STED.......STED Kapak

.........
 
 
 
Neonatal Tetanoz


Dr. Esin Koç*
*Doç.; GÜTF Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Neonatoloji Bilim Dalı

 Tetanoz, istemli kasların tonik spazmıyla karakterize akut bir toksemidir. Yeterli hijyen ve bağışıklama ile eradikasyonu olanaklı bir hastalık olmasına karşın, gelişmekte olan ülkelerde halen önemli bir sağlık sorunudur.   Neonatal tetanoz (NT) ölümcül hastalıklar içinde en çok ihmal edilmiş, dünyada bildirimi hep olduğundan az yapılmış hastalıkların başında gelir. Bunun önemli bir nedeni, hastalığın bulaşıcı olmaması, epidemiler yapmaması, tek tek ölümlere neden olmasıdır. 
 NT’den her yıl yaklaşık 400.000 bebeğin öldüğü tahmin edilmektedir. Dünyadaki insidans binde 6 olarak verilirken, mortalite %50 ile 90 arasında değişmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde NT insidansı binde 5 ile 60 arasında olup, bazı bölgelerde neonatal mortalitenin %30-70'ni oluşturmaktadır.
 Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'na 1997 yılında 20'si Doğu ve Güneydoğu illerinden olmak üzere toplam 33 NT olgusu bildirilmiş, bunların 20'si ölümle sonuçlanmıştır. Ancak Devlet İstatistik Enstitüsü’nün ölüm kayıtlarından elde ettiği bilgilere göre tetanoza bağlı ölümler Sağlık Bakanlığı'na bildirilenlerin üstündedir. Bu durumun sağlık birimlerinin bildirim eksikliğinden kaynaklandığı düşünülebilir. 

 Etiyoloji:
 Hastalığın etkeni Klostridyum tetani hareketli, zorunlu anaerobik, çomak biçiminde sporlu bir bakteridir. Taze kültürlerde gram pozitiftir, ancak eski kültürlerde ya da derin doku örneklerinde gram negatif boyanabilir. Bu organizmalar gram boya almayan terminal sporlar geliştirerek davul tokmağı görünümü alabilirler. Sporların çoğu 1000C suda bir saatte ölür, bazıları ise rezistan kalır. Ancak kaynayan suda dört saatte, 1210C'lik otoklavda 15 dakikada nonenfeksiyöz olur. K. tetani güneş ışığı ile karşılaşmadığı sürece toprakta yıllarca yaşayabilir. Ayrıca ev tozlarında, insan, at, koyun, kedi, köpek gibi birçok hayvan dışkısında yaygın olarak bulunur. Bu nedenle gübre içeren topraklar yüksek oranda enfeksiyöz olabilir. 
 Tetanoz basili iki toksin üretir: 
 1. Tetanospazmin; güçlü bir nörotoksin olup,160.000 molekül ağırlığında tek bir polipeptid zincirinden oluşur. Tetanozun kliniğinden sorumludur.
 2. Tetanolizin; in vitro olarak kırmızı küre hücrelerinde hemolize neden olur, ama insanlarda bu etkisi gösterilememiştir.
 Patogenez:
 K. tetani, genellikle vücuda, steril koşullarda kesilmemiş ya da kesildikten sonra uygun hijyen koşullarında bakımı yapılmamış göbek kordonu yoluyla girer. Ender olarak bir aşı yarası ya da iyi temizlenmemiş kontamine deri lezyonu yoluyla da giriş olabilir. Lezyon bölgesindeki kanlanmanın bozulmasına, enfeksiyona ya da toprak, feçes gibi yabancı maddelere bağlı olarak doku oksijenlenmesi azalınca sporlar vejetatif formlara dönüşür, çoğalır ve toksin salgılamaya başlar. Tetanoz bulguları tetanospazminin spinal kord ve beyin sapındaki etkisinden oluşur. Hastalıkta inkübasyon periyodu ne kadar uzunsa, prognoz o kadar iyidir. Bu ilişki hastalığın şiddetini tetanospazminin miktarı ve sinir sistemine ulaşma hızının belirlediğini göstermektedir. Hayvan deneylerinde toksinin hem kan dolaşımı, hem de sinir aksonları boyunca yayıldığı gösterilmiştir. Toksin salındığı zaman motor sinirler boyunca santral sinir sistemine ilerleyerek nöromüsküler kavşakta presnaptik terminallerden GABA ve glisin nörotransmitterlerinin salınımını baskılar. Presnaptik inhibisyonun baskılanmasıda hiperrefleksi ve sürekli kas kontraksiyonuna neden olur. En kuvvetli kaslar, genellikle ekstansör kaslar en fazla etkilenir. Yüksek konsantrasyonlarda toksin varlığında eksitatör geçiş de azalır ve nöromüsküler kavşakta asetilkolin salınımı da engellenerek gevşek tip paralizi ortaya çıkar. Ayrıca serum CPK düzeylerinin yükselmesi ve floresan bağlanma teknikleri tetanospazminin iskelet kaslarına doğrudan hasar verdiğini de göstermektedir. Toksin serbest olduğu zaman nötralize edilebilir, sinir dokusuna fikse olduğunda ise antitoksin tarafından nötralize olamaz. Toksin mental durumu etkilemediğinden bilinç düzeyinde değişiklik oluşturmaz; ancak taşikardi, aritmi, değişken hipertansiyon gibi otonomik işlev bozukluğu bulguları ortaya çıkabilir. Antitoksin plasentadan geçer, bu nedenle annenin tetanoz bağışıklığı varsa, bebek doğduğunda antitoksin düzeyi yeterlidir.
Klinik bulgular:
 Bulaşma göbek kesilirken ya da hemen bir iki gün içinde olmuşsa inkübasyon süresi iki ile 12 gün arasında değişir. Göbek düştükten sonra tam iyileşme olmadan enfeksiyon alınmışsa klinik bulguların çıkması doğumdan sonra dört haftayı bulabilir. Başlangıçta emmede güçlük, aşırı ağlama ve huzursuzluk dikkati çeker. Ateş 40-410C'ye yükselebilir. Bebeğin çene kasları kısa sürede ememeyecek kadar sertleşir ve yutma güçlüğü başlar. Ağzın açılmasında güçlük (trismus), yüz kaslarının kasılmasına ikincil kederli gülme (rizus sardonikus) karakteristik bulgulardır. Kısa süre sonra gövdede sertlik, jeneralize kas spazmları ve konvülziyonlar gelişir. Bebek yumrukları sıkılmış, ayak parmakları yelpaze gibi açılmış durumdadır. Kasılmaların sıklıkları değişken olup kendiliğinden gelişebilir ya da dokunma, yüksek ses gibi ani uyaranlar sonucu ortaya çıkabilir. Derin tendon refleksleri artmış olabilir ya da sürekli kasılmaya bağlı olarak alınamayabilir. Opustatonus hiç olmayabilir ya da baş neredeyse kalçalara değecek kadar ilerlemiş olabilir. Ağlama kısa, yineleyen boğuk sesle ağlamaktan, boğulur tarzda sessiz ağlamaya kadar değişir. Taşıkardi, takipne, siyanoz gibi solunum ve dolaşım güçlükleri oluşabilir. Bebeğin rengi normal, siyanotik ya da şoktan ötürü soluk olabilir. Kasılmaları anoksi, gevşeme ve yorgunluk-bitkinlik izleyebilir. Çok şiddetli olgularda spazmlar sürekli olur ve apneik epizodlar eşlik eder.
 Tanı:
 Tanı için klinik bulgular temeldir. Rutin kan, idrar ve BOS incelemeleri normaldir. Laboratuvar incelemelerini en az sayıda tutmak gerekir, çünkü her girişim ağrılı spazmlara neden olur. Organizmanın giriş yerinden kültür yapılabilir, ancak mikroorganizmanın üretilmesi genellikle zordur.
 Ayırıcı tanı: 
 Yenidoğanın tetanisi, travmatik doğum, hipoksik-iskemik ensefalopati, intrakraniyal kanama, fenil ketonüri ile karışabilir.
 Tedavi:
 *Antitoksin tedavisi: İlk yapılması gereken henüz sinir dokusuna bağlanmamış toksinleri nötralize etmek için tetanoz antitoksini vermektir. Tetanoz immünglobülinin (TIG) yenidoğan döneminde 500 Ü dozunda IM olarak yapılması yeterlidir. Yararı tam kanıtlanmamış olsa da bunun bir bölümü yara çevresine verilir. İntratekal TIG uygulaması da denenmiş olup üstünlüğü gösterilememiştir.
 *TIG olmayan durumlarda 10.000 Ü IM at ya da sığır tetanoz antitoksini kullanılabilir. Ancak %10 ile 20 oranında serum hastalığı oluşturduğu bildirilmektedir.
 *Her iki seçeneğin de bulunmadığı koşullarda IV immünglobülin (IVIG) kullanılması önerilmiş ve yararlı olduğuna ilişkin makaleler çıkmıştır, ancak bu uygulama fazla kabul görmemiştir. IVIG'in tetanoz tedavisi için FDA onayı yoktur ve uygun doz belirlenmemiştir.
 *Antibiyotik tedavisi: Bakterilerin vejetatif formlarını öldürmek amacıyla 200.000-400.
000 Ü/kg/gün dozunda kristalize penisilin 12 saat aralıklarla IV olarak uygulanır. Tedavi süresi en az 10 gündür. Alternatif tedavi olarak üçüncü kuşak sefalosporinler ve metranidazol tedavisi ile de başarılı sonuçlar bildirilmiştir.
 *Genel önlemler: 
 Hava yollarının açık tutulması ve solunumun sağlanması ilk ve en önemli basamaktır.
 Bebek sessiz ve karanlık bir ortamda, elverdiğince bütün görsel, işitsel ve dokunma uyaranlarından uzak tutulmalıdır. Kateterizasyon, entübasyon gibi işlemler sedasyonun en yoğun olduğu zamanlarda yapılmalıdır. Aspirasyon pnömonisi, fekal tıkaçlara bağlı barsak tıkanıklığı, idrar retansiyonu gibi komplikasyonlara dikkat edilmelidir. Spontan boşalma yoksa mesane kateterizasyonu yapılır.
 Bütün yaralar temizlenmeli ve debride edilmelidir, ancak umbilikal kordun geniş eksizyonu endike değildir.
 Benzodiazepinler tetanozun belirtilere yönelik tedavisinde önemlidir. Bu ilaçlar GABA agonistidir ve toksinin etkisini dolaylı olarak antagonize eder. Solunum depresyonu yapmadan tonus artışı ve kasılmaları kontrol etmede etkilidir. Diazepam daha çok denenmiştir, ama midozalam ve lorazepam da aynı etkidedir. Tetanozlu hastalar bu ilaçların sedatif etkilerine karşı çok yüksek tolerans gösterirler ve normalde anestezi yaratan dozlarda genellikle uyanık kalırlar. Diazepam başlangıçta 2-10 mg bolus tarzında, daha sonra 10-20 mg/kg/gün IV olarak sekiz eşit dozda verilebilir. Uygun doz solunum depresyonu yapmadan kasılmaları kontrol eden dozdur.
 Benzodizepinlerle kontrol altına alınamayan hastalarda, yoğun bakım koşulları uygunsa nöromüsküler kavşak blokerleri kullanılır. Pankronium bromide (0.05-0.1mg/kg her iki-üç saatte bir) ile başarılı sonuç alınabilir.
 Tedavi edilmemiş olgularda mortalite %90'ları bulurken, konservatif tedaviyle bu oran ancak %10 ile 20’e inebilmektedir.   NT’de uygulanan 100 mg/gün pridoksin tedavisinin morbidite ve mortaliteyi azalttığı bildirilmiştir. Pridoksin sinir uçlarındaki GABA yapımını artırarak baskılayıcı yanıtı yükseltmekte ve kasılmaları azaltmaktadır.   Neonatal tetanozun önlenmesinde iki etmen önemli rol oynar: 
 1. Her annenin gebelik sırasında bağışıklanması böylece bebeğin koruyucu miktarda tetanoz antitoksiniyle doğmasının sağlanması. 1983'de Dünya Sağlık Örgütü doğurganlık çağındaki her kadının gebe olsun ya da olmasın, sağlık kuruluşuna ilk başvurduğunda aşılanması gerektiğini bildirmiştir. 1987'de Adana'da Çukurova Üniversitesi tarafından 84 gebede yapılan bir çalışmada gebelerin %50'sinde, 1989'da aynı ekip tarafından 346 gebede yapılan çalışmada gebelerin %58.5'inde koruyucu düzeyde tetanoz antikoru bulunmadığı gösterilmiştir. Son doz doğumdan en az iki hafta önce olmak üzere, gebelik sırasında birer ay arayla yapılan iki doz tetanoz toksoid aşısı yüksek oranda aktif bağışıklık sağlar. Anneden fetusa geçen antikor miktarı son dozla doğum arasındaki süreyle ilişkilidir. Bu nedenle aşılanan gebede son dozla doğum arasındaki süre en az iki hafta olmalıdır. Minimal korunma sağlayan tetanoz antitoksin düzeyi 0.01 IÜ/ml'dir. 
 2. Bebeğin enfeksiyonla karşılaşmasının önlenmesi. Doğumun ve göbek kesiminin steril koşullarda yapılması sağlanmalıdır.
Tetanozdan iyileşme bağışıklık bırakmadığı için, iyileşme sonrası bebeğin aktif bağışıklanması yapılmalıdır. Tetanoz aşısı TIG verildikten dört-altı hafta sonra yapılabilir. 

....................................................