Dr. Yazıcıoğlu, TTB'nin limanlarını anlatıyor

1981-1986 Dönemi İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nejat Yazıcıoğlu'nu 17 Kasım 1994 tarihinde kaybettik. Yazıcıoğlu'nun tabip odasının toplum hayatında ve sağlık alanında hak ettiği yeri alabilmesi, halk sağlığının geiştirilmesi, onurlu ve saygın hekimlik, demokrasi ve toplumsal mücadelede gösterdiği cesaret ve özveri, bugün hala bize örnek oluyor. Yazıcıoğlu'nu, 1993 yılında 41. Kongre sırasında yaptığı konuşmadan özeti yayınlayarak, bir kez daha sevgiyle anıyoruz. Yeni bir kongreye yaklaşırken, Yazıcıoğlu'nun söyledikleri bir kez daha önem kazanıyor.

Dr. Nejat Yazıcıoğlu

"Sağlık alanı reformlar ve iyileştirmeler alanıdır. Ne kadar siyaset yapılırsa, bu doğrultuda yapılacak; ve sözkonusu olan toplumun tümünün sağlığının iyileştirilmesi, kalitelerinin yükseltilmesi alanıdır. Kendisi doğrudan siyasal iktidara yönelik politikalar üretemez, ama o politikaları en derinden etkileyecek, kendi özgün politikalarını üretir.

Şimdi iki umutsuzluk yaşanıyor. Biri, biz nasıl olsa hiçbir şeyi değiştiremeyiz; bu bir umutsuzluktur. Öbürü, yüksek ideallerimiz var, ama burası gerçekleştirme alanı değildir.

Doğrusu şudur, elimizdeki aracın menzili, gücü neyse, onu iyi hesap edip, onunla neler yapılacağını saptamalıyız. Usul olarak şunu söylemek istiyorum, özü itibariyle değil, biçimi itibariyle bir yanlışlıkla meşgulüz ikinci oturumda. Kendi örgütsel politikasını saptamamış TTB; hedef saptamaya kalkıyor. Bunu duyunca yazarın ünlü sözü geldi aklıma. "Gideceği limanı bilmeyen kaptan, hiçbir rüzgardan hayır bulamaz". Önce hangi limana gideceğinize karar verin, sonra ara hedeflerinizi saptarsınız.

Şimdi hangi limana gideceğiz. Ben size bir kaç liman söyleyeyim. Vaktiyle demiştik, fena değildi, güzel limanlardı. Bir iki liman daha var: demokratik limanlar, akademik, ekonomik ve özlük hakları limanları. Bu politikanın bileşeni.

İkincisi anti faşist, anti tekel, anti emperyalist limanlar. Bunlar da TTB'nin limanlarıdır, çok güzel limanlardır, hep sizi iyi karşılayacaklar.

Üçüncüsü, Türkiye toplumunun hayatına yeni girmeye başlayan anti laik limandır, laisizm limanıdır. Çünkü burayı Arap ve İran kaynaklı, din kökenli, bizim toplumumuzu, hastalarımızı ve bizi açıkça tehdit eden, ortaçağ islami gericiliğinin ürünleri, con pahasına, fizik varlık pahasına tehdit etmektedir. Onun için laik limana mutlaka uğramak gerekiyor.

Laik liman çok önem kazandı. Anti şoven limanı dün arkadaşlar söylemişlerdi. Eskiden beri gündemdir, iyi bir limandır, halkların ve insanların birbirlerine olan sevgilerini, kopmaz bağlarını ve gerçekte kopmamış bağlarını bir kez daha teyit eder. Ayrıca işçiden yana bir tavırdır. İşçiler şaka filan değil, binlerce hekimin gerçek anlamda işverenidirler.

İşçiden, emekziden, yani toplumun yüzde 95'inden yana olan bu limanlar da çok sakin limanlardır. Çünkü biz de bu limanın hem ahaliyisiz, hem halkıyız, hem misafirleriyiz.

Sonuncu bir liman da, eskiden olmakla birlikte yeniden önem kazanan bir sorun var: Bürokrasi karşısındaı yılgınlık, korku, ama hepsini aşan direnme ve nefret duygusu vardır. Anti bürokrasi limanına mutlaka uğrayınız.

Bir ütopya, bu ütopyaya uygun ve gerekiyorsa her türlü çabanın, yakın mücadelenin ve yakın ilişkisinin sonucunda, bu ütopyaya ilişkin her parçanın gerekiyorsa taksitle tek tek, birer birer, söke söke alınmasını hedefleyen bir strateji yakışıyor örgüte. Kimileri diyorlar ki, "Ağır durun molla gibi, kıyafetiniz, kılığınız düzgün olsun, sesiniz kallavi olsun, saygı görürsünüz". Biz de diyoruz ki, "Hayır, güçlü olun, seygı görmeniz için yeterlidir".

 

 

mail9.gif (17469 bytes)                    buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)