Tıp Dünyası'ndan.

Artık herkesçe kabul edilen bir gerçekle karşı karşıyayız. Türkiye bir deprem bölgesi ve önümüzdeki süre içerisinde Marmara Bölgesi'nde bir deprem yaşanması kuvvetle muhtemel. Bu bilimsel gerçeği veri kabul eden ve bütün kaynaklarını, enerjisini, ortaya çıkabilecek olumsuz tablonun sonuçlarını en aza indirmek için harcayan bütünlüklü bir teyakkuz haline ihtiyaç var. Bu çabaların bir panik içerisinde olmaması gerektiği açık. Ancak sosyal sorumluluklarından kaçınmaya çalışan bir devlet anlayışı ile bunun üstesinden gelinemeyeceği de en az onun kadar ortada olan bir gerçek.

"Bu hafta sonundan başlayarak hafta sonu nöbetlerini kaldırmayı düşünüyorduk; bizim bölgemize rotasyonla gelen sağlıkçılar da olmadığından ve Sağlık Bakanlığı da çalışanları motive edecek önlemler geliştirmediğinden, çok yorulmuştuk, bu deprem çok kötü oldu". Bu alıntı, Düzce'deki bir hekimin ifadesi.

Bu "enkaz"ın altından kalkabilmek için her türlü kaynağı (para, insangücü vb) bu amaca yönelik olarak kamusal sorumluluk çerçevesinde değerlendirmek, öncelikle de çalışanları motive etmek gerekiyor.

Kaynaklarını halkın ihtiyaçları yönünde harcamamakta direnen ve 2000 yılı bütçesini de bu çerçevede hazırlayan 57. Hükümet'in mevcut durumu algılamaktan çok uzakta olduğu görülüyor. Hala, sağlıkçıların bölgede çalışmalarını özendirecek maddi bir adım atmama konusunda kararlı davranın Sağlık Bakanlığı/Hükümetin muhtemel bir deprem konusunda bugünden toplu-sağlım-kalıcı sosyal konutlar hazırlamak gibi önerilere sıcak bakması biraz hayalcilik oluyor. Ancak halkın/sağlıkçıların ihtiyacı olan "hayallerin" gerçekleştirilmesi bizlere bağlı. Bu da hepimizin sorumluluklarını ve devleti üstlenmesi gereken role çekmek için daha fazla çaba harcamamız gerçeğini öne çıkartıyor. Hakim olmaya başlayan umutsuzluk ve geleceğe güvensizliği yıkacak olan hepimizin ortak çabası olacaktır.

 

 

mail9.gif (17469 bytes)                    buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)