Dr. İftihar Köksal*
*Prof.; KTÜ Tıp Fak. Enfeksiyon
Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD, Trabzon
Tüberküloz sıklıkla akciğeri hedef alan, ancak lenfatikler ve
kan dolaşımı yolu ile yayılabilen bir enfeksiyon hastalığıdır. Buna
karşın tüberkülozun yayılmasında kaynak akciğer tüberkülozu olduğundan
savaşım ona yöneliktir. Tüberkülozun klinik ve radyolojik bulguları tanıda
yardımcı olmakla birlikte kesin tanı hastalık etkeni olan Mycobacterium'ların
klinik örneklerde gösterilmesi ile olanaklıdır. Günümüzde tüberkülozun
en yaygın nedeni Mycobacterium tuberculosis'dir. Atipik mikobakteriler
ise seçilmiş hasta gruplarında (AIDS gibi) görülmektedir.
Akciğer tüberkülozunun tanısında;
Hastanın öyküsü, belirtiler, fizik inceleme bulguları, akciğer
grafisi, tüberkülin deri testi,
mikrobiyolojik tanı (kesin tanı) birlikte değerlendirilmelidir.
Hastanın Öyküsü
Erişkin hastalarda birincil tüberküloz geçirip geçirmediği sorulmalıdır.
Yakın çevrede (iş, aile, arkadaş, aynı ortamı paylaşan bireyler) tüberküloz
öyküsü öğrenilmelidir. Kültürel ve sosyoekonomik düzey belirlenmelidir.
Erişkinlerde tüberküloz (ikincil tüberküloz) iki mekanizma ile gelişir;
1- Endojen reaktivasyon
2- Eksojen reenfeksiyon
İyi bir öykü bu ayrımı yapmada yardımcıdır.
Belirtiler
Akciğer tüberkülozu farklı klinik formlarda seyir gösterebilir;
a- Tüberküloz pnömoni
b- Tüberküloz plörezi
c- Kaviter tüberküloz
d- Miliyer tüberküloz
Hastalık rastlantısal çekilen bir akciğer grafisinde yakalanabilir.
Basil sayısı belirli bir düzeye ulaşınca belirtiler ortaya çıkabilir. Belirtilerin
ortaya çıkması sinsi olup haftalar hatta aylarca sürebilir.
En sık ve ilk görülen solunum sistemi belirtisi öksürüktür. Başlangıçta
kuru ve kesik kesik olan öksürük daha sonra mukoid, mükopürülan ya da kanlı
olabilir. Göğüs ağrısı genellikle parietal plevranın tutulumuna ikincil
gelişir. Plevral tutulum parietal-viseral plevra yapraklarının yapışmasına
yol açabilir ve efüzyon oluşmayabilir. Buna kuru plörezi denir. Seröfibrinöz
plörezi ya da ampiyem de gelişebilir. Terminal evrede nefes darlığı, larenks
tutulumuna ikincil ses kısıklığı gelişebilir.
Fizik İnceleme Bulguları
Hastalar soluk görünürler ve kilo yitimi nedeni ile zayıftırlar.
Plevral kalınlaşma ya da plörezi varsa matite saptanabilir. Daha geniş
lezyonlarda konsolidasyona özgü bronşial solunum duyulabilir. Yaygın lezyonlar
varsa çomak parmak gelişebilir.
Radyolojik Tanı
Öncelikle ön-arka ve lateral akciğer grafileri çekilmelidir.
Kalbin ve kemik yapıların arkasındaki lezyonların görülebilmesi için apiko-lordotik
ya da oblik filmler gerekebilir. Bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans
görüntüleme gibi tekniklere standart grafilerden sonra ve gerekiyorsa başvurulmalıdır.
Bu tekniklerle nodüller, kaviteler, kistler, kalsifikasyonlar, büyük bronşların
sınırları ve akciğer parankiminin damarsal ayrıntıları değerlendirilebilir.
Akciğer grafisi, hastalığın tanısında, yaygınlığını, niteliğini
belirlemede ve tedaviye yanıtı değerlendirmede yardımcıdır. Hiçbir radyolojik
görünümün tüberkülozda kesin tanısal değeri yoktur. Ancak bazı lezyonlar
öncelikle tüberkülozu düşündürür. Birincil tüberkülozda hiçbir radyolojik
bulgu olmayabilir. Tipik olarak orta-alt akciğer zonlarında periferik infiltrasyon
ve buna eşlik eden hiler-paratrakeal lenfadenopati izlenebilir. Bilateral
hiler lenfadenopati %15 oranında görülebilir. Ender olarak genişlemiş lenf
bezi basısına bağlı olarak atelektazi görülebilir.
Kaviter pnömonik lezyonlar ve miliyer görünümler ortaya çıkabilir.
Geç edinilmiş birincil tüberkülozda plevral efüzyon görülebilir.
Erişkin tüberkülozunda lezyonlar daha çok üst lobların apikal ve posterior
segmentlerinde ve alt lobların superior segmentlerinde yamalı infiltrasyonlar
biçiminde kendini gösterir. Lezyonlar sağ akciğerde daha sık izlenir.
Kaviter lezyonlar %40 oranında görülür. Miliyer tutulum olan olgularda
her iki akciğerde 1-2 mm çapında yaygın nodüler gölgeler görülür. Plevral
tüberkülozda sıklıkla tek taraflı efüzyon izlenir.
Tüberkülin Deri Testi
Tüberkülin deri testi M. tuberculosis ile oluşan enfeksiyonu
göstermede kullanılan geleneksel bir yöntemdir. Hücresel tipte ve geç tip
aşırı duyarlılık reaksiyonudur. Birincil enfeksiyonun ikinci-üçüncü haftasından
sonra gelişir.
Mantoux testi: En güvenilir ve en yaygın kullanılan yöntemdir.
5 tüberkülin ünitesi (TU), pürifiye protein derivesi (PPD) 0.1 ml solüsyon,
ön kola intradermal olarak PPD enjektörü ile uygulanır. 48-72 saat sonra
oluşan endürasyonun transvers çapı ölçülür. Yalnızca eritem oluşur, endürasyon
görülmezse test negatif kabul edilir.
Tablo 1. Tüberkülin testinde yanlış negatif sonuçlara yol açan nedenler
a) Test edilen kişi ile ilgili nedenler :
Enfeksiyonlar (Viral; kızamık, kabakulak, su çiçeği, Bakteriyel;
tifo, bruselloz, tifüs, lepra, boğmaca, ağır tüberküloz, tüberküloz, plörezi,
Fungal; Güney Amerika blastomikozu) ,
Canlı virüs aşıları (kızamık, polio)
Metabolik hastalık (kronik böbrek yetmezliği),
Beslenme ile ilgili nedenler (ağır protein eksikliği),
Lenfoid organları tutan hastalıklar (Hodgkin hastalığı, lenfoma,
kronik lenfositik lösemi, sarkoidoz)
İlaçlar; (kortikosteroidler, immünsupresif ilaçlar),
Yaş (yeni doğanlar, yaşlı hastalar),
M. tuberculosis ile yeni geçirilmiş ya da ağır bir enfeksiyon,
Stres (cerrahi işlemler, yanıklar, mental hastalık, greft-versus
host reaksiyonu).
b) Kullanılan tüberkülin ile ilgili nedenler:
Uygun olmayan saklama (ışık ve su ile karşılaşma),
Uygun olmayan dilüsyonların kullanılması,
Kimyasal bozulma,
Kontaminasyon,
Solüsyonun içinde bulunduğu kapta absorbsiyonu (Tween-80 eklenerek
kısmen azaltılabilir).
c) Testin uygulama yöntemi ile ilgili nedenler:
Çok az antijen enjeksiyonu,
Enjektöre çekildikten sonra tüberkülini enjekte etmede gecikme,
Çok derine (deri altına) enjeksiyon.
d) Testin okunması ve sonuçların kaydedilmesi ile ilgili nedenler:
Deneyimsiz bir kişi tarafından testin okunması,
Testin değerlendirilmesinde bilinçli ya da bilinçsiz ön yargının
varlığı, kayıt sisteminde hata.
Daha önce geçirilen mikobakteri enfeksiyonlarına karşı kazanılan
tüberkülin aşırı duyarlılığı zamanla azalabilir ya da yitirilebilir. Bu
kişilerde yapılan tüberkülin testi negatif bulunabilir. Fakat bu kişilere
1 hafta -12 ay içinde yapılan ikinci testle aşırı duyarlılık reaksiyonu
aktive olabilir ve ikinci testte daha yüksek bir tüberkülin reaksiyonu
elde edilebilir. Bu olaya Boster reaksiyonu denir.
Mantoux testinin yorumu: Ülkemiz gibi tüberkülozun ve BCG uygulamasının
yaygın olduğu ülkelerde erişkinlerde tüberkülin pozitifliğinin tanı koymada
yararı yoktur.
BCG ile daha önce aşılanma öyküsü tüberkülin testinin yorumunu
değiştirmemelidir. Çünkü BCG aşısının neden olduğu tüberkülin reaksiyonu
birkaç yıl içinde görülür ve genellikle çapı 10 mm'nin altındadır. Aşıdan
3-4 yıl sonra buna bağlı reaksiyonda azalma olur ve bir süre sonra tamamen
söner. 10 mm'nin altındaki reaksiyonlar negatif kabul edilmekle birlikte
malnütrisyon ve hastalığın şiddeti gibi durumlarda tanıdan uzaklaşılmamalıdır.
5-10 mm arasındaki reaksiyonlar BCG aşılamasına, atipik mikobakterilerle
çapraz reaksiyona ya da yanlış negatifliğe bağlı olabilir.
10 mm'nin üzerindeki reaksiyonlar pozitiftir. BCG'li çocuklarda
15 mm üzerinin pozitif kabul edilmesi önerilmektedir. Tüberkülin testinde
yanlış pozitiflik ve yanlış negatiflik oluşabilmektedir. Yanlış pozitiflik
düşük oranda testin uygulanmasına ya da okunmasına bağlıdır. Temel sorun
PPD'de bulunan antijenlerin diğer mikobakterilerde de bulunmasından kaynaklanan
çapraz reaksiyonlar sonucu gelişmektedir. Bu durum atipik mikobakterilerle
enfekte kişilerde ve BCG aşısı yapılmış kişilerde görülmektedir. Yalancı
test sonuçları Tablo 1'de görülmektedir.
Bakteriyolojik Tanı
Balgam, bronş lavajı, BAL, plevra sıvısı, kan, idrar, BOS gibi
incelenmesi istenen klinik örneğin uygun biçimde elde edilmesi, uygun biçimde
laboratuvara iletilmesi, gönderilen örneğin laboratuvarda organik artıklarından
temizlenmesi ve santrifüje edilmesi, direkt yayma ve kültürünün yapılması,
üretilen basilin biyokimyasal ya da diğer yöntemlerle tip belirlenmesinin
yapılması ve son olarak da duyarlılık testlerinin yapılması gerekmektedir.
Tüm bu süreç toplam 2-8 haftayı almaktadır. Radyometrik
sistemin (Bactec) kullanımı, klinik örneklerde mikobakterilerin saptanması,
tip belirlenmesi ve duyarlılık testleri için gereken süreyi önemli oranda
kısaltmıştır. Kullanılmakta ve araştırılmakta olan birçok kromotografik,
polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ve antijen-antikor saptanmasına yönelik
teknikler, tanı süresini kısaltmada ümit vericidir. Son 20 yılda, mikobakterilerin
rutin kültürde üretilmesi ve saptanmasında önemli değişiklikler olmuştur.
Direkt mikroskopik incelemede karbol fuksinli boyalar yerine floresan boyalar
kullanılmakta, kültürlerinde sıvı besiyerlerinin rutin kullanımına geçilmekte,
mikobakterilerin tip belirlenmesinde DNA problarının kullanımı giderek
artmaktadır.
1. Klinik Örneklerin Toplanması ve İletimi: Akciğer tüberkülozu
düşünülen hastalar için incelenecek ilk klinik örnek balgamdır. Birbirini
izleyen üç gün sabah balgamlarının incelenmesi yeterlidir. Balgam çıkaramayan
hastalarda klinik örnek için değişik yöntemler kullanılır (%3-5’lik hipertonik
serum fizyolojik buharının inhalasyonu ile elde edilen "teşvik edilmiş"
balgam, nodüler lezyonlarda transtorasik ya da transbronşiyal iğne aspirasyonları).
Bazı durumlarda daha ileri girişimsel tanı yöntemleri kullanılmadan önce
üç aylık deneme tüberküloz tedavisi uygulanarak tanıya ulaşılmaya çalışılır.
Steril kaplara alınan kan ve diğer steril vücut sıvıları da (plevra sıvısı,
kan, BOS, kemik iliği ve biyopsi örnekleri) mikobakteri varlığı yönünden
araştırılabilir. Klinik örnekler elde edilir edilmez, en kısa sürede laboratuvara
gönderilmeli, eğer bu hemen olanaklı değilse kontaminasyonu önlemek ve
mikobakterilerin canlılıklarını korumak amacıyla +4 derecede saklanmalıdır.
2- Örneklerin İşlenmesi: Kapalı aseptik lezyonlardan alınanların
dışında, çoğu klinik örnek diğer mikroorganizmalarla kontaminedir. Kültür
işlemine başlamadan önce örneklerin dekontamine edilmesi ve böylece mikobakterilerden
daha hızlı üreyen bu mikroorganizmaların yok edilmesi gereklidir.
Bundan sonra örnekler (balgam) santrifüj edilir ve dipteki çökelti, dilüe
edilmiş asit solüsyonuyla nötralize edilir. Çökeltinin bir kısmı besiyerine
ekilir, bir kısmı ise aside dirençli boyama için lama yayılır.
3- Boyama ve Mikroskopik İnceleme: Boyanmış yayma preparatlarının
mikroskopla incelenmesi, aside dirençli basillerin (ARB) araştırılmasında
ilk aşamadır. Yaymada ARB'nin saptanması, klinik örnekte mikobakteri varlığını
gösteren ilk bakteriyolojik kanıttır ve bu amaçla uygulanan en ucuz ve
en hızlı yöntemdir.
Aside dirençli boyamada karbol fuksinli (Ziehl-Neelsen, Kinyoun)
ve araminli (Auramin-rhodamine) boyalar kullanılmaktadır. Yaygın kullanılan
Ziehl-Neelsen ile boyamadan sonra, yayma preparat mikroskopta yağlı
immersiyonda x100 büyütmede taranır. Karşı boya olarak metilen mavisi kullanıldığında,
aside dirençli basiller mavi zeminde pembe-kırmızı ince çubuklar biçiminde
görülür.
Floresans veren aside dirençli boyama yöntemlerinde en çok Auramin
O boyası kullanılmaktadır. Boyanan preparatlar floresan mikroskopta 25
ya da 40 büyütmede incelenir. Aside dirençli basiller, siyah zeminde parlak
sarı renkte görülür. Hangi boyama yöntemi kullanılırsa kullanılsın, yaymada
gözlenen aside dirençli basil (ARB) sayısı rakamsal olarak raporlanmalıdır.
Bu durum, hem tedavi öncesinde hastalığın ağırlığı ve basil yükünü saptamada
önemlidir, hem de hastanın tedaviye yanıtını değerlendirmede önemlidir.
Balgam yaymasında ARB'nin pozitif olabilmesi için, her iki boyama
yönteminde de balgamın 1 ml' sinde en az 5-10 bin basilin bulunması gerekir.
O nedenle, balgam yayması pozitif olan hastalar bulaştırıcı özellikleri
en fazla olan hastalardır. Balgam yayma incelemesinin ana işlevi, bir toplumda
gerçek bulaştırıcı hastaların saptanmasıdır. Klinik ve epidemiyolojik açıdan
büyük önemi vardır. Yaygın kullanırlığı, düşük gideri ve önemli tanısal
yararı nedeniyle, balgam yaymasının mikroskopik incelemesi, akciğer tüberkülozu
tanısında en önemli inceleme yöntemidir. Testin duyarlılığı incelenen hasta
popülasyonunun özelliğine (kavite, HIV enfeksiyonu varlığı, vb.) göre %50-80
arasında değişmektedir. Testin özgüllüğü ise %99'un üstündedir.
4- Kültür Yöntemleri: Tüm mikobakteri türleri aside dirençli
olduğu için, balgamda ve diğer klinik örneklerde aside dirençli basillerin
saptanması, basilin tipi ve canlılığı konusunda bilgi vermez. O nedenle
yayma incelemede ARB pozitifliğinin saptanması kesin tüberküloz tanısını
sağlayamaz. Tüberkülozda kesin tanı saf kültürde M. tuberculosis'in izolasyonu
ile sağlanır.
Geleneksel kültür yöntemlerinde santrifüj edilen klinik örneğin
çökeltisi bir kap ya da tüp içerisinde bulunan besiyerlerine ekilir. En
sık kullanılan besiyerleri yumurtalı (Löwenstein-Jensen) ve agarlı besiyerleridir
(Middlebrook 7H10, 7H11 ve 7H12). Agarlı besiyerlerine göre yumurtalı besiyerlerinin
hazırlanması daha zor ama daha ucuzdur ve koloni morfolojisi daha tipiktir.
O nedenle tüberküloz prevalansı yüksek olan ülkelerde (Türkiye dahil) daha
çok yumurtalı besiyerleri (genellikle Löwenstein- Jensen besiyeri) kullanılmaktadır.
İçinde mikobakteri bulunduğundan kuşku duyulan tüm klinik örnekler uygun
biçimde işlenip aseptik hale getirildikten ve santrifüj edildikten sonra
besiyerlerine ekilir. Çünkü konsantre materyalle hazırlanan kültürler mikroskopik
incelemeye göre daha yüksek tanısal duyarlılığa sahiptir. Ekim yapılan
besiyerleri 35-37 derecede altı-sekiz hafta enkübe edilir. Üremeyi saptamak
için besiyerleri her hafta incelenir. Yayma incelemede ARB pozitif
bulunan hastaların balgamları, Löwenstein-Jensen besiyerinde iki-üç haftada
ürer, fakat yayma negatif balgam ve diğer örneklerin kültürleri altı-sekiz
haftalık enkübasyondan sonra üreme göstermektedir.x
Tablo 2. Tanısal mikobakteriyoloji laboratuvarlarında halen
kullanılan ve henüz araştırma aşamasında olan işlemler
1. Örneklerin işlenmesi ve boyanması
a- Homojenizasyon ve dekontaminasyon (N-asetil L-sistein ve %4
NaOH ile)
b- Boyama ( Ziehl-Neelsen, Kinyoun, Florokrom)
2. Kültürde basil saptanması
a- Geleneksel kültür (Yumurtalı, Agarlı)
b- Bactec radyometrik yöntem
c- Septi-check AFB sistemi
d- Isolatör sistem (mikobakteriyel kan kültürleri için)
3. Kültür yapılmaksızın basilin saptanması
PCR (hedef nükleik asitlerin PCR ile çoğaltılması)
4. Basillerin tip belirlenmesi
a- Geleneksel yöntem: Üreme hızı, koloni morfolojisi, pigment
üretimi ve biokimyasal testler
b- Hızlı yöntemler: Bactec NAP testi, DNA prob, mikolik asit
kalıplarının saptanması, DNA hibridizasyonu ve RFLP
5. Basil saptanması ve tip belirlenmesinde yeni yöntemler
a- Bactec kültür sistemi ve DNA probla tip belirlenmesi
b- Gen çoğaltımı ve hibridizasyon ya da RFLP
c- Araştırma aşamasında olan yöntemler: Nonradyometrik yöntemler,
PCR, tüberkülostearik asit saptanması, immünolojik- serolojik yöntemler
6. Duyarlılık testleri
a- Geleneksel yöntemler (mutlak konsantrasyon, direnç oran ve
orantılama)
b- Bactec duyarlılık testi
c- PCR ile genetik mutasyonların saptanması
d- Luciferase enzim aktivitesinin saptanması
Radyometrik yöntem (Bactec radyometrik sistem): Bu yöntemde, klinik
örnek karbon kaynağı olarak yalnızca karbon-14 ile işaretli palmitik asit
içeren sıvı besiyerine ekilmektedir. Besiyerinde basil üredikçe ortama
14-CO2 verilmektedir. Bactec sistemi, her bir besiyeri şişesindeki
14-CO2 miktarını ölçmekte ve bunu çoğalma indeksi olarak raporlamaktadır.
Çoğalma indeksi belirli bir düzeye gelince, o şişedeki besiyerinden bir
miktar örnek alınıp lama yayılmakta ve mikobakteriyel boyalarla boyanmaktadır.
Eğer yayma pozitifse, şişedeki besiyerinden alt kültürler yapılmakta ve/ya
da daha ileri çalışmalar için besiyeri konsantre edilmektedir. Yayma pozitif
balgam örnekleri geleneksel kültürde 18 günde, Bactec sisteminde ise ortalama
sekiz günde üreme göstermektedir. Yayma negatif örnekler ise geleneksel
besiyerlerinde ortalama 26 günde, Bactec sisteminde ise 14 günde üremektedir.
Radyometrik yöntemin erken tanı dışında diğer üstünlükleri de vardır:
1- Kanda mikobakterileri saptamak için bir radyometrik kan kültür
sistemi sağlanmaktadır. 2- NAP'a karşı direnci araştırarak,
mikobakteri kültürlerinde tip belirleme yapabilmektedir. Çünkü NAP, diğer
mikobakterilerin üremesini baskılarken M. tuberculosis kompleksinin üremesini
etkilememektedir. NAP testi beş günde tamamlanmaktadır.
3- Bactec sistemi, mikobakteriyel duyarlılık testleri için de
kullanılmaktadır ve elde edilen sonuçların duyarlılığı geleneksel yöntemlere
benzerlik göstermektedir.
4- Nükleik asit prob testi doğrudan yapılabildiğinden, aside
dirençli basilin tip belirlenmesi için geçen süreyi kısaltmaktadır.
En son geliştirilen mikobakteriyel kültür sistemi Septi-check
AFB sistemidir. Bu sistem bifazik bir sistemdir. Biri sıvı diğerleri katı
olmak üzere dört besiyeri içermektedir. Özel bir araca gereksinim göstermemekte
ve radyoaktif madde kullanmamaktadır. Tanısal duyarlılığı geleneksel kültürlerden
üstün, Bactec'e yakın ya da ondan biraz daha iyidir. Üremeyi saptama süresi
ise Bactec'den biraz daha uzundur. Kandaki mikobakterileri saptamak için
Bactec 13A sistemi dışında Isolatör sistemi adıyla tanımlanan bir kan kültür
sistemi daha geliştirilmiştir. Bu sistemde kan örnekleri eritilip, santrifüj
edilmekte daha sonra da uygun besiyeri içeren plaklara ekilmektedir.
5. Nükleik asit çoğaltım yöntemiyle (PCR) basillerin saptanması:
Nükleik asit problarıyla bir klinik örnekteki M. tuberculosis’i saptayabilmek
için, araştırılan örnekte en az 106 basil bulunması gerekmektedir. Bu kadar
basilin klinik örneklerde bulunması güç olduğundan, örneklerde mikobakteri
varlığını doğrudan saptamak amacıyla günümüzde nükleik asit probları kullanılmamaktadır.
Fakat klinik örnekteki birkaç (10-100) mikobakterinin nükleik asiti, PCR
gibi nükleik asit çoğaltım yöntemleriyle yeterince çoğaltılabilirse daha
sonra özgül nükleik asit problarıyla saptanabilir. Günümüzde klinik
örneklerde (balgam, bronşiyal lavaj sıvısı, plevra sıvısı, BOS, kan) mikobakterilerin
saptanması ve tip belirlenmesinde PCR teknolojilerinin uygulanabilirliği
konusunda çalışmalar sürmekte ve elde edilen ilk sonuçlar umut verici görünmektedir.
Bu çalışmalarda sıklıkla M. tuberculosis kompleksi basillerinde bulunan
özgül bir DNA sırası (IS6110, hsp 65 geni, ya da 16S rRNA geni) birincil
olarak kullanılmaktadır. Yayınlanan çalışmalarda yayma ve kültür pozitif
örneklerin %88-95'inde, fakat yayma negatif, kültür pozitif örneklerin
yalnızca %57-71'inde PCR pozitifliği saptanmıştır. Buna ek olarak eski
tüberküloz öyküsü olan hastalarda da PCR'in pozitif bulunduğu, PCR'ın canlı
ve ölü basilleri ayırt edemediği gösterilmiştir. PCR'ın çok duyarlı bir
test olması, kolayca kontamine olmasına yol açmakta sonuçta da yanlış pozitif
sonuçlar oluşmaktadır. Pahalı ve teknik deneyim gerektiren bir inceleme
olan PCR, gelecek için büyük umutlar vermekte fakat günümüzde henüz akciğer
tüberkülozu tanısında rutin kullanımı önerilmemektedir. Bugün tüberküloz
tanısında PCR'ın en umut verici uygulamaları plevra ve akciğer dışı organ
tüberkülozlarıdır (özellikle tüberküloz menenjit).
6. Mikobakterilerde Tip Belirlenmesi: Direk preparatlardan ve
kültürlerden hazırlanan preparatların incelenmesi ile tip belirlenmesi
olanaksızdır. Tip belirlenmesi geleneksel yöntemlerle üreme hızına, pigment
oluşumuna, koloni morfolojisine ve biyokimyasal testlerle yapılır. M. tuberculosis
kolonileri Löwenstein-Jensen besiyerinde ortalama üç-dört haftada, düzensiz
görünümde, pürtüklü, krem renginde koloniler oluştururlar. Niasin üretir,
nitratı indirgerler.
Bactec sistemde sıvı besiyerinden ya da kolonilerden alınan
basillere NAP testi yapılır. Klasik yöntemlerle izolasyondan tiplendirmenin
sonuçlanmasına dek dört-altı haftalık süre gerekirken, Bactec yönteminde
bu süre beş-yedi gündür. DNA problarının kullanılması ile de tip belirlenmesi
yapılabilmektedir.
Klinik örneklerde ve sıvı besiyerlerinde bulunan mikobakteriyel
ajanlar RIA, ELISA gibi immünolojik yöntemlerle de saptanabilir. Özellikle
tüberküloz menenjitte yararlı bir yöntemdir. ELISA ile mikobakteriyel antijenlere
karşı gelişen IgM ve IgG antikorları saptanır.
7- Duyarlılık testleri: Geleneksel olarak Löwenstein-Jensen ve
Middlebrook besiyerlerinde duyarlılık belirlenebilir. En sık kullanılan
yöntemde ilaçsız ve belirli miktarda test edilecek ilacı içeren iki ayrı
besiyerine ekim yapılır. Ekimden dört hafta sonra ilk değerlendirme yapılır.
İlaçlı besiyerindeki koloni sayısı ilaçsız besiyerindeki koloni sayısının
%1'inden fazla ise basilin o ilaca dirençli olduğu kabul edilir.
Bactec sistemi tanıdaki hızlılığı duyarlılık testlerinde de sağlamakta
ve beş-yedi günde sonuç alınmaktadır. Moleküler yöntemlerle de direnç belirlenebilmektedir.
İlaç duyarlılık testlerinde son yıllarda geliştirilen en hızlı
ve gelecek açısından en umut verici yöntem luciferase enzim aktivitesi
belirlenmesidir. Bu yöntemde mikobakteriyofajla basile verilen luciferase
geni (ateş böceklerinde bulunan) basil çoğaldıkça luciferase enzimi üretmekte,
bu enzim ise yeterli hücre içi ATP varlığında ortamdaki luciferin maddesinden
ışık saçılmasını katalize etmektedir. Dirençli oldukları ilacı içeren besiyerine
ekilen basiller çoğalmalarını sürdürecekler ve luciferase enzimi üreterek
ışık saçılmasını sağlayacaklardır. Basiller ilaca duyarlı iseler çoğalmayacak
ve ışık da saçmayacaklardır. Bu yöntemle test süresi birkaç saate indirilmektedir.
Bu yöntem ile klinik örneklerde M. tuberculosis varlığını araştırma çalışmaları
da sürmektedir.
Diğer Laboratuvar Bulguları
Hastalığın ilerlemiş olduğu olgularda normokrom normositer anemi,
hipoalbuminemi görülebilir. Renal tüberküloz varsa hematüri, piyüri görülebilir.
Uygunsuz ADH salınımı ve hiponatremi tüberküloz menenjitte görülebilir.
Bazı tüberküloz hastalarında tedavinin ilk haftalarında hiperkalsemi görülebilir.
Kaynaklar:
1- Güler N. Çocuk tüberkülozuna güncel yaklaşım.
Anğ Ö, Uzun M. Tüberküloz, tanı, direnç, tedavi. 27-43, 1996.
2- Kasımoğlu Ö. Tüberküloz tanısında yeni gelişmeler.
Anğ Ö, Uzun M. Tüberküloz, tanı, direnç, tedavi. 11-15, 1996.
3- Kocabaş A. Akciğer tüberkülozu. Willke, Söyletir,
Doğanay. İnfeksiyon Hastalıkları Kitabı, 396-443, 1996.
4- Penn RL, Betts RF, Lower respiratory tract infection,
Clncluding tuberculosis. Reese RE, Betts RF; A practical approach to Infectious
Diseases, 268-349; 1996.
5- Schlossberg D. Çev. Tetikkurt C. Tüberküloz
Kitabı, 39-51, 1994.
6- Wilson R, Tuberculosis, European Respiratory
Society, 1997.
|