STED.......STED Kapak


 
 
 
Görkem Büyüyor


Dr. Selahattin Şenol*
*Doç. Dr. Gazi Ü. Tıp Fak. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD

 Sultan'ın doğum yaptığını ve Görkem'in bir kardeşi olduğunu biliyorsunuz. Kardeş kıskançlığı konusunda Görkem'in duygularını daha önce aktarmaya çalışmıştık. Görkem'in kardeşi kardiyak anomali ile doğdu ve sağlığına kavuşması için birkaç ameliyat geçirmesi gerekecek. 
 Hemen tüm çocuklar yaşamlarının bir döneminde hastalıklarla karşılaşırlar. Bu hastalık çocuğun yaşı, içinde bulunduğu koşullar, kişiliği, hastalığın tipi ve süresi gibi çok çeşitli etkenlere bağlı olarak çok hafif dereceden ciddi derecelere kadar sıkıntı oluşturabilmekte, bu sıkıntı ise çocukta geçici ya da tüm yaşamı boyunca sürecek izler bırakabilmektedir. 
 Akut hastalık durumunda bedensel hastalığın şiddetine göre çocukta ağrı, uyku ve iştah bozuklukları oluşacaktır. Uygulanan tedavi çocuk için hoş olmayabilecek, çocukta tedirginlik, sinirlilik ve huy değişimi ortaya çıkacaktır. 
 Uzun süreli fiziksel hastalık; çocuğun içinde bulunduğu bilişsel, sosyal ve ruhsal gelişim evrelerine göre farklı etkiler yapar. Hastalık tanısını öğrenen çocuk değişik evrelerden geçer. İlk evrede şaşkınlık ve inkar, ikinci evrede ise kızgınlık ve içerleme görülür. Kendini suçlama, uyum sorunları ve depresyona kadar uzayan tepkiler ortaya çıkabilir. Gelişim dönemlerine göre hastalığa ve hastaneye yatışa tepkiler değişmektedir:
 Bir yaşına kadar; anneden ayrılmaya, düzen değişikliklerine tepkiler, yeme ve uyku düzensizlikleri, anaklitik depresyon. 
 1-3 yaş; ayrılma anksiyetesi ile ilgili belirtiler (ağlama, tepinme, karşı koyma, aşırı uyum, içe kapanma ve psikosomatik belirtiler).
 3-6 yaş; hasta olma, hastaneye yatma suçluluk, ceza, hastalık ve ölümle ilgili gerçekdışı fantezi ve korkulara neden olur, bedenlerine zarar verileceği kaygısı, terkedilme duyguları, regresyon ve saldırgan davranışlar görülebilir. 
 6-12 yaş; hasta olma, hastaneye yatma ilgilerinin azalmasına, ders başarılarının düşmesine neden olur. Hastalık ve sakat kalmayla ilgili kaygılar kendini beceriksiz ve farklı hissetme, tedaviye direnç ve saldırgan tutumlar, arkadaş ilişkilerinde soyutlanma, içe kapanma, depresyon, tikler, kekemelik gibi belirtiler görülebilir.
 Ergenlik döneminde; hastaneye yatış bağımsızlığın engelenmesi olarak değerlendirilmekte, güvensizlik, yetersizlik, güçsüzlük duyguları, daha sonra da şiddetli depresyon ortaya çıkmaktadır.
 Bedensel hastalığı olan bebek, çocuk, ergen ve ailesinin ruhsal açıdan değerlendirilmesi ve desteklenmesi konsültasyon liyezon psikiyatrisinin ilgi alanına girmektedir. Konsültasyon liyezon psikiyatrisi genel tıp ile psikiyatri arasındaki bağlantı ve işbirliğini yürüten bölümdür. Tıbbi durumlar ile psişik ve psikososyal durumlar arasındaki bağlantı ve etkileşimi araştırır. Fiziksel hastalıklara eşlik eden psikiyatrik ve psikososyal sorunların tanı, tedavi ve araştırılmasında genel tıp ile işbirliği içinde çalışır. 
 Konsültasyon liyezon psikiyatrisinin geçmişi oldukça yenidir. İlk olarak ABD'de geliştirilmiştir. Her ne kadar insanın psikosomatik bütünlüğüne daha önce işaret edilse de 1900'lü yıllara kadar psikiyatri klinikleri genel hastanelerin dışında hizmet vermiştir. Günümüzde bile genel tıp eğilimine bakıldığında biyo-medikal modele ağırlık verildiğini görüyoruz. Bu model temel olarak dualism ve indirgemeci görüşü kapsamaktadır. Dualistik kuramda ruh ve beden birbirinden ayrı işlevsel birimler olarak düşünülmekte, hastalıklar ya ruhsal ya da bedensel bozukluklar olarak açıklanmaya çalışılmaktadır. İndirgemeci görüşte ise neden-sonuç ilişkisi doğrusal olarak değerlendirilmekte, çok etkenli etiyoloji gözardı edilmektedir.
 Günümüzde biyo-psiko-sosyal model daha fazla destek bulmaktadır. Konsültasyon liyezon psikiyatrisinin dayandığı bu model; hastanın değerlendirilmesi ve ele alınmasında biyolojik, psikolojik ve sosyokültürel etkenlerin gözönünde bulundurulması gerektiğine işaret etmektedir. 
 Çocuk psikiyatrisinden konsültasyon istenmesinin en sık karşılaşılan nedenleri; tanının desteklenmesi, hastanın servise ya da tedaviye uyum sağlayamaması, intihar girişimi ya da çocuğa kötü davranma gibi akut kriz durumlarında, aile sorunlarının ve anne baba psikopatolojisinin değerlendirilmesi, özgül psikopatolojik belirtilerin (örneğin; depresyon) değerlendirilmesi ve tedavisidir. Liyezon modeli klinik ile sürekli ve düzenli bir işbirliğini ifade etmektedir. Yoğun bakım, hemodiyaliz, yanık merkezi, organ nakli, onkoloji ve ağrı klinikleri gibi bazı bölümlerde psikososyal sorunlar daha sık ve acil olarak ortaya çıkmaktadır. Bu servislerde çalışanlar daha yaygın olarak psikolojik güçlükler yaşarlar. Bu servislerde psikopatolojinin erken ve doğru tanınmasındaki ciddi güçlükler de dikkate alınınca bu birimlerde liyezonun önemi daha iyi anlaşılır.   Konsültasyon liyezon psikiyatrisi ayrıca işbirliği yapılan bu bölümlere ruh sağlığı konusunda eğitim vermekte ve ortak araştırmaların planlanması ve yürütülmesinde işbirliği yapmaktadır. 
 Çocuğun hastaneye yatırılma zorunluluğu ortaya çıktığında çocuğun ruhsal gereksinimleri açısından, bebekler ve küçük çocuklar anneleri ile yatırılabilmelidir, ziyaret saatleri sınırlanmamalı, aile ile çocuğun birlikte olduğu süre artırılmaya çalışılmalıdır. Çocuğa yapılacak ağrılı işlemler anlayacağı bir dille anlatılmalı ve tepkisi hoş karşılanmalıdır. Bu sırada ailenin hastanede olması yeğlenmelidir. O anda olmasalar bile işlemden önce ya da sonra çocukla birlikte olmalıdırlar. Ailesi uzakta olan, ziyaretçisi olmayan çocuklar için telefon ile iletişim kurmaları sağlanabilir ya da sağlık çalışanlarından çocuğa yakın olan birinin ziyaretçi yerini alması istenebilir. Hastanede kalan ya da sık sık hastaneye gelen annelerin birbirleri ile görüşmelerine olanak sağlanmalıdır. Bu grup toplantıları biçiminde duygu ve deneyimleri paylaşmak şeklinde de olabilir.
 Bir çocuğun ya da gencin diabet ya da kronik böbrek hastalığı gibi uzun süreli bir sağlık sorunu, yalnız kendisini değil; ailesini, okulunu, arkadaşlarını, öğretmenlerini ve hatta komşularını bile etkileyecek bir soruna dönüşebilmektedir. Bu nedenle doktor-hasta-aile işbirliği yanında hastanın eğitimi önem kazanmaktadır. Bu eğitim programlarında amaç hastalığın nedenleri ve tedavinin gereklilikleri hakkında hasta çocuğa bilgi vermek ve hastalığı boyunca ortaya çıkacak sorunlarla başa çıkma yollarını öğretmektir. 
 Bebeklerin ve küçük çocukların hastalık ve tedaviye ilişkin olayları akıllarında tutması söz konusu değildir. Yalnızca deneyimin izlenimlerini hatırlarında tutabilirler. Özellikle hastalığa ilişkin deneyim çok etkileyici ve yineleyici olduğunda bebeğe ve küçük çocuğa olumsuz etkileri olabilecektir.
 Dokuz yaş altındaki çocuklar uzun süreli konuşmaları dinleyemezler. Bu nedenle destekleme gruplarında çocuklara resim çizdirilir, kukla oyunları gösterilir, eğitim amaçlı eğlenceli sahne oyunları düzenlenir. Hastalığın teknik yönleri grup içinde oyun şeklinde yaşatılır. "İçinde çok şeker olan yiyecekleri çizelim", "İçinde hiç şeker olmayanları çiz" gibi eğitim ve duyguların ifadesi için fırsatlar yaratılır. Çocukların yaşı büyüdükçe grubun niteliği değişir. Daha az oyun havasına bürünür. 
 Çocuklarında bir hastalık belirlenen anne baba da etkilenmekte ve belirli evreler geçirmektedirler. Başlangıçta çocuklarını hastalık nedeniyle kaybedecekleri kaygısı ile belirginleşen şok, akut korku ve anksiyete görülmektedir. Özellikle çocuğun dış görünüşünde hastalığa ilişkin bir belirti yoksa başlangıçtaki bu şok durumunu, tanıya inanmama ya da inkar etme izlemektedir. Bu belirtileri kızgınlık ve içerleme duygusu izlemekte, ardından da eşi ya da kendini suçlama ortaya çıkmaktadır. Sonuçta genel olarak durum kabullenilmekte, ancak çocuğun durumuna göre bir evreden diğerine gidip gelmeler olmaktadır.
 
 Bu süreçte beklenen anne babanın bu evreleri kısa sürede atlatabilmesi ve çocuklarının tedavisi için hekimle işbirliğini sürdürmesidir. Ailenin tutumu, kültür düzeyi ve ekonomik durumu tedaviye uyumda etkili olmaktadır. Tedavi ekibinin de çocuk ve ailenin ruhsal durumunun farkında olması gerekmektedir. Çocuğun ön plana alındığı ve önemsendiği hizmetlerde verim ve işbirliği artmaktadır.

 Bugünlerde benzer bir süreci yaşayan Görkem’in anne-babasına ve minik Kaan’a “Geçmiş olsun!” diyerek, sağlıklı bir gelecek diliyoruz.
 

Kaynaklar
 1- Baykara A, Güvenir T, Miral S (1997) Hastalık ve hastaneye yatışın çocuk üzerine etkisi. Çocuk ve Adolesan Hastalıklarına Psikososyal Yaklaşım. 19. Pediyatri Günleri, Kongre Kitabı, İstanbul.
 2. Erermiş HS, Tamar M (1997) Çocuk psikiyatrisinde konsültasyon liyezon. Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları 2 (2): 271-283
 

.............................................Başa Dön.....Sayfa Başı