STED.......STED Kapak

..
 
 
 
Yenidoğan Konjonktivitleri


Dr. Pelin Taner*, Dr. Ahmet Ergin*
* Yrd. Doç.; Kırıkkale Ü. Tıp Fak. Göz Hast. AD

 Yenidoğan konjonktiviti doğum sonrası ilk bir aylık dönemde gelişir. Göz kapağında ödem, eritem, konjonktivada hiperemi, kemozis ve pürülan akıntı ile karakterlidir. Kimyasal ya da enfeksiyonel olarak iki ana bölümde incelenir. Kimyasal kaynaklı konjonktivit, yenidoğanın gözüne profilaksi amaçlı damlatılan gümüş nitrattan kaynaklanır. Enfeksiyona yol açan etkenler ise doğum eylemi sırasında annenin vajinasından bulaşan bakteriler, klamidyalar ve viruslerdir.
 
Kimyasal Yenidoğan Konjonktiviti   
 Profilaktik amaçlı  olarak kullanılan gümüş nitratın yenidoğan gözünde oluşturduğu toksik etkiden kaynaklanır. İlk 24 saat içinde başlar. Genellikle 48 saat içinde geriler. Hafif seyirlidir, orta derecede konjonktival hiperemi ve kemozis vardır. Değişik karakterlerde sekresyon eşlik edebilir. 
 Neisseria Gonorrhae'nın Yol Açtığı Yenidoğan Konjonktiviti
 Tipik olarak hiperakuttur ve bulgular doğum sonrası ilk 24-48 saat içinde başlar. Göz kapağında şişme, eritem, yoğun pürülan akıntı var olup konjonktivada psödomembran ya da membran oluşabilir. Tedavi edilmediğinde organizma kornea epiteline penetre olur ve keratite, korneal ülserasyona yol açabilir. İridosiklit, ön sineşi ve ender olarak panoftalmi gelişebilir. Sağlam dokulara da penetre olabildiği için santral sinir sistemine yayılabilir ve yaygın sistemik enfeksiyon oluşturabilir. 
  
Clamydia Trachomatis'e Bağlı Yenidoğan Konjonktiviti
 İnklüzyon konjoktiviti olarak da adlandırılır. Doğumdan sonraki 5-14. günlerde ortaya çıkar. Daha geç başlıyor olması, gonokokal konjonktivitten ayırt edilmesinde yardımcıdır. Klinik olarak pürülan ya da mükopürülan papiller konjonktivit biçiminde seyreder. Yenidoğanda follikül gözlenmez, ancak hastalık altı haftadan daha uzun sürerse folliküller görülebilir. Kapak ve konjonktiva ödemi, korneada mikropannus biçiminde süperfisyal damarlanma, epitelyel keratit, stromal bulanıklık gelişebilir. Tedavi edilmezse 3-4 haftada iyileşebilir, fakat bazen iyileşme 5. aya dek uzar. Genellikle sekel bırakmaksızın iyileşir, ancak kalıcı korneal opasifikasyonlara da yol açabileceği bildirilmiştir.
 Diğer Bakterilere Bağlı Yenidoğan Konjonktiviti
 Bu bakteriler arasında Staphylococcus aereus, S. epidermidis, Streptococcus pneumoniae, S. viridans, Haemophilus influenzae, Pseudomonas aeruginosa ve Escherichia coli sayılabilir. Bu tip konjonktivitler 5. günde başlar ve yenidoğan konjonktivitlerinin  genel özelliklerini gösterirler. Gonokokal konjonktivitten ayırt etmek güç olabilir.

 Viral Kaynaklı Yenidoğan Konjonktivitleri
 Genellikle Herpes simplex Tip II tarafından oluşturulur. Tip I enderdir. Doğum sonrası 3-15 gün içinde ortaya çıkar. Konjonktivit tek başına, genel oküler lezyonla ya da sistemik hastalığın bir parçası olarak oluşabilir. Veziküler kapak lezyonları, orta derecede inflame konjonktiva ve seröz-anjinöz akıntı vardır. Erişkinde sık görülen herpetik dendritik lezyon sık gözlenmez. Mikrodendritler ve jeografik ülserler daha sıktır. Koryoretinitis ve katarakt gelişebilir.
 
 Sistemik Komplikasyonlar
 Gonokokal ve pseudomonal yenidoğan konjonktiviti korneada ülserasyon, perforasyon ve endoftalmi gibi çok ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Pseudomonans endoftalmisine bağlı ölümler bildirilmiştir.
 C. trochomatis'e bağlı konjonktivit geçiren bebeklerin %20-40'ında  3. ayda bu mikroorganizmanın yol açtığı pnömoni gelişebilmektedir. Rinit, otit, vajinit ve işitme kaybı gelişebilmektedir.
 Herpes simplex Tip II ise %85 mortalitesi olan yaygın multisistemik bir enfeksiyon geliştirebilir ve santral sinir sistemini, deriyi, gözleri ve ağız boşluğunu etkileyebilir.

 Yenidoğanın Konjonktival Florası 
 Vajinal yolla doğan infantlarda, vajen florasına benzer  lactobacillus türleri hakimdir. Yanı sıra Bifidobacterium, Difteroidler, Propionibacterium acnes, Bacteriodes türleri ve aeroblardan S. epidermidis, Corynobacterium, Streptococlar, ve E. coli saptanmıştır.
 Sezaryenle doğan bebeklerde konjonktiva florası membran rüptürünün süresi ile ilişkilidir. İsenberg ve ark., membran rüptürünü izleyen 3 saat içinde %66 oranında konjonktiva kültürlerini steril bulmuşlardır. Membran intakt ise bu oran %80 bulunmuştur. Bulunan mikroorganizmalar Corynobacterium, Propionibacterium acnes, S. epidermidis olup bunlar deri florası ile benzerdir.
 
 Profilaksi
 Crede'nin 1881'de uygulamaya başladığı gümüş nitrat %2'lik solusyonu ile gonokokal konjonktivit oranları %10'lardan %0.3'lere kadar düşürülmüştür. Bu profilaksi 20. yüzyılda yaygın olarak uygulanmış ve ABD'de yasalarla da desteklenmiştir. Günümüzde ise gümüş nitratın profilaktik kullanımında bazı tartışmalar yaşanmaktadır. Gümüş nitrat %1 uygulanmasına karşın sık olarak kimyasal konjonktivite yol açar. Kimyasal konjuntivit çok önemli bir klinik tablo olmamakla birlikte gonokokal konjuntivitle sık olarak karışabilmekte ve ayırıcı tanı güçleşebilmektedir. Bu durum yenidoğanın profilaksisi için yeni arayışlara yönelmeyi gerektirmiş ve bu amaçla 1980'lerin başlarından sonra %1'lik tetrasiklin pomad ile %0.5'lik eritromisin pomad da sık olarak kullanılmaya başlamıştır. Hammerschlag ve Laga isimli araştırmacılar farklı bölgelerden yaptıkları çalışmalarda gonokokal konjonktivitte tetrasiklin ve eritromisin pomadın gümüş nitrattan daha etkin olduğunu ve toksisitelerinin daha düşük olduğunu vurgulamışlardır. Ancak klamidyal konjonktivitde her üç ajanın da istenen profilaksiyi sağlamadıkları belirtilmiştir.
Bu çalışmaların tersine eritromisine dirençli S. aereus suşlarının artması nedeniyle, eritromisinin en uygun profilaktik ajan olmadığını bildiren çalışmalar vardır. Benzer biçimde tetrasikline dirençli N. gonorrhea suşlarının giderek artmasından dolayı bu ajanın da profilakside kullanılmamasını öneren çalışmacılar da vardır.
  Bell ve ark. gonokokal konjonktivit riski taşımayan 630 yenidoğan üzerinde yaptıkları çalışmada profilaksi uygulanmayan yenidoğanlarda konjonktivit gelişim oranının %22 olduğunu vurgulamışlardır. Bu oranın gümüş nitrat ile profilaksi yapılan grupta %14'e, eritromisin  kullanılan grupta ise %16'ya düştüğü belirtilmiş ve enfeksiyon riskini düşürmede gümüş nitrat daha başarılı bulunmuştur. İsenberg ve ark., 1994 yılında yaptıkları 100 olguluk bir çalışmada profilaktik ajan olarak povidon-iyot kullanmışlardır. Çalışmada %2.5'luk povidon-iyodun yüksek antibakteryel, antifungal ve antiviral etkisinin yanı sıra, düşük toksisitesinden söz edilmekte ve profilaksi için önerilmektedir. Ayrıca povidon-iyodun invitro klamidyaya da etken olduğu ve bu nedenle diğer profilaktik ajanlara üstün olduğu vurgulanmaktadır.
 Bazı gelişmiş ülkelerde (İngiltere, İsveç gibi) profilaksi rutin bir işlem olmaktan çıkarılmış ve yalnızca prenatal izlemi yapılamamış riskli gebelere uygulanır duruma gelmiştir. Ancak ABD gibi geniş bir toplumsal yelpazesi olan ülkelerde ve az gelişmiş ülkelerde uygulanması kesinlikle önerilmektedir.

 Tanı
 Ayırıcı tanıda prenatal öykü, profilaksi yapılıp yapılmadığı ve hangi ajanla yapıldığı, belirtilerin ne zaman başladığı önemlidir. Ayrıntılı göz muayenesi ve mutlaka floreseinle kornea boyanması testi, konjonktiva sürüntüsü ve Gram, Giemsa ile boyama, konjonktiva kültürü (kanlı agar, thioglikolat broth, çukulata agar, Thayer-Martin besi yerine uygulama) viral kültür yapılması önerilen testlerdir. Kimyasal konjonktivitte sürüntüde nötrofiller, bakteriyel konjonktivitte nötrofiller ve bakteriler izlenir. Gonokokal konjonktivitte tipik olarak nötrofillerin içinde Gram (-) diplokoklar dikkati çeker. Klamidyal konjonktivitte ise epitel hücreleri içinde bazofilik intrasitoplazmik inklüzyon cisimcikleri vardır. Viral konjonktivitte ise lenfosit hakimiyeti izlenir, plazmositler ve multinükleer dev hücrelere de rastlanabilir. Klamidya için ELİZA ve monoklonal antikor testi de yapılması önerilmektedir.    
 Tedavi 
 Gonokokal konjonktivitin tedavisinde ilk basamak intravenöz penisilindir. İntravenöz penisiline ek olarak 10.000-20.000 U/ml  penisilin ile irrigasyon yapılabilir. Son yıllarda penisiline dirençli N. gonorrhea suşlarının varlığı nedeniyle seftriakson (125 mg intramusküler) ve sefotaksim (100 mg/kg) tek doz uygulanmaktadır. Penisilin alerjisi olanlarda intramüsküler tek doz kanamisin, topikal %1’lik tetrasiklin 7-10 gün süreyle birlikte önerilmektedir.
 Diğer bakterilerin (S. aereus vb.) yol açtığı konjonktivitler söz konusu ise eritromisin pomad, gentamisin damla, tobramisin damla, neomisin damla ya da pomad formları, tetrasiklin pomad önerilmektedir. Ciprofloxacin topikal formlarının yenidoğanda kullanımı ile ilgili yeterli veri yoktur.
 Klamidyal konjonktivitin tedavisi, olası pnömoni nedeniyle sistemik planlanmalıdır. Eritromisin şurup 50/mg/kg/gün dörde bölünmüş dozlarda 14 gün süreyle verilmelidir. N. gonorrhea ve C. trochomatis bir arada enfeksiyon oluşturabilirler ve böyle bir durumda ikisinin tedavisi aynı zamanda başlanmalıdır.
 Herpes simplex konjonktivitinde  %1'lik trifloridin 2 saatte bir 7 gün süreyle damlatılır. Multisistemik tutulum var ise Asiklovir 10 mg/kg İV 8 saatte bir 10 gün süre ile verilir.

 Kaynaklar  1- Arffa RC: Grayson's Diseases of Cornea,3. Baskı,Mosby Year Book,1991,6: 105-119
 2- Bell TA, Grayston T, Krohn M, Kronmal R:Randomized trial of silver nitrat, erythromycin and no eye prophylaxis for tha prevention of conjunktivitis among newborns not at risk for gonococcal ophtalmitis. Pediatrics 92 (6) :755-760.1993
  3- Deschenes J, Scamone C, Baines M : The Ocular manifestation of sexually transmitted disease. Can J Ophthalmol. 25:177-185,1990
 4- Fransen L, Nsanze H : single dose kanamycin therapy of gonococcal ophhalmia neonatorum. Lancet 2: 1234-37,1984
 5-  Fraioli A.Conjunctivitis and Orbital cellülitis in Chilhood. In: Albert D, Jacobiec FA, eds. Principles and Practce of Ophthalmology. Philedelphia : W. B. Saunders Company,1994; 2827-31
6- Hammerschlag MR, Cummings C, Roblin P: Efficacy of neonatal ocular prophylaxis for the prevention of chlamydia and gonococcal conjuntivitis. N. Eng. J. Med. 320(12): 769-772,1989
 

.............................................Başa Dön.....Sayfa Başı