PROF. DR. NUSRET FİŞEK'İN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - III
Eğitim, Tıp Eğitimi, Uzmanlık, Sürekli Eğitim ve Diğer Konulardaki Yazıları

 

Radyoaktİf Serpintiler*

       Nükleer enerji santralları konusunda en geniş ölçüde deneyimi olan ülkelerde bile kazaların önlenememesi, dünya kamuoyunda nükleer güç santralları konusunda büyük bir kuşku ve tepki yaratmıştır. Ülkemizde bu sorunun iki yönden incelenip değerlendirilmesi gerekir.

       İlk sorun, dış kaynaklardan hava, su ve yiyecekler yoluyla tüm yurdumuzda ya da bazı bölgelerimizde yayılacak radyoaktif izotoplardan halkımızın korunmasıdır. Bunun için yurdumuzun her bölgesinde radyoaktif serpintiler (faal-out) sürekli olarak ölçülmelidir. Radyoaktif serpintilerde artış görülürse, su ve yiyeceklerde radyoaktif izotop miktarını ve türlerini ölçerek gerekli önlemler alınmalıdır.

       Radyoaktif serpintilerin sürekli ölçümü için örgütlenmenin yanında halka radyoaktif izotoplar, neden olacağı hastalıklar ve korunma konularında bilgi verilmeli ve alınan önlemler açıklanmalıdır. Gazete haberlerinden, bu hizmetin Atom Enerjisi Komisyonu tarafından yürütüldüğünü öğreniyoruz. Ancak, bu hizmetin yürütülmesi için nasıl örgütlenildiği hususunda ve hizmetin uygulama programı konusunda halka ve hekimlere yeterli bilgi verilmediğini de biliyoruz. "Halk anlamaz, niye söyleyelim?" görüşü yanlıştır. Sorunlar, halk bilinçleştiği ölçüde çözülebilir.

       İkinci önemli sorun, Türkiye'de nükleer enerji santralı kurulması sorunudur. Bu sorun sadece Türkiye'de değil, halkı toplumsal sorunlarda bilinçli olan her ülkede tartışma konusudur. Bir grup düşünür nükleer enerji santrallarının kurulmasına ve işletilmesine karşıdır. Bir diğer grup ise, sanayileşen ülkelerin enerji gereksinmelerini karşılamak için atom enerjisinin kullanılmasının zorunlu olduğu görüşündedir. Türk Tabipleri Birliği, Türkiye'de nükleer enerji santralı kurulmasının halkın sağlığı yönünden sakıncalı olduğu görüşündedir. Ancak Türk Tabipleri Birliği, ülkemizin hızla artan enerji gereksinmesinin karşılanması zorunluluğunun da bilincindedir. Bu konuda karar vermek politikacılara bırakılamayacak kadar önemlidir. Hükümet, aralarında Türk Tabipleri Birliği temsilcisinin de bulunduğu bir bilim kurulunun kararına göre davranmalıdır. Bu konuda karar verecek olanlar, ülkemizde bazı kişilerin sorumsuzca davranışı bir alışkanlık haline getirdiğini göz önünde tutmalıdır.

       Sanayide-örneğin döküm kalite kontrolunda- röntgen ışınları kullanılmaktadır. Hükümet bu uygulamanın sağlık yönünden denetimini etkin bir şekilde yürütememektedir. Sanayinin çevreyi kimyasal yönden kirletmesi karşısında da hükümetler ilgisiz ve güçsüz, işverenler ve işletmeciler sorumsuz bir davranış içindedir. Nükleer enerji santrallarına izin verilirse, görevlilerin aynı sorumsuz tutum içinde olmaları olasılığı biz hekimlerde kuşku yaratmaktadır.



* Toplum ve Hekim, Sayı:43, Haziran 1987

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI