılacağı bir sözle başlamak istiyorum: Keşki, Şair-Dr. Behçet Aysan, ö güzel insan, o güzel insanlar yaşasaydı da, ben bu ödülü almasaydım.

Ama aldım. Onur duyarak aldım. Ve elbetteki yüreğim kanayarak aldım.

Bugüne kadar hiçbir ödüle şiir göndermedim.

Sevgili Behçet Aysan izlekleri yanı sıra, İnsanın mutluluğu için, bütün inatçı gericilere rağmen, ateşli bir sabırla ödün vermeden yürüyen, o büyük insan gücüne kendini adayıp, 55 yıl boyunca bu yolda şiir üşüren bir şair sıfatıyla,

Haritaları paralıyarak, çığlıklara basarak, ardından kan bataklıkları, kemik çölleri, et ırmakları bırakıp, dünyayı toplama kapına dönüştüren sistemin mitologya çerçevesinde ne idüğünü ortaya koyan-izninizle söyleyeyim:-Seattle uyarısını çoktan yapan Çerçi Zeus'u da, bu saygın ödülü "ille" almak düşüncesiyle göndermedim.

Ödülü alsam da, almasam da, hem Behçet Aysan'a, hem Behçet Aysan eliyle, o kahrolduğum, o insanlık dışı kıyımın, kuşkusuz toz-ufak olmayacak arşivinde, benim de, bir kaç sözüm olsun istedim.

Bütün ölümleri, bütün ölümle birlik olanları lanetlediğimi, hep lanetleyeceğimi söylemek istedim.

Kimselerin, hiçbir adamoğlunun, hiçbir yasanın, bu dünyada hiç bir olgunun, insan ölümünü haklı gösteremeyeceğini bildirmek istedim.

Ama Tanrı'ya şirk koşarak, bu hakkı kendilerinde görenler ve haklarının sürüp gideceğine inananlar var.

Ne var ki, yanılıyorlar. Bütün dünya ile birlikte yanılıyorlar. Tıpkı, o sözde büyük çöküş bağlamında yanıldıkları gibi!

Hala yanlış bir cenaze şölenindeler/ diz vurdukları horon yanlış/ yanlış üzerinde tepindikleri ikon/ çünkü doğmadı henüz/ o büyük tan.

Dağları düz ederek/ dikine koşturarak suları/ göğüs yırtıp, kan giderek/ yalnızca umudunu yarattık.

Acılar, yanlışlar demirin tavı/ bir ışık gelecek günlere/

Artık biliyoruz ki,

Ekmek için değildir yaşamak dedikleri/ aş için, tuz için hiç değil/ tek ve özgür olmak da değil.

Bir simurg gibi savurarak küllerimizi/ belleğimizden başka kılavuz almadan yanımıza/ insanı hiç eden- bir toplama kampını sökerek yeryüzünden/ ölümlü etimizden yeniden varolmak/ ve ben kalarak/ sen, o, öteki kalarak/ dünyayı eşit paylaşmaktır yaşamak.

Gelecekler işte/ gelecekler, dursun diye bu çapul, bu talan/ gelecekler, ölümü mıhlayıp, toprağı yırtarak, kırarak zincirlerini/ geleceler yaylalardan, ovalardan/ kolhozlardan, koyaklardan/ fabrikalardan, tersanelerden gelecekler/ gelecek kasketliler, kalpaklılar, bereliler.

Çocuklar gelecek, çocuklar/ karanlık odalardan, ıslak atölyelerden/ ölümü bir anne gibi özleyenler/ kaportalardan koparıp küçük ellerini/ tornadan, firezeden, tinerden gelecekler.

Kadınlar gelecek, anneler, bacılar/ sömürünün temel nesneleri/ çocuk tekneleri, mutfak köleleri/ ellerin kiri.

Tutarak birbirlerinin ellerini/ denizi yürüyerek gelecekler.

Temellerinden sökülecek roma'lar/ savrulacak taçlar, hanedanlar, lordlar.

Bitecek pas sesi, et hışırtısı paranın/ onca çarkın kan gıcırtısı duracak/ ve ölüm de ölecek/ ölüme birlik olanlar da!

O insanlık dışı kıyımın anısını sonsuza dek yaşatacak olan Şair-Dr. Behçet Aysan ödülünü düzenleyen Türk Tabipleri Birliği'ni yürekten kutlar; beni bu ödüle layık görenlere teşekkür ederim.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım!

* Yılmaz Gruda'nın Behçet Aysan Şiir Ödülü töreninde yaptığı konuşma.

 

mail9.gif (17469 bytes)                    buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)