Türk Tabipleri Birliği (TTB), Tıp Haftası programını 5 Mart 2021 tarihinde çevrimiçi bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıkladı. TTB Merkez Konseyi üyelerinin katıldığı basın toplantısının açılış konuşmasını Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı yaptı.

Pandemi koşulları altında Tıp Haftası’nı karşıladıklarını söyleyen Korur Fincancı, tabip odalarıyla birlikte 8 Mart’tan başlayıp 27 Mart’a kadar süren bir program hazırladıklarını belirtti. Dr. Çağrı Kalaça ve Sağlık Bahçesi ekibine teşekkür eden Korur Fincancı, Melih Cevdet Anday’ın “Olsun da Gör” şiirini okuduktan sonra toplumsal sağlık için toplumsal barış, adalet, demokrasi ve toplumsal dayanışma mesajlarıyla dolu Tıp Haftası programı belirlediklerini ifade etti. Korur Fincancı, daha sonra ise TTB Merkez Konseyi’nin hazırladığı basın açıklaması metnini okudu.

Açıklamanın ardından TTB II. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten söz aldı. Programın hazırlanma sürecine katkı sunan tüm tabip odalarına ve yöneticilerine teşekkür eden Ökten, pandeminin getirdiği ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunlara ve eşitsizliklere odaklanan bir program hazırlamaya çalıştıklarını kaydetti. TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Meltem Günbeği de sağlık çalışanlarına destek olmak amacıyla programa dahil olan sanatçılara teşekkürlerini dile getirdi.

TTB'nin Tıp Haftası programı için tıklayın.

Tabip odalarının Tıp Haftası programı için tıklayın.

TTB Merkez Konseyi’nin açıklaması ise şöyle:

Pandemide Kaybettiğimiz Sağlık Emekçilerini Saygı ve Özlemle Anıyor,

Toplumsal Sağlık İçin Demokrasi ve Adalet İstiyoruz!

Ekonomik kriz koşullarında insanca yaşamaya olanak vermeyen ücret politikası, çalışma koşullarımızın zorluğu ve sağlık alanında yaşanan şiddetin yol açtığı kaotik sağlık ortamı nedeniyle yıllardır geleneğimizden aldığımız güçle her 14 Mart’ta sorunlarımızın çözümü için mücadelemizi yükselterek ilerliyoruz. Ülkemizde siyasal iktidarın demokrasiden gittikçe uzaklaşan politikalarının yol açtığı haksızlık, eşitsizlik, adaletsizlik ve sağlıksızlık, yıkıcı etkisini hissettiğimiz pandemi ile birlikte son bir yılda daha da derinleşti. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte piyasaya teslim edilen sağlık alanında var olan sorunlar çığ gibi büyüdü.

Yönetilemeyen Pandemi

Tüm yükü sağlık çalışanlarına yükleyen ve yalnızca hastanelerde süreci karşılayan strateji(sizlik), etkisizleştirilen birinci basamak sağlık sistemi ile birleşen pandemiyi yönetememe sonucunda onbinlerce yurttaşımızı, sağlık emekçisini, hekimi kaybettik. Binlerce yıldır bu topraklarda şifa dağıtan sağlık çalışanları olarak önlenebilir nedenlerle yaşamını yitiren tüm meslektaşlarımızın ve yurttaşların acısını yüreğimizde hissederek bu 14 Mart’ta çok üzüntülüyüz, öfkeliyiz.

Haksızlıkların, eşitsizlik ve adaletsizliğin derinleştiği bu dönemde insanlarımızı kaybederken, sağlık emekçileri yaşatma çabasını canlarıyla ödedi. Siyasal iktidar ise duyarlılığını salgını değil algıyı yöneterek; genelgelerle cezalar yağdırıp insanları açlığa mahkûm ederken, bir yandan da lebalep dolu parti kongreleriyle gösterdi. Bizler kaybettiğimiz insanlarımızın cenazelerini bir avuç yakınımızla defnedip yasımızı yüreğimize gömerken, pandeminin başlangıcında semptom olmadan da test yaptırabilen “ayrıcalıklı zümre” kalabalık cenaze törenlerinde nutuklar attı.

#İyikiTTBVar

Sağlık emek ve meslek örgütlerinin, yerel yönetimlerin, toplumun katılımı sağlanmadan pandemi ile mücadelenin başarılı bir şekilde yürütülemeyeceğini, salgının ilk gününden itibaren gizlenen gerçeklerin can kayıplarını artıracağını söyleyip, hakikatin peşine düştüğümüz için meslek örgütümüz hedef gösterildi; soruşturmalarla ve davalarla boğuştuk, görevlerimizden alındık. Tüm baskılara, gözdağı ve suçlulaştırma çabalarına rağmen pandemi gerçeklerinin sözcüsü, bilimsel tutumun onurlu simgesi olmaya devam ettik. İktidarın unuttuğu önemli bir nokta vardı; “Gerçeklerin er ya da geç, ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” ve haklı olduğumuz ortaya çıktı.

Sağlık Emekçileri

Pandemi sürecinde sağlık emekçilerine “Hakkınız ödenmez” diyenler o hakkı ölümlerle, hastalıkla, bizleri tükenmişlikle baş başa bırakarak ödediler. Sağlık emekçilerine iş güvencelerini ellerinden alan sözleşmeler, uzun çalışma saatleri, izinsiz, emeklilik ve istifa hakkını kullanamadığı zamanlar dayatıldı. COVID-19’dan zarar gören, ölen sağlık emekçilerine illiyet bağı dayatan yasaları övüp, COVID-19 için meslek hastalığı yasası çıkarmamakta direttiler. Sağlık çalışanları, çıkardıklarını iddia ettikleri kırpılmış Sağlıkta Şiddet Yasası’nın sonuçlarını da yaşamaya devam etti. Orak sokulabilecek kadar güvensiz ortamlarda çalışmak zorunda bırakıldık.

Tıp Eğitimi

Akademisyenlere, asistanlara “Eğitimi boş verin, nitelikli olması önemli değil, önce hastanelerde köle gibi çalışıp kışkırttığımız talebi karşılayın” diyerek güvencesiz çalışma dayatıldı. Pandemiyi fırsat bilip birçok üniversitede kadrolara haksız, hukuksuz, liyakatsiz atamalar yapıldı. Bir günde açılan tıp fakülteleri, haksız kadrolar, denetimsiz eğitim programları ile tıp eğitimi giderek niteliksizleştirildi.

Taleplerimiz

Tıp eğitimi başta olmak üzere eğitimi niteliksizleştirenlere; yanlış politikalar sonucunda toplum sağlığını bozanlara; bir avuç yandaşı zenginleştirirken, derinleşen ekonomik krizin bedelini sağlık çalışanlarına ve topluma ödetenlere; demokrasinin en temel değeri olan ifade özgürlüğünü yok sayan, cezaevlerinde hukuksuz, dayanaksız ve hiçbir suç kanıtı olmadan binlerce kişinin eza çekmesine yol açan, ülkemizde hukukun üstünlüğünü yok sayan anlayışa karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Toplumsal sorunlar da dahil hastalıklara neden olan bütün etkenlerle mücadele ederken, dün olduğu gibi bugün de hakikatin ve bilimin ışığında, korkmadan, hekimlik değerlerinin bize yüklediği sorumlulukla Toplum Sağlığı için Demokrasi ve Adaleti savunmaya devam edeceğiz.

Bu 14 Mart’ta Taleplerimiz:

  • COVID-19 meslek hastalığıdır, önerdiğimiz yasa tasarısı kabul edilsin.

  • Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın.

  • Şiddetsiz bir sağlık ortamında çalışabilmek için yeni ve etkili “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarılsın.

  • Emekliliğimize de yansıyacak temel ücret ile ekonomik ve özlük haklarımız iyileştirilsin.

  • Özgür ve bilimsel çalışma ortamı için meslek örgütleri üzerindeki baskılara son verilsin.

  • Liyakatsiz atamalar, tip sözleşme dayatmaları, tıp eğitimini niteliksizleştiren,  altyapısı uygun olmayan tıp fakültelerinin açılması durdurulsun.

Sağlık emek meslek örgütleri, tabip odaları ve hekimler olarak 14 Mart Tıp Haftası’nda sağlık ortamının tüm olumsuzluklarına rağmen sayısız eylem ve etkinliklerle “Yitirdiklerimiz gönlümüzde, taleplerimiz dilimizde” diyeceğiz.

Pandemiye yol açan koşulları, pandemide görünmez kılınanları ve pandemi ile derinleşen krizi “Pandeminin Türkiye’de Birinci Yılı: Doğa, İnsan ve Geleceğimiz” başlıklı uluslararası sempozyumda tüm yönleriyle ortaya koyacağız.

Bir kez daha pandemide kaybettiğimiz sağlık emekçilerini saygı ve özlemle anıyor; hekimlik değerlerinden aldığımız güçle Toplumsal Sağlık İçin Demokrasi ve Adalet talep ediyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi