Dr. Göksel Kıter*
* Uzm.; Adnan Menderes Ü. Tıp Fak. Göğüs Hastalıkları
AD
İzmir'de görev yaptığım dönemde, Ocak ayının ilk haftasının (Verem
Haftası) hemen öncesine denk getirerek tüberküloz konulu bir hizmet içi
eğitim toplantısını hazırlayıp sunma görevi Konak Sağlık Grup Başkanlığı’nca
bana verildi.
Bir akış şeması vardı aklımda; dinlediğim, hazırladığım seminerlerden
kalan... Tanım, tarihçe, epidemiyoloji, etiyopatogenez, tanı yöntemleri
(elbette en son yeniliklerle), ayırıcı tanı, tedavi (ilaç etki mekanizmaları
olmazsa olmaz), izlem, prognoz... Bu sırada bir yazı geçti elime. Önceden
fotokopisini çektirdiğim, olasılıkla o zaman okuduğum, ama öncelikli sorunum
olmadığı için aklımın ve dolabımın bir köşesinde bıraktığım bir editör
yazısı. Hollanda'dan bir profesörün yazdığı bu yazının başlığı dikkatimi
çekmeye yetti: “Avrupa'da Tüberküloz Kontrolünün Eğitimsel Yönleri”. Eğitim
'bilmeye gereksinim duyulan' konuları içermelidir, diyordu editör. "Halkın,
hastanın, hemşirenin, yardımcı sağlık çalışanının, pratisyen hekimin tüberküloz
konusundaki eğitimine bu gözle bakmak gerekir. Pratisyenler için, tanı
aşamasında tüberküloz olasılığının akla getirilmesi, tedavinin bir ilaç
rejimi olduğu, ulusal kontrol programının neler içerdiği, özellikle de
hastaları neden ve nasıl bilgilendirmeleri gerektiği yeterli ve gereksinim
duyulan bilgilerdir" diye sürdürüyordu yorumlarını. Bu arada, hazırlığıma
yardımcı olan arkadaşım Dr. Serpil Alptekin, bir yıl öncesinin bir dergisiyle
yanıma geldi. "Pratisyenler ve uzmanlar arasındaki eğitimsel iletişim ile
ilgili kalitatif bir çalışma" başlıklı yazıyı verdi. Yazının amacı, pratisyenler
ve uzmanlar arasındaki etkin eğitimsel ilişkinin engellerini belirlemek
ve bu engellerin üstesinden gelmek için önerilerde bulunmaktı.
Daha sonra da yararlanabilmek için bu araştırmadan not defterime
şunları geçirdim:
* Pratisyenler, klinik çalışmalarında doğrudan uygulayabilecekleri
bilgileri öğrenmek istemektedir. Öğrenme gereksinimlerini yeterli şekilde
ortaya koyamamaktadırlar.
* Uzmanlar tarafından pratisyenlere verilen geleneksel didaktik
derslerin yerini, kliniğe dayalı aktif eğitim ve kaynaklara dayalı bir
eğitim almalıdır.
* Uzmanlar konularındaki yeni gelişmeler üzerinde yoğunlaşmayı
yeğlemektedirler.
* Pek çok pratisyen bugünkü durumundan hoşnut değildir. Didaktik
derslerden hoşlanmamakta ve yaptıklarının kalitesi ve uygunluğu ile ilgili
olarak uzmanlardan daha fazla geri besleme almak istemektedirler.
* Araştırmaya katılan pratisyenlerden birinin uzmanlardan beklentisi:”Davranışımızın
uygun olmadığını söylemediğiniz sürece aynı şeyi yapmayı sürdüreceğiz.”
* Pratisyenlerin çoğu; bilgilerini yeni tutmanın, uzmanların
sorumluluğunda olduğunu düşünmektedir.
* Bir pratisyenin görüşü: “Uzmanların, benim sahip olmadığım
bir çok farklı ustalıkları olduğunu fark ediyorum, ancak benim istediğim
bu ustalıkları değil.”
*Araştırmaya katılan bir çok uzman öğretmeye istekli olduklarını
söylemekte ama bilgi aktarımı için ana yolun “dersler” olduğunu belirtmektedirler.
Pratisyenler ise “klinik olgulara dayalı” öğrenmenin daha yararlı olduğunu
dile getirmektedirler.
* Eğitim iki yönlü olmalıdır; bu yolla karşılıklı farklı rollerin
ve işlevlerin anlaşılması kolaylaşacaktır.
Hazırlığım bu çıkarımlar ışığında sürdü. Ulaşabildiğim birkaç
sağlık ocağı doktoruna, tüberkülozla ilgili bir hizmet içi eğitime gelirken
nelerin yanıtını bekleyeceklerini sordum. Eğitim araçlarımı oluşturmaya
koyuldum.Anlattıklarımı içeren bir yazı; toplantı sonunda yazılı bir kaynak
olarak dağıtmak için. Slaytlar; görselliği artırmak için. Üç ayrı gruba
anlatırken belli bir standardı korumak için bir de anket hazırladım. Önceden
dağıtsam, eğitimi alacak topluluğun bilgi düzeyini belirleyip öğrenim gereksinimlerini
çıkarmamda yardımı olurdu, ama zaman kısıtlıydı. Anketi toplantının hemen
başında kullandım. Bilgi ölçmek değildi amacım; durum değerlendirmesi yapmaktı.
Eğitim toplantısına Konak Sağlık Grup Başkanlığı'na bağlı 45
sağlık ocağı ve ana çocuk sağlığı-aile planlaması merkezinin ikişer doktoru
çağrıldı. Her ne kadar erişkin eğitimi ilkelerinden birisi, konuya ilgi
duyan kişilerin kendi istekleriyle katılmasıysa da, uygulama güçlüğü nedeniyle
bulaşıcı hastalıklardan ve eğitimden sorumlu doktorlar seçildi. Toplantıya
toplam 57 doktor katıldı.
Konak Sağlık Grup Başkanlığı'ndan Dr. Akif Akalın ve ben, ilk
anketten dört ay sonra ikinci bir anket hazırlayıp aynı doktorlara göndermeyi
düşündük. Geride nelerin kaldığını merak etmiştik. Anketler resmi yazışma
kanalı kullanılarak gönderilip geri toplandı.
Sorulan konu Doktor sayısı
(%)
Tüberkülozlu hasta ile karşılaşan
7 (% 20)
Tüberkülozlu hasta bildirimi yapan
4 (% 57)
Tüberkülozlu hasta bildirimi alan
20 (% 59)
Tüberküloz ön tanısıyla VSD'e sevk eden 17 (% 50)
Tanıda bakteriyolojik tetkik öneren
3 (% 68)
VSD ile ilişkilerin arttığını söyleyen
11 (%33)
Toplantı öncesinde yaptığım anket değerlendirmesinin sonuçlarından
STED'deki bir yazımda söz etmiştim. İkinci anketin amacı bir sınav yapmaktan
çok aradan geçen sürenin neleri değiştirdiğini görmekti. Sorular; tüberkülozu
akla getirme, tüberkülozlu hasta bildirimleri, verem savaş dispanserleriyle
(VSD) ilişkiler, PPD yorumlanması, BCG aşısı uygulaması konularında karşılaşılan
sorunlar ve eğitim sonrası sağlanan değişikliklere yönelikti. Tanı ve tedavi
ilkelerinden akılda nelerin kaldığı araştırıldı. Tüberkülozla savaşta sağlık
ocaklarının rolü konusu bir kez daha soruldu. Kuşkusuz, toplantı hakkındaki
görüşler de istenildi. Yanıtların dökümü şöyleydi:
Toplam 34 anket geri alınabildi. İlk anketteki 57 doktorun ancak
%60'ına ulaşılabilmişti. AÇS-AP'lerden ilk toplantıya gelen 12 doktorun
hiçbirinin ikinci anket sonucu elde edilemedi. Sağlık ocakları açısından
değerlendirildiğinde; 45 doktorun %75'inden ikinci kez yanıt alınmıştı.
Sonuçları yorumlarken;
Bütün doktorların ikinci anket yanıtlarını, anketlerin dağıtılması,
ilgili doktora ulaşması, yanıtlanması ve geri gönderilmesi aşamalarından
birindeki aksaklıklar nedeniyle elde edemedik.
Hasta bildirimlerinde kurumlararası işbirliğinin tam olmadığı
bir kez daha ortaya konmaktadır.
PPD testinin ölçülmesinde çelişkiler vardır. Bunun sık tartışılan
çeşitli nedenleri vardır. Toplantıda ölçüm sonucunun yorumlanması için
Verem Savaş Daire Başkanlığı'nın en son rehberinde yer alan ve kolaylıkla
uygulanabilecek bir tablo sunulmuştu. Doktorların %40'ının bu bilgi ışığında
yorumlarını değiştirdiklerini belirtmesi, klinik uygulamaya yönelik bilgilerin
ilgi çektiğini ve davranış değişikliği sağlayabildiğini göstermektedir.
Tüberküloz tanısının bakteriyolojik yöntemlere dayandırılması
ve balgam ARB bakısının önemi konularında anlatılanların amacına pek ulaşmadığı
görülmektedir. Tek başına PPD ve radyolojik inceleme tanıda kullanmayı
önerenler olduğu gibi, üç doktorun toplantı sırasında ve dağıtılan notların
hiçbir yerinde adı geçmeyen balgam sitolojisini belirtmesi benim açımdan
şaşırtıcı olmuştur.
Yapılan toplantı VSD ile sağlık ocağı ilişkisini arttırmayı sağlamıştır.
Tüberküloz savaşında sağlık ocaklarının rolünün daha fazla benimsenmiş
olması (%59) dikkat çekicidir. Toplantı öncesinde ekip ve yapılanma eksiklikleri
engel olarak görülürken bu görüşün değişmesi gelecekteki işbirliğinin işaretidir.
Tüberküloz tedavisinde dikkat edilmesi gereken konular arasında tedavinin
düzenliliği, sürekliliği ve yeterliliği ile hastanın tedaviye uyumu yanıtları,
üçü dışında bütün doktorların (%91) anketinde yer almaktadır. Bu oran,
tüberküloz tedavisinin temelinin genelde kavrandığını göstermektedir.
Tüberküloz konulu hizmet içi eğitim toplantısıyla ilgili olarak
30 doktor olumlu görüş bildirmişti. Olumlu görüşler yeni bilgilerin öğrenilmesi
ve eski bilgilerin tazelenmesi olarak bildiriliyordu ve genelde toplantının
yararlı olduğu belirtilmekteydi.
Sonuçta eğitim hazırlığı sırasında belirlenen hedeflerin bir
bölümüne ulaşılmış olsa da ve yorumların çoğunluğu eğitim toplantısının
başarılı geçtiğini düşündürse de ikinci anketten sonra ulaşamadığım hedefler
için huzursuzluk duydum. Fakat, dersler çıkararak ve eğiten ya da eğitilen
olacağım deneyimlere bir temel oluşturarak bu huzursuzluğu yeniden coşkuya
dönüştürmem uzun sürmedi. Tüberküloz konusunda altı çizilecek birkaç tümce
seçip ilgi çekici bir geri bildirim hazırlamaya ve aynı doktorlara göndermeye
karar verdim. Sonra da daha başka neler yapabileceğimi düşünmeye...
Kaynaklar
1- Kıter G. Tüberkülozda doğrudan gözetim altında
tedavi (DGAT): Pratisyenler açısından bir değerlendirme. STED 1999; 8(4):
134-35
2- Marshall MN. Pratisyenler ve uzmanlar arasındaki
eğitimsel iletişim ile ilgili kalitatif bir çalışma. BMJ Türkiye 1998;
3(5):25-31 (BMJ 1998; 316: 442-5)
3- T.C. Sağlık Bakanlığı Verem Savaş Daire Başkanlığı.
Tüberküloz hastalarının tanı-tedavi ve izlenmesi. Ankara: 1998
4- Veen J. Educational aspects of tuberculosis
control in Europe. Monaldi Arch Chest Dis. 1994; 49(4): 285-86
|