Dün Osmaniye Devlet Hastanesi’ne saat 15.00 sularında, daha önceden herhangi bir MHRS randevusu olmadığı halde polikliniğe başvuran savcı, o sırada içeride hasta muayene eden meslektaşımıza uygun olmayan söz ve davranışlarda bulunarak kendisinin muayene edilmesini istemiştir. Hekim arkadaşımız daha önce muayene edilerek tedavisi düzenlenen kişiye kendisini ilk tedavi veren hekimin kontrol etmesi gerektiğini ifade etmiştir. Meslektaşımız o sırada kalp damar yoğun bakımda yatan bir hastayla ilgili gelişen bir sorun nedeniyle telefonla görüşmüş, sonra da bu hastaya bakmaya gitmiştir. Döndüğünde ise poliklinik kapısının kapılı olduğunu, hastaların kapının önünde kalabalık bir şekilde beklemeye devam ettiğini ve ilgili şahsın içeride oturduğunu görmüş; bu kişiye muayene için çok fazla hastanın beklediğini, o gün adli ve heyet hastalarına bakmak zorunda olduğunu, diğer hastaların sağlık hakkını engellediğini uygun bir dille belirterek odadan çıkması ricasında bulunmuştur. Meslektaşımızın aktarımına göre; ilgili kişi savcı olduğunu ve meslektaşımızın kendisine bakmak zorunda olduğunu söyleyerek bağırmaya başlamış, tehdit eder tarzda parmağını sallamış, her yeri aradığını ve kendisiyle uğraşacağını söylemiştir. Hekim meslektaşımız herkesin gözü önünde, bu koşullarda kendisi ile diyalog kuramayacağını ve hasta bakamayacağını ifade etmiş, tartışmanın ve savcının bağırmayı sürdürmesi üzerine özel güvenlik ve hastane polisinin çağrılmasını isteyerek beyaz kod vermiştir. Savcının gelen kişiler tarafından odadan çıkarılmasının ardından hastaların muayenelerine devam edilmiştir. Fakat bir süre sonra savcı, mesleki yetkisini kötüye kullanarak meslektaşımızı ters kelepçe ile gözaltına aldırma istemiyle şikâyet etmiş, meslektaşımız hukuksuz bir şekilde polisler eşliğinde poliklinikten alınarak ifadeye götürülmüştür. Meslektaşımızın ifadesi alınırken tabip odamız ve diğer meslektaşlarımız üstün dayanışma örneği göstermiştir ve meslektaşımız serbest bırakılmıştır.

Olayın ardından dün akşam Osmaniye Cumhuriyet Başsavcısı gerçeği yansıtmayan bir açıklama yapmıştır. Açıklamada belirtildiği gibi meslektaşımızın herhangi bir şekilde tedaviden kaçınması söz konusu değildir, ki muayene sürecine ilişkin bilgiler sistemde kayıtlıdır. Güvenlik kuvvetlerine ise aşağılayıcı hiçbir ifade kullanmamıştır. Eğer varsa bunları kayıtlardan ortaya çıkarmak, etkili bir soruşturma yürütmek başsavcılığın görevidir. Başsavcılığın yapması gereken meslektaşımıza suçlamalar atfetmek değil, kendi meslektaşlarının görevini kötüye kullanması nedeniyle hakkında soruşturma açılmasıdır. Soruşturma yürütülürken hangi hallerde kişilere hızlıca gözaltı işlemi uygulanacağı, hangi hallerde ise günlü olarak ifadeye çağrılacağı, meslektaşımızın mesleğini icra ederken apar topar gözaltına alınmasını gerektiren hangi suç unsurunun tespit edildiği sorularının cevaplanması gerekmektedir.

17 Nisan 2012’de görevinin başında katledilen Dr. Ersin Arslan’ın ölüm yıldönümü ve “Sağlıkta Şiddeti Önleme Günü” yaklaşırken, sağlıkta şiddete karşı hiç durmadan mücadele ediyoruz. Sağlıkta Şiddet Yasası için yıllardır mücadele etmemize rağmen geçen yıl Meclis’te çıkan yasa ne yazık ki sağlıkta şiddeti önlemekten uzaktır. Bu nedenle TTB’nin önerdiği etkin yeni bir sağlıkta şiddet yasasına ihtiyacımız olduğu bu olaylar ile daha da açığa çıkmaktadır.

Bir yılı aşan bir sürede 24 saat canla başla çalışan bugüne kadar meslek grupları arasında en fazla hastalanan ve vefat eden meslek grubu olarak dün bizi alkışlayanların pandemi koşullarında bile bizi ters kelepçe ile gözaltına aldırmak istemelerini ve bu süreçte meslektaşımıza yapılan sözlü ve psikolojik şiddeti kınıyoruz.

Dün yaşanan olayda mesleğimiz ve meslektaşımız adına üzüntülerimizi bir kez daha bildirirken, mesleki güçlerini etik ve mesleki değerler dışında kullananları bir kez daha kınıyor ve bunun karşısında hiçbir hastanın diğerinden daha üstün olmadığını bilerek etik yaklaşım gösteren meslektaşımız ile dayanışarak, olayın takipçisi olacağımızı ve hukuki mücadelemizi sürdüreceğimizi duyuruyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi