Türkiye'de Hekimliğin Müstakbel (Gelecekteki)
İnkişafı (Gelişmesi)*
* Sağlık Dergisi, Cilt XXXV, Sayı: 3-4, 1961
Üzerinden 25 yıl geçmesine karşın fakültede öğrenci iken hekimlik
hakkında ne düşündüğümü, eğitim sırasında aldığım izlenimlerden ne kanılar
edindiğimi gayet açık olarak hatırlıyorum. Anladığıma göre, hekimlik yalnızca
hasta insanın sağlığına kavuşması ve onun acılarının dindirilmesi ile ilgilenen
bir ilimdi.
Bilmiyorum, acaba size bugün bile aynı düşünceyi mi aşılıyorum...
Yirmi beş yıla yakın meslek yaşantımda kazandığım deneyim, bana tedavi
hekimliğinin, tıbbın yalnızca sınırlı bir cephesi olduğunu gösterdi. Herbiri
başlı başına tedavi hekimliği kadar geniş birer bilgi dalı olan, temel
tıp bilimleri ve hasta tedavisinden çok daha şümullü olan halk için sağlık
hizmetleri de tıp fakültesini bitiren genç hekimin önünde açılan geniş
ufuklardır.
Tıp fakültelerini sizden önce bitirenlerin hangi yolu seçtiklerini
birlekte araştıralım. Bunlar yaşamlarını tıp bilimlerine mi, halk için
sağlık hizmetlerine mi, yoksa tedavi hekimliğine mi bağladılar? Hiç duraksamadan
diyebiliriz ki hemen hepsi tedavi hekimliğini seçtiler. Ancak pek azı kendilerini
temel tıp bilimlerine ve halk sağlığı hizmetlerine vakfettiler. Ne için?
Bunun temel nedeni hükümetlerin hekimleri istihdam politikasındaki büyük
hatasıdır. Hükümetler, hekime bütçe tasarrufu düşüncesiyle -Refik Saydam'ın
memleketimizdeki sıtma, frengi ve trahom savaşımlarını kurduğu dönem dışında-
her zaman hakkı olan ücretten az maaş vermiş, buna karşın kendisine dışarıda
serbest tababet icra ederek kazancını uygun bir düzeye çıkarmak hakkını
tanımıştır. Sağlık hizmetlerinin yalnızca tedavi hekimliğine yönelik olduğu
dönemlerde bunun büyük bir zararı olmamıştır. Fakat modern anlamda sağlık
hizmetleri birbiri içine girmiş üç halkadan, yani temel tıp bilimleri,
halk sağlığı ve tedavi hekimliğinden oluşur. Bu üç bölüme aynı önemi veremiyen
memleketlerde hekimliğin ileri bir düzeye eriştiğinden söz edilemez. Bugünün
progresif hekimi mesleğinin esas amacının hastaları tedavi değil, insanların
sağlığını koruma ve onların yaşamını uzatma olduğunu kabul etmektedir.
Hasta tedavisi ise sağlığı korumak için harcadığı çabalara karşın başarısızlığa
uğradığı durumlarda insanlara yapacağı son kutsal görevdir. Progresif hekim
bütün bu hizmetleri tek başına çalıştığında mükemmel olarak yapamıyacağını,
sağlığı koruma, teşhis ve tedavinin bir ekip meselesi olduğunu da algılamaktadır.
Birbirlerini izleyen hükümetlerin yanlış ücret politikası bu ekibin oluşumuna
olanak vermediği için yıllardır bütün çabalara karşın memleketimizin sağlık
düzeyi batı memleketleri standardına ulaşamamıştır. Hekimler hakları olan
ücreti alamadıkları için laboratuvar hizmetlerinde, yani temel tıp bilimlerinde
çalışamamışlar ve bunun sonucu olarak bu hizmetler de gerektiği biçimde
gelişememiştir. Bu nedenle geniş ölçüde değerli bilimsel araştırmalar yapılmaması
bir yana, tedavi hekimliği de batı memleketlerinde bilinen ve yararlanılan
birçok olanaklardan yoksun kalmıştır. Aynı biçimde halk sağlığı yani koruyucu
hekimlik hizmetlerine de yeter sayıda ve kalifiye hekim katılmamıştır.
Bunun sonucu olarak da koruyucu hekimlik hizmetleri istendiği biçimde gelişememiştir.
Bu da sağlık hizmetlerinin daha pahalıya malolmasına yol açmış ve zaten
sınırlı olan bütçemizle halka yapabileceğimizden de daha az hizmet eder
bir duruma düşmüşüzdür. Yanlış ücret politikasının en büyük acısını çekenler
ise ne bu politikayı izleyenler ve ne de büyük şehirlerde yaşayanlardır.
Bunun sıkıntısını ekonomik olarak gelişmemiş bölgelerin halkı, sağlık hizmetine
kavuşamamakla çekmektedir.
Memleketimizi her alanda çağdaş memleketler düzeyine çıkarmak
isteyen Atatürk çocuklarının sağlık alanında yeni tıp felsefesinin memleketimizde
de benimsenmesini sağlayacak koşulları hazırlaması zamanı gelmiş bulunuyordu.
Bir Türk olarak, bir hekim olarak iftihar ve sevinç ile söyleyebiliriz
ki Milli Birlik Komitesi 5 Ocak 1961 de kabul ettiği Sağlık Hizmetlerinin
Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun ile tıp alanında beklenen devrimin
temelini atmış ve biz hekimlere memlekete hizmet yolunda yeni ufuklar açmıştır.
Bu yasanın koyduğu birçok temel ilkeler arasında en önemli olanı hekimin
hükümet hizmetinde adil bir ücretle istihdam edilmesi ve bu suretle serbest
kazanç temini için çaba harcamasını ve memleket için gerekli olan enerjisini
ve zamanını ziyan etmesini önlemesidir. Ancak bu adil ücret sistemi iledir
ki tedavi hekiminin, laboratuvarcının ve halk sağlığı uzmanının eşit koşullarda,
elele vererek ekipler halinde çalışması olanaklı olacak ve bu sayede bu
kutsal topraklar üzerinde daha sağlıklı, daha verimli ve daha mutlu bir
nesil yaşayacaktır.
Her devrimde olduğu gibi, bu devrimi de içerden ve dışardan baltalamak
isteyenler, kavrayamayanlar olacaktır. Buna karşın, her zaman devrimcilerin
başarılı olduğu Atatürk Türkiyesinde bu devrim de millete malolacaktır.
Siz de 25 yıl sonra benim bugün yaptığım gibi geçmiş yıllarınıza
bakacak olursanız, göğsünüz öğünçle kabaracak ve "Biz bu topraklarda yaşayanlara
ağabeylerimizden çok daha iyi hizmet ediyoruz" diyeceksiniz.
|