PROF. DR. NUSRET FİŞEK'İN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - III
Eğitim, Tıp Eğitimi, Uzmanlık, Sürekli Eğitim ve Diğer Konulardaki Yazıları

 

Niye Başarılı Değiliz?...*

       Bana öyle geliyor ki, Türk Tabipleri Birliği üyelerinin çoğu -odaları yönetmek için seçilen bir kısım yöneticiler de dahil- Türk Tabipleri Birliği’nin bir Devlet Örgütü olduğunun bilinci içinde değildirler. En azından bu anlayış davranışlarına yansımamaktadır. Yedi binden fazla üyesi olan bir odanın Genel Kurulu’na birkaç yüz kişinin katılmış olması, bir odanın nisan ayında Genel Kurulu’nu toplamayı unutması başka nasıl açıklanabilir? Evet Türk Tabipleri Birliği bir Devlet Örgütüdür. Hekimlerin gönüllü olarak kurdukları bir dostluk ve yardımlaşma derneği değildir.

       Anayasamızın IV. bölümü Devlet İdaresinin kuruluşunu ve ilkelerini saptamaktadır. Anayasada belirtilen Devlet Örgütleri arasında merkezi ve mahalli idareler yanında, kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlar da -bunlar arasında Türk Tabipleri Birliği de- vardır. Kamu kuruluşlarında bir yönetici ne kadar sorumluluk taşıyor ve yasaları uygulamakla görevli sayılıyorsa, seçimle göreve gelinen örgütlerde de yöneticiler aynı ölçüde sorumlu ve uygulanması kendisine bırakılan işleri yürütmekle görevlidirler.

       Yöneticileri seçimle göreve gelen kamu kuruluşu niteliğindeki birliklerde yöneticilerin, merkezi yönetimin yöneticileri kadar yaptırım güçleri ve olanakları yoktur. Bunun için bu kuruluşların başarılı olmasında üyelerin seçilen yönetimi sürekli desteklemeleri ve gerektiği zaman bütün üyelerin yöneticilerle birlikte davranabilmeleri gereklidir.

       Tabip Odaları ile Merkez Konseyi’nin arasındaki ilişkiler de hekimlerle odalar arasındaki ilişkilere kıyasla daha iç açıcı değildir. Kurallar ve yasalar toplumsal düzenin aksaksız işlemesi için konmuştur. Türk Tabipleri Birliği’nin yasasına göre hekimlerin odalara ödediği yıllık aidatın dörtte biri Merkez Konseyi hissesidir. Tüm odaların 1985 yılında gerçekleşen geliri 104 milyon liradır. 1986 yılında en az bu miktar aidat toplanmış olması gerekir. Bu durumda Merkez Konseyi’ne 26 milyon lira gönderilmesi gerekirdi. 1986 yılında Merkez Konseyine altı odadan 2,5 milyon lira gönderilmiştir. Odaların Merkez Konseyine 1985 yılında 5 milyon ve 1984 yılında 1,5 milyon lira borcu vardır. Odaların Merkez Konseyinin payını yerel gereksinimler için kullanması bir özür sayılamaz. Bir kimsenin parasını -kişinin izni olmadan- harcamanın hukuk bilimindeki terimi onur kırıcıdır.

       Konsey yayınlarını sürdüremiyor, hekimlerin sürekli olarak bilgilerini yenileme için hazırladığı programı uygulamıyor ise, kim sorumlu? Bizler mi, onlar mı, siz mi?



* T.T.B. Haber Bülteni, Sayı:11, Ocak 1987

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI