“Depremde kaybettiklerimiz İçin

17 Ağustos depreminden sonra depremden etkilenen bölgedeki odalarımızdan biri de Kocaeli Tabip Odası idi. Diğer bölgelerde olduğu gibi Kocaeli’de de birçok meslektaşımız depremden etkilenmiştir. Bu etkilenme maddi olduğu kadar manevi düzeyde de yaşandı. Ancak “etkilenme”nin bir boyutu vardı ki ne zaman ne de harcanacak çabalar telafisini mümkün kılmıyordu; depremde yaşamını yitiren meslektaşlarımız.

Deprem nedeniyle elbette çok sayıda insan yaşamını yitirmişti. Ancak Tabip Odası olarak meslektaşlarımıza yönelik vefa borcunu yerine getirmek bir görevimizdi. Kocaeli Tabip Odası bu duygu yükü ağır görevi yerine getirmek için 11 Aralık’ta Kocaeli’nde bir tören düzenledi. Törende yaşamlarını yitiren tabip odası üyemiz 12 meslektaşımızın anıları adına yakınlarına ve yine aynı törende deprem sırasında özverili çalışmalar yürüten hekimler adına kurumlarına birer plaket verildi.

Törenin hemen herkesin anılarını yeniden canlandıran ve acı duyguları anımsatan atmosferinin yanı sıra herkesi mutlu eden bir yanı da vardı:Kocaeli Tabip Odası Başkanı Dr.Can Çabukaş’ın depremde bir ayağını yitirmesine karşın kısa sürede toparlanarak yeniden aramıza dönmüş olması. Yitirdiklerimizin anısını yüreğimizde taşıyarak, oda başkanımıza aramıza “hoş geldin” diyoruz.

 

Türk Tabipleri Birliği Genel Yönetim Kurulu Ankara’da toplandı

Hükümet sağlıkta başarısız

GYK, 57. Hükümetin sağlık alanında izlediği çizgiyi bütünüyle “başarısız” olarak değerlendirdi. Daha da ötesinde izlenen çizginin Türkiye’nin varolan sağlık sorunlarını çözme kapasitesinden uzak/daha da arttıran bir sonuca götürme endişesinin doğruladığını tespit etti. Özel bir başlık olarak kadrolaşma çalışmalarının kaygı verici boyutuna dikkat çekti.

GYK TTB’nin önüne bir etkinlik takvimi koydu. İlk olarak 20 Aralık günü tabip odası başkanları Ankara’da toplanarak bir basın toplantısı düzenleyecek. Bundan sonraki süreçte, başta Osman Durmuş olmak üzere bu ülkenin sağlıkçılarının ve yaşayanlarının haketmediği, politikacıların/politikaların değiştirilmesi için hep birlikte bir çaba harcanacak.

 

Geçtiğimiz günlerde gerek Sağlık Bakanı gerekse de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yine medyada ön sıralarda yeraldılar. Sağlık Bakanı “aynada kendime bakınca ben de korkuyorum” derken ve deprem bölgesine 80 sağlık müdürü ile gidip mont dağıtarak izdihama yolaçarken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan başka bir oyunun bir başka perdesini sahneye koyuyordu “İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde bir SSK’lı hastanın bir günde 4303 kez muayene edildiğini, bir başka SSK’lı hastanın ise bir günde 134 kez tomografisinin çekildiğine ilişkin faturalar elimde” diyor ve ekliyordu:”SSK’yı böyle öpüyorlar”.

Ciddiye almak gerekir mi gerekmez mi tartışmaları bir yana her iki bakanın da kamuoyunu yanlış yönlendirme ve sağlığın ticarileştirilmesi/özelleştirilmesi için çaba harcadıkları kesindi. Sağlık Bakanı yeni projesi olarak “doktorun yanında”yı basına aktarıyor ve “telefonla hekimi çağıracaksınız, adam başı iki milyondan 20 hasta baksa, doktorun da cebine 40 milyon girer, fena mı?” diye projesini kuvvetlendiriyordu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ise, deyim yerinde ise “SSK öpülüyor, SSK hastaneleri dökülüyor” diyerek gazetelerin “SSK malı deniz” diye başlık atmalarını sağlıyordu. Sanki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı 10 yıl boyunca ANAP’tan bakanlar idare etmemiş gibi, sanki SSK’nın ve sağlık kuruluşlarının güçlendirilmesi yerine dışarıdan hizmet alınmasını ve böylece -SSK’nın özel sektöre kaynak aktarmasını kendileri sağlamamış gibi, sanki SSK’nın paralarını mevcut geçerli faizlerden çok daha düşük faizlerle bankada tutarak SSK’yı kendileri eritmemiş gibi, kendi ifadeleriyle “imalat hatası” olarak konuşmaya cesaret edebiliyorlardı.

Türk Tabipleri Birliği Genel Yönetim Kurulu 4 Aralık 1999 tarihinde en fazla hekim istihdam eden iki kurumun bakanlarının yukarıda kısaca aktarılan yaklaşımlara sahip olduğu bir ortamda toplandı. 4 Aralık’tan önce Sağlık Bakanlığı’nın kadrolaşma çalışmalarından bir bütün olarak izlediği politikaya kadar tabip odalarımız değerlendirmelerini basınla paylaşmışlardı. İstanbul Tabip Odası karne düzenlemiş, İzmir ve Manisa Tabip Odaları kadrolaşmaya dikkat çekmişlerdi. Bu veriler üzerinde toplanan GYK, 57. Hükümetin sağlık alanında izlediği çizgiyi bütünüyle “başarısız” olarak değerlendirdi. Daha da ötesinde izlenen çizginin Türkiye’nin varolan sağlık sorunlarını çözme kapasitesinden uzak/daha da arttıran bir sonuca götürme endişesinin doğruladığını tespit etti. Özel bir başlık olarak kadrolaşma çalışmalarının kaygı verici boyutuna dikkat çekti. Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında saptanabilen 100’ün üzerinde değişiklik, yanı sıra İzmir’den Bursa’ya, Niğde’den Antalya’ya kadar çok sayıda çalışanın görev yerlerinin değiştirildiği aktarıldı. İşin vardığı boyutları en net olarak Bursa MHP il başkanı açıkça ifade ediyordu:”Bakanımızla görüştüm, Bursa İl Sağlık Müdürlüğü tasarrufunu kendisinin kullanacağını söyledi, bu konuyu Bakanımız değerlendirdi. İl Sağlık Müdürünü atamadan bir hafta önce bizi haberdar edecek” diyor ve Bursa’dan Sağlık Bakanı’na 3 isim önerdiğini, ayrıca Onkoloji ve Diş Hastanesi Başhekimlikleri için de Bakana isimler önerdiklerini ekliyordu. Ayrıca mevcut Devlet Hastanesi’nin tadilat, bakım ve onarım çalışmaları için 100 milyar TL ödenek sağlandığını da belirtiyor ve söz konusu paranın APK’dan geçtiğini hatırlatıyordu. Yine kendi ifadesiyle “Sağlık Bakanının siyasi temsilcisiydi”.

Kadrolaşma çalışmaları bir başka “hedefe” de “yavaş yavaş” yöneliyordu. Bazı illerde yapılan yer değiştirmelerde tabip odası yöneticilerimiz de kapsama alanı içerisine giriyor ve görev yerleri değiştiriliyordu. En ilginç örneklerden biri Niğde Tabip Odası eski Genel Sekreteri Dr.Mızrap Özer’in şahsında yaşandı. 6 yıldır Niğde’nin Ovacık köyünün sağlık ocağının tek hekimi olarak çalışan Dr.Mızrap Özer’in tayini Karaman’a yapılıyordu. Tayini öğrenen 300’ün üzerinde bir topluluk valiliğe gidiyor, ardından sağlık müdürlüğüne yöneliyor, oturma eylemi yapıyor ve kısa süre içerisinde 5.000’in üzerinde imza toplayarak Ankara’ya/illerinin milletvekilleriyle görüşmeye geliyorlardı. Anlaşılan o ki, Dr.Mızrap Özer Niğde’de bir iyi hekim olarak Sağlık Bakanının ait olduğu parti için potansiyel tehlike olarak değerlendiriliyor ve muhtemelen milletvekili önerisiyle bu gerekçesiz tayin gerçekleştiriliyordu.

Bir başka örnek; İstanbul Tabip Odamız Genel Sekreteri Dr.Kürşat Yıldız ve Genel Yönetim Kurulu üyemiz Dr.Hüseyin Demirdizen’in Temmuz ayında yapılan bir basın açıklaması nedeniyle savunmalarının istenmesiydi. Tüm bu örnekleri alt alta koyduğumuzda Sağlık Bakanlığının ilgi alanı ve meslek örgütü çalışmalarına yaklaşımı ortaya çıkıyordu. Bir kalıptan çıkmışcasına açıklamalar da birbirine benziyordu. MHP Bursa İl Başkanı, Bursa Tabip Odası Başkanımızın açıklamaları üzerine, “sivil toplum örgütleri at gözlüğü takıp meseleye tek cepheden bakmamalıdırlar, oda başkanı bunu yapıyor” diyebiliyordu.

Tabip odalarımız da, yaptıkları açıklamalarla, basın toplantılarıyla Bakan Durmuş’un uygulamalarına ilişkin tepkilerini dile getiriyorlar. Geçtiğimiz günlerde, Çanakkale, Manisa, İzmir ve İstanbul tabip odalarımız, yaptıkları açıklamalarla, bölgelerindeki kadrolaşmaya dikkat çektiler ve sağlığa ayrılan bütçeyi düşük ücret zamlarını, sağlık sistemini bir kez daha değerlendirerek, görüşlerini kamuoyuyla paylaştılar.

Sözün kısası, başta Sağlık Bakanı Osman Durmuş olmak üzere Türkiye sağlık ortamı ve Türkiye’de yaşayanlar bunları haketmiyorlar. GYK bu çerçevede TTB’nin önüne bir etkinlik takvimi koydu. İlk olarak 20 Aralık günü (SB Bütçesinin TBMM’de görüşüleceği gün) Tabip Odası Başkanları Ankara’da toplanarak bir basın toplantısı düzenleyecek ve bu politikalara ve kadrolaşmaya karşı değerlendirmelerini kamuoyuyla paylaşacaklar, aynı gün Tabip Odaları da TBMM Başkanına faks çekecekler. Ardından Türkiye ölçeğinde bu çizgi hekimlerle yaygın şekilde paylaşılacak ve Ocak ayının ikinci yarısından başlayarak her hafta Güney İlleri Tabip Odaları, Ege Tabip Odaları ve Marmara Tabip Odaları Bölge Toplantıları yapılarak etkinlikler düzenlenecek. Şubat ayında da 14 Mart’a doğru bir program gündeme konulacak. Başta Osman Durmuş olmak üzere bu ülkenin sağlıkçılarının ve yaşayanlarının haketmediği, politikacıların/politikaların değiştirilmesi için hep birlikte bir çaba harcanacak. Harcamaya değmez mi?

 

mail9.gif (17469 bytes)                    buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)